USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

"Depremi afet yapan rant politikalarıdır"

"Depremi afet yapan rant politikalarıdır"

16-08-2017 05:00
Google News


PERVİN ERGİN

"DEPREM GERÇEĞİ UNUTULACAK,
UNUTTURULACAK"
Bu yıl da, mesleki bilgimizin bizlere yüklediği kamusal ve toplumsal sorumluluğumuz ve vicdanımızla 17 Ağustos Depremi´nin yıldönümü nedeniyle bir kez daha deprem gerçeğini halkımıza ve özellikle karar verici ilgililere hatırlatacağız. Ancak biliyoruz ki, topraklarımızın büyük bir kısmının deprem tehlikesi altında bulunduğu gerçeği kısa bir süre sonra unutulacak, unutturulacak. Deprem toplanma bölgeleri imara, üzerinde yapı bile bulunmayan alanlar "afet riski" altında alan olarak ilan edilerek yapılaşmaya açılmaya devam edilecek. Oysa  Çanakkale, Manisa,  Adıyaman ve İzmir ilimiz, son olarak da Muğla ilimiz ve ilçeleri yakın zamanda deprem gerçeğini yaşayarak gördü.
"DEPREM, ÜLKEMİZİN BİR GERÇEĞİ
Evet, deprem ülkemizin bir gerçeğidir. % 66´sı birinci ve ikinci derece olmak üzere ülke topraklarımızın % 92´si, ülke nüfusumuzun % 70´i, büyük sanayi tesislerimizin % 75´i deprem tehlikesi altındadır.
Ülkemiz topraklarında 1900´lü yılların başından günümüze kadar otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, 100 binlerce insanımız yaralanmış, 100 binlerce yapı yerle bir olmuş veya kullanılmaz duruma gelmiştir.
"KUZEY ANADOLU FAY
HATTINDA DEPREM RİSKİ %63"
Dünyanın en tehlikeli fay hatlarından biri olarak kabul edilen Kuzey Anadolu fay hattı Ülkemizde, Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinden başlayıp Marmara Denizi´ne uzanmakta, oradan da Yunanistan´a geçmektedir. Bu fayın herhangi bir yerinde oluşan deprem, başka bir yeri, yeni bir depremle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu fayın üreteceği 7 ve üzeri bir depremin olma olasılığını bilim insanları %63 olarak öngörmektedirler.
"İSTANBUL DEPREMİNDEN SONRA YAPILAN
ÇALIŞMALAR RAFLARDA KALDI"
Bu noktada 17 Ağustos Depreminin ortaya koyduğu bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem bekleyen İstanbul başta olmak üzere; bilimin ve bilimsel bir planlamanın gerekleri yapılarak çarpık, düzensiz ve kaçak olarak üretilen yapıların güvenli ve yaşanabilir bir çevreye dönüştürülmesi gerekiyordu. Bu konu çok konuşuldu. Bu nedenle Deprem Master Planları hazırlandı. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı (Bugünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) Deprem Şurası ve Kentleşme Şurası düzenledi. Yüzlerce bilim insanı ve uzmanın katıldığı tartışmalarla deprem ve yaşanacak diğer doğa olaylarının afete dönüşmeden nasıl önlenebileceği tartışıldı. Bu amaçla yapılan tartışmalarla sağlıklı bir yapılaşma ve kentleşmenin yaratılması için son derece değerli bilgiler ortaya çıkarıldı. Ne yazık ki bu bilgi ve kitaplar raflarda kaldı. Belli kişi ve gruplara çıkar sağlama adına tüm bilimsel gerçeklerin üzeri çizildi. Sınırsız betonlaşma ve doğa olaylarını afete dönüştüren bir anlayış yapılaşmanın temel aktörleri oldular. Depreme, su taşkınlarına ve sele teslim edilen kentler yaratıldı.
ŞEHİRLERİN YAPISI BOZULUYOR
Depreme karşı yapı stokunu güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan ve sosyal adalet, sosyal gelişim, sosyal bütünleşme, tarihi ve kültürel mirasın korunması, zarar azaltma ve risk yönetimi ile birlikte kapsamlı ve bütünleşik bir şekilde ele alınması gereken ancak bu hususları hiçbir şekilde dikkate almayan kentsel dönüşüm uygulamaları ile kentlerin fiziksel eşikleri aşılıyor, demografik yapıları bozuluyor, yeni  trafik ve alt yapı sorunları yaratılıyor.
Kentlerimiz konut inşa projelerinin birer "arazisi" haline dönüştürülürken, insana, tarihe, doğal çevreye dair ne varsa yok ediliyor. Ormanlarımız ve su havzalarımız büyük ölçüde zarar görüyor, toprağın drenaj sistemi bozuluyor. Yağan yağmur suyunu alacak toprak dahi kalmıyor.
"DEPREMİ AFET YAPAN
RANT POLİTİKALARIDIR"
Kentsel dönüşüm için başlatılan çalışmaların, şehrin yapısını bozduğuna dikkat çekilen açıklamada; depremin bir doğa olayı olduğunu, onu afet haline getiren etkenin başta rant politikaları olduğuna dikkat çekildi.
Bilimin, tekniğin ve insan yaşamının dikkate alındığı bir kentleşme ve yapılaşma yerine, kişi ve grupların çıkarlarına dayalı bir yapılaşma anlayışı kentlerimizi yaşanmaz bir hale getiriyor. Ormanlar, ağaçlar, yeşil alanlar, su havzaları, park ve bahçeler yok edilerek kentlerde boş alan bırakılmıyor. Güvenli yapı ve yaşanabilir bir çevrenin yaratılması Ülkenin karar vericilerinin öncelikleri arasında yer almıyor.
Biz inşaat mühendisleri Odasının, Odaya bağlı şubelerin ve temsilciliklerin yöneticileri olarak bilim ve tekniğe bağlılığın Ülkemizin ve halkımızın aydınlık geleceğinin biricik yolu olduğuna inanıyor ve bu inançla depremin bir afet değil doğa olayı olduğunu, onu afet yapanın rant yaratma politikaları ve buna bağlı olarak işletilen bozuk yapı üretim süreci olduğunu kamuoyu ile paylaşıyoruz.


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE
21.11.2024
PUAN DURUMU
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
CİLALI TAŞ!