Proje koordinatörü Murat Darıcık önderliğin yürütülen toplantı da, projenin içeriği ve faaliyetleri hakkında bilgiler veren Darıcık, ‘Lise gençlerini hedeflediğimiz projemiz 10 ay sürecek’ dedi
SERCAN ÇETİNEL / ÖZEL HABER
8 Kasım 2014 cumartesi günü proje koordinatörü Murat Darıcık önderliğinde ‘İçimde Büyüyen Tarih Çınarı’ projesinin amaçları ve faaliyetleri hakkında bir sunum gerçekleştirdi. İrfan derneği proje merkezinde gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısında, gençlere projenin içeriği ve faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler verildi.
‘İçimde Büyüyen Tarih Çınarı’ projesinin amaçları ve faaliyetleri hakkında bir sunum gerçekleştiren proje koordinatörü Darıcık, projenin 10 ay süreceğini ve lise gençlerini hedeflediğini belirterek şunları kaydetti:
‘Tarih önünde bizden sonraki nesillere köprü olabilme mesuliyetimiz bir yana, sadece sanat noktasında dahi uzak kaldığımız bu mirasın, birçoğu üslup sahibi ve kendi başına ekol olan güzîde hattatlarımızın göz nurlarıyla bir dantelâ gibi işledikleri o kıymet biçilemeyen canım eserlerinden niceleri, artık yabancı müze ve koleksiyoncuların en güzel köşelerini süslemektedirler. Oysaki kendi memleketimizde ecdadımızın bizlere birer emaneti, birer yadigârı olan ve bir kısmı, aylar süren çalışmalarla ancak hazırlanabilmiş hususi kâğıtlar üzerinde eşsiz birer tabloya dönüşmüş. Ya da bazen pirinç bir levha ya da mermere asırlara meydan okurcasına kazınan, bazen de uğruna gözünü bile kaybetmek bahasına bir cami’ kubbesine ilmek ilmek işlenen ve akıllara durgunluk veren hat sanatı numuneleri bugün, apayrı ve şaşılacak bir kadirbilmezliğin incitici yalnızlığına terk edilmişlerdir.
Ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzîde eserler fikrî boyutta da bugün çoğumuza, maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır.’
İşin uzmanlarının Osmanlıda bize kalan eserlerin yüzde 15 oranında okunduğuna değinen Darıcık, ‘Varlıklarından dahi habersiz olduğumuz milyonlarca taş baskısı ya da birçoğu sahasında otorite olmuş ve hâlâ bu vasfını koruyan el yazması nadide eserler, üzücüdür ki bu gidişle çürümeye mahkûm gözüktükleri kütüphanelerin tozlu raflarından, himmet ehli kişilerce gün ışığına çıkarılacakları günü beklemektedirler. İşin uzmanları günümüzde Osmanlıdan bize kalan eserlerin hala yüzde 15 oranında okunduğu geri kalanın ise okunmayı beklediğini ifade etmektedirler. Buna rağmen ne gariptir ki, tamamen bize ait olan ve günümüzde artık Osmanlıca Türkçesi olarak tabir edilen Tarihî Türkiye Türkçesi’ni bir yazı dili olmaktan öte, ayrı bir lisan zannedenlerimizin sayısı maalesef hiç de az değildir. Ve yedi asır cihana hükmetmiş bir milletin çocukları, artık önüne konulan çevirilerin dışında, atalarının bugüne kadarki kültür birikiminden istifade edememektedirler. Bu çevirilerin birçoğunun eksik ya da hatalı olduğu ise ayrı bir vakıadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde, yüzlerce kişilik kadroyla yıllardan beri, üstelik sadece belgelerin tasnifine yönelik ve daha çok yıllara muhtaç çalışmalar da gösteriyor ki, her biri başlı başına birer değer olan bu güzîde eserlerin, tarihî metin ve evrakların teker teker şimdiki yazıya çevrilmesine ne yeterli sayıda teknik elemanımız vardır, ne de zaman buna müsaittir.’
Osmanlı Türkçesine değinen Darıcık, ‘Şu halde günümüz gençliğinin hissesine, dedelerinin birkaç bin sene önceki kültür mirasını rahatlıkla okuyup anlayabilen diğer milletlere imrenmek mi düşüyor? Neden biz de kendi genç nesillerimize, araştırdığı herhangi bir mevzuda, ecdadının birikimine birinci elden uzanabilme imkânını tanımayalım? Çok boyutlu bir altyapıya sahip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümitle bakmamızın bir teminatı değil midir? Üzüntüyle belirtelim ki, batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi, hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan, bugün Osmanlı’nın torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken, bilimsel çevirileri yapılan bu yabancı kaynaklar da, ne gariptir ki, bir sokak ötedeki kendi millî kütüphanelerimizi referans göstermektedir. Gönlünde millî kültürden bir nebze olsun hissesi bulunanların, içinde bulunduğumuz bu vaziyete üzülmemesi mümkün değildir. Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur. Peki, başta münevver insanlarımızı ve hepimizi kendi klasiklerimize ulaştıracak ve artık bize bir şekilde yabancı olanların eliyle değil, kendi nesillerimizin gayretli araştırmalarıyla kendi kimliğimizi yorumlamamıza vesile olacak Osmanlıcayı öğrenmek elbette zor değildir. ‘
Projede hedeflenen amacı ve kurslarla ilgili bilgiler veren Darıcık, yapılacak olan faaliyetleri severek ve merakla takip edilmesini düşündüklerini söyleyerek şöyle devam etti:
Darıcık, ‘Hedeflediğimiz bu proje ile, Osmanlıca öğrenmenin zor olmadığını belki milli bir vazife olduğunu kurs vereceğimiz genç nesillerimiz öğreneceklerdir. 14-29 yaş aralığındaki yarının her branştan genç, araştırmacı ilim adamları bu faaliyetlerden aldıkları güç ve enerji ile tarih ve kültürümüzle bağın kurulması için çok daha ciddi çalışmalara imza atacaklardır. ‘İçimde Büyüyen Tarih Çınarı’ projesi çerçevesinde düzenleyeceğimiz Osmanlıca, Ney, Hat, Ebru, Tasavvuf Musikisi kurslarını, severek, merakla ve anlayarak takip edilmesini sağlayarak, bugüne kadar çok da yakın olamadığımız eşsiz bir kültürün, tanıdıkça daha da hayranlık uyandıran derinliklerine rahatlıkla ulaşmayı hedeflemekteyiz. Ayrıca Geleneksel Türk Sanatlarını gençlerimize tanıtmak, öğretmek, yaşatmak ve bu alanlara yönelmeleri sağlanacaktır. Amacımız, Geleneksel Türk Sanatlarından, Ebru sanatını sevdirmek ve öğretmek, Geleneksel musiki enstrümanlarından Ney’i tanıtmak, sevdirmek ve klasik parçalardan icra etmelerinin sağlamak, Hat sanatını inceliklerini öğretmek ve bu alanda eser vermelerini sağlamak, Türk Tasavvuf Musikisini tanıtmak, bu alanda istidatlı olan gençleri yetiştirmek.
Geleneksel Türk Sanatlarında öncü olmuş mümtaz sanatkârları tanımak, orijinal eserlerini yerinde inceletmek, gençlerin edindikleri Geleneksel Türk Sanatlarını (Ebru, Ney, Hat, Tasavvuf Musikisi) proje bitiminde halka açık bir şekilde sergileneceğini bildiren Darıcık, yapılacak olan geziler ve ziyaretler hakkında bilgi vererek şunları kaydetti:
‘Yurt İçi Geziler, Osmanlı Türkçesi eğitimi kapsamında Sivas ve Amasya yazma eser kütüphanelerine ziyaretler gerçekleştirilecektir. Ayrıca bu gezilerde Osmanlı Türkçesi ile yazılmış cami, çeşme, han, hamam kitabelerini ve mezar taşlarını yerinde ve orijinalinden okumaları sağlanacaktır.
Yurt Dışı Geziler, Bosna-Hersek’teki tarihi binaların kitabelerini, mezar taşlarını ve tarihi kütüphanelerde bulunan yazma eserleri yerinde görmek ve incelemek. Bu şekilde Türk kültür mirasının çok geniş bir coğrafyaya yayıldığını ve Türk tarihinin her yönüyle bu coğrafyayı etkisi altına aldığını göstermek.
Piknik Gezileri, Gençlerimizin piknik faaliyetleri ile güzel arkadaşlık ilişkileri ve sosyal yönlerini geliştirmeleri ve kötü arkadaşlıklardan uzaklaşmaları sağlanacaktır.
Proje kapsamında 2 adet piknik gezisi düzenlenecektir.
Piknik faaliyetlerimiz il merkezi mesire alanlarında ve doğal çevrelerde gerçekleştirilecektir. (Paşabahçe Mesire Alanı ve Kardeşler Tepesi)
Proje Kapsamında Düzenlenecek Seminerler: Uzman kişiler tarafından ‘Osmanlı Türkçesinin Türk kültürü ve tarih açısından önemini’ konu alan seminer düzenlenecektir. Seminerde 500 kişiye hitap edilecektir.
Programın son bölümünde Kişisel Gelişim Uzmanı Mahmut Sami UZUN gençlerin bu faaliyetlere katılmasının kendi gelişimleri ve milletimizin gelişiminde önemli olduğunu vurguladı. Osmanlı Türkçesinin öğreniminin bir Türk evladı olarak üzerimize bir borç bir vazife olduğunu ifade etti. Gençleri bu projeye devam etmeleri noktasında teşvik etti.’
Editor : Haberpanelim