?>
Şucular ve Bucular
Bir şeyi değiştirmek ve aslından uzaklaştırmak İnsanoğlunun mayasında var herhalde. Bazen tahrip etme, bazen tahrik etme ve bazen de ifrat ve tefrit etmek suretiyle kargaşa oluşturma, insanoğlunun daha çok meylettiği bir alan olmuştur. Kendisine tevdi edilen vazifeyi ifa etmek yerine, onu farklı maksatlar ve mülahazalar üzerinden değiştirerek yeni anlamlar yükleme ve yeni icraatlara sebebiyet vermesini sağlamakta yine insanoğlunun sıkça başvurduğu yollardan biridir. Sonuçta bu arızi durumlar kişileri, fikirleri ve toplumları mecrasından çıkarıp belli bir yola kanalize etmek suretiyle şuculuk ve buculuk kisvesi altında yaşamaya itmektedir.
İnsanoğlu kendine yakışan dairede kalmadıkça tehdit ve tedhişler savurmakta veya bunlara muhatap olmak zorunda kalmaktadır. Bu kanıya varmamızı yine insanlık tarihi sağlamaktadır. Habil ile Kabil arasında geçen mevzudan tutun da, savaşlar, ihanetler, yokluklar ve yoksullukların temelinde özden ayrılarak farklı bir tarafa mahkûm olmak yatmaktadır. Hiçbir semavi dinde hatta beşeri dinlerde bile ve hatta tavsiyeler, destanlar ve öğütlerde bile insanın tabiatını kirleten haksızlık, hukuksuzluk, aşırılık yokken ve dahi, hakaret, tahkir ve ölüm yokken maalesef her taraf kan, gözyaşı ve zulümle çevrelenmiş bir şekilde sürüp gitmektedir. Burada bir şeyi iyi tahlil etmek lazım ki, neden sorusunun cevabını tam ve kâmil manada bulabilelim. Bu sınavın en kötü çocuğu batı dünyasıdır. Batı dünyası içinde de Avrupa´dır. Avrupa önce asırlarca kendi içinde emsali görülmemiş bir barbarlık ve katliam yaşamış ve daha sonra sanki bunun intikamını alırcasına başka coğrafyaların üzerine çökmüştür. Coğrafi keşifler, Rönesans vb dönemleri ile Avrupa başta Amerika ve Afrika kıtasında canice sömürü düzeni kurarak yeni bir tertibat oluşturmuştur. Bu yeni düzen Avrupa´ya ve Avrupalılara lüks ve refah bir hayat sağlamaya başlayınca, artık bu düzeni korumak adına silah ve kılıç haricinde yeni yollara da başvurmuşlardır. Avrupalı olmak, modernlik, batılılık, muasır medeniyetler vb gibi terimlerle bir ideal yaşam ve inanç biçimi oluşturmuşlardır. Haliyle tüm dünyada olduğu gibi türk-islam coğrafyasında da Avrupalı gibi düşünme ve yaşamanın muasır bir medeniyet algısı, gelişmişlik göstergesi ve rahat bir dünya hayatı olarak kabul görmüştür. Hâlbuki bizim Türk İslam medeniyetimiz zaten muasır bir medeniyettir ve daima öyle kalacaktır. Ancak bu medeniyeti savunanlar kendi muhtevalarını bırakıp şuculuk ve buculuk hastalığına duçar olup telef olmalarından dolayı bizim medeniyetimize görece geri kalmış nazarıyla bakmaktadır.
Müslümanın orta yol bir yaşam tarzı ile ehli takva yolunu bırakıp, İslamcılık oynaması ile başlayan, türklerin bütün insanlığı kucaklayan töreleri ve hak yardımcın hakikat rehberin anlayışı ile erenlerini dünyanın dört bir yanına gönderen Ahmet Yesevi´nin ve onun şahsiyetli, fedakâr ve ehl-i ilim talebelerinin Türklüğünü Türkçülüğe indirgeyip içini boşaltan ve ruhunu kaybettirenler ile devam eden ve sonuçta İslamcı, türkçü, nurcu, solcu, batıcı, irancı vb, fırkalara ayrılan bir toplum haline geldik. Bir terimsel olarak İslamcılık veya batıcılık bizim mevzumuz değildir. Kastımızda zaten akademik dilin terimsel bakış açısı dışındadır. Gerçi terimsel mevzuların önemsiz olduğu anlamına gelmez bizim mevzumuzu ilgilendirmeyişi, lakin konuya bu minvalde bakılmasının dışında daha derin bir sancıyı ifade etmek istiyorum. Bir sonuca ulaşmak için yol ve yöntem farklılık arz edebilir. Ama muhtevanın değiştirilip aslından koparılıp sonra asıl önemli olan yeni üretilmiş anlayış olursa, işte yozluk ve yobazlık başlamış demektir. İslamın önemli kurumlarından olan vakıfların, cemaatlerin ve tarikatların islamın özünden uzaklaşmak suretiyle kendi cemaatini ön plana çıkarmak ve diğerlerini de itibarsızlaştırmak demek İslamcılık ve cemaatçilik hastalığına yakalanmak demektir. Bu tip Müslüman modeli özden uzak, hamasi söylemler ve ruhsuz ibadetler bütününe bürünmüş bir anlayışa inmiştir. Hangi cemaat islamın yerini tutabilir ve saadet asına denk bir samimiyet oluşturabilir. Meseleyi sadece din nazarıyla da değerlendirmekte eksik kalacaktır. Türkiye´de de başka memleketlerde de solculuk ve sağcılık üzerine mantıklı kaç konferans ve istişare yapılmış ve kaç kitap neşredilmiştir. El cevap neredeyse sıfır. Şu sağcılık ve solculuk üzerine muhakeme yapmadan delicesine tabi olanların memlekete ve insanlığa kattıklarını üst üste koysan bir karınca boyunu geçmeyecektir.
İctimai hayat açısında da yine manzara aynı fotoğraf üzerinden analiz edilmektedir. Hayat tarzları, giyim kuşam şekilleri üzerinden bile insanlar belli yere konumlandırılarak ikilik fitili ateşlenmektedir. Hatta kıyafet üzerinden modern ve gerici yaftaları bile vurulmaktadır. Hangi giyim tarzı; ?Harâbât ehlini hor görme zâkir, defineye mâlik viraneler var? sözünün derin manasına ulaşması mümkün olabilir. Ne denli asıldan uzaklaşırsak işte o kadar şuculuk ve buculuk derdine düşeriz. Bu yol ise menzile ulaştırmaz. Zira hakikatten ayrıldıkça uçuruma o denli yaklaşılmaktadır. İnsan olmanın genelinde değerlendirilmesi gereken o kadar çok sebep varken ayrılıp hususileşmek ve küçük olsun bizim olsun anlayışı ile hareket etmek farkında olmadan bölmek ve parçalamak demektir.
İnsanlık tarihine baktığımızda ayrılıkçıların biz fayda sağlamadığı görülecektir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bir yol ve yöntem farklılığı ile bir ekol olma anlayışı bizim değerlendirmemizin dışındadır. Ancak bir fikrin içinden yeni bir yaşam biçimi, anlayış biçimi çıkarıp ve onu pazarlamak beslendiği kaynağı hem kirletir hem de kurutur. İnsaflı bir tefekkür edildiğinde muhtevasından uzaklaşan bütün tarikatlar ve cemaatlerin islama hizmet yerine onu karalama ve gözden düşürme ortamı sağlamıştır. Kendinden zuhur eden hiçbir akım ana kaynağından daha lezzetli ve faydalı olamaz. Bugün bize düşen şucuların ve bucuların güçlerine ve baskılarına aldanmadan, sağlam bir şekilde yürüyebilmektir. Batıcılık hastalığı yerine geleneklerimize bağlı bir şekilde özümüzü kaybetmeden ilim ve bilim ışığında hareket edebilmek ve bu dünyaya katkı sağlayabilmektir. İlle de farklı olmak adına asıl farkı gözden kaçırmamaktır. Anadolu tabiriyle adam olmak ve adam gibi yaşayabilmektir?
YAZARIN DİĞER YAZILARI
-
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
07-03-2022
-
Kim Bulacak Bu Sırrı
28-02-2022
-
Kendimize Benzemeyen Kendimiz
21-02-2022
-
Yapay Doğallık
14-02-2022
-
Bizim Zamanın Yanılgıları
22-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 2
14-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 1
16-12-2021
-
Vahşi Düzenin Kitapları
09-12-2021
-
Şiir ve Zaman
02-12-2021
-
Gerçekleri Konuşmayın
12-11-2021
-
Şartlı Eğitim
04-11-2021
-
Demeyeyim Demeyeyim Diyorum Ama…
20-10-2021
-
Vazgeçilmez Kötümüz
15-10-2021
-
Çöplerin Kaptanları
08-10-2021
-
Yıkılan Şehirler (Kültür ve Medeniyet Notları)
23-09-2021
-
Bir Koltukta İki Karpuz
08-09-2021
-
Vakt-i Cesaret
25-08-2021
-
Komşuda Pişmiyor, Bize De Düşmüyor
29-07-2021
-
Enderun’dan Gaybûbete
10-07-2021
-
CAN ÇEKİŞEN MAÂRİF
03-07-2021
-
Köstebekgiller
17-06-2021
-
Ruhu Çırpılmış Şehirler
10-06-2021
-
İlmin Meydanında Yoksul Müslüman
02-06-2021
-
Aşkın Civarındayız
26-05-2021
-
Timsalin Tılsımı
19-05-2021
-
Tenâkuz Boşluğundaki Ölüm
17-05-2021
-
İçime Seyahat: Karmaşa
07-05-2021
-
Numarasız Gözlük
28-04-2021
-
Döneğe Kapılmak
21-04-2021
-
Ağustos Böceği
15-04-2021
-
Yeni Bir Gün Seçeneği
08-04-2021
-
Bu Memleketten Çok Şey Olur
31-03-2021
-
Hayatımız Mesela
24-03-2021
-
Kaosun İstikrarı
20-03-2021
-
Görünen Köy Kılavuz İster
10-03-2021
-
Demokratik Savaş Tohumları
03-03-2021
-
Fikri Cemre
25-02-2021
-
Ağlamanın Biçimi
15-02-2021
-
İçimizdekilerin Anatomisi
09-02-2021
-
Tamahın Zindanı
01-02-2021
-
Terk Eden Kurtulur Ya Da Boğulur
25-01-2021
-
Hissi Cemre
13-01-2021
-
El Ne Der
07-01-2021
-
Güçlüler ve Haklılar
31-12-2020
-
Mihenk Taşı
23-12-2020
-
Bilimsel Satılıklar
09-12-2020
-
Kalıplara İsyan
05-11-2020
-
Kavgacı Türkler
21-10-2020
-
Tezat Yumağı
15-10-2020
-
Sinemizdeki İltihap
08-10-2020
-
Misket
30-09-2020
-
Milli Muhalefet
24-08-2020
-
Fırsatçı Soytarılar
04-06-2020
-
Türkün Ruh Kökü
29-05-2020
-
Nasipsizler
15-05-2020
-
Kuşlar Yuvada, Atlar Ahırda, İnsanlık Nerde
06-05-2020
-
Üçüncü Haçlı Seferleri: Cumhuriyet Öncesi
27-04-2020
-
Gayrı Milli Muhalefet
06-04-2020
-
Delilerin İtibarı
26-03-2020
-
İslamın Müslümanları
18-03-2020
-
Tarih Dersleri
11-03-2020
-
İspatlı Yalan
28-02-2020
-
Teşekkür Borcu
19-02-2020
-
İnan Dost
13-02-2020
-
Neler Oluyor Burada
06-02-2020
-
Devlet
30-01-2020
-
Beyaz Enteller
23-01-2020
-
Sözün İstikameti
15-01-2020
-
Gafletli Şuur
01-01-2020
-
Yakın Gözlüğü
30-12-2019
-
Bir İkiden Büyüktür
14-12-2019
-
Allah, İnsan, Hata Ve Af
29-11-2019
-
Turan Ülküsünün Girizgâhı
20-11-2019
-
Tedbir ve Korkaklık
02-11-2019
-
Dikenler ve Güller
19-10-2019
-
Banane Amerikadan
11-10-2019
-
Endamsız Salgın
04-10-2019
-
Pasta Yoksa Birbirimizi Yiyelim
27-09-2019
-
Ahh Ah!..
13-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz -2-
07-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz
06-09-2019
-
Kurumsal Dedikodu
30-08-2019
-
Şaplakçılar
08-08-2019
-
YOBAZ BAYKUŞLAR
18-07-2019
-
HAYALLERİMİZ ÇÜRÜYOR
12-07-2019
-
Yetişkinler Nereye Gidiyor
04-07-2019
-
Neden Böyle Oldu Furyası
27-06-2019
-
Müslüman Saati -2-
20-06-2019
-
Müslüman Saati
19-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları -2-
13-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları
12-06-2019
-
Ömerler Hıdır Oldu
30-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı -2-
25-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı
24-05-2019
-
Estetiğin Köy Hali
17-05-2019
-
Kutuplaşacağız
10-05-2019
-
Sağım Solum
02-05-2019
-
Köhne Aydınlar
25-04-2019
-
Zaman, Mekân ve İnsan
17-04-2019
-
Safları Sık Tutalım
03-04-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları (2)
29-03-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları
28-03-2019
-
Yok Oluşun Başlangıcı
22-03-2019
-
Akıl Düzeni
15-03-2019
-
Millet Şahsiyeti
28-02-2019
-
Değerlerimiz
20-02-2019
-
Adi-L-Tablolar
15-02-2019
-
Vazife Bozgunu
07-02-2019
-
Muhalefet Ahlakı
30-01-2019
-
Şiir ve Zaman
23-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -2-
18-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -1-
17-01-2019
-
Milli Beka: Suriye´de ABD, PKK ve İsrail Üçgeni
09-01-2019
-
Huzursuz Beyinler
03-01-2019
-
Kitapsız Okurlar
26-12-2018
-
Sanat
19-12-2018
-
Kucağa Oturup Sakal Yolanlar
12-12-2018
-
Sükût ve Esrarı Tüm Devirler?
05-12-2018
-
Dostluk Üzerine
28-11-2018
-
Şucular ve Bucular
21-11-2018
-
Varlığın Yok Hali
14-11-2018
-
Kadın Mühim, Aile Ehemdir
07-11-2018
-
İctimai Sulhun Ehemmiyeti
31-10-2018
-
Türklük, Irk Mı Millet Mi?
24-10-2018
-
Taner Abi Yazdıkların Doğrudur
17-10-2018
-
Işıldayan Dönekler
10-10-2018
-
Tıyniyet ve Mücadele
03-10-2018
-
Gençler Biraz Daha Gayret
26-09-2018
-
Menfaatin Yolu Düzdür
19-09-2018
-
Yönetemeyenler
12-09-2018
-
Moda: Teşhircilik ve Yokoluş
05-09-2018
-
Kendinden Büyük Tek Ülke: Türkiye
25-08-2018
-
Sadakat Mi Sefil Kölelik Mi?
15-08-2018
-
Acillerin Dünyası
01-08-2018
-
Haritanın Ufku
25-07-2018
-
Çirkinler ve Artistler
18-07-2018
-
SES GETİREN ÖLÜMLER 1
11-07-2018
-
ZAMANA KARŞI 1
04-07-2018
-
TEK İNANIŞ
27-06-2018
-
KİFAYETSİZLER VE MUSALLA
20-06-2018
-
DAVA ERLERİ
13-06-2018
-
MAHSUN VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
06-06-2018
-
ENDÜLÜS
30-05-2018
-
ZÜBÜK KARDEŞLİĞİ
23-05-2018
-
YEDİ NEFES, BİR AYASOFYA
16-05-2018
-
DANSÖZLER VE OYNAŞLARI
09-05-2018
-
VARSAYIM KÖLELERİ
02-05-2018
-
KİTAPLAR VE MABEDLERİ
25-04-2018
-
HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I KARDEŞLİK VARDIR?
17-04-2018
-
EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ
11-04-2018
-
EĞRİLER ÜLKESİNİN MÜTEŞABİH DOĞRULARI
04-04-2018
-
NAZARLAR VE KURUMLAR (ÜNİVERSİTE)
28-03-2018
-
BEDELSİZ HASLET EDEB
27-03-2018