?>

Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk

Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk

Alper Duran

3 yıl önce

<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">T&uuml;rk-İslam efk&acirc;r-ı umumiyesi, usul ve erk&acirc;n abideleriyle doludur. Bu kabiliyetine sahip &ccedil;ıktığı m&uuml;ddet&ccedil;e, muvaffakiyetini per&ccedil;inledi. Ne zaman ki, dilenciliğe tevess&uuml;l etti, işte o zaman da, kendinden ka&ccedil;maya başladı. Bu ka&ccedil;ış g&uuml;nbeg&uuml;n &ccedil;oğalarak ge&ccedil;en asrın başlarında zirveye ulaştı. Sorunlarını ortak bir akılla &ccedil;&ouml;zme mahareti yitirildiğinden, kargaşanın h&acirc;kimiyetinde birka&ccedil; temenni ile yol alınmaya &ccedil;alıştı. O g&uuml;nden bu g&uuml;ne de, maatteess&uuml;f fevkalade diyebileceğimiz bir değişiklik ger&ccedil;ekleştiremedi. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Filibeli Ahmet Hilmi, memleketin yaklaşık y&uuml;z yıl &ouml;nceki ahvali-şeraitini ş&ouml;yle h&uuml;lasa ediyor: <em>&ldquo;H&uuml;k&uuml;mette, mecliste ve d&uuml;ş&uuml;nen herkeste bir temenni var; milleti mesut ve vatanı imar etmek. Ancak bu hedefler o kadar umumi ve belirsiz fikirlerdir ki, şu m&uuml;phem halleriyle hayali birer gaye ve ama&ccedil; olarak sayılmaktan &ccedil;ok, şahsi ve ictim&acirc;&icirc; birer i&ccedil;g&uuml;d&uuml; nevine konulabilirler. &Ouml;zellikle bu hedeflere ulaşmak i&ccedil;in belirlemiş olduğumuz hi&ccedil;bir metodumuz yoktur.</em>&rdquo; Aslında bu tespiti Abdulhamid Han&rsquo;ın gidişine ve 2. Meşrutiyetin kabul&uuml; ile her şeyin d&uuml;zeleceğine bağlayan ve i&ccedil;inde de kendinin yer aldığı topluluğa s&ouml;yl&uuml;yor. Devamında şu ifadeleri serdetmek durumunda kalıyor: <em>&ldquo;Bu iddiamızın şahidi, inkıl&acirc;bımızın (2. Meşrutiyet) başından bu yana bu kadar &ccedil;aba ve mesainin kısmen boşa gitmesi ve istenen neticeyi vermemesidir.&rdquo;</em> Evet, o g&uuml;n her şey Ulu Hakanın gidişine ve meşrutiyetin ilanına bağlanmıştı, bunlar olursa, <em>h&uuml;rriyet</em>, <em>m&uuml;savat</em> ve <em>uhuvvet</em>in geleceği d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;yordu. Meşrutiyet&rsquo;in ilanı ve Sultanın hal edilmesine rağmen, d&uuml;zelen hi&ccedil;bir şey olmadığı gibi, işler daha da sarpasardı. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ortada bir metod yoktu. Ezberlenmiş nakaratlar vardı&hellip;</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Osmanlı T&uuml;rkiye&rsquo;sinde m&uuml;elliflerin, m&uuml;nevverlerin, ulem&acirc;nın, &uuml;mer&acirc;nın ila ahir ekseriyeti ile Gayr-ı M&uuml;slimlerin, Garp&ccedil;ıların, İslamcıların ve T&uuml;rk&ccedil;&uuml;lerin tamamı, devletin kurtuluşunu yukarıda ifade edilen iki sebebe bağlamışlardı. Cennetmek&acirc;n Padişahın gitmesini talep edenlerin bir kısmı Avrupa&rsquo;nın politikası, bir kısmı şahsi meseleler ve bir kısmı da, gafletleri sebebiyle istiyordu. Lakin sonrasıyla alakalı hi&ccedil; kimsenin bir sistem d&acirc;hilinde stratejik &ccedil;izelgesi yok idi. Zaten sonrasında ne olacak diye sual edenlere, kabaca ş&ouml;yle cevap veriyorlardı: <em>Hele gitsin bakarız&hellip;</em> Ve Sultan gitti; lakin &ouml;nce T&uuml;rk tarihinin K&ouml;sedağ&rsquo;dan sonra en rezil savaşları olan Balkan Harpleri, daha sonra Birinci Cihan Harbiyle ecdadımızın mirasına halel getirildi. Evl&acirc;d-ı f&acirc;tihan beldeleri ile mukaddes topraklar, namahrem postallarına ezdirildi. Her şey istedikleri gibi olmuştu, fakat devlet elden gitmişti. Belki de devletin gitmesi de, bir&ccedil;oğunun isteği arasındaydı. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Y&uuml;zyıl &ouml;nce yeni sistem (Meşrutiyet) geldiğinde memleketin halas olacağını d&uuml;ş&uuml;nenler, y&ouml;ntemsizlik ve sistemsizlik y&uuml;z&uuml;nden m&uuml;flis hale d&uuml;şt&uuml;ler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; taleplerinin ayakları yere basmıyordu. Neyi niye istediğini bilmeyenler, istediklerini elde edince nasıl davranacağını da bilemediler. Nitekim Filibeli Ahmet Hilmi, o d&ouml;neme ait &ouml;z eleştirisini şu şekilde dillendiriyor: <em>&ldquo;Acaba memleketimizde meşrutiyet ilan edildi diye bize semadan altın &ccedil;uvallarımı yağacak, yerlerden basılmış sikkeler mi &ccedil;ıkacak zannettik? Ne yaptık, ne yapıyoruz ki, rahat ve saadet temennisine hakkımız olsun!&rdquo;</em> Aslında meşrutiyet&ccedil;ilerin saadet hakkı olamazdı. Zira g&uuml;ftesi ve bestesi başkasına ait bir şarkıyı Osmanlı havalisinde icra edip, huzur bulacaklarını zannediyorlardı. Bu zan, pek hazin bir gaflet idi. Haliyle gafletin bu seviyede musallat olduğu bir cemiyete, saadet layık değildir.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">T&uuml;rk tarihi son iki asırdır kendi olamamanın metodsuzluğu y&uuml;z&uuml;nden mazisini mahcup edecek manzaralara du&ccedil;ar oldu. Kendilik bilincini kazanmak yerine, &ouml;yk&uuml;nmeye tevess&uuml;l etti. Bir millet, &ouml;z&uuml;nden neşet eden sanat, k&uuml;lt&uuml;r ve fikir hareketliliğiyle varolmaya gayret etmediğinde, muhakkak surette vassal konumuna d&uuml;şer. İnkıl&acirc;bının g&uuml;c&uuml;n&uuml; &ouml;z&uuml;nden başka yerlerde ararsa, tahfife ve t&acirc;zire maruz kalır. Memleket, bug&uuml;n dahi aynı hastalığın pen&ccedil;esinde dayanılmaz ıstıraplar &ccedil;ekmektedir. Bu sebeple, maarifimiz, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z, sanatımız ve fikri hayatımız aynı zihniyetler y&uuml;z&uuml;nden birilerine karşı t&acirc;bi olmuş vaziyettedir.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Her alanda en doğru metod, d&uuml;n bug&uuml;n ve yarının senteziyle ortaya bir nizam koymaktır. Bu becerilemiyorsa, d&uuml;n ile bug&uuml;n&uuml; harmanlayıp bir d&uuml;zen teşkil etmektir. O da yapılamıyorsa, en basit bir şekilde d&uuml;ne bakıp bir kurallar b&uuml;t&uuml;n&uuml; husule getirmektir. Ge&ccedil;mişe dair, en zor zamanda bile usul&uuml;n, tertibin ve sistemli bir hayatın ne denli &ouml;nemli olduğunu g&ouml;steren şu manzaraya g&ouml;z atalım: Hz. Ali, haricilerden olan İbn Mulcem tarafından suikasta uğrayınca, ağır yaralanmıştı. Kufe&rsquo;de ki evine g&ouml;t&uuml;r&uuml;ld&uuml; ve &ccedil;ocuklarını &ccedil;ağırtarak uzun uzun vasiyetlerde bulundu. Bu veciz tavsiyelerin bir kısmı şu şekilde cereyan etti. Hz. Hasan&rsquo;a ithafen dedi ki:</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">&ldquo;Oğlum sana s&ouml;yleyeceğim sekiz husus vardır ki, bunları kendinde &ccedil;ok iyi muhafaza et, </span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Hz. Hasan, &ldquo;Onlar nedir babacığım&rdquo;, diye sorunca, yaraları i&ccedil;inde yatan Hz. Ali, şu cevabı verdi: </span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Bunlardan d&ouml;rd&uuml; şudur:</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">1- Zenginliklerin en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; akıldır.</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">2- Fakirliklerin en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; ahmaklıktır. </span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">3- Vahşetin en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; kibirdir. </span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">4- Meziyetlerin en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; de g&uuml;zel ahlaktır.</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Hz. Hasan, geri kalan d&ouml;rt şeyi sorunca, Hz Ali ş&ouml;yle devam etti:</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">1- Ahmaklarla asla arkadaş olma! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ahmak, sana yarlı olayım derken zararlı olur!</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">2- Yalancılarla asla dost olma! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onlar sana uzak olanı yakın, yakın olanı da uzak g&ouml;sterirler.</span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">3- Cimrilerle asla arkadaşlık kurma! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; cimri, senin en &ccedil;ok ihtiya&ccedil; duyduğun şeyi bile sana vermekten &ccedil;ekinir. </span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">4- Dine lakayt davrananlarla asla dostluk kurma! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onlar seni adi şeylere g&ouml;t&uuml;r&uuml;rler.&rdquo;<a href="#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">[1]</span></span></strong></a></span></span></em></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Şimdi sadece şu sekiz y&ouml;ntem &uuml;zerinden sual etmek gerekirse, bundan yaklaşık y&uuml;z yıl &ouml;nce, akıllıca hareket edip zenginliği mi buldular, yoksa ahmak&ccedil;a davranıp fakirlikle yok olup gittiler mi? Bug&uuml;ne baktığımızda ise, idarecilerimizin arkadaşlarının daha &ccedil;ok zararı mı, yoksa faydası mı dokunuyor? Ya da kurdukları yalancı dostluklarla hangi yakınlar uzak, hangi uzaklar yakın g&ouml;steriliyor? Y&uuml;zyılı aşkın bir zamanda g&uuml;zel ahlak mı tercih ediliyor, yoksa pervasızca lakaytlık mı g&uuml;d&uuml;l&uuml;yor? Hepsi maalesef, hem de hepsi&hellip; &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ortada bir metod yoktur. Ezberlenmiş nakaratlar vardı&hellip;</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Peki, yarın ne olacak derseniz, alelumum vereceğimiz cevap şudur: Allah kerim&hellip;</span></span></span></span></p> <div> <p style="text-align:justify">&nbsp;</p> <hr /> <div id="ftn1"> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:10pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><a href="#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span style="font-size:10.0pt"><span style="font-family:&quot;Calibri&quot;,&quot;sans-serif&quot;">[1]</span></span></a> İhsan S&uuml;reyya Sırma, Tarih Şuuru, Seha Neşriyat, 3. Baskı, s 188</span></span></p> </div> </div>
YAZARIN DİĞER YAZILARI