HABER: Yunus BUDAKTAŞ
?Başkanlar Konuşuyor? köşemizde siyasi partiler ve sendikaların ardından ilimizde faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşlarını konuk etmeye devam ediyoruz. Bugün köşemizde Dil ve Edebiyat Derneği Sivas Şube Başkanı Alper Duran´ı ağırladık.
Dil ve Edebiyat Derneği´nin 2008 yılında Ankara merkezli olarak kurulduğunu belirten Duran, kısa sürede pek çok ilde şubelerin açılmaya başlandığını, Sivas´ta da 2009 yılında dernek şubesinin açılarak faaliyetlerine başladığını söyledi. Duran, kısa sürede derneğin önemli faaliyetler icra ettiğini belirterek, Sivas´ta ki sanat ve kültür hayatının canlandığını ifade etti.
İşte Dil ve Edebiyat Derneği Sivas Şube Başkanı Alper Duran ile gerçekleştirdiğimiz röportaj:
Kendinizden bahsederek başlayalım isterseniz
?Ben Erzincanlıyım aslen. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Erzincan´da yaptım. Sivas ile münasebetim Cumhuriyet Üniversitesini kazanmamla oldu. 2001 yılında Cumhuriyet Üniversitesi İşletme Bölümünü kazandığımda yaklaşık 15 yıl önce münasebetim böyle başladı. Mevcut yaşım itibariyle hayatımın yarısı Sivas´ta geçti. Çocukluğumu da kattığım zaman hayatımın büyük çoğunluğu Sivas´ta geçti diyebilirim. Haliyle bugün benim arkadaşlarımın birçoğu, çevremin birçoğu, hatıralarımın birçoğu, anılarımın birçoğu Sivas´ta geçti aslında. Bu bakımdan Sivas´ı ikinci memleketim gibi görüyorum.?
Sizin için Sivas ne anlam ifade ediyor?
?Sivas büyük ve kadim bir şehir. Bazıları gibi Sivas´ı hiçbir zaman maddi nazarlarla değerlendirmedim. İnsanlar meydan da gezip, İstasyon Caddesini gezdikten sonra ?İşte Sivas bu kadar?´derler. Ben hiçbir zaman Sivas´a o gözle bakmadım. Sivas´ın büyük bir kültür mazisi, bir edebiyat mazisi, bir mimari anlayışı, bir musiki anlayışı var. Edebiyat açısından da çok kıymetli şahsiyetlerin, en başında Şemsettin Sivasî Hazretlerinin şiirlerinden bu tarafa doğru gelirsen, Kadı Burhanettin´e denk geldiğimiz vakit Sivas´ın edebiyat alanında da yetkin bir şehir olduğu gözlemleniyor. Biz bu alanlarla münasebet kurmaya başladık. O dönemdeki büyüklerimiz, ağabeylerimiz ile de Rabbim denk getirdi. Bunların hepsi tevafuk tabi.?
Dil ve Edebiyat Derneği nasıl kuruldu?
?Okulu bitirdikten sonra valiliğin başlatmış olduğu Hayat Ağacı Dergisi´ni takip ederdim. Dergide yazı yazan büyüklerimizle oturur sohbet ederdik. Daha sonra da Sivas Belediyesinin Sultan Şehir Dergisini çıkarmasıyla Sivas´ta kültür, edebiyat ve sanat hayatına girdim diyebilirim. O dergilerde çok emeğimiz var. 8-10 sayı çıkmıştı. Daha sonra o dergi intikaya uğradı ama Sivas´ta önemli bir edebiyat ve kültürel ekip oluşmasını sağladı. Sivas´ı bilen, Sivas´ı tanıyan, derdi Sivas olan, Sivas ölçeğinde edebiyatı, kültürel hayatı değerlendiren çok kıymetli bir ekip çıktı. Bu ekip 2008 yılında Türkiye genelinde kurulan ?Dilimiz Kimliğimizdir´ mantığıyla bu konuları gündeme getiren, dilimize önem vermesi gereken, edebiyatımızdan haz almamız, ondan referans almamız gerektiğini söyleyen bir grup Ankara merkezli Dil ve Edebiyat Derneği illerde şubeleşmeye başladılar. 2009 yılında da o söylediğim ekip bu işi yüklendi. Şu an hala hali hazırda Milli Eğitim Bakanlığı YEĞİTEK Genel Müdürü olan Bilal Tırnakçı ağabeyimizin başkanlığında Dil ve Edebiyat Derneği´nin şubesini kurduk. YEĞİTEK Genel Müdürümüz Bilal Tırnakçı´dan hemen sonra mevcut Cumhuriyet Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, derneğimiz başkanlığına seçildi. Onun dönemin de çok güzel faaliyetler, anlattığım birçok şey benden önceki iki başkanımız döneminde icra edildi. Hocamız Cumhurbaşkanımız tarafından Rektör olarak atandıktan sonra biraz daha bu derneğin faaliyetlerinin aksama ihtimalini de düşünerek başkanlıktan çekilme kararını verdi. Arkadaşlarımız da bu göreve bu fakiri layık gördü. Eylül ayından itibaren bizler yürütüyoruz?
Dernek olarak yapmış olduğunuz faaliyetlerden bahseder misiniz?
?Bu dernek kurulmadan önce yaptığımız bazı faaliyetler vardı. Geçen yıl bunun 10´nuncusunu gerçekleştirdiğimiz Buruciye Şiir Akşamları bunlardan bir tanesiydi. Zaten bu ekip yapıyordu bu etkinliği. Bizde Dil ve Edebiyat Derneği ile çok uyumlu olan bu programı Dil ve Edebiyat Derneği´nin uhdesine aldık. Yine o ekipte birçok arkadaşımızın çıkarmış oldukları kitaplar vardı. Bu kitapları zaten çıkarıyoruz. O zaman bu kitaplar ölçeğinde bir yayın evi oluşturalım dedik. ?Okumak B ile başlar´ sloganıyla B Yayınlarını kurduk. Birçok kardeşimizin de kitabı B yayınlarından çıktı. Bugün şöyle bir geriye baktığımız da 5-6 yıl içerisinde 50´nin üzerinde kitap çıkmış. Sivas ölçeğinde böyle bir yayınevi oluşturulmuş oldu. Buruciye Şiir Akşamları şehirde oldukça rağbet ve kabul gördü.?
Yapılan faaliyetler şehirde nasıl karşılandı?
?O dönemde tabi öğrenciler de bu derneğe farklı bir nazarla bakmaya başladılar. Şöyle bizim derneğimizin mazisine baktığınız vakit sadece dil ve edebiyat üzerine ilgilendiğimiz görülür. Kendi tüzüğümüzün dışına hiçbir zaman çıkmadık. Başka mülazalara girmedik, başka konularda hiçbir zaman beyanatta bulunmadık. İşimiz dil ve edebiyat dedik ve onun üzerine yoğunlaşmaya gayret ettik. Bu da öğrencilerin dikkatini celp etmiş olacak ki öğrenciler de derneğimize karşı büyük bir iltifatta bulunmaya, derneğimize gelmeye gitmeye başladı. Buruciye Şiir Akşamlarında görülen o hazzı gören öğrenciler biz de üniversite de aynısını yapmak istiyoruz dediler.?
Öğrencilere yönelik ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
?Üniversitedeki öğrencilerin kendi şiirlerini veya mümtaz şairlerin şiirlerini okumak suretiyle her dönem iki tane şiir programı icra etmeye başladık. 2012 yılından bugüne kadar da devam ediyoruz. Güz döneminde ?Hazan Şiir Dinletisi´, yaz döneminde de ?Nevbahar Şiir Dinletisi´ düzenliyoruz. Bu sene de Hazan Şiir Dinletisini icra etik. Şehit ve Cihad temalı idi. Aliya İzzet Begoviç adına da ithaf ettik. 7-8 yıldır her hafta üniversite öğrencilerimiz haftalık kitap okumalarını yaparlar. Haftalık bir konu ya da bir kitap belirlenir, o kitabı öğrencilerimiz okurlar, sene başında planladığımız bir hoca eşliğinde gelirler, her hafta sonu bir gün hanımefendi kardeşlerimiz, bir gün beyefendi kardeşlerimiz kitapları tahlil ederler. Öğrencilerin yetişmesin de, fikriyatının gelişmesinde çok önemlidir. Bunun yanında lise öğrencilerimiz olsun, ortaokul öğrencilerimiz olsun, üniversite öğrencileri olsun hep birlikte birçok kursu da icra ediyoruz. Yine sene başında uygun hocalarla anlaşırız. Bunların esriyesi üniversiteden hocalardır. Yazarlık Okulu diye her dönem bir kurs, bir seminer açarız. Öğrenciler gelirler, o hocaların tecrübelerinden, yazdıklarından, yazar olmanın püf noktalarını, nelere dikkat edilmesi gerekir, her kişi yazar olabilir mi, olmalı mı, bir kitap yazarken, nelere dikkat etmeli bunlarla ilgili bilgiler anlatılıyor.?
Derneğin ilgi alanı sadece edebiyat mı?
?Edebiyat dediğimizde her şey kitap değil. Edebiyatın musiki ile ayrılmaz bir yönü vardır. Edebiyat musikisiz, musiki de edebiyatsız olmaz. Bir parçayı icra edeceğin zaman, bütün parçalar aslında bir edebi metindir, bir şiirdir. Şiir de edebiyatın en önemli sacayaklarından birisidir. O halde şiirle, edebiyatla musiki aslında kardeştir. Birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Bu bakımdan musikiye de çok önem veriyoruz. Yine aynı gönüllülük esasına göre bu işlerle uğraşan kişiler gelip bestelenmiş önemli edebi metinleri hangi musiki aleti ile nasıl çalınacağıyla alakalı, bir atölye tabiri caizse oluşturuyoruz. Bunların hepsinin saatleri var. Bunların hepsi tamamen gönüllülük esasına dayalıdır. Herhangi bir ücret alınmaz ya da verilmez. Musiki kurslarının yanında da tiyatro kulübümüz var. Tiyatro ile edebiyat yine birbirinin parçasıdır. Bura da bugüne kadar sahnelenmiş tiyatroların bazı bölümleri zaman zaman sahnelenir. Bu şekilde tiyatro faaliyetlerimizde devam ediyor. Bununla birlikte iki hafta bir Salı günleri değerlendirdiğimiz hasbıhaller gerçekleştiririz. Alanında uzman kardeşlerimiz gelirler, bazen gündemle alakalı, bazen gündem dışı sohbet edilir. Karşılıklı görüş alış verişinde bulunuruz. Yine sorular sorulur, cevaplar alınır. O mesele muhakeme edilir.?
Kurumlar ya da diğer STK´lar ile münasebetiniz var mı?
Bunların dışında da bazı kamu kurum ve kuruluşlarıyla yaptığımız bir takım faaliyetler var. Özellikle milli eğitimdeki bazı birimlerimiz, üniversitede bazı fakültelerimiz dil üzerine, edebiyat üzerine, sanat üzerine yapacakları bazı faaliyetler üzerine ortak protokoller imzalarız. Biz onlara genelde lojistik destek veririz. Bu konularla alakalı elimizden gelen desteği vermeye gayret ederiz. Okullarla yaptığımız protokollerde bizim yöneticilerimiz, üyelerimiz giderler okullarda muhtelif konularda konferans verirler. Örneğin geçen yıl ve önceki yıl bu işi daha sağlam yapmıştık. Yine havaların düzelmesiyle birlikte birkaç okulda icra edeceğimiz ?Dilimiz Kimliğimizdir´ konferanslarını yapacağız. Bu kapsamda konferanslara gidiliyor. Dilimiz Kimliğimizdir, dilimizi nasıl kullanabiliriz, ana dilimizin önemi nedir bunlarla ilgili okullarda öğrencilerimiz eğitiliyor.?
Derneğin Türkiye Genelindeki çalışmalarından da kısaca bahseder misiniz?
?Geride bıraktığımız yıl önemli bir yıldı bizim için. Dil ve Edebiyat Derneği Genel Merkezi her yıl bir şube de büyük bir buluşma gerçekleştirilmesi, orada bir çalıştay yapılması, neler yapabiliriz bunların konuşulması gerektiği kararını aldı. İlki 2015 yılında Afyon da gerçekleştirildi. 2016 yılında da biz ev sahipliği yaptık. Dil ve Edebiyat Dermeğinin bütün şubeleri geldiler. Burada misafir ettik, ağırladık. Herkes çok memnun kaldı. Mutlu bir şekilde buradan ayrıldılar. 2 günlükte bir çalıştay yaptık. İnsanlar aileleriyle geldiler. Sivas´ı tanıma fırsatı buldular. Sivas´ı gezdirdik, Sivas´ı anlattık, tarihi birikimini, Sivas´ın lezzetini, hem mutfak açısından lezzetini hem kültür ve edebiyat açısından lezzetini tattılar. 10. Buruciye Şiir Akşamlarının da aynı döneme denk gelmiş olması bütün Dil ve Edebiyat Derneği şubelerinin damağında büyük bir tat bıraktı. Tüm şubeler buradan ayrıldıktan sonra Buruciye Şiir Akşamlarına benzer bir şiir dinletisi yapmaları konusunda çok önemli kararlar almışlardı.?
Ülke gündemiyle ilgili konulara bakışınız nedir?
?Bugünlerde 15 Temmuz kapsamında Dil ve Edebiyat Derneği Genel Merkezimiz Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüştüler. Sayın Cumhurbaşkanımız 15 Temmuzla alakalı okullarımızda ödüllü yarışmalar icra etti. Cumhurbaşkanımız bu konunun da Dil ve Edebiyat Derneği tarafından yapılmasını uygun gördüler. Şu an itibariyle ülkenin dört bir yerinde 15 Temmuz temalı şiir yarışmaları, makale yarışmaları, kompozisyon yarışmaları icra ediliyor. Milli Eğitim camiası, okullarımız, öğrencilerimiz, ailelerimiz bu konuya çok hassaslar. Çünkü 15 Temmuz bizim ikinci Malazgirt´imiz. Bin yıl sonra yeniden Anadolu´nun Türklerin olduğunun en önemli göstergesidir. 15 Temmuz bizim için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Derneğimizin hummalı bir çalışması var bunun üzerine. Diğer faaliyetlerimizde devam ediyor. Bununla birlikte öğrencilere yönelik olarak sene sonunda da özellikle tarihi ve kültürel geziler yapmak suretiyle öğrencilerimiz dil, edebiyat, sanat, kültür konusunda yetiştirme, şehrimizin dilinin, edebiyatının, kültürünün, geçmişinin, geleceğinin gelecek nesillere aktarılması konusunda çalışmalarımızın umumi manzarası budur.?
Kültürel ve sanatsal etkinlikler dışında çalışmalarınız var mı?
?Türkçeyi geliştirmek ve korumak adına önemli çalışmalarımız var. F klavye Türkçe bir klavyedir. Türkçe klavye kullanımı konusunda devletimiz de bir karar aldı. İnşallah önümüzde yıllarda klavyeler Türkçe klavye olacak. İnsanlar daha hızlı yazacaklar. Bu yaptığımız çalışmalardan birisi. İkincisi ise cep telefonlarında mesajlar yazılırken Türkçe karakterler kullanıldığı vakit bir mesaj iki mesaj yerine geçiyordu. Bu da Dil ve Edebiyat Derneğimizin girişimleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın gayretleriyle tamamlanmış oldu. Üçüncüsü de iş yerlerinde Türkçe tabelaların kullanılması yönünde bir çalışmaydı. Türkçe varken herhangi bir dilde yabancı bir kelimeyi kullanmama konusunda çalışıyoruz. Bu bir dil milliyetçiliği değil. Çok daha fazla tabirimiz varken, yabancı dil kullanımı bunları öldürüyor. Son yıllarda kuzen diye bir kelime çıktı. Bakın kuzen kelimesini kullandığınız vakit kaç tane kelimemizi yok ediyoruz bir bakalım. Emmioğlu kelimesi atılmış oluyor. Emmioğlu kelimesinin hem tabiri hem de sıcaklığı gitmiş oluyor. Halakızı, bibi oğlu, dayıoğlu vesaire daha sayabileceğimiz bu tabirlerin tamamını bizim olmayan, bütün bu tabirleri tek kelimede toplamış olan yabancı bir kelimeyle anlatmaya çalışıyoruz. Dilimizin zenginliğini dışlamış oluyoruz. Bizim emmioğlu varken, bibi kızı varken kuzen kelimesinin kullanılmasının hiçbir münasip tarafının olmadığını bilmek gerekiyor. Biz Türkçeye sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak. Bazı sokaklardan geçiyorsunuz Türkiye´de yaşayıp yaşamadığınızın farkında olamıyorsunuz. Ama bu maalesef bizim hayatımızın içerisine giriyor. Böyle ille de her şeyi Türkçeleştirmeye çok gerek yoktur. Ancak Türkçede daha sıcak, daha samimi, daha kapsayıcı tabirler varken, bunun farklı farklı dillerde kullanılmaması gerektiğiyle alakalı hem devlet nezdinde girişimlerimiz var, hem yerel de belediyeler ile ilgili yaptığımız girişimler var. Belediyemizin meydan da bir tesisi var. Dikkat ederseniz orada önceden ?restaurant´ yazıyordu. Şimdi ise ?yemekevi´ yazıyor. Hemen yukarısında ?çayevi´ yazıyor. Biz bunu Belediye Başkanlığımıza ilettiğimiz de onlarda oldukça makul karşıladılar. Restaurantun bilmediğimiz, bize sadece tabir olarak lokantayı, yemek yerini kastettiği bu kelimeyi yemekevine dönüştürdük. Bu tip girişimlerimizde de yerelde zaman zaman makul talepler olduğu vakit kurumlarımız bunu makul görüp yerine getiriyorlar.
Eğer işyerlerinin isimler Türkçe kelimelerle konulmuşsa bunlarla ilgili vergi uygulamaları, kanunların el verdiği müddetçe yapılacak uygulamalar kapsamında, hafta sonu işyerlerini açan işletmelerden harici bir vergi almaması konusunda özendirici bazı faaliyetlerin yerine getirilmesi gerekir. Bu konuda da Sivas Belediyesine kapsamlı bir dosya sunduk. ?
Editor : Haberpanelim