SİVAS/İRADE
1988´de başlayan Azeri ve Ermeni halkı arasındaki Karabağ Savaşı devam ediyordu. Azerbaycan Cumhuriyeti´nin Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisindeki Hocalı kasabası Ermeni güçleri için önemli bir askerî hedef niteliği taşıyordu.
Azeri resmî kaynaklarına göre, 1992 yılında Ermeni güçleri 25 Şubatı 26 Şubat´a bağlayan gece Hocalı kasabasının giriş ve çıkışını kapadılar. 83 çocuk, 106 kadın ve 70´den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri vahşice öldürüldü, toplam 487 kişi ağır yaralandı.
Sekiz aile tamamen yok oldu, 487 kişi sakat kaldı ve 1275 kişi esir alındı. Esir alınanlardan 68´i kadın ve 28´i çocuk toplam 150 kişinin yaşayıp yaşamadığı belli değildir.
"Hala nefes alan 10 yaşındaki kız çocuğunu cesetlerin üstüne fırlattı"
Hocalı Katliamı vahşetini yaşayan Ermeni gazeteci Daud Kheriyan, o gün yaşananları böyle aktarıyor: "Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı Kasabası´nın 1 kilometre batısında bir yere 2 mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu"
Ermeni Komutan Melkonyan Gördüklerini Günlüğünde Anlattı
Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan, Hocalı´ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonyan´ın olümünden sonra, Markar Melkonyan kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother´s Road) başlığıyla ABD´de çıkardığı kitapta Hocalı Katliamı şöyle tasvir ediliyor:
"Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı´nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudakı açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağ´ın doğusuna ulaşmış ve Azeri kenti Ağdam´a doğru inmeye başlamışlar. Buradaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada "Onlar sürekli ateş ediyorlardı" diye konuşmuştu. Arabo´nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkararak bıçaklamaya başlamışlar"
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Katlimı´nı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak niteledi. Azerbaycan Parlamentosu katliamın "soykırım" olduğunu ilan etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü, sivil ölümlerden Karabağ Ermeni güçlerinin doğrudan sorumlu olduğunu belirtti. Azeri güçlerin sivillerin kaçışını engellediğine ve sivillere ateş açtığına dair argümanı destekleyen herhangi delilin içermediğini ifade etti.
Türkiye ´soykırım´ı tanımıyor
Türkiye´de bazı şehirlerde, ´Hocalı Katliamı´ anıtları yer almaktadır. Ancak ´soykırım´ Türkiye tarafından tanınmamıştır. MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan tarafından, Hocalı Katliamı´nın 21. yıldönümüde TBMM´de sunulan, 26 Şubat 1992´de yaşananların ´soykırım´ olarak tanınmasına yönelik kanun teklifi, MHP ve CHP tarafından kabul edilmiş, ancak AKP´li milletvekillerinin oyları ile reddedilmişti.
Kamuoyunun yakından tanıdığı bazı Ermeni asıllı isimlerin de Hocalı hakkındaki yorumları da dikkate değer.
Gazeteci Etyen Mahçupyan:
Bu olayın hukuksal tanımı üzerinde çok geniş bir tartışma yaşanmadı. Ancak öldürülenlerin hepsinin azeri olduğu, Bu kimliği taşıdıkları için böyle bir sonla karşılaştıkları, ateş edenlerin ise bunu bilerek ve bir karar doğrultusunda yaptıkları bellidir. Diğer bir deyişle Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi açısından bakıldığında karşımızda bir soykırım daha var.
Gazeteci Rober Koptaş:
Hatalarda ısrar etmek, onların üzerini örtmek, toplumları küçültür. Büyümek için, önce hatalarımızı kabullenmek gerekir. Böylece, düşman sandıklarımızdan çok da farklı olmadığımızı, nihayetinde hepimizin biçare faniler olduğumuzu görebiliriz. Gelecek, Hocalı´nın acısını yüreğinde duyan Ermenilerle, Sumgayit´ten ötürü üzülen Azerilerin ve onlar gibilerindir.
Editor : Haberpanelim