AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, yönetimde iradenin tek olması gerektiğini, irade olmayan yerde idarenin olmayacağını belirterek, "Çatal kazık toprağa girmez. Bizim güzel bir tabirimiz var. Ben denizciyim, iki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lazım." dedi.
Yıldırım, TBMM Genel Kurulunda, anayasa değişikliği teklifi üzerinde yaptığı konuşmada, AK Parti´nin 2007´de 363 milletvekili olduğunu belirterek, "Önümüzde bir sorun gözükmüyordu. Normal şartlarda çok daha az milletvekili ile geçmiş dönemlerde cumhurbaşkanı seçilmiş." dedi.
2007 yılında hukuki icat ortaya atıldığını, bu icadın adının 367 olduğunu belirten Yıldırım, bu 367 icadının maalesef cumhurbaşkanlığı seçimini tıkadığını söyledi.
Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki, ´milletin iradesinden başka irade yok´ diyoruz. İşte şurada yazıyor, ´egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.´ Peki çözüm nerede? Parlamento çözüm üretemedi. Çözüm işin sahibinde, millette. Karar aldık millete gittik. Millet AK Parti´ye olan desteğini çok daha yükseğe çıkararak, yüzde 48´lere çıkararak, ´Bu işi ben kabul etmiyorum. Meclis´te bu işin yapılmasını asla onaylamıyorum, işte size yetki, bu seçimi yapın.´ ve geldik, tekrar Meclise geldik.
Burada bir hakkı teslim etmek lazım. 2007 seçimlerinde MHP de Meclise girdi ve MHP Sayın Genel Başkanı, kendinden beklenen, devletin ali menfaatlerine yönelik o tarihi kararını aldı. Meclise girerek cumhurbaşkanının seçilmesini sağladı ve böylece o kriz aşılmış oldu. ´Ama bu krizin her cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanması, Türk siyasetine yakışan bir şey değil´ dedik. Her sorunun çözümünde hakem millettir. O halde gelin, biz bu işi kökten halledelim, cumhurbaşkanını da millet kendisi seçsin. Zaten 1982 Anayasası´na bakarsak, bunu da yapmaktan başka çaremiz yok. Neden? Çünkü parlamenter sistemde Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı öngörülmüş, darbeciler Anayasayı böyle kurgulamış ama cumhurbaşkanının yetkilerine gelince Aldıkaçtı hocaya, ´dokun bakalım´ demişler ve bütün yetkileri yazmışlar."
"ÖZAL´LA DEMİREL´İN O GÜNKÜ
ÇATIŞMASINI AKLINIZDAN GEÇİRİN"
Başbakan Yıldırım, "Başkanlık sisteminde ne yetkiler varsa, hepsini cumhurbaşkanına yazmışlar. Çünkü onların kafasındaki sadece anayasa yapmak değil, kendilerini cumhurbaşkanı yapmaktı. ve nihayet parlamenter sistem ama parlamenter sistemle de hiç mütenasip olmayan çok güçlü yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı... Başbakan var cumhurbaşkanı var. Yürütmede iki tane irade var. Bu iki irade, her zaman uyumlu olmayabilir. Hatırlayın, rahmetli Özal´la rahmetli Demirel´in o günkü çatışmasını aklınızdan geçirin." sözlerini sarf etti.
Yönetimde iradenin tek olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "İrade olmayan yerde idare olmaz. Çatal kazık toprağa girmez. Bizim güzel bir tabirimiz var. Ben denizciyim, iki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lazım. Tek nasıl olur? Yürütme ile ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız. Anlatırlar. Bir yumurtayı 10 tane asker taşımaya kalkmış, onu da kırmış." değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Yıldırım bu nedenle mutlaka sorumluluğun da yetkinin de yürütmede tek olması gerektiğini söyledi.
Aksi halde zaman kayıpları olduğunu, devletin verimliliğinin azaldığını, vesayet odaklarının cesaret kazandığını ve sistemin bir yerde tıkandığını kaydeden Yıldırım, "Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin" dediklerini ve bunu da halk oyuna gönderdiklerini bildirdi. Binali Yıldırım, vatandaşın yüzde 69´unun da bu kararı onayladığını ve ondan sonra aslında anayasada, cumhurbaşkanlığına giden yolda önemli bir adımın başlatılmış olduğunu vurguladı.
Yıldırım, bu ilk uygulamayı da 2014 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın, halkın yüzde 52 oyuyla seçilmesiyle başlatmış olduklarını belirtti.
"SAYIN BAHÇELİ´NİN BEYANI ÜZERİNE..."
Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu şartlar altında parlamento millet iradesiyle seçilmiş. Cumhurbaşkanı milleti iradesiyle seçilmiş. Vatandaşın verdiği iki irade var. Birisi cumhurbaşkanı, diğeri Meclis başkanı. Bir de parlamenter sistem var. Orada da parlamentodan çoğunluk partisi, bir Bakanlar Kurulu oluşturuyor, Başbakanı, bakanları ve böylece sistemi kuruyorsunuz, çalışmaları yapıyorsunuz. Bu ikili yapı, parlamento sistemi içerisinde her iki yapının da halktan doğrudan irade alması, güç alması, dolayısıyla sürdürülebilir bir şey değil. Bunu hukukçular, uzmanlar söylüyor.
Nitekim en son olarak geçtiğimiz aylarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli´nin, ´Bu mevcut durumla anayasanın mutlaka uyumlu hale gelmesi lazım, bunun ülkede krizi dönmemesi lazım´ şeklindeki beyanı üzerine, biz bu konuda bütün partilere çağrı yaptık. Dedik ki ´2011´de başlattığımız şu anayasa konusunu tekrar ele alalım ve bu şekilde de hükümet etme sistemi de dahil anayasamızda değişmesi gereken konuları gözden geçirelim.´ Bu konuda hatta üç parti tayin ettiği arkadaşlar ile bir müddet de çalıştılar, 6-7 maddede anlaştılar. Ancak, ana muhalefet partisiyle, CHP ile temel bir anlaşmazlığımız var eskiden beri. Onlar parlamenter sistemi savunuyor, biz de başkanlık sistemini savunuyoruz. Saygıyla karşılarım, burada farklı düşünmemiz gayet doğaldır. Fakat kararı verecek olan işin sahibidir, millettir. Ben o zaman Sayın Genel Başkan´a şunu da söyledim: ´Buyurun siz de katılın, görüşmeleri beraber yürütelim, hatta bir adım öteye de gittim, dedim ki ´siz de kendi teklifinizi getirin, beraber oylayalım. Ondan sonra da millete götürelim´. Millet hangisini kabul ederse başımız gözümüz üstünde yeri var. Çünkü işin sahibi millet."
Başbakan Yıldırım, daha sonra bu konuda MHP ile yollarına devam ettiklerini ifade ederek, "Bu görüşmeler arkadaşlarımız arasında konuşuldu, görüşüldü, bir çok konu ele alındı. Mukayeseli hukuk esas alınarak, başka ülke örnekleri de dikkatle incelenerek bizim tarihimize, kültürümüze, yönetim felsefemize uygun bir yapı değişiklik ortaya çıktı." dedi. (AA)
Editor : Haberpanelim