?>

Ruhu Çırpılmış Şehirler

Ruhu Çırpılmış Şehirler

Alper Duran

3 yıl önce

<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">T&uuml;rkiye&rsquo;de Tanzimat &ouml;ncesi n&uuml;veleri g&ouml;r&uuml;len batılılaşma hareketleri, Tanzimat&rsquo;la birlikte resmi bir h&uuml;viyet kazanmıştır. Devletin hemen hemen b&uuml;t&uuml;n icraatları, bu bozuk d&uuml;zlem &uuml;zere bina edilmiştir. Zaman zaman T&uuml;rk-İslam mefk&ucirc;resi kapsamında da, bir takım teşebb&uuml;sler yapılmıştır. Lakin devletin b&uuml;t&uuml;n v&uuml;cudunu bir ur gibi saran modernleşme sevdalıları, bu teşebb&uuml;slere ya bizzat engeller koymuş, ya da tasmalarını elinde tutan batılı devletler marifetiyle ge&ccedil;it verilmemiştir. Resmi ve sivil değerlerimizin temel kaynağını teşkil eden batılılaşma anlayışı, en u&ccedil; noktalara kadar ulaşarak, &uuml;lk&uuml;m&uuml;z&uuml; emekliye ayırıp, yeni bakış a&ccedil;ısını h&acirc;kim kılmıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, bir umut doğmasına rağmen, bırakın bu saldırılara karşı bir tedbir almayı, maalesef &ccedil;oğu kez r&uuml;zg&acirc;rı fırtınaya d&ouml;n&uuml;şt&uuml;recek adımlar atılmıştır.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Zihni ve fikri mankurtlaşmanın en bariz &ouml;rneklerinden biri de zaman, mek&acirc;n ve insan &uuml;&ccedil;l&uuml;s&uuml;nde tebar&uuml;z etmiştir. G&uuml;n&uuml;n evvel ve nihayet saatleri değişmiş, takvimlerle zamanımızın genleri iğdiş edilmiştir. Zaman başkalarının olunca mek&acirc;nlar mirasyediler gibi harap edilerek, yenid&uuml;nyanın meskenlerine m&uuml;ptela olunmuştur.&nbsp; Başkalarının zamanı ve mek&acirc;nlarında yetişen insanımız değişirken, haliyle mimarlarımız da, şehirleri imar ve isk&acirc;n eden idarecilerimiz de değişime ayak uydurmuştur.&nbsp; Şehirlerimizin &ccedil;ehreleri, batının roma k&ouml;kenli şehirlerine &ouml;yk&uuml;n&uuml;lerek tesis edilmeye &ccedil;alışılmıştır. Memleketimizdeki şehirleri g&ouml;r&uuml;nce, Moğol istilasına maruz kalan şehirlerin halleri aklıma gelmektedir. Acaba o g&uuml;nk&uuml; manzara mı daha vahimdi, yoksa şimdiki yarı modern, yarı geleneksel, yarı &ouml;z yarı &ouml;yk&uuml;nmeyle inşaa edilen ve m&uuml;teahhitlik harikalarıyla (!) dolu betonlaşmış kentler mi daha vahimdi diye d&uuml;ş&uuml;nmekten kendimi alamıyorum. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Mek&acirc;nların gerek tek tek ve gerekse bir b&uuml;t&uuml;n i&ccedil;erisinde değişmesiyle ortaya &ccedil;ıkan tasavvur, i&ccedil;inde bulunduğu ahvalin, ya da medeniyetin &ouml;zetini teşkil eder. Bug&uuml;n bizim mek&acirc;nsal tasavvurumuzun verdiği mesaj ile medeniyet kavramının yan yana kullanılması m&uuml;mk&uuml;n değildir. Zira ne &acirc;t&icirc;nin doğru d&uuml;r&uuml;st hafızası, ne de istikbalin planı vardır. İşte b&ouml;ylesine yapılanan şehrin yeni fertleri, bir hafıza rabıtasından mahrum hale gelmektedir. Aksine g&uuml;nl&uuml;k ve reva&ccedil;ta olan bir hayatın ve eğilimin labirentlerine girilmektedir. Fakat T&uuml;rk ve İslam efk&acirc;r-ı um&ucirc;m&icirc;yesine ait şehirlerin ruhları vardır ve o gizemli ruhun insanın g&ouml;nl&uuml;ne s&uuml;z&uuml;len tılsımı yer alır. Bundan dolayı bizim şehirlerimizin yapılarında ve peyzajında ideolojik nişaneler bulunmaz. Bizim şehirlerimizden kastım, tonlarca paraların harcanarak bug&uuml;nk&uuml; ucube meczupluğu konusunda yarışan kentleri kastetmiyorum. Kastımız evleriyle, sokaklarıyla, insaniyetiyle, adabı ve edebiyle t&uuml;r&uuml;m t&uuml;r&uuml;m Maturidi, Yusuf Has Hacib, Edip Ahmet Y&uuml;kneki, Uluğ Bey, K&acirc;tip &Ccedil;elebi, Fuz&ucirc;l&icirc; ve Mimar Sinan kokan şehirlerdir. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">D&uuml;n ile yarının k&ouml;pr&uuml;s&uuml; bug&uuml;nd&uuml;r. Kim bug&uuml;nden bahsediyorsa; mesuliyet, inisiyatif ve vebal o kişi(ler)dedir. İşte bizde bug&uuml;n dediğimiz i&ccedil;in, bu sorumluluk bilinciyle, şehirlerin h&acirc;leti ruhiyesini taacc&uuml;p ettiren hırslara ve hususlara dikkat &ccedil;ekmek durumundayız. Bu saikle bir asırdan fazla beldelerimizin dokusu konusunda s&ouml;z sahibi olan belediyelerimizin ve idarecilerinin hafızalarındaki derinlik ve sığlıktan bahsetmek durumundayız. Herkesi t&ouml;hmet altında bırakacak bir acemilik ve sorumsuzluk yapacak değilim. Bu s&uuml;rede bazı değerlerimizin m&uuml;him işler yaptığı vakidir. Fakat kahir-i ekseriyeti, g&uuml;n&uuml; kurtarma peşinde koşmayı tercih etmiştir. Bir dahaki d&ouml;neme de se&ccedil;ilmek i&ccedil;in siretten &ccedil;ok surete ehemmiyet veren uygulamalarla meşgul olmuştur. Belli bir kesimi memnun eden imar değişikliklerine tevess&uuml;l etmiştir. Memleketin irf&acirc;ni şeraitine katkı sunmayan teorik k&uuml;lt&uuml;rel faaliyetlerle zaman harcamıştır. İhtiya&ccedil;, ekonomiklik ve kalıcı &ccedil;&ouml;z&uuml;m dairesinde değerlendirilmeyen projelerle hamasi ve m&uuml;b&acirc;lağalı işlere meyletmiştir.&nbsp; Buna mukabil, evladiyelik eserlerden ve onların neşet edeceği altyapı &ccedil;alışmalar hususunda sınıfta kalmıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; şehri mamur etmenin niş&acirc;nelerinden biri de, kendimizi idrak edebileceğimiz bir atmosfer oluşturabilmektir. Bu iklim oluşturulmamışsa, belediyecilik hizmeti ge&ccedil;er not alamamış demektir. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">İlkelliğin tanımı yeniden yapılsa, şu cennet vatanın şehirlerinin nice vakittir ilkel d&uuml;ş&uuml;nce ve uygulamalarla y&ouml;netildiği m&uuml;şahede edilecektir. Sanatın ve estetiğin kaplama malzemelerle elde edileceği, değişen eksenlerin hep başkalarının nazarıyla okunduğu, sadece modernlik simgeleri ve ser&uuml;venleriyle ilerlenebileceği, Ayşe teyzeye Helena&rsquo;nın, Ahmet amcaya ise Henry&rsquo;nin anlayışını dikte ederek d&uuml;nyaya uyum sağlanacağı, vasıfsız ve plansız bir mantıkla şehrin yeşil bir g&ouml;r&uuml;n&uuml;me kavuşacağını zanneden ilkel bir kuşatma i&ccedil;erisindeyiz. Bu tek&acirc;m&uuml;l etmemiş anlayışın d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml;, ya da partisi yoktur. Zira ne ictim&acirc;&icirc; yapımız, ne de eğitim sistemimiz, insanımızın muhayyilesine kadim şehir tasavvuruyla alakalı bir alamet yerleştirme zahmetine girmemektedir. Bunun sebebi, ne eğitim sisteminin ne de şu anki toplumsal yapının bize ait olmayışıdır. Kiminde faşizan, kiminde bireyci ve kiminde de, hamasi s&ouml;ylemler ve icraatlarla konum muhafaza etme gayreti, hakikatlerin &uuml;zerinde durma gayretinden daha g&uuml;&ccedil;l&uuml;d&uuml;r. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Biz yaşadığımız &ccedil;ağın ger&ccedil;ekleri muvacehesinde, T&uuml;rk-İslam mefk&ucirc;resinin nişanelerini yansıtan bir mek&acirc;n planlaması isterken, olağan&uuml;st&uuml; bir talepte bulunmuyoruz. Roma kırması şehirlerin siluetini andıran yapılar ve meydanlarla, gizemli ruhumuzun infaz edilmesine itiraz ediyoruz. Kalabalık ve beton yığınları arasında vicdani dokulardan yana tercihimizi kullanıyoruz. Mimarimizin her bir tuğlasının sanatsal bir musiki gibi izharını talep ediyoruz. Sindirilmiş cetvellerle bağrımıza han&ccedil;er misali saplanan &ccedil;arpıklığın son bulmasını istiyoruz. İncelen ve kopmak &uuml;zere olan medeniyetimizin yeniden tecr&uuml;belerinin izleri ve ritimleriyle hayat bulmasını arzuluyoruz. Biz inancımız ve fıtratımızı u&ccedil;uruma s&uuml;r&uuml;kleyen zamansızlık ve mek&acirc;nsızlık girdabı yerine, cennetin izd&uuml;ş&uuml;m&uuml;ne muhatap olmayı diliyoruz. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">H&uuml;l&acirc;sa, ruhu &ccedil;ırpılmış şehirlerimiz &uuml;zerinden kazanma hırsının, ferasetsizliğin ve k&ouml;ks&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;n emelleri gezerken, Cend diyarından canlanan ve mahremiyetimize leke getirmeden, Gence&rsquo;de, Halep&rsquo;te, Sivas&rsquo;ta, Konya&rsquo;da, Bursa&rsquo;da, &Uuml;sk&uuml;p&rsquo;te, İstanbul&rsquo;da ve daha nice beldelerde y&uuml;kselmiş ve y&uuml;celmiş olan hikmetli nazarları, estetik hayatları ve akli tasavvurları, bug&uuml;nde aynı ruhla &ouml;nceleyenlere selam olsun&hellip;</span></span></span></span></p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI