?>
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Türk-İslam efkâr-ı umumiyesi, usul ve erkân abideleriyle doludur. Bu kabiliyetine sahip çıktığı müddetçe, muvaffakiyetini perçinledi. Ne zaman ki, dilenciliğe tevessül etti, işte o zaman da, kendinden kaçmaya başladı. Bu kaçış günbegün çoğalarak geçen asrın başlarında zirveye ulaştı. Sorunlarını ortak bir akılla çözme mahareti yitirildiğinden, kargaşanın hâkimiyetinde birkaç temenni ile yol alınmaya çalıştı. O günden bu güne de, maatteessüf fevkalade diyebileceğimiz bir değişiklik gerçekleştiremedi. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Filibeli Ahmet Hilmi, memleketin yaklaşık yüz yıl önceki ahvali-şeraitini şöyle hülasa ediyor: <em>“Hükümette, mecliste ve düşünen herkeste bir temenni var; milleti mesut ve vatanı imar etmek. Ancak bu hedefler o kadar umumi ve belirsiz fikirlerdir ki, şu müphem halleriyle hayali birer gaye ve amaç olarak sayılmaktan çok, şahsi ve ictimâî birer içgüdü nevine konulabilirler. Özellikle bu hedeflere ulaşmak için belirlemiş olduğumuz hiçbir metodumuz yoktur.</em>” Aslında bu tespiti Abdulhamid Han’ın gidişine ve 2. Meşrutiyetin kabulü ile her şeyin düzeleceğine bağlayan ve içinde de kendinin yer aldığı topluluğa söylüyor. Devamında şu ifadeleri serdetmek durumunda kalıyor: <em>“Bu iddiamızın şahidi, inkılâbımızın (2. Meşrutiyet) başından bu yana bu kadar çaba ve mesainin kısmen boşa gitmesi ve istenen neticeyi vermemesidir.”</em> Evet, o gün her şey Ulu Hakanın gidişine ve meşrutiyetin ilanına bağlanmıştı, bunlar olursa, <em>hürriyet</em>, <em>müsavat</em> ve <em>uhuvvet</em>in geleceği düşünülüyordu. Meşrutiyet’in ilanı ve Sultanın hal edilmesine rağmen, düzelen hiçbir şey olmadığı gibi, işler daha da sarpasardı. Çünkü ortada bir metod yoktu. Ezberlenmiş nakaratlar vardı…</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Osmanlı Türkiye’sinde müelliflerin, münevverlerin, ulemânın, ümerânın ila ahir ekseriyeti ile Gayr-ı Müslimlerin, Garpçıların, İslamcıların ve Türkçülerin tamamı, devletin kurtuluşunu yukarıda ifade edilen iki sebebe bağlamışlardı. Cennetmekân Padişahın gitmesini talep edenlerin bir kısmı Avrupa’nın politikası, bir kısmı şahsi meseleler ve bir kısmı da, gafletleri sebebiyle istiyordu. Lakin sonrasıyla alakalı hiç kimsenin bir sistem dâhilinde stratejik çizelgesi yok idi. Zaten sonrasında ne olacak diye sual edenlere, kabaca şöyle cevap veriyorlardı: <em>Hele gitsin bakarız…</em> Ve Sultan gitti; lakin önce Türk tarihinin Kösedağ’dan sonra en rezil savaşları olan Balkan Harpleri, daha sonra Birinci Cihan Harbiyle ecdadımızın mirasına halel getirildi. Evlâd-ı fâtihan beldeleri ile mukaddes topraklar, namahrem postallarına ezdirildi. Her şey istedikleri gibi olmuştu, fakat devlet elden gitmişti. Belki de devletin gitmesi de, birçoğunun isteği arasındaydı. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Yüzyıl önce yeni sistem (Meşrutiyet) geldiğinde memleketin halas olacağını düşünenler, yöntemsizlik ve sistemsizlik yüzünden müflis hale düştüler. Çünkü taleplerinin ayakları yere basmıyordu. Neyi niye istediğini bilmeyenler, istediklerini elde edince nasıl davranacağını da bilemediler. Nitekim Filibeli Ahmet Hilmi, o döneme ait öz eleştirisini şu şekilde dillendiriyor: <em>“Acaba memleketimizde meşrutiyet ilan edildi diye bize semadan altın çuvallarımı yağacak, yerlerden basılmış sikkeler mi çıkacak zannettik? Ne yaptık, ne yapıyoruz ki, rahat ve saadet temennisine hakkımız olsun!”</em> Aslında meşrutiyetçilerin saadet hakkı olamazdı. Zira güftesi ve bestesi başkasına ait bir şarkıyı Osmanlı havalisinde icra edip, huzur bulacaklarını zannediyorlardı. Bu zan, pek hazin bir gaflet idi. Haliyle gafletin bu seviyede musallat olduğu bir cemiyete, saadet layık değildir.</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Türk tarihi son iki asırdır kendi olamamanın metodsuzluğu yüzünden mazisini mahcup edecek manzaralara duçar oldu. Kendilik bilincini kazanmak yerine, öykünmeye tevessül etti. Bir millet, özünden neşet eden sanat, kültür ve fikir hareketliliğiyle varolmaya gayret etmediğinde, muhakkak surette vassal konumuna düşer. İnkılâbının gücünü özünden başka yerlerde ararsa, tahfife ve tâzire maruz kalır. Memleket, bugün dahi aynı hastalığın pençesinde dayanılmaz ıstıraplar çekmektedir. Bu sebeple, maarifimiz, kültürümüz, sanatımız ve fikri hayatımız aynı zihniyetler yüzünden birilerine karşı tâbi olmuş vaziyettedir.</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Her alanda en doğru metod, dün bugün ve yarının senteziyle ortaya bir nizam koymaktır. Bu becerilemiyorsa, dün ile bugünü harmanlayıp bir düzen teşkil etmektir. O da yapılamıyorsa, en basit bir şekilde düne bakıp bir kurallar bütünü husule getirmektir. Geçmişe dair, en zor zamanda bile usulün, tertibin ve sistemli bir hayatın ne denli önemli olduğunu gösteren şu manzaraya göz atalım: Hz. Ali, haricilerden olan İbn Mulcem tarafından suikasta uğrayınca, ağır yaralanmıştı. Kufe’de ki evine götürüldü ve çocuklarını çağırtarak uzun uzun vasiyetlerde bulundu. Bu veciz tavsiyelerin bir kısmı şu şekilde cereyan etti. Hz. Hasan’a ithafen dedi ki:</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">“Oğlum sana söyleyeceğim sekiz husus vardır ki, bunları kendinde çok iyi muhafaza et, </span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Hz. Hasan, “Onlar nedir babacığım”, diye sorunca, yaraları içinde yatan Hz. Ali, şu cevabı verdi: </span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Bunlardan dördü şudur:</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">1- Zenginliklerin en büyüğü akıldır.</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">2- Fakirliklerin en büyüğü ahmaklıktır. </span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">3- Vahşetin en büyüğü kibirdir. </span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">4- Meziyetlerin en büyüğü de güzel ahlaktır.</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Hz. Hasan, geri kalan dört şeyi sorunca, Hz Ali şöyle devam etti:</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">1- Ahmaklarla asla arkadaş olma! Çünkü ahmak, sana yarlı olayım derken zararlı olur!</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">2- Yalancılarla asla dost olma! Çünkü onlar sana uzak olanı yakın, yakın olanı da uzak gösterirler.</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">3- Cimrilerle asla arkadaşlık kurma! Çünkü cimri, senin en çok ihtiyaç duyduğun şeyi bile sana vermekten çekinir. </span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">4- Dine lakayt davrananlarla asla dostluk kurma! Çünkü onlar seni adi şeylere götürürler.”<a href="#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">[1]</span></span></strong></a></span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Şimdi sadece şu sekiz yöntem üzerinden sual etmek gerekirse, bundan yaklaşık yüz yıl önce, akıllıca hareket edip zenginliği mi buldular, yoksa ahmakça davranıp fakirlikle yok olup gittiler mi? Bugüne baktığımızda ise, idarecilerimizin arkadaşlarının daha çok zararı mı, yoksa faydası mı dokunuyor? Ya da kurdukları yalancı dostluklarla hangi yakınlar uzak, hangi uzaklar yakın gösteriliyor? Yüzyılı aşkın bir zamanda güzel ahlak mı tercih ediliyor, yoksa pervasızca lakaytlık mı güdülüyor? Hepsi maalesef, hem de hepsi… Çünkü ortada bir metod yoktur. Ezberlenmiş nakaratlar vardı…</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Peki, yarın ne olacak derseniz, alelumum vereceğimiz cevap şudur: Allah kerim…</span></span></span></span></p>
<div>
<p style="text-align:justify"> </p>
<hr />
<div id="ftn1">
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:10pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><a href="#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span style="font-size:10.0pt"><span style="font-family:"Calibri","sans-serif"">[1]</span></span></a> İhsan Süreyya Sırma, Tarih Şuuru, Seha Neşriyat, 3. Baskı, s 188</span></span></p>
</div>
</div>
YAZARIN DİĞER YAZILARI
-
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
07-03-2022
-
Kim Bulacak Bu Sırrı
28-02-2022
-
Kendimize Benzemeyen Kendimiz
21-02-2022
-
Yapay Doğallık
14-02-2022
-
Bizim Zamanın Yanılgıları
22-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 2
14-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 1
16-12-2021
-
Vahşi Düzenin Kitapları
09-12-2021
-
Şiir ve Zaman
02-12-2021
-
Gerçekleri Konuşmayın
12-11-2021
-
Şartlı Eğitim
04-11-2021
-
Demeyeyim Demeyeyim Diyorum Ama…
20-10-2021
-
Vazgeçilmez Kötümüz
15-10-2021
-
Çöplerin Kaptanları
08-10-2021
-
Yıkılan Şehirler (Kültür ve Medeniyet Notları)
23-09-2021
-
Bir Koltukta İki Karpuz
08-09-2021
-
Vakt-i Cesaret
25-08-2021
-
Komşuda Pişmiyor, Bize De Düşmüyor
29-07-2021
-
Enderun’dan Gaybûbete
10-07-2021
-
CAN ÇEKİŞEN MAÂRİF
03-07-2021
-
Köstebekgiller
17-06-2021
-
Ruhu Çırpılmış Şehirler
10-06-2021
-
İlmin Meydanında Yoksul Müslüman
02-06-2021
-
Aşkın Civarındayız
26-05-2021
-
Timsalin Tılsımı
19-05-2021
-
Tenâkuz Boşluğundaki Ölüm
17-05-2021
-
İçime Seyahat: Karmaşa
07-05-2021
-
Numarasız Gözlük
28-04-2021
-
Döneğe Kapılmak
21-04-2021
-
Ağustos Böceği
15-04-2021
-
Yeni Bir Gün Seçeneği
08-04-2021
-
Bu Memleketten Çok Şey Olur
31-03-2021
-
Hayatımız Mesela
24-03-2021
-
Kaosun İstikrarı
20-03-2021
-
Görünen Köy Kılavuz İster
10-03-2021
-
Demokratik Savaş Tohumları
03-03-2021
-
Fikri Cemre
25-02-2021
-
Ağlamanın Biçimi
15-02-2021
-
İçimizdekilerin Anatomisi
09-02-2021
-
Tamahın Zindanı
01-02-2021
-
Terk Eden Kurtulur Ya Da Boğulur
25-01-2021
-
Hissi Cemre
13-01-2021
-
El Ne Der
07-01-2021
-
Güçlüler ve Haklılar
31-12-2020
-
Mihenk Taşı
23-12-2020
-
Bilimsel Satılıklar
09-12-2020
-
Kalıplara İsyan
05-11-2020
-
Kavgacı Türkler
21-10-2020
-
Tezat Yumağı
15-10-2020
-
Sinemizdeki İltihap
08-10-2020
-
Misket
30-09-2020
-
Milli Muhalefet
24-08-2020
-
Fırsatçı Soytarılar
04-06-2020
-
Türkün Ruh Kökü
29-05-2020
-
Nasipsizler
15-05-2020
-
Kuşlar Yuvada, Atlar Ahırda, İnsanlık Nerde
06-05-2020
-
Üçüncü Haçlı Seferleri: Cumhuriyet Öncesi
27-04-2020
-
Gayrı Milli Muhalefet
06-04-2020
-
Delilerin İtibarı
26-03-2020
-
İslamın Müslümanları
18-03-2020
-
Tarih Dersleri
11-03-2020
-
İspatlı Yalan
28-02-2020
-
Teşekkür Borcu
19-02-2020
-
İnan Dost
13-02-2020
-
Neler Oluyor Burada
06-02-2020
-
Devlet
30-01-2020
-
Beyaz Enteller
23-01-2020
-
Sözün İstikameti
15-01-2020
-
Gafletli Şuur
01-01-2020
-
Yakın Gözlüğü
30-12-2019
-
Bir İkiden Büyüktür
14-12-2019
-
Allah, İnsan, Hata Ve Af
29-11-2019
-
Turan Ülküsünün Girizgâhı
20-11-2019
-
Tedbir ve Korkaklık
02-11-2019
-
Dikenler ve Güller
19-10-2019
-
Banane Amerikadan
11-10-2019
-
Endamsız Salgın
04-10-2019
-
Pasta Yoksa Birbirimizi Yiyelim
27-09-2019
-
Ahh Ah!..
13-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz -2-
07-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz
06-09-2019
-
Kurumsal Dedikodu
30-08-2019
-
Şaplakçılar
08-08-2019
-
YOBAZ BAYKUŞLAR
18-07-2019
-
HAYALLERİMİZ ÇÜRÜYOR
12-07-2019
-
Yetişkinler Nereye Gidiyor
04-07-2019
-
Neden Böyle Oldu Furyası
27-06-2019
-
Müslüman Saati -2-
20-06-2019
-
Müslüman Saati
19-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları -2-
13-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları
12-06-2019
-
Ömerler Hıdır Oldu
30-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı -2-
25-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı
24-05-2019
-
Estetiğin Köy Hali
17-05-2019
-
Kutuplaşacağız
10-05-2019
-
Sağım Solum
02-05-2019
-
Köhne Aydınlar
25-04-2019
-
Zaman, Mekân ve İnsan
17-04-2019
-
Safları Sık Tutalım
03-04-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları (2)
29-03-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları
28-03-2019
-
Yok Oluşun Başlangıcı
22-03-2019
-
Akıl Düzeni
15-03-2019
-
Millet Şahsiyeti
28-02-2019
-
Değerlerimiz
20-02-2019
-
Adi-L-Tablolar
15-02-2019
-
Vazife Bozgunu
07-02-2019
-
Muhalefet Ahlakı
30-01-2019
-
Şiir ve Zaman
23-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -2-
18-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -1-
17-01-2019
-
Milli Beka: Suriye´de ABD, PKK ve İsrail Üçgeni
09-01-2019
-
Huzursuz Beyinler
03-01-2019
-
Kitapsız Okurlar
26-12-2018
-
Sanat
19-12-2018
-
Kucağa Oturup Sakal Yolanlar
12-12-2018
-
Sükût ve Esrarı Tüm Devirler?
05-12-2018
-
Dostluk Üzerine
28-11-2018
-
Şucular ve Bucular
21-11-2018
-
Varlığın Yok Hali
14-11-2018
-
Kadın Mühim, Aile Ehemdir
07-11-2018
-
İctimai Sulhun Ehemmiyeti
31-10-2018
-
Türklük, Irk Mı Millet Mi?
24-10-2018
-
Taner Abi Yazdıkların Doğrudur
17-10-2018
-
Işıldayan Dönekler
10-10-2018
-
Tıyniyet ve Mücadele
03-10-2018
-
Gençler Biraz Daha Gayret
26-09-2018
-
Menfaatin Yolu Düzdür
19-09-2018
-
Yönetemeyenler
12-09-2018
-
Moda: Teşhircilik ve Yokoluş
05-09-2018
-
Kendinden Büyük Tek Ülke: Türkiye
25-08-2018
-
Sadakat Mi Sefil Kölelik Mi?
15-08-2018
-
Acillerin Dünyası
01-08-2018
-
Haritanın Ufku
25-07-2018
-
Çirkinler ve Artistler
18-07-2018
-
SES GETİREN ÖLÜMLER 1
11-07-2018
-
ZAMANA KARŞI 1
04-07-2018
-
TEK İNANIŞ
27-06-2018
-
KİFAYETSİZLER VE MUSALLA
20-06-2018
-
DAVA ERLERİ
13-06-2018
-
MAHSUN VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
06-06-2018
-
ENDÜLÜS
30-05-2018
-
ZÜBÜK KARDEŞLİĞİ
23-05-2018
-
YEDİ NEFES, BİR AYASOFYA
16-05-2018
-
DANSÖZLER VE OYNAŞLARI
09-05-2018
-
VARSAYIM KÖLELERİ
02-05-2018
-
KİTAPLAR VE MABEDLERİ
25-04-2018
-
HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I KARDEŞLİK VARDIR?
17-04-2018
-
EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ
11-04-2018
-
EĞRİLER ÜLKESİNİN MÜTEŞABİH DOĞRULARI
04-04-2018
-
NAZARLAR VE KURUMLAR (ÜNİVERSİTE)
28-03-2018
-
BEDELSİZ HASLET EDEB
27-03-2018