İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Deniz Demirhan, ozon tabakasındaki incelmenin çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirebileceğini, geçen yıl yaşanan Hunga Tonga volkanik patlaması nedeniyle gelecek birkaç kış boyunca ozon azalmasının devam edebileceğini kaydetti.
İnsan sağlığı için zararlı ultraviyole ışınların yüzde 99'unu emme özelliğiyle canlı yaşamının devamı için hayati önem taşıyan ozon tabakasında incelme olduğu yönündeki kaygılar, bilim insanları tarafından 1970'lerin sonuna doğru dile getirilmeye başlandı.
Ozon tabakasını Antarktika'da inceleyen bilim insanları Jonathan Shanklin, Brian Gardiner ve Joe Farman'ın, 1985'te tabakadaki incelmeyi keşfetmelerinden 2 yıl sonra bir araya gelen devlet ve hükümet başkanları 1987'de "Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü"nü imzaladı. Protokolle, ozon tabakasında incelmeye neden olan kloroflorokarbon adlı kimyasalın kullanımı dünya genelinde yasaklandı.
Protokolün imzalandığı tarih olan 16 Eylül, Birleşmiş Milletler'in aldığı kararla 1995'ten bu yana "Uluslararası Ozon Tabakasının Korunması Günü" olarak kabul ediliyor.
Ozon tabakasının işlevi ve önemi hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Demirhan, ozon tabakasının, atmosferin ikinci tabakası olan ve 25 ile 30 kilometrelik kalınlıktaki stratosfer içerisinde 3 milimetrelik bir gaz tabakası olduğunu, hayati önemdeki tabakanın, güneşten gelen, ekosisteme zararlı ultraviyole ışınlarının büyük bir bölümünü soğurarak dünyadaki ekosistemin canlılığını ve devamlılığını sağladığını belirtti.
Ozonun bir gaz olduğunu ve bu nedenle delinmesinin söz konusu olmayacağını, bunun yerine "ozon tabakasında inceleme" ya da "ozon gazında azalma" ifadelerinin daha doğru bir kullanım olacağının altını çizen Demirhan, 1970’lerin sonundan bu yana stratosferdeki toplam ozon seviyesinde yaşanan azalmanın en önemli sebebinin, insan aktiviteleri sonucu atmosfere gönderilen zararlı gazlar olduğunu söyledi.
Demirhan, "Bu gazlar, buzdolabı, soğutucular, yangın söndürücüler gibi hayatımızda çok fazla yeri olan ürünlerde kullanılıyordu. Bu zararlı gazlar, bizim yaşadığımız, nefes aldığımız yere en yakın olan ve troposfer olarak bilinen atmosfer tabakasında yıllarca, hatta on yıllar boyunca varlıklarını sürdürebilirler." dedi.
Demirhan bu gazların zararlarının artık en iyi şekilde anlaşıldığını, bunların ve türevlerinin kullanımına tüm dünyada çeşitli seviyelerde kısıtlama getirildiğini hatırlattı.
Ozon tabakası incelmesinin hayati etkileri olduğuna dikkati çeken Demirhan, "Bunun sonucu olarak insanlar güneşin zararlı ultraviyole ışınlarına doğrudan maruz kalır. Bu durum cilt hastalıkları, DNA deformasyonu, güneş yanıkları, katarakt, hızlı yaşlanma ve zayıf bağışıklık sistemi gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir" diye konuştu.
Deniz ekosistemi ve biyoçeşitliliğe etkisi
Tabakadaki incelmenin bitkiler ve deniz ekosistemine etkilerine değinen Demirhan, şunları söyledi:
"Denizlerde planktonlar zararlı ultraviyole ışınlarına maruz kaldıklarında büyük ölçüde zarar görür. Planktonların zarar görmesi nedeniyle, suda yaşayan canlıların besin zinciri de ciddi ölçüde zarar görebilir. Planktonların yok olması durumunda besin zincirinde bulunan organizmaların yaşamsal döngüleri bozulur. Tabakadaki incelme bitkiler üzerinde de önemli bir etkiye sahip. Bunun sonucunda güçlü ultraviyole ışınlara maruz kalan bitkilerin büyümelerinde yavaşlamalar, çiçeklenmede gecikmeler ve fotosentezde aksaklıklar yaşanabiliyor."
İnsan aktivitelerinin yanı sıra volkanik patlamaların da ozon tabakasındaki incelmeyi derinleştirdiğini vurgulayan Demirhan, bu patlamalar sonucunda stratosfer tabakasına büyük miktarlarda enjekte edilen kükürtdioksitin, insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan zararlı gazlardan yayılan klor ile tepkiye girdiğini ve bu gazların ozonu tahrip eden daha etkili formlara dönüştüğünü anlattı.
Antarktika'daki ozon incelmesi
Ozon tabakasının kalınlığının, atmosferdeki büyük değişimlere, mevsimlere ve enlemlere bağlı olarak da değişiklikler gösterebildiğinden bahseden Demirhan, ozon gazı oranının her sene ısınan havayla birlikte temmuz ayında artmaya ve havaların soğumasıyla birlikte kasım ayında azalmaya başladığı bilgisini paylaştı.
Ozon azalmasının en fazla görüldüğü bölgelerin kutuplar olduğunu öte yandan Güney Kutbu'nda Kuzey Kutbu'ndan biraz daha fazla azalma görüldüğüne işaret eden Demirhan, Antarktika'da ağustos ayında aşırı ozon azalması kaydedildiğini bildirdi.
Demirhan, bu azalmanın nedenlerine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ocak 2022'deki Hunga Tonga volkanik patlaması son yüz yılın en büyük volkanik patlaması oldu ve stratosferin derinliklerine doğru buz ve su buharı püskürttü. Patlama, stratosferin su buharı içeriğini yüzde 5 ila yüzde 10 oranında artırdı ve güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engelledi. Bu da güney yarım küre üzerindeki stratosferin önemli ölçüde soğumasına neden oldu. Fazlalaşan su buharı, güney küredeki stratosferde ozon yıkımına yol açtı ve önümüzdeki birkaç kış boyunca da bu bölgede çeşitli sebeplerle ozon azalmasının devam etmesi bekleniyor. "/AA/
Sivas İrade- Sivas Gündem- Sivas Haberleri- Sivas son dakika
Editor : Elif Elmalı