Gündem

Kene korkutuyor

Kene korkutuyor

Kene korkutuyor
03-07-2013 17:31


CÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, Sivas il merkezinde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığını bulaştıran kene bulunmadığını söyledi. Virüsü bulaştıran kene türlerinin Kelkit havzasındaki bölgelerde bulunduğunu belirten Dökmetaş, ‘Ama her kene tutması bizim açımızdan riskli’ dedi.

ERSAN ARSLAN

Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. İlyas Dökmetaş, yaz aylarının kâbusu haline gelen keneler konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Vücuda yapışan kene konusunda dikkatli ve hassas olunması gerektiğini belirten Dökmetaş, ‘Kenenin üzerine alkol, sabun sürülmemeli, kimyasal ajan uygulanmamalı. Kene vücuttan ne kadar kısa sürede çıkarılırsa virüsü verme ihtimali azalır. Hastalık görülme ihtimali, ölüm ihtimali azalır’ dedi.

30 KENE TÜRÜ, KKKA

VİRÜSÜNÜ BULAŞTIRIYOR

Yeryüzünde 800’ün üzerinde kene türü bulunduğunu bunlardan 30’unun KKKA Hastalığı virüsünü bulaştırdığını belirten Prof. Dr. Dökmetaş, Sivas kent merkezinde KKKA virüsünü bulaştıran kene türünün bulunmadığını söyledi.

Dökmetaş, ‘Yeryüzünde 850 civarında kene var. Ama bunlardan sadece 30 tanesi KKKA Hastalığını bulaştırıyor. Sivas şehir il merkezinde KKKA bulaştıran hiyaloma cinsi dediğimiz kenelerden yok. Onun için üniversite kampüsünde bir kişiye kene tutunsa veya Meraküm bölgesinde bir kişiye kene tutunsa şuanda biz biraz daha rahatız. Neden? KKKA’yı bulaştıran kene türü burada olmadığı için. Ama bu kene Suşehri’nde, Yıldızeli’nde veya başka bir yerde kene tutunmuş olsa çok daha korkuyoruz. Ama ‘buradakinde bir şey olmaz’ da demiyoruz. Her kene tutunması bizim açımızdan riskli’ ifadelerini kullandı.

‘HASTALIK BELİRTİLERİ’

Kelkit Vadisi’nde KKKA Hastalığının tanısının 2003 yılında konulduğunu hatırlatan CÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, hastalık belirtileri hakkında bilgi verdi.

Dökmetaş, ‘Hastalardaki ortak şikâyet, hastaların yüksek ateşleri var. Vücut ağrıları çok fazla, kas, eklem ağrıları var, ayakta duramıyor,  halsizliği var, vücudun bazı yerlerinde döküntü ve kanamalar var. Laboratuar incelemesi yaptığımızda da kan değerleri düşük çıkıyor. Kanamalara sebep olan eritrosit, trombosit sayılarında düşmeler var. Karaciğer, böbrek fonksiyonları bozuluyor organ yetmezlikleri ve ölümlere sebep oluyor.

Hastalar bize geldiğinde şuur durumu kötü, anlamsız konuşuyor ise, acıtasyonları varsa bunlarda ölüm oranları biraz daha fazla oluyor. Ama yaşlı, çocuk her tür hasta da karşımıza çıkıyor. Hastalarımızın şuur bozukluğu çok çok önemli. Sonunda hasta komaya giriyor, şok tablosu oluşuyor, bütün organlar iflas ediyor ve ölüyor hasta. Biz laboratuar bulgularıyla tanıyı koyuyoruz. Hafif olgularda 5-10 gün içerisinde hasta toparlıyor kendisini. Ciddi olgularda süreç biraz daha uzayabiliyor. İyileşen hastalar tamamen iyileşiyor ve herhangi bir komplikasyon kalmıyor. Hastalarda hastalığı geçirdiği için koruyucu antikor oluşuyor. Bir defa daha olma ihtimali son derece az. Ama farklı virüs ve etkenlerle yeniden ortaya çıkabiliyor’ dedi.

 ‘2002 YILINDAN İTİBAREN

KKKA GÖRÜLMEYE BAŞLANDI’

KKKA Hastalığı’nın ölümcül bir hastalık olduğunun altını çizen Dökmetaş, geçmişte ölüm vakaları daha çokken tıptaki ilerlemeler ve tedavi olanakları ile ölüm oranlarında azalma yaşandığını söyledi. Sivas’ta 2002 yılından itibaren bu hastalığın görülmeye başlandığını belirten Dökmetaş, vaka sayısının ilk yıllarda düşük sayıda iken sonra artış gösterdiğini, sonra yeniden düşüşe geçtiğini söyledi.

Dökmetaş, şu ifadeleri kullandı:

‘Biz bunu geriye yönelik incelediğimizde, Rusya’da, Kongo’da, İran’da, Özbekistan’da bu hastaların yüzde kaçı öldü diye.  O dönemdeki salgınlarda yüz hastanın 40’ı, 50’si, 60’ı ölüyor. Yani hastalık, çok öldürücü bir hastalık. Fakat bizde, tıbbın gelişmesi, hastalara yoğun ilgi, erken dönemde hastaneye yatırma, eksik olan ürünleri yerine koyma gibi mücadelelerle ölüm oranı yüzde 10’un altına çekildi.

Bazı merkezlerde yüzde 5’in altına düştü. Ama Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye ortalaması yüzde 5-6 civarında. Biz hastalığı Sivas’ta 2002 yılından beri görmeye başladık. 2002 yılında Türkiye’deki olgu sayısı 17, Sivas’taki olgu sayısı 15’ti. 2003’te Türkiye’de 150’ye çıktı olgu sayısı Sivas’ta 84’tü. Yıllar içerisinde Türkiye’deki olgu sayısı 400’lere kadar çıktı. Daha sonra binleri buldu. 2008 ve 2009’da bin 300 civarında ve daha sonra bu rakamlar düşmeye başladı.

Sivas’taki rakamlar da önce çok düşüktü. Önce 15’ten 200-250’leri buldu. Sonra 160’lara düştü. 2012’de 165 olgu vardı. Fakat bu olgular zaman içerisinde daha da düştü’

‘4 HASTAMIZI KAYBETTİK’

Sivas’ta bu yıl CÜ Hastanesi’ne toplam 97 hastanın müracaat ettiğini bu hastalardan 4’ünün hayatını kaybettiğini belirten Dökmetaş, kent merkezi ve ilçelerden gelen hasta sayısının ise 48 olduğunu söyledi.

Dökmetaş, ‘Bu sene 2013 yılına toplam Üniversite Hastanemize, çevre iller ve merkezden toplam 97’tane hasta gelmiş.  Bunlardan 4 tanesi vefat etti. Yani yüz hasta desek, yüzde dörtlük bir oran. Erişkin hasta olarak ise Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğimize 77 hasta yatmış.  Biz bu hastalarımızın kanlarını biz Sağlık Bakanlığı’na Hıfzısıhhaya. 55 tanesi kesinleşmiş, evet ‘bu KKKA’ denmiş. Ama 20’tanesinde bu etken tanımlanmamış. Bu diğer hastalıklar, KKKA’a benzeyen başka hastalıklar olabilir, laboratuar farklılıkları olabilir. Bu gibi nedenlerle 77 hastamızın 3’tanesi vefat etmiş.

Çevre illeri çıkaracak olursak Sivas merkez ve ilçelerinden toplam 48 hasta gelmiş. Bunlardan 32’tanesi kesin olgu olmuş. Özellikle Kelkit’e yakın olan ilçe ve köylerimizden…’ ifadelerini kullandı.

‘KENE NEKADAR ERKEN ÇIKARILIRSA

HASTALIK RİSKİ O KADAR AZALIYOR’

Kenenin vücuttan erken çıkarılmasının hastalık riskini azalttığını belirten Dökmetaş, vatandaşların bu konuda bilgi sahibi olmasının çok önemli olduğunu söyledi. Kene çıkarmanın yöntemi hakkında bilgi veren Dökmetaş, kene vücutta iken yapılmaması gerekenleri de anlattı.

Dökmetaş, şu şekilde konuştu:

‘Keneler, vücuda geliyor, hortumu var onu sokup emmeye başlıyor. Önce toplu iğne başı veya mercimek büyüklüğündeyken daha sonra irileşip fasulye büyüklüğüne kadar gelip oradan kan alıp kan veriyor. Kenenin çıkarılması, hortumunun olduğu yere bir penset veya bir iplik sarıp çıkarabiliriz. O çıkarılan yeri de elimize eldiven takıp, sabun veya tentürdiyot ile yıkanması bizim için yeterli. Bu bizim için rahatlatıcı bir faktör. Bunu bireyin kendisi de yapabilir, doktor da yapabilir.

Karnından tutarak çıkarmamalıyız, çünkü o zaman patlıyor. Veya üzerine, yağlı bir şey dökmek, onun boğulmasını sağlamak. O zaman kene vücudundaki sıvıları verip alıyor ve daha fazla risk ortaya çıkıyor.

Kenenin üzerine alkol, sabun sürülmemeli, kimyasal ajan uygulanmamalı. Kene vücuttan ne kadar kısa sürede çıkarılırsa virüsü verme ihtimali azalır. Hastalık görülme ihtimali, ölüm ihtimali azalır.

Kene tutunması olduğu zaman bunun en kısa sürede çıkarılması lazım. Doktora gitmek şart değil, vatandaş uygun şekilde, tekniğini bilerek çıkarmayı biliyorsa biran önce bunu çıkarması lazım. İplikle veya uygun bir aparat ile çıkarabilir. Ama hiçbir zaman eliyle çıkarmamalıdır. Hele hele parmaklarında çatlaklar varsa ve çıkardıktan sonra çıt diye onu kırmamalı. İşte o sırada kene vücudundaki sıvılar kişinin parmağından lezyon olan yerden vücuduna giriyor ve ölüyor. Keneyi ezmek, yakmak bunlar doğru değil. Kene çıkarma aparatları var. Bunlardan bir tanesi ile çıkarabilirsiniz. Bilenler bu işi yapabiliyorlar. En son Zara’da olan ölümde de o şekilde. Kocası karısından, o kocasından çıkarıyor keneyi kırıyor ve ondan sonra da doktora söylemiyor onu. Soğuk algınlığı deniliyor ve sonra hastayı kaybettik biz.’ 


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER