?>

ORTAÖĞRENİM GÜNLERİMİZDEKİ OKUL YOLCULUĞUMUZ

Talha Gurbetçi

1 ay önce

BİR   ÖĞRENCİ  GÜNLÜĞÜ 21. ÖNDER Kurultayında  Hocaların Hocası  Prof. Dr. Hayrettin  Karaman Hocamız. İlk İHL  günlerini üzülerek  anlattı. Salondaki  herkes  duygu  dolu  anlar  yaşadı. İlk İHL, İlk Yüksek İslam Enstitüsü açılması için yapılan girişimler. Çekilen  sıkıntılar… Önlerine  konulan engeller… Bu anıdan hareketle ben de özel  olarak Sivas’ta  yaşadığımız o, okulun bir  parçası olduğumuz,  anılarımızı  tazelemek istedim. Belki sizi biraz  yoracak amma, çok arkadaş anlattığımız kelime ve  cümleler de  kendilerini  bulacaklardır. Şu günlerde yıkılarak; yenisi yapılmış olan eski  İHL binasında geçen günlerimiz adına, bir hatıramı yazacağım. Bu Okulun yeri, bizden öncekilerin anlattığına göre; yine okulmuş. Yeni şimdiki  binası daha modern, ferah  olarak  yapıldı.    Ancak, yıkılan bina; inşaat yığınları ile, birlikte, yaşanmış anıların, hatıralardan, hayallerden yıkılmasını da; çabuklaştıracaktır. Okula  kayıt olduğum ilk günü  hatırlıyorum. Oysa İlk Okul öğretmenimiz  bizi  Öğretmen okuluna  göndermek için epey bir  çaba  göstermişti. Babam elimden tutarak, Okul binasına götürdü. Muhtemelen İsmi Ziya olan bir müdür  yardımcısı kayıt işlemimizi  gerçekleştirdi. Dile kolay,  her  gün, 4 Eylül mahallesinden buraya yürüyerek gelecektim.  En az yarım saatlik  bir  yol… Bunun bir de  gidişi  vardı… Daha kısa  pantolonlu bir  çocuktum. Babam Rahmetlik beni  daha ilk okula  gitmeden KURAN öğrenmem için bir Hocaya  göndermişti. Yani KURAN okumasını  biliyordum. Bu okula gelmemde  etken olarak görmüştü. Öncelikle evimiz, 4 eylül mahallesinde  Kütüklü Camiinin hemen yanında idi. Bu evden okuluma yaklaşık 5 yıl gittim geldim. Daha sonra Lojmanlara taşındık. Daha sonra okulumuza oradan gidip gelmeye başlamıştık. Kütüklü cami deyince aklıma Kuran Kursları geldi. Ben İlk Okula başlamadan Kuran okumayı bildiğim için; BABAM buna rağmen yazın Kuran Kurslarına gönderirdi. Önceleri  Rahmetli Necati Hocanın evinde bir yaz Kuran Okumaya devam ettik. Daha sonra, Necati Hoca bize Hayırsevenler Camii'nde kurs vermeye başlamıştı. Ancak, Hocamız ben Kuran okumayı  bildiğim için, bizi genellikler yeni öğrenen öğrencilerin eğitilmesi konusunda görevlendirdiği için, Benim adıma fazla verimli olmuyordu. Babam  daha değişik kurslar bulamadığı için, benim camiye  devam etmem de  ısrar ediyordu. Yani o yaz  kursları benim adıma verimli  geçmedi. Daha sonra Kütüklü Camiinde bu görevi üzerimize aldık. Hatta iki yaz ilerleyen yıllarda, Bütün yaz boyu Kuran kursunu ben idare etmiştim. Evet, dostlar gelelim İHO, binasına ve yolculuğumuza... O, binadan, kimler geldi, kimler geçti? Hayatını kaybeden tüm dostları; rahmetle anıyorum. Allah, mekanlarını cennet eylesin? Yatılı olarak okumaya gelen BURSALI KAMİL YILMAZ' dan, Asım ŞAHİN' E  KADAR... Dostlar, bugün sizi şöyle bir 58 yıl gerisine götüreyim, anılarımız tazelensin... Sivas’ın o yıllardaki  hali  gözünüzün önünde  canlansın… Ben, İlkokuldan sonra; orta tahsilime; 1965-66 yıllarında Sivas İHO da başladım. Evimiz stadyumun üzerinde; hamam durağı olarak bilinen yerde idi. Her gün, çoğu kez bu yolu; yürüyerek, gidiyordum. Okulumuz, Merkezde  bulunan İmam Hatip Okulu idi. Yürüme güzergahım, zaman, zaman değişse de; çoğunlukla aynı idi. Evden çıkar, Rasathanenin önünden, Halil Rıfat paşa okulunun önüne erişirim. Yolun hemen aşağısında; Stadyum  bulunmakta idi. Stadyum ve çevresinde çok anılarımız var. Bizim sosyal hayatımızın merkezi durumunda idi. Oynanan maçlar, kurulan panayırlar, Mahalle takımların, amatör takımların merkezi  idi.  Doğal olarak Sivasspor maçlarının heyecanının yaşandığı yerdi. İlk formayı giyerek top oynamak orada nasip olmuştu. Yol boyu, bahçeli evler, mevcuttu. Bazı evlerin bahçelerinde; yaz aylarında meyve ağaçlarının, meyve verdiğine şahit oldum. Anlamadığım, hala da; anlayamayacağım bir konu var. Onu belirteyim. Kimi ev sakinleri; bahçe duvarlarının üstünü demir korumalıklarla, kapatırlar. Doğrudur. İyi de; o parmaklıkların üzerinde bulunan, sivri demirler, ne içindir? Anlamış değilim. Halil Rıfat paşa ilkokulunun hemen yanında pazar kurulurdu. Sonra, O, pazar yeri; Ticaret Lisesinin köşesine taşındı. Yeri gelmişken; Ticaret Lisesinin inşaat aşamasını hatırladığımı, belirteyim... Ticaret lisesinden, eski mit binası ve nafa evleri denen yoldan; taşlı sokağa doğru yürürdüm... O, yoldan devam ederek; taşlı sokaktaki, üç dükkanlara varmadan, sağ tarafta hamam bulunan, yolu güzergah olarak, kullanıyordum. O yolun devamında; küçük, ahşap veya kerpiçten yapılan evleri geçtikten sonra; yukarılardan süzülerek gelen, küçük ırmak denilebilecek, su engelini aşmak için; tahta köprüden geçmek, mecburiyetindeyim. O zaman, şu an Büyük Otelin arkasında bulunan, bu ırmağın; etrafı sevimli evlerle, dolu idi. Tahta köprüyü geçerek ilerledikten sonra; Tam Esen sinemasının karşısından; İstasyon caddesine çıkıyordum. Şimdiki Büyük Otelin  olduğu  yer. Eski Vali  Konağı  idi. İkinci yol ise; Üç dükkanların önünden düz devam ederek gitmek idi. Sivas Lisesi açılmadan önce; bu yolu takip ederek, Kongre binasının arkasından şehir meydanına ulaşabilirdik. Geldiğim yolun İstasyon caddesine çıkış noktasında; yolun sağ tarafında; Valilik lojmanı var idi. Yeri gelmişken; SSK Hastanesinin yerinin boş arsa olduğunu; çocukların O, alanda top oynadıklarını, biliyorum. O, yıllarda lojmanlarda oturduğumuz için; bize yakın konumda olduğundan; hafızamda yer almış. Bu yolu takip ederken, bazı yerlerde yol boyu, sizi ince, zarif, heybetli, eski ahşap evler karşılardı. Bu evlerin alt tarafları taştan yapılmış, bir bodrum dan ibaretti. Bu evlerin aynı zamanda, buzdolabı görevini üzerine alıyordu.  Genelde  pencereler, güneş gören tarafa yapılmış idi. Oldukça geniş ve ferah odaları mevcuttu. Bazıların üst katları hem yazın kullanılırdı, hem de; kimi zaman ev sahibi tarafından ebeveyn odası olarak tanzim edilirdi. Bu evlerin bazılarının etrafı duvarlarla çevrili idi. İçerisi küçük de olsa; bahçelerden oluşmakta idi. Pencere kenarlarını saksılar süslerdi  Değişik Renkli ve değişik kokulu çiçekler, ayrı bir görünüm arz ederdi. Onların her birinin bir  anlamı  vardı. Yolumuzun sağ tarafına düşen, Sivas Kalesi, O gün ki hali ile; heybetli ve gizemli idi? Yürüdüğüm tarafın hemen arkasında, bir yazlık sinema mevcuttu. Yeni Sivas Lisesi inşaat halinde idi. Yolu biraz geçince; Hemen yolun kenarında; Omay sineması yapılmıştı. Biraz ilerlediğimiz zaman; O zamanki adı ile; Sivas Lisesi karşımıza çıkıyor. Bu Lise, Kongre binasında; eğitim, öğretime devam ediyordu. Lisenin etrafı duvarlarla çevrilmiştir. Duvarların hem ön tarafında, hem duvarların içerisinde; sıra, sıra ağaçlar mevcuttu. Ne  müthiş bir  manzara idi... İstasyon caddesi iki  taraflı  ağaçlar ile bir koridor  gibi idi. Hemen karşısında  sinema  vardı. Daha sonraları Lise binasının karşı köşesinde; Akman Pasta Hanesi diye, bir işletme vardı. Akşamları, şehirler arası otobüsler buradan kalkıyordu. Gurbete selam, yolculuğa devam... Yolumuz gurbete düştü.. Bu şehrin sanki bir öznesi idi. Doğal olarak ayrılıklar... Gurbet, gözyaşı, hasret, yanık türküler... Bu şehirle özdeşleşmiştir. Yol boyu, Şu andaki görkemli binaların yerine; daha sade, iki katlı, kimi zaman tek katlı ev ve dükkanların önünden geçerek; Valilik binasına ulaşıyorduk. Yolun karşı tarafında; yürürken, karşımıza Tan sineması  ve çifte minare çıkıyordu. Hemen bitişiğinde cıbıllar parkı... Arka tarafta  Muhteşem Selçuklu eserleri ve  meydanı Park  tarafından gölgelenmişti.  Çifte  Minare, Şifahiye, Buruciye  medreseleri… O, yıllarda kaderine terk edilmiş. Kapılarında  koca bir  asma kilit ile, sanki bileklerine  prangalar vurulmuş  gibi idi. Evet, şiirler konu olan Cıbıllar(Cıbırlar) parkı... Bugün üzülerek ifade edeyim, eski insanların hatırlarını canlandıracak, üç- beş ağaçtan başka bir şey kalmadı... Parkın içerisinde tarihi bir bina vardı. Selçuk Ortaokulu orada eğitim ve öğretimine, devam ediyordu. Hemen onun önünde meşhur CHP binası mevcuttu. Meydanın bu tarafı  ilk zamanlar; otobüs durağı olarak, kullanılıyordu. Buradan yeni Belediye binasını karşınıza alarak, askeri  inzibat karakolunun önünden geçerek; Atatürk caddesine inersiniz. Ben daha çok, Valilik binasının hemen yanından, Kepenek caddesine girer ve o'kuluma öyle ulaşmaya çalışıyordum. Valilik binasının yanında; Çevik Kuvvetin kullandığı, bir bina mevcuttu. Valilik binasının arkası, kimi zamanlar; seçim zamanlarında; partilerin, miting alanı olarak, kullanılıyordu. Kimi zaman meydandan aşağıya doğru yürüyerek, PTT binasının önünden eski belediye sokağa geçilerek te; okulumuza giderdik. O zaman  murdar ırmakla karşılaşmanız şart idi. Otel köşkün altına kadar, açıktan akardı. Okulumuz yolun sağında kalıyor idi. Irmağın sol tarafında, ırmak boyu; ince, zarif, iki katlı evler sıralanmıştı. Önlerinden ırmak akıyordu. Dönelim vilayetin arkasına, mitinglerin de yapıldığı mekana. Zamanın Başbakanı Sayın Demirel, meşhur Mitingini bu alanda yapmıştı... Valilik binasından  Numune Hasta Hanesine doğru giden yolun sağ  kısmında; yolun üzerinde; sağ tarafta bir değirmen, mevcuttu. Bu yolu takip ederek,   Numune Hastanesine ulaşırsınız. Hastanenin hemen üzerine  Sanat okulu var idi. Böylece Hem Öğretmen okuluna... Hem de; askeri kışlaya... Bu yolu takip ederek ulaşabilirsiniz... Valilik binasından, kepenek caddesine doğru inerken; sıralı faytonları görebilirdiniz. Yolun karşısında Erişenlerin olduğu söylenen, ihtişamlı, etrafı duvarlarla çevrili, bir büyük ev vardı. Kepenek caddesi aynı zamanda; fotoğrafçılar caddesi olarak, bilinirdi. Aynı  zamanda  yolun  sol tarafında  sizi bir  sinema  karşılardı. Fotoğrafçıları geçtikten sonra; Sağ tarafta Rahmetli Selçuk sporun başkanlığın yapmış, Kenan ağabeyin kahvehanesinden sağa döndüğünüz zaman; Yine Sivas´ta şehrin ortasından geçen; bir ırmak sizi karşılardı. Bu ırmağın çevresi, görkemli binalarla donatılmıştı. Oradan okulumuza ulaşmak için; tahta köprüden geçer, okula ulaşırdık... Faytonlar bu köprüyü  geçerek, sol  taraftan ırmağa girer. Hem atlarını  ferahlarır, hem doğal yoldan  faytonlarını  yıkarlardı. Eğer yolu uzatmak isterseniz; Yolun  karşısında bulunan Yalçın sinemasının önünden geçerek, Kepenek suyunun aktığı çeşmeden bir su içersiniz. Devamında, sağlı sollu geniş avlulu ve genellikle; iki katlı evlerin önünden geçip; ırmağa ulaşırsınız. Irmağa ulaştığınız zaman; sizi yine orada bir köprü karşılar. Köprüyü geçtikten sonra; sağ tarafa dönersiniz ve okulumuz karşıdadır... Köprüyü geçtikten sonra, yola devam etmek isterseniz; biraz yürüdükten sonra mavi köşeye ulaşırsınız. Oradan sol tarafa dönünce; Bezirci Mahallesine  gitmiş olursunuz. Düz gidecek olursanız, sizi Çatalpınar Camii karşılar. Hemen onun yanında geniş avlulu bir ev karşılar. Orası bir zamanlar, Vakıflar öğrenci yurdu olarak kullanılırdı. Şimdiki Ali Baba yolu üzerindeki İHL, okulunun yeri idi. Çatalpınar Camii'nin sol tarafından ilerlediğiniz zaman; Höllüklük Caddesi olarak bilinen Sivas'ın tarihi evlerinin olduğu yola devam etmiş olursunuz. Hala Şehrin kültürel mirası olacak Sivas Evleri ayakta durmaktadır. O caddede  yıllarca  oturdum... İyi  biliyorum... Oraları koruma  altına  alamadığımız  için  üzülüyorum. Sivas’ta şehrin  ortasından geçene,  iki ırmak vardır ki, biri Mısmıl Irmak, diğeri ise Murdar Irmak. Şehrin merkezinden geçen ve şehre can veren bu iki ırmağın ismi neden birbiriyle tezattır. Tıpkı siyah ile beyaz gibi. Murdar Irmağın kenarındaki geniş avlulu, iki katlı evleri unutmak, ne mümkün? Irmak yukarılardan, şehri ikiye bölerek; Kızılırmak’a ulaşmaktadır. Yukarıya doğru da; sağlı, sollu muhteşem yapıları görmek, mümkündür.. Ayrıca, köprüyü  her geçtikten sonra, faytonların sol taraftan atları ile; ırmağın içerisine, girerek, kendilerince yıkama, yaptıkları, gözümün önüne gelmektedir... Aşağı, yukarı bu yolculuğu ben, yaklaşık beş sene yaptım. Bu muhteşem manzaraları, görerek, okulumuza gidiyorduk... Otobüs nerede? Servis nerede? Allah tabanımıza kuvvet versin... Başka bir seçenek yolumuz ise; Evimizin önündeki ana caddeden, stadyumu geçerek; İstasyon caddesine inmekti. İstasyon caddesinden yürüyerek; okula gitmekti. Bugünkü neslin gezmek ve hava almak için, kullandığı bu yolu; her gün biz yürüyerek, geçmek zorunda kalıyorduk. Ancak, bu yol daha uzun sürdüğü için; pek tercih edilmez. Genellikle; akşamları okuldan gelirken; dönüş yolu olarak, kullanılırdı. Lise ikiden itibaren lojmanlarda, oturduğumuz için, bu yolu da, çok kullanma imkanını bulmuştum. Bu yolu kullanırken her gün İSTASYONUN ÖNÜNDEN GEÇERSİNİZ. TREN İstasyonu o günler için çok önemliydi. Her gün en az 5 tane yolcu trenin  gelip geçtiği, buranın önemini söylemeye gerek yoktur. Çünkü bu şehir yol kavşağıdır. Doğu ile Batı, Kuzey ile Güneyi buluşturan noktadır. O nedenle her gün yüzlerce  değişik insan hikayesine şahit olacağınız bir mekandır. Gece ve gündüz hareketlilik gün boyu devam ederdi. Hele kış günleri, tarif edilemeyen manzaralar oluşurdu. Okulumuz ise; sanki şehrin konumunu temsil ediyordu. OKULUN   YATILI   BÖLÜMÜNE   BU ÜLKENİN   DEĞİŞİK   COĞRAFYALARINDAN  OKULUMUZA   ÖĞRETİME   GELMİŞ  İNSANLAR İLE DOLU İDİ. Böylece yaklaşık 35 dakikalık bir yolculuktan sonra, okulumuza ulaşmış olurduk... Benim gibi, bu serüveni her gün yaşayan tüm dostlara selam olsun... Bir nebze hatıralarla onları mutlu ettiysek ne mutlu... Öyle anlar vardır ki; hayali cihan değer... Ben sadece bir bölümünü sizlere aktardım... Zaman, zaman böyle paylaşımlarla; hem mazimizi hatırlayacağız, hem şehrimizin eski halinden bilgiler vereceğiz... Bu bilgiler, bire bir yaşanarak elde edilmiş, bilgileridir.. . Bugün anlattığımız, bu çevreyi; hasretle arıyoruz. O, günleri; bugünkü yeni gençlere anlatmaya, çalışıyoruz. O, anların değerini bilmek için; yaşamak gerektiğine, inanıyorum. Bugün kısa pantolonlar girdiğim bu okuldan Memleket hizmeti  için, Ülkenin her yanına dağılmış VATANSEVER  gençlerin, yaşlıların, bu hizmet yarışında yer aldıklarına  şahit  oldum. Hayatın her alanında, her meslekten, her yaştan  binlerce  insan… Herkese  selam  olsun… Yolunuz  açık  olsun… Ölenlere  ALLAHTAN rahmet  dilerim… Kalanlara  sağlık, huzur,  mutluluk  dolu  günler niyaz ederim… An gelir, gözler nemlenir... An gelir, boğazlar düğümlenir... Kelimeler, yetersiz kalır!
YAZARIN DİĞER YAZILARI