USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

?Hepsi Türk Düşmanı?

?Hepsi Türk Düşmanı?

?Hepsi Türk Düşmanı?
02-10-2013 16:18
Google News


ERSAN ARSLAN / ÖZEL HABER

Sivas’ta düzenlenen ‘Çevresel Tasarım Yoluyla Suçun Önlenmesi Çalıştayı’nın ikinci gününe Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Sosyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Durmuş Tatlılıoğlu’nun sözleri damgasını vurdu.

Çocukların, şiddete olan eğilimlerinin temel kaynağının yetişme şekli olduğuna vurgu yapan Tatlıoğlu, geçmişte yaşadığı bir olayı örnek göstererek doğudaki yatılı bölge okullarının yönetici ve öğretmenlerini Türk düşmanı  olarak nitelendirdi.

Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Sosyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Durmuş Tatlılıoğlu çalıştaya damgasını vurdu. Tatlılıoğlu’nun  sözleri biranda salonda buz etkisi yaptı

Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğüne bağlı Teknik Destek ve Bilgi Değişimi Ofisi (TAIEX) tarafından Sivas İl Emniyet Müdürlüğü işbirliği ile düzenlenen ‘Çevresel Tasarım Yoluyla Suçun Önlenmesi Çalıştayı’ devam ediyor.

Büyük Otel’deki çalıştayın ikinci gününde,  terk edilmiş mekânların kamu güvenliği için oluşturduğu tehdit, sosyal çevre ve suç konuları üzerinde duruldu.

İki bölüm halinde gerçekleştirilen çalıştay programının ilk bölümü, Romanya Polisi Genel Müfettişliği Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü’nde görevli Mr Liviu Mirea’nın ‘Terk Edilmiş Yerler-Kamu Güvenliği için bir tehdit’ konulu sunumu ile başladı.

Mirea, metruk yapıların bu konudaki yerini anlatırken, bu yapıların ıslahının önemine vurgu yaptı.

TATLILIOĞLU’NDAN ŞOK SÖZLER…

Mirea’nın ardından Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Sosyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Durmuş Tatlılıoğlu, ‘Sosyal Çevre ve Suç’ başlığı altında bir sunum gerçekleştirdi. Konuşma aralarında verdiği ilginç örneklerle dikkat çeken, anlattığı fıkralarla salondakileri gülümseten Tatlılıoğlu’nun konuşmasının bir bölümünde yaşadığı bir olayı anlatırken, Güneydoğu Anadolu’daki yatılı bölge okulların yönetici ve öğretmenlerini Türk düşmanı ve terörist  olarak suçlaması şok etkisi yarattı.

Tatlılıoğlu, konuşmasın aile yapısının sağlıklı bireyler yetişmesindeki önemine ağırlık verdi. Hiçbir bireyin suçlu olarak doğmadığını, aileden başlayan yetişme şartlarının kişinin gelecekteki yapısını ortaya çıkardığını belirten Tatlılıoğlu, bunun yanı sıra, arkadaş, çevre, okul, öğretmen, teknoloji gibi unsurların da kişileri şekillendirdiğini söyledi.

Tatlılıoğlu; şu şekilde konuştu:

‘Çocuklar dünyaya geldiği zaman belirli bir aile içerisinde dünyaya geliyor. O ailenin o kişiye etki etmesi, topluma uyumlu hale gelmesinde başta sosyalleşme amirleri içerisinde aileyi görüyoruz biz. İlk sosyal çevre, ilk öğretmen, ilk eğitimci, toplumun değerlerini, özelliklerini bireye aktaran toplumsal kurumlar içerisinde aile var. Sağlam aileler, sağlam nesilleri, sağlam nesiller sağlam milletleri, sağlam milletler de sağlam devletleri meydana getiriyor.

Bu nedenle ailenin sağlam olması gerekiyor. Biz yıllardır Türk toplumu olarak Türk ailesinin güçlü olması, aile, akrabalık bağlarının güçlü olmasından dolayı hep övünç duyuyorduk. Ama son dönemde bizlerde de, ailede bir çatırdama başladı. Aile danışmanlığı kursları var ve ben orada da kurslara gidiyorum. Son yıllarda Türkiye’de evliliğin ilk 5 yılında boşanma oranı yüzde 60’lara ulaşmış. Ailede çatırdama olunca anne-babasız büyüyen, aile terbiyesi almayan, toplumsal, kültürel değerleri almayan çocuklarda suç oranlarının arttığını görüyoruz. Ben, 11-12 Avrupa ülkesi gezdim. Avrupa’da sosyologların en fazla üzerinde durduğu konu aile konusu. Acaba ‘aileyi nasıl yeniden canlandırabiliriz, eski durumuna nasıl getirebiliriz’ diyorlar. Çünkü aile sağlam olduğu zaman, bazı dönemlerde problem olabilir ama kök, öz sağlam olunca o problem çözülür. Fakat aile dağıldığı zaman o çocuklara gerekli sevgi, ilgi gösterilmediği zaman, sevgiden ilgiden mahrum olan çocuklar suça en hazır olan çocuklardır. Bu nedenle soysallaşma amirleri içerisinde ailenin çok büyük önemi var. İlk eğitimin verildiği, toplumsal ihtiyaçların karşılandığı ilk kurum aile. Aileden alınan eğitim hiçbir zaman unutulmuyor.

İkinci toplumsal amir olarak akran, arkadaş guruplarını görüyoruz. Çocuk dünyaya geldikten sonra hemen arkadaşlarının içerisine giriyor ve arkadaşlarından etkilenmemesi mümkün değil. İnsan sosyal bir varlık. Arkadaşlarından ve çevresinden mutlaka etkilenir.

Ben 1982’den beri Cumhuriyet Üniversitesi’ndeyim. Bir bakıyorum, böyle suçlu, problemli çocuklar, okula geldikleri anda hemen tanışıp, kaynaşı veriyorlar. Arkadaş grupları, sosyal çevre olarak eğer arkadaşları ilime bilime düşkünse, bir bakıyorsunuz çocuğu ilmi, bilimsel çalışmalara yönlendiriyor. Ama arkadaşları kötü ise bir bakıyorsunuz her türlü suç örgütleri içerisine çocuğu yönlendirebiliyor. Onun için ikinci olarak arkadaş gruplarının aile üzerinde çok büyük önemi var.

 Üçüncü olarak eğitim kurumları geliyor… Eğitim kurumları kişiyi sosyalleştire, içinde bulunduğu topluma uyumlu hale getiren. Toplumsal normları, değerleri, kültürel özellikleri, bireylere aktaran eğitim müesseseleri. Eğitim müesseseleri eğer iyi nesil yetiştirirse diyoruz ki, ben öğretmenlik pedagojik formasyon derslerine de giriyorum. Öğretmen, aynen bir bahçıvan gibidir. Nasıl ki bahçıvan haşere işe yaramayan otları, dikenleri temizliyor, daha güzel güllerin, çiçeklerin açılmasını sağlıyorsa öğretmen de öyle. Öğretmenin ruh hali nasılsa öğrenciye, kişilere yansıyor. Eğer öğretmende, vatan, millet, insan sevgisi var ise. Vatanını, devletini, milletini, toprağını seviyorsa öğrencilere onu veriyor. Vatana milletine, toplumuna karşı, nerede nasıl hareket edeceğini, içinde yaşadığı topluma uyumlu hale gelmesini sağlıyor. Onun için bu sosyalleşme konusunda üçüncü olarak etkisi var.

4. olarak kitle iletişim araçları geliyor. Basın-yayın, gazete… Dedik ya insan sosyal bir varlık. İzlediği bir filmden etkileniyor. Benim bacanağın çocuğu lisede, biraz babayiğit çocuk. İzlediği filmden, baktım arkadaşları kendisine reis diyor. O da, kendisine millet reis diyor diye o havalara giriyor. Böyle bir çete, bir gurup oluşturmuşlar. Kim dövülecek, neresi basılacak, ne yapılacak… Kurtlar Vadisi’ni ben de çok izliyorum da, çok sevdiğim programlardan birisi Kurtlar Vadisi. Kurtlar Vadisi’ni izliyorsa o da orada kedisini Polat Alemdar’ın yerine koyuyor ve ona göre hareket ediyor. Onun için de tabiî ki televizyon programları, dizilerin, özellikle çocuklara yönelik programların topluma uyum içerisinde olması, toplumun kültürel değerlerine uygun olması gerekiyor.

‘KİMSE SUÇLU OLARAK

DÜNYAYA GELMEZ’

Doç. Dr. Tatlılıoğlu, anlattıklarını pekiştirmek için yaşadığı bazı olaylardan örneklerde verdi. Çocukların, ya da yetişkinlerin davranışlarının önceki yaşantılarına göre şekillendiğinin altını çizen Tatlılıoğlu, ‘Kişiyi savaşçı ya da barışçı yapan içinde yetiştiği toplumdur’ dedi.

Kimsenin suçlu olarak dünyaya gelmediğini belirten Tatlılıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

‘Şuandaki davranışlarımızın kaynağı önceki yaşantılarımızdır. Biz nerede yaşadık, hangi bölgede, hangi şehirde yaşadık, nasıl bir aile ortamından geldiysek şuandaki davranışlarımızın kaynağı önceki yaşantılardır. Onun içinde ister istemez, çocukların veya büyüklerin davranışları önceki yaşantılarına göre şekilleniyor.

Hiçbir çocuk ya da genç isteyerek suç işlemez, suça itilir. Bizde, bir kural vardır. Kişiyi savaşçı ya da barışçı yapan içinde yetiştiği toplumdur. Hiç kimse suçlu olarak dünyaya gelmez veya suça meyilli olarak dünyaya gelmez. Nasıl yetiştirirseniz ona göre yetişir. Siz çocukları eğer düzgün, vatanına milletine, topluma insanlığa, canlılara, doğaya, tabiata sevgiyle yetiştirirseniz çocuk büyüdüğü zaman ona göre yetişecek.’

‘ÖRNEK VERDİ, TERÖRİST DEDİ’

Tatlılıoğlu, konuşmasının devamında geçmişte Gürcistan ve Kayseri’de yaşadığı bazı hadiseleri de örnek olarak gösterdi.

Tatlılıoğlu’nun Güneydoğu’daki yatılı okullarda eğitim gören çocuklarla ilgili verdiği örnekte, bu okulların yöneticileri ve öğretmenlerine karşı oldukça sert ifade ve iddialarda bulundu. Çocukların orada Türk düşmanlığı ile yetiştiğini savunan Tatlılıoğlu, okulların yönetici öğretmenlerini terörist olmakla suçladı.

İşte Tatlılıoğlu’nun tartışma yaratacak o konuşması:

Gürcistan’a gitmiştik hocalarla geziye. Gürcistan’da, çeşitli dernekler, kulüpler, Türkiye’nin aleyhinde çalışan etkiler var. Birisine şahit olduk. Gürcülerle Türkler arasında çok büyük bir savaşın olduğunu bilmiyorum. Hatta Karadeniz’deki Gürcülerden normal Türk ırkı olarak bahsedilir. Aile olarak kaynaşılır. Ama Gürcistan’da Türkiye devletinin aleyhinde birtakım propaganda yapmak için, diyor ki, ‘sizin ecdadınızı Türkler bu derelerde getirdi kestiler’ orada Türk düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı çocuklara verilmeye çalışılıyor.

Türkiye düşmanlığı ile büyüyen çocuk yarın büyüdüğü zaman Türkleri nasıl tanıyacak? Ecdadını, atalarını, büyüklerini öldürmüş olarak tanıyacak. Kişiyi savaşçı yada barışçı yapan yetiştiği toplum.

Bir dönem Yunanlılarla Türkler arasında vardı biliyorsunuz. Ders kitaplarından dediler, o düşmanlık şeylerini çıkaralım. Şimdi bakıyorsunuz, çocuklarını büyütürken söyledikleri ninniler bile eğer düşmanlık, kin ve nefret aşılıyorsa, kin ve nefret içerisinde büyüyen çocuklar da ona göre yetişmiş oluyor. Onun için hiçbir çocuk ya da genç, isteyerek suç işlemez suça itilir. Suça bulaşmış gençlerin birçoğuna yardım edilebilir. Suç işlemeyi kaçınılmaz tek çıkış yolu, tek çözüm yolu olarak benimsemeleri gerekiyor. Orada önlem almak lazım. Tek tek, sinekleri öldürmek değil, bataklığı kurutmak.

Akran gurupları, arkadaşlar, okullar, kitle iletişim araçları, bunlar çocukları gençleri suça iten unsurlar. Suça yatkın çocuklar belirlenerek koruyucu önlemler alınabilir ailede, çevrede. Nasıl ki, koruyucu hekimlik var günümüzde, bu şekilde mahallelerde, belirli bölgelerde sosyolojik araştırmalar, çalışmalar yaparak, hangi bölgelerde çocuklar suça itiliyor, suça itilme nedenleri neler, bu çocukları suça itilme nedenlerinden nasıl kurtarabiliriz? Bu konuların üzerinde durmak lazım. Yani yetiştirme tarzına bağlı.

Ben Kayseri’de doktora yapıyordum Doğu Anadolu’dan bir otobüs öğrenci gelmiş. Şimdi tanıtıyorlar, tanıtırken, insan kulaklarına kadar kızarıyor, çocuklarına tanıtırken. Orada Kayseri’de 15 gün gezdirdiler, çeşitli etkinlikler yaptılar. En son giderken çocuklarla bir tanışma oldu. Çocuklarda 1 ay içerisinde bile yüzde 80 değişme meydana gelmiş. İnsan bir sosyal varlık. Nasıl yetiştirirseniz ona göre yetişiyor. ‘Bu bir tanışma programı hocam siz sosyologsunuz, gelin bir tanışalım, görüşelim, bu çocuklarla bir araya gelelim’ dediler. Bir araya geldik ki, adamlar tamamen Türkiye düşmanı, devlet düşmanı, bayrak düşmanı, cumhuriyet düşmanı haline gelmiş. Ama bir ay içerisinde ülkeyi, toplumu, Türk toplumunu tanıdıktan, gezdikten gördükten sonra… Şimdi o zaman devlet çeşitli yatılı bölge okulları açıyor. Fakat açtığı okulların yöneticilerinin hepsi terörist... Besle kargayı oysun gözünü. Kardeşim madem bir şey yapıyorsunuz planlı, programlı işte araştırmalar, çalışmalar yapılacak bu çocukları devlete, millete, topluma nasıl faydalı hale getiririz ondan sonra gereken yapılacak. Tamam güzel, fakir ve yoksul çocuklar, varoşlardaki çocuklar alınıyor, onların eğitilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Ama idareciler, yöneticiler, oradaki öğretmenler tamamen devlet düşmanı, cumhuriyet düşmanı. O çocukları orada devlet parasız okutuyor, bütün masraflarını devlet karşılıyor. Onun için sosyal araştırmalar yapılması lazım. O tür çocuklara, suçlu gençler insan olarak haklarından yoksun bırakılmış çocuk olarak ruhsal gereksinimleri doyurulmamış yurttaşlar. Bu nedenle aile ve toplum, suçlu gençlere karşı, vazifelerini yerine getirecek, onlar ele alınıp topluma kazandırılmaya çalışılacak.’

Tatlılıoğlu’nun konuşmasının ardından çalıştay ara verildi. Çalıştayın ikinci gününde katılımın oldukça az olduğu gözlendi.


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE
21.11.2024
PUAN DURUMU
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
CİLALI TAŞ!