OĞUZHAN SARZEP
Ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şener, Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve iç savaşa dikkat çekerek, Türkiye’yi yaz sonrasında sıkıntılı günlerin beklediğini savundu.
Çözüm sürecinde Terör Örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın başbakan Erdoğan’a istediğini yaptırdığını ileri sürerek bunu, ‘Öcalan Başbakana diz çöktürmüştür’ sözleri ile ağır bir şekilde eleştiren Şener, OSLO görüşmelerine işaret etti ve ‘ülke şeffaf yönetilmiyor’ dedi.
Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Doç. Dr. Abdülatif Şener, Sivas'ta iftar yemeğine katıldı
Kent Merkezi'ndeki Yeşil Konak'ta düzenlenen İftar programına, kapanan Türkiye Partisi'nin mensupları, akademisyenler, STK'lar, iş, sanat, spor camiasından çok sayıda davetli katıldı.
Şener iftar yemeğinde düşündürücü açıklamalarda bulundu.
Ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şener, Ortadoğu'da yaşanan çatışma ve iç savaşa dikkat çekerek, Türkiye'yi yaz sonrasında sıkıntılı günlerin beklediğini savundu.
'TÜRKİYE'DE RİSKLİ BİR
DÖNEM YAŞANABİLİR'
Kapanan Türkiye Partisi'nin mensupları, akademisyenler, STK'lar, iş, sanat, spor camiasından çok sayıda davetli katıldığı iftar yemeğinin ardından basın mensuplarıyla bir araya gelen Şener, gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve sonbaharda ki tehlike öngörüsüne açıklık getirdi. Ortadoğu'da yaşananların Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini, Türkiye'deki mevcut hükümetin bu olaylarda taraf olduğunu, bununda Türkiye'yi bu gelişmelerin içerisine çektiğini belirten Şener, 'Yaz sonlarına doğru Türkiye'de riskli bir dönemin yaşanma ihtimali vardır' dedi.
Şener şu şekilde konuştu: 'Bu ülkede korkunç şeylerin olmasını, insanlarımızı üzecek, Türkiye'yi tahrip edecek, birliğimize beraberliğimize zarar verecek ve ülke bütünlüğümüzü yok edecek gelişmelerin yaşanmamasını dileriz. Bunun için mücadele ederiz. Hatta ömrümüzü biz bu ülkenin birlik beraberliğine vakfetmişizdir. Siyasi hayatım boyunca yaptığım tüm mücadelede de bu vardır. Parti ayrımı hiç yapmadım vatandaşlarımız arasında ve ülkemizde. Bundan sonra da korkunç şeylerin olmasını asla istemem ama Ortadoğu'yu görüyorsunuz. Suriye'de yaşananları, patlayan bombaları, Irak'ta, Lübnan'da patlayan bombaları her gün haberlerde izliyoruz. Suriye'de, Libya'da, Mısır'da hatta Tunus'ta insanlar birbirlerine düşman hale gelmişlerdir. Ülkelerin milli birlik ve beraberliği kalmamıştır. Büyük Ortadoğu Projesi denilen projenin uygulamaya konulmasından sonra Ortadoğu kan gölüne dönüşmüştür ve bu bölge maalesef kan gölüne dönüşen bu bölge bizim de içinde bulunduğumuz bölgedir.
Üstelik bölgedeki gelişmelere, ülkelerdeki iç gelişmelere taraf olmuş bir iktidara sahibiz ve Ortadoğu'daki gelişmelerin içerisine Türkiye'yi doğrudan çekmiş bir iktidara sahibiz. Böyle bir ortamda yaz sonrasında Türkiye'de riskli bir dönemin yaşanma ihtimali vardır. Onun için bir şey olup bittikten sonra bağırmanın, uyarmanın, yol göstermenin hiçbir faydası olmadığı için şimdiden nefesim yettiği kadar uyarmaya çalışıyorum. Barış süreci denilen sürecin, sonunda kendi içerisinde büyük riskler, büyük tehlikeler taşıdığı herkes tarafından anlaşılmıştır. Yapılan pek çok açıklama bunu açıkça teyit etmektedir. Bunun ötesinde Suriye sınırı kalbura dönmüştür. Bir terörist geçidi haline dönüşmüştür. PKK terörüne ilave olarak bir de bölgemize El-kaide yerleştirilmiştir ve sivil yerleşim yerlerine bomba atan, camileri türbeleri bombalayan, yeryüzünün en korkunç eylemlerini yapan bir kuruluşun Türkiye-Suriye arasına yerleşmiş olması da ikinci bir tehlikedir ve bu tehlikenin önümüzdeki dönemde Türkiye'yi rahatsız edeceği ortadadır. Onun için başta bu barış süreci olmak üzere hükümete düşen, siyasetçilere düşen önemli görevler vardır ve dikkatli olmaları gerekir diye ifade ediyorum.'
'PKK'YA 2 BİN KİŞİ
KATILDI' İDDİASI
Çözüm süreci ve PKK'nın çekilme süreci ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Şener, PKK'nın silah bırakmadığını, resmi tespitlere göre PKK'ya 2 bin kişinin katıldığının da tespit edildiğini ileri sürdü.
Şener, 'Aylarca 'PKK silah bıraktı, çekildi gitti' diye ilan ettiler. Bunlar söylenirken ben hiç kimsenin silahını bırakıp gitmediğini katıldığım TV programlarında bile vurguladım. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle bakıyoruz, hükümet yetkilileri, Başbakan diyor, 'yüzde 85'i henüz gitmemiştir' diye. Hal bu ki, daha önce hükümet yetkilileri gittiler diye ifadede bulunuyordu.
Birkaç gün önce Siirt valisi ifade ediyor, 'PKK'ya katılımlar arttı' diyor. Bu arada 2 binin üzerinde yeni katılım olmuş resmi tespitlere göre. Dolayısıyla süreçle ilgili, kırılma yaşanacağı ile ilgili sinyallerde geliyor. Bunun arkasından süreç zaten baştan sona yanlış idare edilmiştir. İşin yanlış bir noktaya gitmesi muhtemeldir. Onun için uyarıyorum dikkat çekiyorum. Bu ülke bizim ülkemiz. Herkes üzerine düşen görev ve sorumluluğu ciddiyet içerisinde yapıp bu ülkenin birlik beraberliğine katkı sağlamaya çaba harcamalıdır' ifadelerini kullandı.
'KOMŞUYU KOMŞUYA
DÜŞMAN EDİYOR'
Gezi olaylarına da küçük bir parantez açan Şener, Başbakan Erdoğan'ın bu süreçte komşuyu komşuya düşman edecek bir yaklaşım sergilediğini savunarak, bu duruma tepki gösterdi.
Şener; 'maalesef başbakan gezi olayları ile ilgili açıklama yapıyor, diyor ki; 'Teneke tava çalan komşunuzu ihbar edin' diyor. Bir başbakanın görevimidir komşuyu komşuya düşman etmek. Başbakan sıfatıyla yaptığı açıklama, 'herkes komşusunu ihbar etsin, komşusuyla kavgalı olsun' demektir. Komşuyu komşuya düşman ederek, ettirerek işe başlayan bir iktidar olma anlayışının bu ülkeyi hangi noktaya getireceğini görmüyor muyuz? Görüyoruz, kaygımız, endişemiz bundandır zaten' dedi.
'ÖCALAN BAŞBAKANA
DİZ ÇÖKTÜRMÜŞTÜR'
Çözüm sürecinde Terör Örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın başbakan Erdoğan'a istediğini yaptırdığını ileri sürerek bunu, 'Öcalan Başbakana diz çöktürmüştür' sözleri ile ağır bir şekilde eleştiren Şener, OSLO görüşmelerine işaret etti ve 'ülke şeffaf yönetilmiyor' dedi.
Öcalan'ın serbest kalması ile ilgili tartışmalara da değinen Şener, sözlerini şu şekilde noktaladı:
'Süreç başladığı andan itibaren şunu söyledim. 'Abdullah Öcalan, Tayyip Erdoğan'a diz çöktürmüştür' bu sürecin adı budur. Gelişmenin tam tercümesi budur. Meclise ilk milletvekilleri geldiğinde Devlet Bahçeli bile bu milletvekilleri ile tokalaşırken başbakan 'ben bunlarla tokalaşmam' dedi. Randevu istediler, 'randevu vermem, bunların terör örgütü ile ilişkisi var' dedi. Daha sonra 'dağdakilerle rastladılar kucaklaştılar, bunların dokunulmazlıklarını kaldıracağım' diye aylarca bağırdı. Öcalan'ı asacakmışçasına 'idamı getireceğim' diye meydanlarda sürekli bağıran yine başbakandı ama geldiğimiz nokta itibariyle başından beri Öcalan neyi savunuyor ise Başbakan ona yaklaşmıştır. Böylesine farklı bir kutuptan şuandaki noktaya Başbakanın gelmesinin açık ifadesi şudur; Öcalan Tayyip Erdoğan'a diz çöktürmüştür. Bunun anlamı budur. Şimdi bu diz çöktürmenin arkasından başbakanın mahkûm olduğu şeylerin ne olduğunu önümüzdeki süreç içerisinde göreceğiz. Ama şu bilinen bir gerçektir. Uzunca bir süredir, hükümetle Öcalan arasında, PKK kadroları arasında görüşmeler devam etmektedir. Çok önceden beri bu görüşmeler yapılmıştır. Her ne kadar başbakan OSLO görüşmelerini inkâr etmiş olsa da, bugün artık anlaşılmıştır ki bu OSLO görüşmeleri yapılmıştır. OSLO görüşmelerine oturan MİT Müsteşarı bile 'burada Başbakan Tayyip Erdoğan'ın temsilcisi olarak oturuyorum, bulunuyorum' diye söze başlamıştır. Kandil'e defalarca birilerinin gönderilip görüşmelerin yapıldığı ortaya çıkmıştır. İmralı'ya zaten her gün heyetler gönderilip görüşmeler yapılmaktadır. Tüm bunlar birlikte değerlendirilecek olursa şunu açıkça söyleriz ki bu barış süreci ile ilgili bir anlaşma, mutabakat var. Örgütle, PKK ile Abdullah Öcalan ile hükümet arasında bir mutabakat var. Bu mutabakatın içeriğinin ne olduğu açıklanmamıştır. Yani ülke şeffaf yönetilmemektedir.
Öcalan için ev hapsi demek, zaten af çıktı, serbest kaldı, hapisten çıkarıldı demektir. Yani gidecek Diyarbakır'a yerleşecek, oturduğu evi güvenlik güçlerinin burada mı başka bir yere gitti mi diye izleyebileceğini mi zannediyorsunuz?'
Editor : Haberpanelim