USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

?28 ŞUBAT ONURUMUZA YAPILMIŞ EN BÜYÜK HAKARETTİR?

?28 ŞUBAT ONURUMUZA YAPILMIŞ EN BÜYÜK HAKARETTİR?

?28 ŞUBAT  ONURUMUZA YAPILMIŞ EN BÜYÜK HAKARETTİR?
09-08-2017 05:00
Google News


RÖPORTAJ:
FATMA KARAKUZU / MUHAMMED DEMİR


-Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
-İsmim Sevda Karakoç Sivas İl Müftülüğü´nde Din Hizmetleri Uzmanı olarak görev yapıyorum. Aslen Sivas/Kangal/ Beyyurdu köyünde doğdum. İlkokulu köyde ortaöğrenimi Sivas Gazi Lisesinde okudum. Henüz ortaokul yıllarımda ailem pek istemese de kendi isteğim ile başımı kapattım. Çünkü Kur´an-ı Kerim öğrenmenin bile yasak olduğu bir dönemde yetişenlerin evladı olduğum için dini çok tanıyamadan büyüdüm. Ama ortaokula başladığımda imam hatip çıkışlı öğrenciler ile tanışmış olmam benim için büyük bir şans oldu. Çeşitli dini kitaplar okuyarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Bu da Rabbimin bana büyük bir lütfuydu.

"HAYALİM İLAHİYAT OKUMAKTI"
Ailemin istememesine rağmen benim hayalim hep ilahiyat okumaktı. Edebiyat fakültesine gidecekken tercih hatasıyla ilahiyata gittim ama buna hep şükrettim. İlk olarak Rize Güneysu İmam Hatip Lisesine atandım ardından Kangal Çok Programlı Lise bünyesinde imam hatip ortaokuluna meslek dersi öğretmeni olarak geldim.

- Şu anki mesleğinizi seçmeye nasıl karar verdiniz?
-Bu mesleği seçmeye aslında ben karar vermedim. 28 Şubatın öncesinde zaten başörtüsü sorunlarının sinyalleri veriliyordu. Bizim mezuniyetimizde bizi içeri almadılar, varlığımız bir nevi gizlendi. Başınızı açmazsanız sorun yaşarsınız dediler. Kangala geldiğimizde de başörtüsünden problem yaşamamak için Kur´an-ı Kerim haricinde diğer dersleri bırakmak zorunda kalmıştım. Yoksa ben tefsir, hadis, kelam, fıkıh gibi derslere de giriyordum. Ama buna rağmen o dönem başörtüsüne siyasi olarak bakıldığından ders aralarında neden başımı açmadığımı bile soruyorlardı.

"BAŞIMI ASLA AÇMAM"
Karakoç, lisede görev yapmasına rağmen ilköğretim müfettişleri tarafından görevden aldığını da belirterek yaşadığı haksızlık karşısında hukuki sürece başvurduğunu ancak bir netice alamadığını da belirtti
Bazı saçma sapan bahanelerle bana soruşturma açtılar hatta görevden aldılar. Üstelik soruşturma açıldığı sırada rahatsızlığım sebebiyle raporlu olduğum için evdeydim. Beni okula çağırdılar ve müfettişler teneffüslerde başımı neden açmadığımı sorduklarında şöyle cevap verdim; 5-10 dakikalık bir arada başımı açıp kapatmakla uğraşamam zamanım yok, eğer teneffüslerde başımı açmam gerekiyorsa beden eğitimi hocaları da eşofmanla geliyorlar, o zaman onlar da ders aralarında takım elbise giysin dedim. Ben bunları söylerken müfettişler hak verir gibi görünseler de, onlar da ikili davrandılar ve bana eğer Kur´an-ı Kerim dışında başka bir derse girseydin başını açar mıydın diye sorduklarında ´asla açmazdım´ dedim. Bundan yola çıkarak beni görevden aldılar ve gerekçeleri şuydu; Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı koymak ve okulun sükûn ve düzenini bozmak?

"RIZKI VEREN ALLAHTIR"
Bu zor süreçte en büyük destekçim eşimdi. O bana sürekli "Rızkı veren Allah´tır hiç tereddüt etmeye gerek yok biz mücadelemizi veriyoruz görevden alırlarsa alsınlar" dedi. Görevden ayrı kaldığım beş yıllık süre içerisinde çeşitli rahatsızlıklar da yaşadım. Bu süre zarfında babamı da trafik kazasında kaybettim ve cenazenin üçüncü gününde yaşadığım kriz ile birlikte beyin kanaması geçirdim. Sonrasında doktorlar beynimi çok yorduğumu söylediler. Her işte bir hayır vardır, her şeyi kafaya takan çok hassas bir insan olduğum için kullandığım ilaçlar sebebiyle, şimdilerde kendimi daha az yıpratıyorum. Tedavi süreci hala devam ediyor ama ameliyat sonrası iki yıl zaruri ihtiyaçlar dışında daima uyudum. O sıralar üç çocuğuma eşim, annem, ablam ve görümcem bakıyordu. Allah onlardan razı olsun. Ben o beyin kanamasını yaşamasam belki de ilerde çok daha büyük rahatsızlıklarla karşılaşacaktım. Bu günümüze çok şükür... Mevla´m ne veriyorsa onda mutlaka bir hayır vardır.

"SİYASETİN ´S´SİNİ BİLMEM"
 Benim en çok zoruma giden de, Allah emrettiği için başımı örtüyorum ama bu durum siyasi bir takım şeylere alet ediliyor. Hâlbuki ben siyasetin  "s" sini bile bilmem, tamamen Allah rızası için kapandım. Üniversite yıllarımda dahi hiçbir cemaatin, derneğin yurdunda kalmadım. Bu durum onurumuza yapılmış en büyük hakaretti. Allah´ın emri için verdiğimiz mücadelede birisi gelip saçma sapan bir bahaneyle ve tamamen kendi siyasi görüşünden dolay özgürlüğümüze el uzattı. Pantolon giyenlerin pantolonuna karışılmazken benim başörtüme neden karışılıyor? Bizim eşarbımıza siyasi kimlik kazandırmaya çalışanlar aslında kendileri. Bizim öyle bir niyetimiz kesinlikle olmadı olamaz da.

-Beş yıl görevden uzaklaşmanın ardından
diyanete nasıl geçtiniz?
 Görevden uzaklaştırıldığı 5 yılın sigorta primlerinin ödendiğini de aktaran Karakoç, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan´a ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum çünkü yaşadığımız bu süreçten yüzümüzün akıyla çıkmamız onların sayesinde oldu" dedi.
-Recep Tayyip Erdoğan başbakan olduktan sonra sicil affı getirdi (bununla beraber 5 yıllık sigortamı da yatırdılar)onun neticesinde önce ben milli eğitime geçmeyi düşündüm ama milli eğitimde hala başörtüsü sorunları devam ediyordu. Tekrar aynı sorunlarla karşılaşmamak adına diyanete geçiş için başvuruda bulundum. Beş yıl öğretmenlik yaptığımdan dolayı da uzmanlık kadrosuna doğrudan geçiş hakkım vardı. O dönemde Sivas İl Müftülüğündeki uzman kadrosu boş olduğundan geçebildim. Şimdiye kadar iki defa umreye bir defa da hacca görevli olarak gittim, belki öğretmen olsaydım buna imkânımız ve fırsatımız olmayacaktı.

-2015 yılında Kâbe´deki vinç faciasında sizde
hacdaydınız neler yaşadınız?
-Vinç faciasında ben Kâbe´de değildim ama o fırtına ve şiddetli yağmurda otobüste gidiyorduk ki; ben hayatımda öyle bir yağmur ve fırtına görmedim. Bariyerlerin yollara savrulduğu, yolların tıkandığı müthiş bir fırtına? Otelin önüne kadar geldik, otobüs kapısını açtı ama nerdeyse fırtınanın etkisiyle otobüs savrulacaktı. Şoför, hemen kapıları geri kapattı ama insanlarda bir telaş ve curcuna başladı. O sırada ben de onlara dua edip sakinleşmemiz gerektiğini söyledim. Ben rahatsızlığım sebebiyle hastaneye gideceğimden otobüsten inip hemen otele girdim ama otelde adım atacak yer yoktu ve o kalın camlar fırtınanın etkisi ile tuzla buz olmuştu. Ortalığın biraz sakinleşmesinin ardından hastaneye geçtim. Muayeneden sonra eczaneye gidecekken orada bir doktorun telefon konuşmasına şahit oldum Kâbe´de şimşek düşmüş, çok sayıda yaralı ve ölünün olduğunu üstelik tüm ambulansların da oraya sevk edildiğini duyduğumda şok oldum. Ayrıca Arafat´tan dönüşte, biz çıktıktan sonra izdiham olmuş. İzdihamı görmedik ama sonraki duyduklarımız çok dehşet vericiydi. Her şey bir anlık, ayeti kerimede de diyor ya "savaş ölümü arttırmaz vadeniz yeterse ölürsünüz."

-Milli eğitimde mi, yoksa diyanette mi daha
verimli olduğunuzu düşünüyorsunuz?
-28 Şubat mağduriyetini yaşamamın ardından bana tekrar geri dönebilme hakkı tanındı. Fakat beyin kanaması geçirdikten sonra bende lezyonel epilepsi oluştu, bu nedenle de sese ve gürültüye karşı hassaslaştım. Şimdiki çocukların eski çocuklardan çok daha farklı olduğunu düşününce, öğretmen arkadaşlara sorduğumda da "sen asla yapamazsın, biz bile zor dayanıyoruz" deyince ben de tercih etmedim. Öğretmenliği çok seviyordum, öğrencilerimle diyaloğum da iyiydi ama çalışma ortamına sağlığım müsaade etmezdi. Rabbim demek ki bizim burada görev yapmamızı uygun gördü.

-Dini danışmanlık da yapıyorsunuz.
Size en çok hangi konuda soru soruyorlar?
-Son dönem maalesef ailevi problemler, aldatmalar, boşanmalar fazlasıyla arttı. İnsanlar çok mutsuz; nimetler çoğaldıkça insanların doyumsuzlaştığını ve şükürsüzleştiğini görüyorum. Şükürsüz olmak da haliyle mutsuzluğu arttırıyor. Hal böyle olunca, ailevi problemlerle ilgili soru sonraların ve danışanların sayısı oldukça fazla.

-Hem siz hem eşiniz çok yoğun çalışıyorsunuz. Bu yoğunlukta
birbirinize ve çocuklarınıza nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?
-Açıkçası tam da ayırabildiğimiz söylenemez ama elimizden geldiği kadarıyla işimizden kalan her vaktimizi çocuklarımıza ayırıyoruz. Hafta sonlarında da mümkün mertebe pikniğe gitmeye çalışıyoruz. Malum çocukların şimdi üniversite dönemleri başlıyor. Bizim çocuklar çok sosyal de değiller, dışarı pek çıkmak istemiyorlar hatta biz istiyoruz onları dışarı götüremiyoruz.

-15 Temmuz hain darbe girişim ile ilgili neler söylemek istersiniz?
-Vatanımıza vurulmak istenen en büyük darbe? Hamdolsun Mevla onlara fırsat vermedi. 15 Temmuz resmen milletin büyük bir mücadelesiydi. Ben gençlerimizden bu direnişi beklemiyordum. Bunda da bir hayır olduğunu düşünüyorum. Herkesin canı gönülden şahadet´e koştuğunu ve ilhan hocanın ´ihtilal oluyormuş´ diyerek abdest alıp dışarı fırladığını gördüm. Sabah geldiğinde de " o telaşla ben senden helallik istemedim değil mi" dedi. Rabbim bu hainlere fırsat vermesin. Biz orada olsak da olmasak da Rabbim nurunu tamamlayacak. Olmamız gereken yerde durursak kazananlardan oluruz. Karıncanın Hz. İbrahim´in ateşine su taşıması misali?

-FETÖ dolayısıyla çok sayıda kuran kursu
hocası görevden alındı bu konuda ne söylemek istersiniz?
-Aslında diğer kurumlara bakıldığında diyanette bu oran daha az. Çünkü diyanet camiasında istihdam edilen elemanlar genelde imama hatip ve ilahiyat kökenli. Zaten FETÖ ´nün imam hatiplilere karşı olumsuz bir bakış açısı vardı ve hiçbir zaman içlerine almak istemediler. Bunlar baştan itibaren bir ajan kuruluş gibi çalıştıkları için dini bilen insanları kendi aralarına almak istemediler. Nihayetinde aklıselim insanlar da fark ettikleri anda geri çekilip içlerinde durmadılar. Bundan dolayı diğerlerine bakılınca diyanet camiasında FETÖ mensubu grubun çok daha az olduğunu düşünüyorum. Diyanet´in, bunların barınmasına pek müsait bir kurum olmadığını düşünüyorum.

-Diyanet İşleri Başkanı´nın emekliliğiyle ilgili ne söylemek istersiniz?
-Mehmet Görmez manevi olarak kişiliğini sevdiğim ve takdir ettiğim bir insandı. Bu duruma açıkçası üzüldüm hatta şok oldum. İşin siyasi boyutunda ne olduğunu tabii ki bilemeyiz ama beklemediğimiz bir anda oldu. Devam etmesini istedim ama İnşallah göreve gelecek olan ondan daha iyi birisi olur. Ali Bardakoğlu giderken de üzülmüştük ama Mehmet Görmez onu aratmadı, belki onu daha çok sevdik İnşallah gelen de yine o makamı dolduracak, diyanete yakışacak bir kişi olur.

-Siyonistlerin işgal ettiği Kudüs hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Kudüs bizim kanayan yaramız, gönlümüzün bir tarafında duran sızımız. Kudüs aslında bizim onurumuz. Kudüs özgür olmadıkça hiçbir Müslüman´ın da gerçek anlamda özgür olacağını düşünmüyorum. Ayet-i kerimelere ve Peygamberimizin(s.a.v) hadislerine, baktığımızda hem Allah nezdinde hem peygamberimizin nezdinde mukaddes ve övülmüş bir mekân, ´Filistin ve onun kalbi Kudüs´. İslam´ın ilk kıblesi olması, bütün peygamberler ve dinler açısında kutsal oluşu, Kudüs´ü bütün insanlığın ortak değeri haline getiriyor. Peygamberimiz(s.a.v) bir hadisinde: "eğer oraya gidemezseniz kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin" diye buyuruyor. Orada namaz kılan bir Müslüman´ın annesinden doğmuş gibi günahlarından arındığını bize bildiriyor. Gidemiyorsak da destek olmamız gerektiğini anlatıyor. Her ne kadar kıblemiz değişse de ziyaret için üç mescide gidilir mescid-i aksa, mescid-i haram, mescid-i nebevi.

"CİHAT ŞUURUMUZ YOK"
 Eğer biz Kudüs´ü alamıyorsak, Kudüs Siyonistlerin zulmü altındaysa bizim bir tarafımız yarım. Bu anlamda İslam´ı tam yaşamıyor ve yaşatamıyoruz, demek ki tam cihat şuurumuz yok. Merhum Necmettin Erbakan´ın da dediği gibi; "8 milyonluk İsrail için, 1.5 milyar Müslüman ebabil bekliyorsa, ebabiller gelse İsrail´i değil bizi taşlar." O yüzden cihat şuurunu ve manevi gücü kuşanmalıyız. Birlik olabilsek ödleri kopacak ama birlik olamıyoruz. Biz gerçekten kenetlenebilsek önümüzde hiçbir şey duramaz. İnşallah Müslümanlar olarak tez zamanda bu birliktelik sağlanır ve dünyada zulüm sona erer./resimler/2017-8/8/1554102010724.jpg


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE
21.11.2024
PUAN DURUMU
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
CİLALI TAŞ!