?>

RAMAZACAN: BİREYDEN TOPLUMA UZANAN MANEVİ KÖPRÜ

Prof. Dr. Vehbi ÜNAL

1 gün önce

Ramazanın bireye ve bireyin iç disiplinine yönelik öğretilerinin yanında toplumsal boyutu da oldukça dikkat çekicidir. Her ne kadar toplum bireylerden oluşsa da ramazan, toplumsal birlik, beraberlik, dostluk ve hoşgörünün pekiştiği eşsiz bir zaman dilimidir. Bu kutlu ayın etkisi sadece çıplak gözle gözlemlenebilen ritüellerle sınırlı kalmaz; dezavantajlı gruplar için çok daha derin anlamlar taşır. Dağılmış parçaları birleştiren kutsal yapıştırıcı, yıkılmaya yüz tutmuş duvarları ayakta tutan çimento misali, Ramazan da kopmuş toplumsal bağları yeniden ören görünmez bir ustadır. Bu ay, bireyin benliğinden toplumun kalbine açılan bir kapı, bireysel huzursuzlukların toplumsal sarsıntılara, toplumsal yaraların ise bireysel acılara dönüştüğü hassas dengede ilahi bir terazi gibidir. Ramazan, öncelikle bireye yaşadığı coğrafyaya ve diğer toplumlara karşı duyarlılık kazandırır. Oruç tutmak sadece aç kalmak değil, empati kurarak açlığı bizzat deneyimlemek ve yoksulun halini içselleştirmektir. Ancak açlığı yaşayan insan, muhtaca elini uzatmanın değerini kavrayabilir. Modern hayatın kalabalıkları içinde yalnızlaşan, komşusunu tanımayan, bir selamı bile esirgeyen günümüz insanı, teravih namazları vesilesiyle yeni simalarla tanışır, bayramların getirdiği ziyaretler ve namazların manevi coşkusuyla kendini yeniden değerlendirir. Bu sebeple Ramazan, bireyin hem kimliğini ve nefsini sorguladığı hem de sosyal ilişkilerini yeniden düzenlediği bir diriliş mevsimidir. Yapılan araştırmalar, Ramazan ayında cinayet, alkol ve şiddet gibi suç oranlarının azaldığını göstermektedir. Manevi motivasyonun kötülükleri engelleyici etkisi açıkça görülür. Meşru(helal) olan davranışların bile belirli süreliğine yasaklanması, bireye sabır ve tahammül erdemlerini kazandırarak daha olgun davranışlar geliştirmesini sağlar. Bu olgunlaşma da toplumun huzur ve güven ortamında yaşamasına katkıda bulunur. Ramazan, bireylerin kötü alışkanlıklardan kurtulmasına ve hayatlarını yeniden yapılandırmasına vesile olabilir. Örneğin, bir ay boyunca sigara veya alkol kullanmayan kişilerin, bu aydan sonra da zararlı alışkanlıklarını terk ettiği gözlemlenmektedir. Günümüzde zayıflayan aile bağlarına da Ramazan'ın olumlu katkısı yadsınamaz. Aile fertleriyle birlikte iftar ve sahur sofrasında buluşmak, o manevi atmosferi paylaşmak, ailenin yeniden inşası, yaraların sarılması ve değerlerin nesillere aktarılması açısından eşsiz fırsatlar sunar. Ramazan, sadece bireyin iç dünyasında derinleşmesine değil, toplumsal bağların güçlenmesine de vesile olur. İnsanlığın maddi değerlerle kuşatıldığı, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun derinleştiği günümüz dünyasında, fitre, zekât ve sadaka gibi ibadetlerin Ramazan ayında daha fazla önem kazanması, sosyal adaletin ve toplumsal barışın tesisine katkı sağlar. Ramazan, özünde bir irade eğitimidir. Bireyin ruhunda bir inkılâp gerçekleştirmeye zemin hazırlar, iradesini güçlendirerek ruhun maddeye hâkimiyetini pekiştirir. "Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuz ve açlıktan başka bir kazancı olmaz" hadisi, bu ibadetin sadece bedensel bir eylem olmadığını, nefsi terbiye etme ve manevi arınma süreci olduğunu hatırlatır. Aynı zamanda orucun ruhunu anlamadan sadece fiziksel açlığın bir şey ifade etmeyeceğini, ahlaki, manevi ve toplumsal boyutlarını da gözetmemiz gerektiğini öğütlemektedir. Ramazan ve oruç, çağımız insanının dünyevileşme ve benmerkezci yaşam tarzına karşı güçlü bir meydan okumadır. Bir yandan maddenin ötesinde başka bir âlemin varlığını, diğer yandan bireyin dışında başkalarının da olduğunu hatırlatarak hayata anlam ve derinlik katar. Kısacası Ramazan, bireyin iç dünyasını zenginleştirmesinin yanında toplumsal dayanışmayı da güçlendiren müstesna bir zaman dilimidir. Her geçen gün biraz daha kararan gökyüzünün altında, yalnızlık kuyularına hapsolmuş insanların ve yokluğun acı rüzgârında savrulan mazlumların umut ışığı olan bu kutlu ay, ruhlara merhem, kalplere nur, vicdanlara arınma fırsatı olarak karşımızda durmaktadır.  
YAZARIN DİĞER YAZILARI