Dervişoğlu: KKTC, cumhurbaşkanı atanmış bir vali değildir
İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman'ı tebrik ederek, "Gerek seçim sürecinde ve gerekse sonrasında, Türkiye'den birtakım siyasi aktörleri esefle izledik. KKTC seçimlerini etkilemeye yönelik; talihsiz olduğu kadar münasebetsiz açıklamalarını da tek tek not aldık. KKTC'nin bağımsız bir devlet olduğunu savunup bunu dünyaya kabul ettirmeye çalışırken; bağımsızlığına önce Türkiye'nin saygı duyması gerekir. Çünkü Türkiye'nin saygı göstermediği bir alanda, başkalarının saygı göstermesi beklenemez. KKTC'nin bağımsız ve egemen bir ülke olduğuna inanan ve bu davayı destekleyen herkes, Kıbrıs Türk halkının hür iradesiyle yaptığı seçimlerin sonuçlarının, KKTC'nin bağımsızlığını perçinlediğini kabul etmelidir. KKTC Cumhurbaşkanı atanmış bir vali değildir, bağımsız bir Türk devletinin adil ve özgür seçimler sonucu seçilmiş devlet başkanıdır" dedi.
'TÜRKİYE'NİN GÖZETİMİNDE BİR MEKANİZMA KURULMASI ELZEMDİR'
Ardından, geçen hafta Şam yönetimi ile YPG arasında yapılan görüşmeleri ve TBMM gündemine gelen ve kabul edilen tezkereleri hatırlatan Dervişoğlu, "Suriye'deki istikrarsızlık ve yeni bir iç savaş tehdidi, Türkiye'nin arzu ettiği bir şey olamaz. Ancak Suriye ile ilgili yapılan ve yapılacak herhangi bir anlaşmanın da Türkiye'nin toprak ve nüfus güvenliğinin hilafına olması asla kabul edilemez. Türkiye'nin gözetiminde bir mekanizma kurulması elzemdir. Aksi durum, büyük zafiyetlere sebep olabilecektir. Türkiye bu tür zafiyetlere izin veremez, zafiyetlerle zaman ve mecra kaybedemez. Ayrıca, Irak/Suriye tezkeresinde PKK ile mücadele temasına yapılan vurgu, bir anlamıyla örgütün tasfiyesine yönelik adımların safsata olduğunu ortaya koyarken, bir önceki tezkere döneminde yapılan mücadele de başarısız olunduğunu teyit etmektedir. Yani malum ilan edilmiştir. Bakalım bu duruma, o meşhur komisyonda ne tepki verilecektir" diye konuştu.
'ALIN TERİNİN KARŞILIK GÖRDÜĞÜ BİR ÜLKE İSTİYORUZ'
Ekonomiye de değinen Dervişoğlu, "Bugün halkın alın teri, faiz kuyusunda kaybolup gitmektedir. 2025'te geçen seneye göre faiz giderleri, 1 trilyon 662 milyar TL'ye yani 40 milyar dolara yükselmiştir. Artış yüzde 82'dir. Çocukların öğle yemeğinden kesmişsin, emeklinin hak ettiği maaşına el koymuşsun, ödediğimiz onca vergi, damga, ÖTV, KDV toplamışsın. Türk insanını değil, üreticimizi, çiftçimizi, işçimizi değil, faiz baronlarını abad etmişsin. Geçen hafta reel sektörün sorunlarına değinmiştim. Ekonomi yönetimiyle, bakanlıkla, yüksek bürokrasiyle muhatap olamayan, muhatap kabul edilmeyen reel sektörden; inşaat başta olmak üzere başka sektörlerde de durum benzerdir. Devletle iş yapanın ödemesi ya bekletiliyor ya da eksik yapılıyor ama devletin alacaklarında faiz günü gününe, kuruşu kuruşuna ödeniyor. Bu halk artık faizi finanse etmekten bıkmış, usanmıştır. Faize giden her kuruş, sofradan eksilen bir lokmadır. İşte biz bu düzeni reddediyoruz. Hakkını arayana 'Nas' tavsiyesi veren tefecilerin kazandığı bir ülke değil, alın terinin karşılık gördüğü bir ülke istiyoruz" ifadelerini kullandı.
'REFORM DEĞİL, VERGİ YAĞMASIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ'
Yanlış ekonomik politikalar yürütüldüğünü ve bu nedenle milletin tükendiğini söyleyen Dervişoğlu, "Kepenk kapatan esnaf, ay sonunu getiremeyen emekli, toprağına küsen çiftçi tükenmiştir. Emeği zayi olan emekçi, maaşı kuşa dönen memur, maaşının yarıdan fazlasını kiraya veren kiracı tükenmiştir. Çarkı döndüremeyen KOBİ'ler, finansmana ulaşamayan sanayiciler, geleceğinden umudu kesmiş, kayırmacılık altında ezilen gençler tükenmiştir. Aslına bakarsanız, milleti tüketen iktidar tükenmiştir. Hazırladıkları bütçe de bir 'tükeniş bütçesi'dir. Dün Meclis'e getirdikleri torba yasa da bundan farklı değildir. 'Bu tükeniş bütçesine nasıl yama yaparız' derdinden başka bir şey değildir. Her dönem aynı martaval; torbadaki yasalar büyüdükçe milletin cüzdanı küçülüyor. Kısaca bir reform değil, bir vergi yağmasıyla karşı karşıyayız. Kira gelirinden istisnayı kaldırıyor. Banka kredisiyle alınan konuta ödenen faizin gider yazılmasını yasaklıyor. Hemen her mesleğe yeni harçlar yüklüyor. Yani yine zengini koruyup halkı sıkıştıran bir düzenleme geliyor" değerlendirmesinde bulundu.
'ÜLKEMİZDE ADALET DUYGUSU ZEDELENİYOR'
Dervişoğlu, her yeni güne operasyonlar ve soruşturmalarla uyanıldığını ifade ederek, "Ülkemizde adalet duygusu zedeleniyor. Yapılan soruşturma ve yargılamaların hukukiliğinden çok siyasiliği konuşulup tartışılıyor. Belediye başkanları üzerinden yürütülen süreçler kamu vicdanını yaralar bir mahiyettedir. Suç varsa elbette cezasız kalmamalıdır. Ancak adaletin tecellisi geciktirilmemelidir. Aksi ispat edilinceye kadar herkes masumdur. Bu nedenle, tutukluluğun bir tedbir olmanın ötesinde, cezaya dönüştürülmemesi gerekmektedir. Ülkemizde, çeşitli dönemlerde yaşanmış ve hukuk tarihimize kara bir leke olarak kazınmış, yine hukukun üstünlüğü ile temizlenmiş kararlar ve süreçler vardır. Yüzlerce yıldan yargılanıp, serbest dolaşanların bulunduğu bir dönemde, büyükşehir belediye başkanlarının sanki mahkum edilmişler gibi, cezaevlerinin ağır koşulları altında tutulmaları hukuken ve vicdanen kabul edilebilir değildir. Adalet bir gün herkese lazım olur. Yargılamaların tutukluluk dışındaki tedbirlerle sürdürülmesi sadece bizim değil, kamuoyunun da beklentisidir" dedi.
'TÜRK VATANDAŞLIĞINI PARÇALATMAYACAĞIZ'
Dervişoğlu, 'Terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin de "Buradan bir kez daha uyarıyorum. Ey yanlış yolun şaşkın yolcuları; bu ülkeyi, Türk milletini provake ederek varacağınız menzilde sizi bekleyen hiç ama hiç iyi bir gelecek yoktur. Kimse için yoktur. Ne Kürt için ne başka bir kimlik için yoktur. Öcalan'a indirgenmiş bir sürecin sonunda, en çok benim masum Kürt kardeşime yazık edeceksiniz. Tablo açık ve nettir, ya Öcalan'ı tercih edeceksiniz ya Kürtleri; ya Kandil'i tercih edeceksiniz ya Türkiye'yi; ya Cumhuriyet'i tercih edeceksiniz ya da sefilliği. Ey yanlış yolun şaşkın yolcuları; size rağmen Türk vatandaşlığını parçalatmayacağız. Kalkınmış, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni el birliğiyle, Türkmen’iyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle büyük Türk milleti olarak biz payidar kılacağız. Türkiye, ondan bir parça devşirmeye çalışan sözde gizli ajandalarla kuyusu kazılacak bir ülke değildir. Türk milleti, aç da kalsa, sefalet içinde de bırakılsa, varlığını bir faninin varlığına bırakacak bir millet değildir. Türk milleti, kendisine 40 sene silah doğrultmuş bir terör örgütüne de onun elebaşına da 'barış güvercini' muamelesi yapacak, yaptıracak bir millet de değildir. Biz bu bölünmez vatanı, milli mücadele ve irfanla kurduk, hukukla var etmek istiyoruz. Biz, yedi düvele karşı kazandığımız savaşı, 100 sene sonra Büyük Orta Doğu tefecilerine boyun eğelim diye vermedik. O yüzden kendinize gelin" diye konuştu.
Kaynak:Demirören Haber Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.