M. MUSTAFA IŞIK
Aile hukuku konusunda sunumunu gerçekleştiren İl Müftü Yardımcısı Dr. Halil Taşpınar, ailenin sadece insan neslinin devamını ve kişilerin himayesini amaçlayan bir kurum olmadığını belirterek, "Aile, çok daha kapsamlı bir biçimde dünyayı imar etmenin ve yaşanılır hale getirmenin vazgeçilmez kurumudur" dedi.
Nikahın, akit´in yanı sıra Allah´a yaklaştıran bir ibadet olduğuna dikkat çeken Taşpınar, "Evlilik aynı zamanda hayatın bütün değerlerinin temeli ve anlam kaynağı olan dinin korunmasını sağlayan en temel unsurdur. İslam alimleri, ailenin hem kendi üyeleri hem de toplumda ilişkilerini inceleyip aile hukukunun hükümlerini tespit ederken bir inceliğe işaret etmişlerdir. Müslümanların nazarında ailenin oturtulduğu temeli gösteren bu incelik, nikaha kısmen ibadet anlamı da yüklemektir. Yani aile kurumunun kurulmasının hukuken ilk adımı olan ve vasıtası olan nikah, akit/sözleşmenin ötesinde Allah´a yakınlaşma demek olan ibadet mahiyetine bürünmektedir" ifadelerini kullandı.
Daha sonra "Ailede Tüketim Bilinci" konusunu anlatan İl Müftülüğü Vaizi Fatma Karaduman ise, "Eskiden az sayıdaki ihtiyacından çoğunu alabilen insanın, bugün çok ihtiyacından ancak azını alabildiğini dile getirerek; "Varlık içinde bir fakirleşme görülmektedir. Toplum sürekli zenginleşmekte, ancak fert fakirleşmektedir. Bu da fakirlik ve ahlaksızlığa zemin hazırladığından, sosyal ve ferdi huzursuzluklara, krizlere neden olmaktadır. Artık insan değerlerden vazgeçip fiyatlarla ilgilenir oldu. İnsanın kafası, karnesi rakamlarla dolu" olduğunu belirtti
Vaiz Karaduman, konuşmasının devamında şu noktalara değindi; "İnsanın arzuları nihayetsizken imkanları da kısıtlı olduğundan insanı tatmin edecek tek gerçeklik kanaattir. Kapitalist düzenin para babaları sömürge çarklarını devam ettirebilmek için hep daha fazla üretmeli ve satmalıydılar. Bunun için reklamcılık ve medya sektörlerinde yeni açılımlar yapılmalı ve suni ihtiyaçlar insanlar nezdinde asli gereksinimlermiş gibi algılanmalıydı. İşte tüm düzen bunun üzerine kuruldu ve günümüz insanı yedikçe doymayan, her şeyi tüketen bir vampir haline getirildi. Amaç pazarlamak olduğundan zihinsel her hile ve oyuna başvurdular. İnsanların gerçekten de ihtiyacı olmadıkları halde, zihinlerde bir ihtiyaç algısı oluşturularak rızaya dayalı bir tüketim tutumu oluşturuldu. Kapitalizm, arzuyu pazarlayarak bizi kandırıyor. Aslında benim ihtiyacım olmayan şeyi, benim arzum haline getirerek onun çok arzu edilecek bir şey olduğunu hissettirerek, bu duyguyu, bu telkini vererek beni o malı almaya yönlendiriyor. O malı tüketerek başka bir insan olacağım, mutlu olacağım inancını veriyor. Aşırı tüketim, israfı gündeme getiriyor. İsraf da ailede ve toplumda krizlere sebep oluyor" diye konuştu.
Editor : Haberpanelim