USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Eserlerimizin farkına varalım

Eserlerimizin farkına varalım

Eserlerimizin farkına varalım
23-10-2017 05:00
Google News


HAYRULLAH AĞKAŞ

Ziyarete (SEM) Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölye Program Sorumlusu Prof. Dr. Nil Sarı, Atölye Başkanı Jale Yavuz, Atölye Başkan Yardımcısı Gaye Özen ve Sanatçılar Emel Duan, Lütfiye Şimşek, Bilgi Erman ve Dilek Kaur katıldı.
Atölyenin kuruluşu ile ilgili bilgi veren Atölye Program Sorumlusu Prof. Dr. Nil Sarı, "Bizim sınıflarımızda birinci sınıf, ikinci sınıf ve üçüncü sınıf öğrencilerimiz var. Tezhipten sonra minyatür sanatına geçenler var. Biz eski medrese usulüyle devam ediyoruz. Yani 2 senelik bir kurs gibi değil, kimisi 8 senede kursu tamamlıyor, kimisi 2 senede. Hocalarımız bir araya gelip tamam sen oldun derse kursu tamamlıyorlar. Sadece mevcut talebelerimiz yok bir de mezun olmuş ve nadide eserle üreten arkadaşlarımız da var" dedi.
2010 yılında İstanbul´da Avrupa Başkenti diye bir proje başlatıldığını belirten Prof. Dr. Sarı, "Aslında o projeye katılanların çoğu bize ait olmayan kimselerdi. Yani mesela Japonya´dan bir operacı getirildi. Farklı ülkelerden insanlar getirilmişti. O sene arkadaşlarla birlikte iki tane proje sunduk. Bunlardan bir tanesi İstanbul´un çeşme bezemeleriydi. Bu projeyi zorluklarla kabul ettirdik. Daha sonda Dolmabahçe´de çok güzel bir sergi açtık. Bu çok ses getirdi. Bir de 350 sayfalık bir kitabı çalışıldı. O zamanın Rektörüne giderek Bir Sanat evi kurmak istediğimi söyledim. O sene Rektörümüz önerimizi benimsedi ve bize ahşap bir ev verdi. Bizim bugüne kadar 10 kitabımız çıktı" ifadelerini kullandı.
Klasik Türk Bezeme Sanatları Atölyesi ekibi olarak büyük bir dertlerinin olduğunu söyleyen Sarı, "Bizim derdimiz çok büyük. Derdimiz şu; Bizim eserlerimiz hızla kayboluyor. Ben 17-18 yaşlarındayken çalıştığım mezar taşı süslemelerini toplamıştım. Şuan neredeyle hiç biri yok. Hepsi kayıp. Yani ya çalındı, ya temel taşı oldu ya da kırılıp yok oldu. Şimdi de kaybolmaya devam ediyor. Bir bina yıkılıyor veya çöküyor ilk olarak bezemeleri kayboluyor. Bunları bir kere düzgün bir şekilde tespit etmek gerekiyor. Şimdi burada gerek hocalarımız gerekse uzman sanatçılarımız bu işi doğru yapan kişilerdir" diye konuştu.
Atölye Program Sorumlusu Prof. Dr. Nil Sarı şunları kaydetti:
"Biz Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü Bey bize Darüşşifanın bezemelerini yapın dediği zaman biz sandık ki rölövesi çıkarılmış, desenlerini mimarlar çizmiş, biz de bunları çalışırız. Ama bunlar pek iyi değildi. Dolayısıyla bunlar sıfırdan fotoğraflanarak, bu bezemeleri tekrar çizip düzelttik. Birçok kişi bunları gelişi güzel çalışabiliyor ve kimsede anlamıyor zaten. Ben bunların ilk farkına vardığımda 18 yaşlarındaydım. Bir gün Topkapı Sarayı´nda Yemiş Odası´na çalışmaya gittik. Burası saray içinde muhteşem bir yerdir. Yerden tavana kadar yemişler ve vazoda çiçekler var ve tamamen bizlere has bir üslupta yapılmış. Başka hiçbir yerde bir örneği yok. Yemiş odasına girdiğimde bir baktım bir taraf muhteşem, kâğıda yapılmış kadar ince ve zarif. Diğer tarafa baktım gitmiş, bitmiş. Artık geri dönüşü yok. Çünkü hiç biri diğer örneğe benzemiyor."
Farklı zamanlarda 3 kez Sivas´a geldiğini hatırlatan Sarı, "Biz Divriği ilçesinde de çalıştık. Oraya ilk gittiğimde birisi yanıma gelerek, size bir şey göstermek istiyorum dedi. Gittiğimiz yerde bana küçük şekilli taşlar gösterdi. Bunlar nedir diye sordum. Duvarlardaki bezemeler gün geçtikçe nemden dökülüyor dedi. Yine Gök Medrese´ye gittik. Orada da aynı şekilde sıkıntılar var. Biz kalkıp da İstanbul´dan buralara neden geliyoruz. Sivas halkının bu muhteşem eserlere sahip çıkması gerekiyor" dedi.
Amerika´daki kişilerin kalkıp sadece bir taş görmek için Avrupa´ya gittiğini belirten Sarı,  "Burada bizim görülmesi gereken daha çok taşımız var. Bunların değerini önce Sivas halkı bilecek ki sonra dışarıdan gelen turistlere bunları anlatabilsin. Hiçbir millet, hiçbir kültür hadisesinde kendi köklerine dayanmadan ilerleyemez. Onun için önce kendinizi tanımanız gerekiyor. Ben herkese bir Moskova´yı bir de Vatikan´ı tavsiye ediyorum. Vatikan Avrupa kültürünün temellerini ortaya koymak üzere bütün eski Yunan, eski Roma eserlerini yeniden yaptırmışlar. Bu benim kültürümdür diye. Ben ilk gördüğümde bu antik kökenin burayla ne ilgili var diye çok şaşırmıştım. Moskova´ya gidiyorsunuz. Orası 18. Yüzyılda hiç bir şey yoktu. Orası Türk dünyasıydı. 18. Yüzyıldan sonra bütün Türk coğrafyasının üzerine amiyane tabirle çörekleniyorlar. Şimdi Müze açmışlar. 18. yy sonra bütün sanatçıları, şairleri, hocalarının hepsinin yağlıboya tablolarını yaptırmışlar. Bunları da halklarına gezdiriyorlar. Neden? Geçmişleri büyüklerini tanıtmak için. Bizim ilkokuldaki ortaokuldaki ve üniversitedeki öğrencilerimiz bu eserlerimizi gezerek, tanımalılar" diye konuştu.
Atölye Başkanı Jale Yavuz ise "Sivas´ın kent meydanında bir Çifte Minareli Medresemiz var. Buruciye Medresemiz var. Sivas halkı artık bunları kanıksamışsınız ve artık bu eserler bir taş yığınına dönüşmüş. Camiler sadece namaz kılınan yerlere dönüşmüş. Şehirlerimiz artık camilere gittiğinde sadece ibadetlerini yapıp çıkıyorlar. Oradaki işlemeleri, renkleri, desenleri hiç merak edip incelemiyorlar. Öncelikle halkımızın bu eserlere sahip çıkıp onları tanıması ve tanıtması lazım. Bu eserleri ancak böyle koruyabiliriz" ifadelerini kullandı.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Üngör ise gerek gazete olarak gerekse bireysel olarak ilimizdeki tarihi güzelliklerin korunması ve tanıtılmasına yönelik çaba gösterdiklerini belirtti. Üngör ziyaretin anısına Atölye Program Sorumlusu Prof. Dr. Nil Sarı´ya Filografi Sanatıyla yapılmış Türk Bayrağı tablosu hediye etti.


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE
21.11.2024
PUAN DURUMU
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
CİLALI TAŞ!