Gelişen teknolojiye karşı ayakta başarılı şekilde kalmayı başaran Karagöz, sadece kendisinden sonra bu mesleğin Sivas’ta yok olacağına üzülüyor
SERCAN ÇETİNEL
En eski mesleklerden biri olan saraççılık mesleği gelişen teknolojiye karşı yenik düşmeye devam ediyor. 1965 yılların en moda mesleklerinden olan saraççılığı bugün Sivas’ta sadece 1 kişi ayakta tutmaya çalışıyor.
Sivas Bezirci mahallesinde 1959 yılında dünyaya gelen Veysel Karagöz, yıllardır dede mesleği olan saraççılık mesleğini ile uğraşıyor. Çırak bulunamamasından yakınan Karagöz, bu meslekte yetişecek artık çırak bulunamadığını ve kendisinden sonra bu mesleğinde Sivas’ta biteceğini ifade etti. Evli ve 4 çocuk sahibi olan Karagöz, 1965 yılında dedesinin yanında bu mesleğe çırak olarak başlamış ve 1975 yılında kalfa olmuştur.
1980 yılında bugüne kadar profesyonel bir şekilde el işliği ile saraççılık yapan Karagöz, mesleği ile ilgili detayları şu şekilde kaydetti:
‘Bize bu meslek dedemizden babamıza, babamızdan da bize miras kaldı. 1980 yılından bugüne kadar kendi dükkânımda faaliyet gösteriyorum. O zamanlar en moda meslekti saraççılık. Çünkü her şey at ile yapılıyordu. En basit örneği ise ulaşım atlar ile sağlanıyordu. Bizlerde mesleğimiz icabı at ile ilgili bütün deri işlerini yaptığımız için aşırı yoğun oluyorduk. O zamanlar bir dükkânda 4 kişi çalışırdık ve iş yetiştiremezdik. 1 çift at takımını 1 günde yapar bitirirdik.
1970’li yıllarda tabakhaneler vardı (deri işlenen alan) ve birçok nalbantların bulunurdu. Herkesin işleri çok iyi giderdi. Faytonlar vardı. Ulaşımı sağlarlardı ve birçok duraklarını bile hatırlarım. Eski otobüs garajları, Hükümet Konağının yanı, paşa camii mevkii gibi…
Bu mesleği kardeşlerimle birlikte sürdürmeye çalıştık. Bir kardeşim dikimevine girince haliyle mesleği bırakmak zorunda kaldı. Diğer kardeşim ise İstanbul Büyükada’da mesleğini icra ediyor. Haliyle orada faytonlar hala faaliyet gösteriyor. Çocuklarıma bu mesleği öğretmedim. Çünkü geleceğinin olmadığını biliyordum. 3 kızım ve 1 oğlum var. Oğlumu bu meslekten uzak tutarak kendisini farklı bir sektöre yönlendirmeye çalıştım ve şuan bir şirkette müdürlük yapıyor. Ve ne kadar doğru bir karar verdiğimi de zamanla görmüş oldum.
Saraççılıkta en çok kullanılan malzemelere ve yaptıkları işlere değinen Karagöz, ‘Muşta dediğimiz bir aleti deri dövmede kullanıyoruz. Bıçkı dediğimiz alet ile deri kesiyoruz. Herkesin bildiği çekiç ve kerpeten zaten kullanıyoruz. Biz adı verilen bir alet kullanıyoruz. Bununla deri üstünde dikiş dikmek için yer açıyoruz. Çengelli biz var daimi kullandığımız. Deri üstünden bununla dikiş dikiyoruz. Tabi bunları artık ne kadar makineler yapsa da el işçiliği bir başka oluyor.
Saraççılık mesleği denince zaten akla hamut gelir insanların. Bu atların boyuna takılır. Biz hamutu 2 ağcı birbirine birleştirerek içine keçe ve deriden döşek yapıyoruz. Yüzüne de deri çekiyoruz. Biz şablı deri denen camız gönü (sırt derisi), inek gönü ve koyun keçi derilerini kullanırız. Derileri genelde Tokat’tan getirtiyoruz. Orada tabakhane hala bulunmakta.
Camız gönünden atların sırtına gömlek yaparız. Bunu hamutun kulakçıklarına bağlarız. Çünkü at bağlanan arabanın at’a çarpmaması için yapmak zorunda kalırsınız. Atın başına başlık olarak ve el ile tutmak için terbiye yaparız. Bu da at binicilerine direksiyon görevi yapar ve atı istediğiniz yöne doğru yönlendirebilmek için geçerlidir. Atın yüzüne örmek sineklik, süs gibi birçok deriden malzemeler üretiyoruz.
Çerkez eyeri, İspanyol eyeri, İngiliz eyeri, Osmanlı eyeri gibi birçok eyer yapıyorum. At üşümesin diye belleme denen malzeme yapıyorum. Bu atı yazın güneşten kışın soğuktan korur’ dedi.
Sadece deri ile at üzerine faaliyet göstermediklerini ifade eden Karagöz, köpeklere özel tasma, göğüslük, ağızlık, aksesuar çeşidi, bıçak kını, kemeri, çobanlar için hurç, bıçak ve tabanca kılıfları yaparak hizmet vermeye devam ettiğini dile getirdi.
Editor : Haberpanelim