Merhaba güzel annelerim ve anne adaylarım…
Kıymetli e-postalarınızı keyifle okurken fark ettim ki, doğum tercihine yönelik kararsızlık yaşamışız. Ebe yüreğim bu konuda tarafsız bir yazı hazırladı bu hafta. İlginç bilgilerle geldim. Keyifli okuyuşlar diliyorum.
Cerrahi ve anestezi alanındaki gelişmeler, antibiyotiklerin keşfi ve ağrı ile başa çıkmada kuvvetli ilaçların devreye girmesiyle sezeryan, anne ve bebek ölümlerini azaltmada çok önemli bir tıbbi kazanım oldu. Sezeryan ile doğum anne ve bebek hayatını tehdit eden komplikasyon varlığında gerçek anlamda hayat kurtaran bir operasyondur. Peki hiç merak ettiniz mi ilk sezeryan ne zaman yapıldı? Antibiyotiği kim buldu? Ülkemizde ilk sezeryanı kim nerede yaptı?
Sezeryanın Tarihçesine Kısa Yolculuk
Antik çağlarda artık annenin kesin öleceğinden eminlerse bebeği kurtarmak amacıyla yapıyorlarmış. Açıkçası bu bana iyi ki antik çağda yaşamamışım dedirtti.
Sezeryan sırasında annenin ölmediği ilk ameliyat 1500’lü yıllarda yapılmış.
Amerika’da ilk olarak erkek bir kadın doğumcu eşi Elizabeth’i ameliyat etmiş. Bu kulağa oldukça hoş geliyor, öyle değil mi?
Ülkemizde 1900’lü yılların başında Cemil Topuzlu tarafından İstanbul Nişantaşı’nda bir konakta gerçekleştirilmiş.
Penisilin ise,1928 yılında Alexander Fleming tarafından bulundu ve 1940 yılında ilaç olarak kullanılmaya başladı.
Gelelim günümüze…
Özel hastanede sezeryan ile doğum yapmak, odayı süsletmek, çikolata dağıtmak bir seviye göstergesi oldu. Sosyal medyanın özendirici etkisiyle de maddi durumu olan olmayan bir şekilde bulup buluşturup bu kervana katılmak için ısrarcı oldular.
Özel hastane mi? Devlet hastanesi mi?
Bana göre sorunun en doğru cevabı, doğum için en güvenli yerin hastane oluşudur. Hastane tercihi ise kişiye bağlıdır.
Sezeryan Tercih Etme Nedenleri
-Doğum korkusu
-Doğum bilinmezliğinden kurtulma
-Kıymetli gebelik ( 3 ve daha fazla düşük yapmış, uzun yıllar kısırlık tedavisi almış, tüp bebek gibi maliyetli tedavi yöntemlerini kullanmış gebelerimiz…)
-İleri yaşlı olup tek çocuk düşünen kadınlar
-Annenin normal doğumda yaşanabilecek komplikasyonlardan kaçınması
-Doğumu anne ve bebek için garantileme isteği
-Bebeğin önde gelen kısmının makat olması
-Kadının pelvisinin normal doğuma uygun olmaması
-Çoğul gebeliklerde önde gelen ilk bebeğin makat geliş olması
-Bebeğin anne karnında kakasını yapmasına bağlı strese girmesi
şeklinde sıralayabiliriz.
Sezeryan sonrası yara yerinde enfeksiyon gelişme riski, anne sütünün geç gelmesi, hareket kısıtlılığı, kadının yapacağı çocuk sayısında sınırlama, ameliyat komplikasyonları, taburculuk süresinin uzaması gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Doğum sonu iyileşme sürecinde de daha fazla bakıma ihtiyacınız olacak. Bebeğinize yetemediğinizi düşünebilirsiniz. Ancak zorunlu sezeryan ile karşılaşırsanız hayatınızın tüm bunlardan çok daha önemli olduğunu unutmayın.
Normal Doğum
Tarihçesini tahmin etmek çokta zor değil. İnsanlığın varoluşundan beri normal doğum vardır. Bu demek oluyor ki, kadının doğasına en uygun doğum şekli normal doğumdur.
Normal Doğum Tercih Etme Nedenleri
-Ameliyattan korkma
-Anne bebek bağlanmasının erken dönemde başlaması
-Bebeği emzirmenin daha kısa sürede başlaması
-Anne sütünün daha kısa sürede gelmesi
-Enfeksiyon oranının az olması
-Daha az müdahale olması
-Annenin taburculuk süresinin kısa olması
-Annenin genel anestezi almaması
-Yenidoğanın akciğerlerinin daha iyi havalanması
-Fazla sayıda gebelik planlamak
-Hastaneden daha erken taburcu olmak şeklinde sıralanabilir.
Görüldüğü üzere her iki doğum şeklinin artıları ve eksileri var. Doğumun bir hastalık olmadığı unutulmayarak kadınlarımız gebelik sürecinde hastane ve doğum tercihlerine karar vermeli, sürprizlere ise açık olmalıdır. Doğum, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın ödül ile gelir. Sağlık kuruluşlarında yapılan tetkik ve muayenelerle doğum şekline karar verdikten sonra, doğumda sağlıklı bir şekilde gerçekleşirse genellikle bir sorun yaşanmaz. Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın…