Gündem

Sivas´ta Bir Ramazan Klasiği... Yâ Hannan, Yâ Mennân

Sivas´ta Bir Ramazan Klasiği... Yâ Hannan, Yâ Mennân

Sivas´ta Bir Ramazan Klasiği... Yâ Hannan, Yâ Mennân
21-06-2016 16:59


HAYRULLAH AĞKAŞ

Ramazan ayında tüm camilerde teravih namazından sonra hep bir ağızdan söylenen Ya Hannan, Ya Mennan ilahisi Türkiye genelinde ilk ve tek olma özelliği taşıyor. Sivas yöresine ait olan ve Şemseddin Sivasi’ye ait olduğu düşünülen ilahi yurt genelinde sadece Sivas’ta biliniyor.

Bugün itibariyle Ramazan ayının 17’sini geride bırakıyoruz. 11 ayın Sultanı Ramazan’ı yarıladığımız bugünlerde şehrin tamamını manevi bir hava kaplamış durumda. Ramazan ayı denilinde akıllara Sahur ve İftar’dan hemen sonra Teravih namazı geliyor.

Bu yıl yine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talimatlarıyla 2’şer rekâtta bir selam vermek suretiyle kılınan teravih namazı 20 rekâtta tamamlanıyor. Türkiye genelindeki tüm illerde teravih namazı bu şekilde eda edilirken, Sivas’ta teravih namazının bir ayrıcalığı olarak Ya Hannan, Ya Mennan ilahisi ortaya çıkıyor.

Şemseddin Sivasi’ye ait olduğu düşünülen bu mükemmel ilahi artık Sivas’ta Ramazan ayının vazgeçilmezi konumuna gelmiş durumda. İlimiz genelindeki tüm camilerde teravih namazından sonra cami cemaatiyle birlikte okunan Ya Hannan, Ya Mennan ilahisi ilk 15 gün ‘Merhaba, Merhaba, şehr-i Ramazân Merhaba’ şeklinde okunurken, kalan diğer günlerde ise ‘Elvada, Elvada, şehr-i Ramazân Elveda’ şeklinde okunuyor. Sivas, bu ilahiyle diğer tüm illerden ayrılıyor.

ŞEMSİ SİVASİ’YE AİT

OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR

Sivas için artık geleneksel hale gelmiş olan bu ilahi Türkiye’deki üç Şems’ten birisi olan Şemsi Sivasi’ye ait olduğu düşünülüyor.

İlahinin, Halvetîliğin Şemseddin Sivasî koluyla bağını kuvvetlendiren mühim bir şey de, merhum Safer Efendi’nin bu tarikat kolunun ‘evtâr-ı seb’a’yı onikiye çıkarıp, on iki esmâ ile de sâlike yol verdikleri naklidir.

İlâhide -tevâfuk eseri- Esmâ-i hüsna’dan İsm-i azâm ile beraber on iki isim zikredilir. Güftede geçen ‘cud’, ‘afv’, ‘ğufran’, ‘îmân’ kelimeleri, Allah’ın: el-Mâcid, el-Afüvv, el-Ğaffâr, el-Mü’min isimleriyle, tecelligâh olarak seçtiği insanı kuşatan varlığını; el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın isimleri tecelli-î celâlinin zamanî ve kevnî tezâhürünü; el-Vâhid, el-Ehad (İbn-i Mâce ve İbn-i Hacer’e göre Esma-i hüsna’dandır), es-Samed isimleri ulûhiyetini beyan etmektedir. Birkaç nefescik sadâ deryaları dolduruyor; âgâh olan, kim bilir bu deryadan ne inciler çıkaracaktır.

İŞTE O İLAHİ…

Yâ Hannan, Yâ Mennân

Yâ Ze’l-cudi ve’l ihsân;

Sebbit kulûbenâ ale’l-îmân,

Nercû afveke ve’l-ğufran;

***

Merhaba Merhaba, şehr-i Ramazân Merhaba;

Merhaba Merhaba, şehr-i Sıyam Merhaba.

***

Evvel Hû, Âhir Hû;

Zâhir Hû, Bâtın Hû;

Kul Yâ Hû, Yâ Hû,

Yâ Men Hû Hak!

***

Lâ ilâhe illâllah, Muhammed’ür Resûlullah!

Ve İlâhün, Vâhidün, Ehadün, Samedâ!

FATİH KOCA YORUMUYLA

YA HANNAN YA MENNAN

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mûsikîsi Öğretim Görevlisi olan Fatih Koca Şemseddin Sivasi’ye ait olduğu düşünülen ilahiyi şöyle yorumluyor:

Kelime kelime ve manzum şekilde bir sadeleştirmenin (!) daha da yanlış olacağı düşüncesiyle, ilahinin tek cümlecik Türkçe inşa’ını anlatabilmem için ehven bir yol olarak gördüğüm şöyle bir metne ihtiyaç olabileceğini düşünüyorum:

‘Ey! Kullarına karşı pek müşfik, Ey! kullarına karşı pek lütufkar, Ey! kerem ve ihsan sahibi, Ey! ezeli-Ey! ebedi, Ey! tecelligâhıyla apaçık-Ey! tecellî-i celaliyle gizlilerin gizlisi, Ey Hû Hû diye çağırdığımız: Hakk; kalplerimi iman üzere sabit kıl, ümidimiz senin af ve mağfiretindir, ‘Lâilahe illâllah Muhammed’ür Resûlullah’, Allah’ımızsın, teksin, benzersizsin; kulların sana muhtaç, sen kimseye muhtaç değilsin…’

Bestekâr, arada; tam da insan (tecelligâh) ile Allah (tecelli-i celâli’nin) kavuştuğu bezâha Ramazanı yerleştirir. Oruç ayının mümin kişiye gün gün irtifâ kazandıran bir af ve mağfiret merdiveni olduğunu ve o münasebetle yalvardığını Allah’a işittirmek istercesine ‘Oruç günlerindeyiz, o günleri selamlıyoruz! Bu günler hürmetine bizi bağışla!’ sadedine ‘Merhaba!’ları peşi peşine sıralar.

Söyleyen cemaat, ilahinin ilk bölümünde ‘havf ve recâ'’ tüten, daha yavaş bir tonda Hakk’ı anıp, af ve mağfiret dilerken; Ramazan’ı selamlama bölümüne gelince yeri göğü titretir… Ramazan’ ın onbeşinden sonra, ‘Merhaba’lar, yerini ‘Elveda’ya bırakır; ilahinin ‘tarz-ı reviş’i yavaşlar, son terâvihle beraber Hazreti Ramazan, bir ay boyunca terbiye etmeye çalıştığı şehirden ayrılır.

Elveda elveda, şehr-i Ramazan elveda;

Elveda elveda, şehr-i sıyam elveda!


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER