?>

Toplumumuz Değerlerimiz Değişiyor... Eskileri Özlüyoruz

Toplumumuz Değerlerimiz Değişiyor... Eskileri Özlüyoruz

Talha Gurbetçi

2 yıl önce

<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Kazandıklarımız mı, &ouml;nemli?&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Kaybettiklerimiz mi? &Ouml;nemli siz karar verin...</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Ne değişti, neden b&ouml;yle olduk! Sorularının, cevabını arıyoruz.<br /> Bizim &ccedil;ocukluğumuzda annelerimiz &ccedil;alışmazdı. Okuldan eve geldiğimde; boynumdaki anahtarla kapıyı hi&ccedil; a&ccedil;madım. Hatta, Babamın bile anahtarı yoktu. Anahtarlar, gerektiğinde; komşulara bırakılırdı. Eğer anneniz, bir yere gidecek olursa; komşusuna sizi emanet ederdi. Kimi b&uuml;y&uuml;k hanımlar, mahallenin her işine koşardı. Pratik hayatın t&uuml;m uygulamalarına vakıf olduğu i&ccedil;in; mahalleli, ondan yardım isterdi. Abiler, Baba yarısı, ablalar Anne yarısı olarak; bilinirdi.<br /> O, malum annelerden birisi benim annemdi. Hatta, g&ouml;n&uuml;ll&uuml; ebelik yapardı. Darda kalanların, kurtarıcısı idi. Nur i&ccedil;inde yatsın. &Ccedil;ok &ccedil;ocuğun, ebesi olduğunu s&ouml;ylerdi. Geceleri evimizden; annemin, apar, topar g&ouml;t&uuml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; bilirim.<br /> Babam, sanki bir işverendi, Yaz mevsimi, işe girmek isteyenlerin uğrak yeri; bizim ev olurdu. Sonradan, Yollarda, rastladığımız bazı insanlar; bu iş bulma konusunda kendisine yardımcı olduğu i&ccedil;in; Babamı hep rahmetle anarlardı.<br /> Annem evimizin bir par&ccedil;ası gibiydi, hep evdeydi. Her zaman hazır, nazır bir candı. Onun sıcacık bir sarılması; t&uuml;m yorgunluğumuzu unuttururdu. Uzun okul yolculukları sonrası; &ouml;n&uuml;m&uuml;ze konan, yiyecekleri; şikayet etmeden yerdik. Beğenmemezlik etmezdik. En b&uuml;y&uuml;k &ouml;d&uuml;l&uuml;m&uuml;z; iki bisk&uuml;vit arası, lokum idi.<br /> Her yere birlikte giderdik, zaten; &ouml;yle &ccedil;ok da gidilecek bir yer yoktu... Ancak, gidilecek yerleri &ccedil;ok iyi bilirdi.<br /> En b&uuml;y&uuml;k eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Top bulmak ne m&uuml;mk&uuml;n? Kimi zaman; &ccedil;aputtan toplar diker, oynardık. Olsun &ccedil;ok mutluyduk, &ccedil;ok...<br /> Sokakta oynamak diye bir kavram vardı. Oyuncaklarımız; &Ccedil;ember, topa&ccedil;, aşık, cıncık, met, taş ve akıl oyunları idi. Arkadaşlarımızla, oyun mahallerinde buluşurduk. En g&uuml;&ccedil;l&uuml; muhabbetler, arkadaşlıklar, buralarda oluşurdu. Akşama doğru evlerin &ouml;n&uuml;nde, sokak aralarında mantis dumanlarını hi&ccedil; soludun mu? At&ouml;lye borusu bir devrin bitişini, bir devrin başlangıcını haber verirdi. Birilerine... Bayanlar o saatten &ouml;nce evinde olurlardı...<br /> Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte &ccedil;ıkar, oynaya, zıplaya y&uuml;r&uuml;yerek gelirdik. Servis, otob&uuml;s, falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Ayakkabılarımız; kara lastik, laylon ayakkabı idi. Iskarpin denen ayakkabı, &ouml;yle herkeste bulunmazdı. &Uuml;t&uuml;l&uuml; elbiseleri, yeni giyecekleri, papu&ccedil;ları ancak, bayramlarda g&ouml;r&uuml;rd&uuml;k. O nedenle; Bayramlar, &ccedil;ok &ouml;nemliydi. Yaşanan her anı, unutulmazdı.<br /> Okuldan d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mlerimizde, hemen durak yerimiz, oyun alanları idi. Hatta &ouml;yle olurdu ki; &ccedil;antalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Kışın O, &ccedil;antaları; kızak yapar, onlarla karın &uuml;st&uuml;nde kayardık... Buz gibi soğuklarda, Kar topu oynamak bir zevkti. Kar yağışını bereket bilir, Kabus, Facia, diye adlandırmazdık. Hele ucunda &ccedil;an, olan balıksırtı altına yerleştirilmiş olan kızağın varsa; mahallenin en afillisi olurdun.<br /> Oyun oynamak, en b&uuml;y&uuml;k zevkimizdi. &Ouml;yle kurs, falan bilmezdik. Ders &ccedil;alışacak, &ouml;zel odalarımız da yoktu. Sokağa &ccedil;ıktığımız zaman; A&ccedil;lık nedir, bilmezdik. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere, ekmek arası bir şeyler hazırlar g&ouml;nderirdi. Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su i&ccedil;erdik. Ya da pencereden bize bir s&uuml;rahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana i&ccedil;erdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle d&ouml;nerdi. Kimi Komşularımız, Ailemiz gibiydi. Evleri, sanki evlerimizdi. Yabancılık &ccedil;ekmezdik.<br /> Anneleri o arada; oynayan &ccedil;ocuklarına, verdiği şeyden bizlere de g&ouml;nderirdi. Paylaşmak, b&ouml;l&uuml;şmek erdemdi. Paylaşmayan, b&ouml;l&uuml;şmeyen ayıplanırdı.<br /> Mahallenin b&uuml;y&uuml;kleri abimizdi. Yeri gelince; bizleri, korur, g&ouml;zetirlerdi. Hatta, mahalle dışında g&ouml;rd&uuml;kleri zaman; hemen mahalleye geri d&ouml;nmemiz konusunda, ısrarcı olurlardı. Gitmekte zorlanan arkadaşlarımıza kızar, hatta kovarlardı. Sokağa gelen yiyecekler; Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve, ekmeğin i&ccedil;erisine s&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş &ccedil;eşitli yiyecekler olurdu.<br /> Cebimizde har&ccedil;lığımız olduğunda d&uuml;şmesin diye &ccedil;ıkarır &ccedil;antamızın &uuml;st&uuml;ne koyar oyun bitince geri alırdık. &Ccedil;ok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar g&uuml;venli idi. D&uuml;ş&uuml;nce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...<br /> Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Mahallelerin, hatırı sayılır b&uuml;y&uuml;kleri vardı. Sonra kavgalarımız da &ouml;yle ustura, fal&ccedil;ata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik.&nbsp;&nbsp; Asla kanla falan da bitmezdi. B&uuml;y&uuml;kler araya girer, kavga edenleri ayıplarlardı.<br /> Birbirimizin suyundan i&ccedil;er, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık.<br /> Yazın CAMİLERİMİZ, Kuran kursu olma &ouml;zelliğini korurdu. &Ccedil;ocuklar hem Kuran &Ouml;ğrenir hem de arkadaşlıklarını, dostluklarını oralarda devam ettirirlerdi.<br /> Sinema paralarını ucun, ucuna birleştirerek, denkleştirirdik. En b&uuml;y&uuml;k l&uuml;ks&uuml;m&uuml;z, sinemaya gitmekti. Teksas, Karaoğlan gibi, macera dergilerini; Esen sinemasının yanında para ile, kiralayarak, okurduk<br /> Taş plağın gramafonun,&nbsp; ne olduğunu komşumuzda g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;m. &Uuml;stten gelen plakların sırasıyla, aşağıya inerek; &uuml;zerindeki şarkı ve t&uuml;rk&uuml;leri s&ouml;yleten, pikap denen aleti; Rahmetli Mahmut Amcanın evinde tanımıştım. Plakların s&ouml;ylediği nameleri, orada duymuştum. Girer, &ccedil;ıkar dinlerdik.&nbsp; S&ouml;ylenenlere, eşlik ederdik. Evimiz gibiydi.<br /> Oyun oynarken, D&uuml;şerdik ekmek &ccedil;iğner basarlardı alnımıza. Yahut &ccedil;ok k&ouml;t&uuml; ise; et koyarlardı, sararlardı. Oyuna devam ederdik. En b&uuml;y&uuml;k zevkimiz; futbol ma&ccedil;larından sonra ILICA gazozu i&ccedil;mekti. Mahalle turnuvalarımız; amat&ouml;r ma&ccedil;lardan daha fazla ilgi &ccedil;ekerdi. STADYUMUN Kenarında oturan; O, mahallenin &ccedil;ocukları olarak; saha kenarlarında bekler ma&ccedil; yapacak takımların eksik kadrolarını tamamlardık.<br /> Oluşan sakatlıklarda; R&ouml;ntgenlere, ultrasonlara girmezdik. Ben şimdi bizim &ccedil;ocukluğumuzu &ccedil;ok &ouml;zledim. Sokaklarımız, sanki ruhsuzlaştı.&nbsp; Yaşanan onca, mutlu tablolar; yok oldu. Neşe ve sevin&ccedil; mekanları aranır oldu.<br /> Aileler, &ccedil;ok nadir de olsa; Yazın, yazlık sinemalara giderdi. Zamanın filmleri genelde, acıklı sahnelerle dolu olduğu i&ccedil;in; Kimi gurbetteki yakınlarını hatırlar, kimi sevdiklerini &ouml;zler, kimi askerdeki &ccedil;ocuğunu, Almanya&#39;daki yakınını anardı. Kısacası bir şeyler bahane edilerek; g&ouml;z yaşları ile seyredilirdi. Seyredilen filmler, seyretmeyenlere; ballandıra, ballandıra diğerlerine, anlatılırdı.<br /> Evimizi kendimiz temizlerdik, hepimizin elinde bezler g&uuml;le oynaya bitirirdik işleri. Kış hazırlıkları, mahalle sakinleri ile; ortaklaşa yapılırdı. Turşular, erişteler, sal&ccedil;alar, kuskus, kavurmalar; hep imece usul&uuml; yapılırdı. Peynirler, yağlar, tenekelerle alınırdı. Bunun i&ccedil;in; yolculuklar yapılırdı. Patatesler, soğanlar, &ccedil;uvallarla depolanırdı. Yazlık kimi sebzeler; evin duvarlarına asılarak, g&uuml;neşte kurutulurdu. Komşulara gelen kışlık yakacaklar, imece usul&uuml; ile; k&ouml;m&uuml;rl&uuml;klere yerleştirilirdi. B&ouml;ylece kışa hazırlanırdı. Komşular, birbirlerinden haberdar olurdu. Her konuda birbirlerine yardımcı olunurdu. Garip, guraba korunurdu. Kederde ve sevin&ccedil;te birliktelik; sıradan şeylerdi.<br /> Şimdi ise;<br /> Evlerimiz var, i&ccedil;inde yaşayan yok. Parklarımız var, i&ccedil;inde oynayan &ccedil;ocuk yok. Amma her yıl s&ouml;k&uuml;l&uuml;p yenilenen kaldırımlar, l&uuml;ks binalar, canlı, ışıl&nbsp; &nbsp;vitrinler,&nbsp; ortalarda gezinen insanlar... Ruhsuz bedenler gibi, şehrin caddelerinde boy g&ouml;steriyorlar. İnsanlar, Allah&#39;ın selamını bile; birbirine vermekten &ccedil;ekinir hale gelmiştir. G&ouml;r&uuml;nmeyen bir g&uuml;&ccedil;; sanki onları, birbirinden ayırmaktadır.<br /> Ruh yok, buz gibiyiz, bu biz değiliz. Tahta iskemleleri, oturakları barındıran, geniş avlular i&ccedil;erisinde hayatını devam ettiren, B&uuml;y&uuml;k aileler yok olmuş. O, B&uuml;y&uuml;k evlerde, avlularda yaşayan yaşlılarımız, yoktur. Onlara dede, nine diye hatırını soran &ccedil;ocuklarımız yok oldu. Yaşlılar huzur evlerine bırakıldı. &Ccedil;ocuklar, kreşlere teslim edildi. Sevgisizlik, aldı başını gidiyor. Hep yalnızlık... hep yalnızlık...<br /> Şu anda kimi insanların &ouml;zendikleri, hatta oralara gittikleri zaman gururla anlattıkları; kapılarında &#39; valelerin,&nbsp;&nbsp; korumaların&nbsp;&nbsp; beklediği yerlerden hep korkmuş &ccedil;ekinmişimdir. Kapısını &ccedil;arparak &ouml;rt&uuml;yor diye &ccedil;ocuğuna kızıp; taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hi&ccedil; tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Sımsıcak dostluklarla yaşanan anlar yerine; &#39;&#39;falan beyle, filan yerde yemek yedik&#39;&#39; Muhabbeti de ters gelir.<br /> İsyan ediyorum, benim değildir bu k&uuml;lt&uuml;r. Ne ruhuma ne bedenime ne de c&uuml;zdanıma hitap eder. S&ouml;m&uuml;r&uuml; d&uuml;zeni her şeyi almış g&ouml;t&uuml;rm&uuml;ş. K&uuml;lt&uuml;r esareti, her yanımızı sarmış. Bize yabancı. Sanki kendi &Uuml;LKEMDE, esir gibiyim. TV ekranları yabancı, giyim kuşam yabancı, yeme alışkanlığımız yabancı, israf almış başını gidiyor. Kutsal olarak bildiğimiz ekmek; &ccedil;&ouml;p tenekelerine mahkum. Ya ben, ben değilim. Ya b&uuml;t&uuml;n &ccedil;evremdeki unsurlar; İşgal kuvvetleri... Siz karar verin... BEN, eski beni arıyorum...<br /> &Ccedil;ok değil, yukarıda sıraladıklarım. Kırk yıl &ouml;ncesinin ger&ccedil;ekleri ve yaşanmışlıklarıdır.&nbsp; Bug&uuml;n&uuml;n gen&ccedil;liğine g&ouml;re; &ccedil;ok anlamsız gelse de bizim yaşamaktan &ccedil;ok mutlu olduğumuz, zaman dilimleridir. &Ouml;zlemle anıyoruz...</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Değişim kazandırdı mı? Kaybettirdi mi? Siz karar verin. Gittik&ccedil;e yalnızlaşan, kimsesiz hale gelen insan; bu yaşadıklarından sizce mutlu mudur? Yıllar &ouml;ncesinde dillendirilen bir name ile, son verelim.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Hadi gelin Fadimenin, d&uuml;ğ&uuml;n&uuml;ne gidelim. Belki kaybettiğimiz t&uuml;m değerleri, geri bulabiliriz.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">B&ouml;yle yaşamayı biz mi istedik? Yoksa, Birileri bize, bunları yaşamaya mecbur mu etti? Derin, derin d&uuml;ş&uuml;nmek lazım... &Ouml;YLE DEĞİL Mİ GARDAŞ...</span></span></p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI