Mehmet Fatih AKGÜL
64 yaşındaki Veysel Karagöz unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden saraçlığın son temsilcilerinden. 7 yaşında başladığı meslekte 57 seneyi geride bırakırken mütevazı dükkanında bu işten ekmek yemeye devam ediyor. Araba koşumları, binek veya çeki at takımları, eyer, semer gibi bütün takımların deri ve meşinden olan kısımlarını yapma ve tâmir etme zanaatı olarak bilinen saraçlığa babasının yanında başlayan Veysel Karagöz, yine babasının yanında geçirdiği çıraklık döneminin ardından 18 yaşında usta olarak dükkanın başına geçmiş. 3 kardeş oldukları bilgisini veren Karagöz, kardeşlerinin de baba mesleği saraçlığı bildiğini söyledi.
TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜ
Özellikle motorlu araçların çok yaygın olmadığı ve binek hayvanlara daha fazla rağbet olduğu dönemlerde işlerin yoğun olduğunu kaydeden Veysel Usta, bu sebeple ailenin geçiminin bu meslekten sağlandığını ifade etti. Gelinen noktada ise Veysel Karagöz, hem emekli maaşı hem de saraçlıktan kazanılan ile ancak ayakta durduklarını belirtti.
Sadece teknoloji değil mesleği ilgilendiren işlerin korsan olarak yürütülmesinin de önemli ölçüde kazancı etkilediğini aktaran Karagöz, “Bakıyorsunuz örneğin ayakkabıcı saraçlık yapıyor. Ne anlar? Anlamaz tabi. Elektrikçi saraçlık yapıyor. Gelip bize danışıp bilgi alan saraçlık yapmaya çalışıyor. İnternetten sipariş veriliyor. Aynı ürün biz daha ucuza veriyoruz ama oralar tercih ediliyor. Esnaflığın kıymeti kalmadı. İşimizi en iyi şekilde yapıyoruz yapmamız da lazım. İnsandan çok hayvanın hakkı geçiyor” ifadelerini kullandı.
“DİRİLİŞ ERTUĞRUL GİBİ ÜNLÜ DİZİLERE DE MALZEME YAPTIK”
Usta Veysel Karagöz, saraç ustası olan kardeşlerinden birinin bir dönem faytonla taşımacılığı yapılan İstanbul Adalar’a yerleştiğini ve mesleği burada devam ettirdiğini aktararak, “Orada ayrıca “Diriliş Ertuğrul” gibi “Büyük Selçuklu Alparslan” gibi tarihi anlatan dizilere malzeme yapmaya başladı. Sonrasında Adalar’daki atlı faytonlar tamamen kaldırılınca kendisi Sivas’a dönmek zorunda kaldı. Şu an ben burada diğer kardeşim de Sanatkarlar Çarşısında bu mesleği yaşatmaya çalışıyoruz” dedi.
"EKONOMİ YETMİYOR ÇIRAK YETİŞTİREMİYORUZ"
Mesleğin devamlılığı açısından çırak yetiştirme konusuna da değinen Veysel Usta, “Çırak yetiştirmek zor. Bizim işlerimiz düştü. Ben şu an emekliyim. Emekli maaşımla birlikte burayı yürütüyorum. Sırf buraya kalsam yetmiyor. Sırf emekli maaşına kalsam yine sıkıntı. Şükür ikisini bir yürütüyoruz. Çorbamız kaynıyor. İş öğrenmeye gelenin de ilk olarak sorduğu ‘maaşım ne olacak’ sorusu oluyor. Haliyle bizim vereceğimiz maaş geleni tatmin etmiyor. Fazlasını versek bizi tatmin etmiyor. Bu sebeple çırak bulmak da çalıştırmak da yetiştirmek de zor” diye konuştu.
TAMİRE TAZEDEN ÇOK ÖNEM VERİYORUZ
Veysel Usta ayrıca köpeklere süslü ya da zilli olarak tanımlanan tasmalardan yaptıklarını bildirerek şöyle devam etti:
“Şu an daha ağırlıklı olarak yurtdışından sipariş alıyoruz. Sağ olsun buraları bilmeyenler olursa da gelen gidene bizi tarif ediyorlar. Güzel geri dönüşler de alıyoruz. Bazen de iş yapıyoruz ama yaranamıyoruz. Kimseyi memnun edemiyoruz. Böyle bir durum da var. Biz tamire tazeden daha çok önem veriyoruz. Tamiri taze gibiye çeviriyoruz. Tabi çocukluktan bu yana olunca. Yurt dışına tasma olsun eyer olsun çok sipariş gönderiyoruz. Tamamen el işi ürünlerimiz. Gün geldi demirden toka yaptım. Gün geldi gem yaptım. Şebeş (Hafif Gem) yaptım. Eyerlerimizi kendimiz yapıyor monte ediyoruz. Çerkez eyeri, İspanyol Eyeri, İngiliz eyeri yapıyoruz. Osmanlı Eyeri var halıdan. Bunları yapıyoruz. Hurç heybe yapıyoruz.”
Editor : Elif Elmalı