USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Asayiş

FETÖ'nün "7 Şubat MİT Kumpası"nın Üzerinden 13 Yıl Geçti

"FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" olarak tanımlanan ve dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bazı kamu görevlilerinin örgüt mensuplarınca tutuklanma girişiminin üzerinden 13 yıl geçti.

FETÖ'nün "7 Şubat MİT Kumpası"nın Üzerinden 13 Yıl Geçti
07-02-2025 15:39
SİVAS
Google News

Nihai hedefine ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine giren FETÖ'nün bu kapsamdaki planlarının ilk aşamasını Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmaları oluşturdu.

7 Şubat 2012'deki MİT kumpasıyla eylemlerine hız veren örgüt, hükümetin 2005 yılında terör örgütü PKK/KCK'nın bitirilmesi amacıyla başlattığı çözüm sürecini engellemeyi hedefledi.

Bu doğrultuda, dönemin İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığında savcı olarak görev yapan, sonraki süreçte FETÖ kapsamında ihraç edilen Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya, bir PKK/KCK soruşturması başlattı.

Bayraktar ve Sarıkaya, bu soruşturma kapsamında birden fazla şüpheli ile beraber dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile Mustafa Özer'i, "PKK/KCK'ya bilerek yardım etme" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturmaya dahil etti.

FETÖ mensubu savcılar, 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı MİT görevlilerini, PKK/KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırdı.

Örgüt mensupları, söz konusu kumpas soruşturmasıyla MİT'i kamuoyunda "PKK ile organize hareket eden teşkilat" gibi göstermeye çalıştı.

FETÖ'cüler, MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasını planladı. Karşılarına herhangi bir engel çıkmaması için de karanlık operasyonlarını, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirdi.

Soruşturmada görevli bir cumhuriyet savcısı, 7 Şubat 2012'de saat 17.00'de Hakan Fidan'ı ve 4 MİT görevlisini telefonla arayarak, "İfade vermek üzere makamıma bekliyorum." dedi.

Erdoğan'ın ameliyata geç girmesi ve istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanmasıyla kumpas önlendi. Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Fidan ve MİT görevlileri, ifade vermeye gitmedi.

Kumpasın kronolojisi

MİT görevlilerinin ifadeye çağırılmasının ardından yaşananlara ilişkin kronolojik süreç ise şöyle devam etti:

10 Şubat 2012'de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla, ifadeleri alınamayan MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

11 Şubat'ta savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınırken 13 Şubat'ta savcı Adem Özcan imzasıyla MİT'e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi bir görevlilerinin olup olmadığı soruldu.

17 Şubat'ta MİT Kanunu TBMM'de değiştirildi ve MİT görevlileri hakkında soruşturma açılması, başbakanın iznine bağlandı.

18 Şubat'ta MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.

20 Şubat'ta savcı Bilal Bayraktar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi. 22 Mart'ta takipsizlik kararı verildi.

23 Şubat'ta soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi.

11 Nisan'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu.

18 Mayıs'ta savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi.

14 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, dosya hakkında "yetkisizlik" kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirilirken soruşturma dosyasının kısıtlanmasına karar verildi.

30 Ocak 2013'te Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi.

22 Mart 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı verdi.

Kumpasçılara soruşturma açılması

Bu sürecin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT kumpasında görev alan FETÖ mensupları hakkında soruşturma başlattı.

Yapılan incelemeler neticesinde, FETÖ mensuplarının 7 Şubat'taki operasyon öncesi 2, 3 ve 4 Şubat 2012 tarihlerinde Ankara Kızılcahamam'daki bir otelde toplantı düzenledikleri belirlendi.

FETÖ'nün emniyet ile yargıda mahrem imamlığını yapan bir kişi, tanık olarak verdiği ifadede, MİT'e operasyon için 2 mahrem imamın ABD'ye giderek elebaşı Fetullan Gülen'den onay aldığını ve sonrasında talimatları emniyette görevli örgüt mensuplarına ilettiğini anlattı.

Eski polis memuru Ş.E. ise "Şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak'ın bir konuşmasında, 'Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.' dediğini hatırlıyorum." şeklinde ifade verdi.

2020 yılının şubat ayında kumpas soruşturmasını tamamlayan savcılık, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 34 sanık hakkında iddianame hazırladı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Mart 2020'de kabul edilen iddianamede, 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski MİT görevlileri "mağdur" sıfatıyla yer aldı.

Bu iddianamede, 7 Şubat 2012'de yaşananlar "FETÖ'nün, seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsü" olarak nitelendirildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı MİT'in PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi gösterilerek, Başbakanın ameliyat olacağı gün MİT görevlilerine operasyon yapılmasına dikkati çekilen iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ'nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verildi.

Dava süreci

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinin iddianameyi kabul etmesiyle, 34 sanığın yargılanmasına 22 Haziran 2020'de başlandı.

Davanın 15 Ocak 2021 tarihli duruşmasında cumhuriyet savcısı esasa ilişkin mütalaasını açıklarken, 19 Şubat 2021'de, 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ'nün İstanbul bölge temsilcisi olduğu belirtilen firari sanık Ahmet Hamdi Parlak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı ve ana davayla birleştirildi.

Kapalı yapılan duruşmalarda mahkeme heyeti, ayırma ve birleştirme kararlarından sonra 8'i tutuklu 18 sanık hakkında 3 Mart 2021'de hükmünü açıkladı.

Heyet, sanıklardan eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün "emniyet mahrem imamları" olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yılmazer, Atayün, Aksoy, Demirhan ve Albayrak'a ayrıca, hiyerarşik bir silsileyle "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçundan 9'ar yıl hapis cezası verildi.

Eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar ay hapisle cezalandıran heyet, gazeteci sanık Mustafa Gökkılıç'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 8 yıl 4 ay hapse mahkum etti.

Mahkeme heyeti, sanık Faik Şaşmaz'ın, "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "örgüt yöneticiliği" suçundan yargılandığı bir başka mahkemede beraat etmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle davayı reddederken, diğer suçlardan ise beraatini kararlaştırdı. 2 sanık da tüm suçlardan beraat etti.

Mahkemenin gerekçeli kararı

Mahkemenin gerekçeli kararında ise kumpasla ilgili, "MİT başkanı ve kurumda çalışan bazı personelin tutuklanmasına yönelik bir girişim olan ve kamuoyunda '7 Şubat krizi' olarak bilinen hadise, dönemin MİT imamının, MİT'in başına FETÖ mensubu bir şahsın atanması arayışları çerçevesinde düzenlenen bir operasyondur." ifadesi kullanıldı.

FETÖ'nün geçmişte izlediği, "Türkiye'nin terör örgütleriyle ilişkili olduğu" minvalindeki kara propaganda faaliyetlerini halen yurt dışında sosyal medya başta olmak üzere çeşitli platformlar üzerinden PKK dışındaki farklı terör örgütleri üzerinden de sürdürdüğü belirtilen kararda, "Örgütün kara propagandasını örgüt fark etmeksizin sürdürmesi, delillere dayanmaksızın her argümanı 'Türkiye'ye zarar verme' hedefiyle gündeme taşıdığını göstermektedir." değerlendirmesi yapıldı.

Dava yeniden görülüyor

Davanın istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi, 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise temyiz incelemesini 20 Şubat 2023'te tamamlayarak, bozma kararı verdi.

Bozma kararında, yerel mahkemenin dava dosyası kapsamındaki bazı belge ve delillere "devlet sırrı" kapsamında bulunduğu gerekçesiyle erişimi sınırladığını hatırlatılarak, mahkemenin devletin ilgili kurumlarının görüşünü de alarak dava dosyası içindeki hangi belgelerin bu kapsamda bulunduğunu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlemesi gerektiği kaydedildi.

Sanıklar ve avukatlarının dava dosyasına erişiminin büyük ölçüde sınırlandırılarak, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama kapsamında adil yargılanma ilkeleri ve savunma hakkının ihlal edildiğini belirten daire, yerel mahkemenin iddia, savunma, sanıkların lehine ve aleyhinde olan deliller tartışılmadan, hangi delillere hangi gerekçeyle üstünlük tanındığını açıkça yansıtmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa'ya aykırı olacak şekilde hüküm kurduğunu değerlendirdi.

Bu nedenlerle sanıklar, avukatları ve müdahil Cumhurbaşkanlığının temyiz itirazlarını yerinde gören daire, beraat kararları ile mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına, diğer taleplerin reddine hükmetti.

Daire, tutuklu 10 sanığın tahliye taleplerini reddederek, dava dosyasını yerel mahkemeye gönderdi. Sanıkların yeniden yargılanmasına İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kapalı oturumlarla devam ediliyor.

Bu arada, MİT görevlilerini ifadeye çağırıp tutuklama girişiminde bulunan eski savcılardan Sadrettin Sarıkaya, Şubat 2017'de İstanbul'da saklandığı örgüt evinde yakalandı. Sarıkaya hakkında Yargıtayda davalar açıldı. Diğer eski savcı Bilal Bayraktar ise halen firari olarak aranıyor.

Erdoğan ile Fidan'ın açıklamaları

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 yılında yaptığı açıklamada, kumpas sürecinde yaşananları şu sözlerle anlattı:

"Eğer MİT Müsteşarı ifadeyi verseydi ve tutuklansaydı, arkasından hedefin kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Ama kendisine söyledim, kendisine 'Kesinlikle gitmeyeceksin' dedim. Yardımcılarıyla ilgili 'Yardımcılarını da göndermeyeceksin' dedim. 'Eğer polis gelir de seni almak isterse senin güvenlikçilerine talimat ver, polisi de içeri sokmayacaklar.' dedim. Düşünebiliyor musunuz? Ülkede kim, kimle, neyin mücadelesini veriyor. Kimle verdik bu mücadeleyi? İşte o günün FETÖ yargısıyla verdik bu mücadeleyi. Çünkü FETÖ yargısı, bu milletin evlatlarını birbiriyle vuruşturuyordu."

Fidan da katıldığı bir televizyon programında, ifadeye çağrıldığı zaman Erdoğan'ın kendisine, "Kesinlikle bu konuda gidip teslim olmak yok. Bu FETÖ'cüler meşru unsurlar değil. Bu savcı örgütün savcısı." dediğini aktardı.


Editor : Anadolu Ajansı
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET
Sosyal medyaya mı internet medyasına mı güveniyorsunuz?
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE
07.02.2025
PUAN DURUMU
GÜNÜN KARİKATÜRÜ
CİLALI TAŞ!