Gündem

?İnsan Doğası Yok Edildi?

?İnsan Doğası Yok Edildi?

?İnsan Doğası Yok Edildi?
02-05-2014 19:21


ERSAN ARSLAN

Etik Derneği Sivas’ta, ‘Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkelerine Uyma Esas ve Yöntemleri’ konferansı düzenledi.

Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa, Sivas Valisi Âlim Barut, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat, Etik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Kılıç,  Vali Yardımcısı Ömer Kalaylı, İl Emniyet Müdürü Turgay Çalışkan, Belediye Başkan Yardımcıları, Mahir Kuzucu ve Ahmet Özaydın ile kurum ve kuruluşlarının yöneticileri katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başlayan programda, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat, ‘Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkelerine Uyma Esas ve Yöntemleri’ konulu konferans verdi.

Murat, konuşmasının ilk bölümünde etik kurulu hakkında bilgi verdi. Murat; ‘Türkiye’de etik değerlerle ilgili yasal çalışmalara başlayalı 10 sene oldu. 2004 yılında bunun temelleri atıldı, yasal altyapısı oluşturuldu ve bu anlamda Türkiye’de bir kurul oluşturuldu; Kamu Görevlileri Etik Kurulu…  

Bu alanla ilgili birkaç noktanın altını çizmem gerekiyor. Birincisi; etik değerler, iş ahlakı. Aslında gündemimize bu kamu etiğinden önce ‘iş ahlakı’ şeklinde çıktı. Çalışma ahlakı, meslek ahlakı ve benzer kavramlarla bu ifade ediliyor’ dedi.

‘İNSAN DOĞASI YOK EDİLDİ’

Bilim, teknoloji, üretim, sanayileşme gibi gelişmelerin insanı kendi doğasından uzaklaştırdığını savunan Murat, şuan ki çağda, geçmişte hiç olmadığı kadar üretimin, teknolojinin var olduğunu ancak, insanların bunalım içinde, krizlerle, işsizlik ve adaletsizlikle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Bu süreçte, insan doğasının bir şekilde yok edildiğini belirten Murat, şu ifadeleri kullandı:

‘Dünyada özellikle 1960’lı yıllardan sonra, sanayileşmenin zirveye ulaştığı dönemler. Bilgi toplumunun doğum sancıları çekiliyordu. Tabi, sanayileşme, teknoloji yaklaşık 2,5 asırdır dünya gündemini meşgul ediyor. Hakikaten çok önemli bir imkân, yepyeni ufuklar açtı. Tabi şunu da belirtelim, sanayileşme beraberinde insanoğlunun asırlardır hiç tahmin etmediği, beklemediği, karşı karşıya kalmadığı birçok problemi de meydana getirdi. Şuanda mikrofonla konuşuyoruz, bu bir teknoloji harikası, cep telefonları ile iletişim kuruyoruz. Ulaşım çok rahatlaştı. Gelişme ve sanayileşme bakımından en önemli iki araç vardır; birisi ulaşım diğeri iletişimdir. Sanayi toplumunun bu kadar hızlı yaygınlaşmasının nedeni odur. Sanayi toplumundan önce binlerce sene insanoğlu çok durağan, kendi kendine yeten bir ekonomiye sahip. Teknoloji yok, gelişme yok, tekdüze bir hayat var, çalışma hayatında belirli standartlar var. Üretim-tüketim arasında bir denge var, aşırı bir rekabet yok, kalite çok önemli ama geleneksel topluluklarda en önemlisi etik değerler, ahlaki davranış ilkeleri çok önemliydi. İnsanoğlunun vazgeçilmez temel özelliklerinden bir tanesiydi. Sanayileşmeye doğru, özellikle Ortaçağın kapanmasından sonra tabi İstanbul’un fethi batı açısından bir krizdir ama yeni fırsatlar doğurmuştur. Amerika, dünyanın değişik bölgeleri keşfedilmiştir. Bir kazanç hırsı, bir girişimci ruh meydana geliyor ve bu yaklaşık 2,5 asır sürüyor. Tabi Katolikliğin katı kurallarının yerine Protestanlık, girişimciliği, çalışmayı teşvik ediyorlar. Yeni bir ruhla batı 2,5 asırda girişimci bir ruha sahip oldu ve sanayileşmenin aslında temelleri bir anlamda 2,5 asırda oluşturuldu. Girişimcilik ruhu olmadan bu sağlanamazdı.

Bu arada ahlaki ve dini değerlere karşı, özellikle Katolikliğin etkisi ile batıda zaten bir tepki vardı. Sanayileşme ile birlikte artık ticaret kapitalizmin yerini sanayi kapitalizmi almaya başladı, ‘dini ve ahlaki değerler artık gelişme yönünde engeldir’ dediler.’

20. asrın son çeyreğinde bütün dünyadaki akademisyenler tarafından iş ahlakı ve kalite anlayışı tartışma konusu haline getirildi. İş geliştirme, iş zenginleştirme, iş rotasyonu gibi sanayi toplumunun insan ruhunu sıkan, yok eden birçok kavrama karşı Japon toplumunun çıraklık, kalfalık, ustalık ilişkisi özellikleri ön plana çıkarıldı. Hal bu ki bunlar daha öncede vardı.

Bugün dünyadaki krizlerin en önemli nedeni ahlaki değerlerin, etik değerlerin yozlaşmasıdır. Dünya asırlardır bir krizle karşı karşıya kalmadı da, sanayi toplumunda; makine devrede, üretim bu kadar devrede, bolluk, refah bu kadar devrede peki; niye insanoğlu ruhunu, duygusunu, insani değerlerini, sosyal değerlerini kaybetti? 1960’lı yıllarda artık büyümenin sınırlarından bahsediliyor, sürdürülebilir ekonomi kavramları konuşuluyordu. Sürdürülebilir, insan doğasına uygun… Biz buna fıtratta diyoruz; insan doğası bir şekilde yok edildi. İnsan fıtratına aykırı durumlar ortaya çıktı. Bilgi toplumuna geçtik halen insan özüne, insani değerlerine, etik değerlerine dönemiyor ve sıkıntı devam ediyor.

Bu kadar üretime rağmen, dünyanın hiçbir döneminde olmadığı kadar üretim var ama dünyanın hiçbir döneminde olmadığı kadar krizler var, bunalımlar, işsizlik, gelir dağılımında adaletsizlik, yolsuzluk, rüşvet var. Ahlaki değerlerin yozlaşması, haset, çekememezlik var. Bunlar gerçi insanoğlunun mayasında vardır. İnsanoğlunun mayasında ihtiras vardır, haset vardır. Ama önemli olan bunların düzgün şekle getirilmesi, kullanılabilir hale getirilmesidir. Bütün kutsal dinlere, kitaplara baktığımız zaman, özellikle İslam dininde bu tür değerlere alabildiğince önem verilmiştir. Hal bu ki bunlar fıtrata uygundu… Yani insanın mutlu olabilmesi için bütün kurallar koyulmuştu. Ama bu değerler yok edildi.’

‘DEĞERLERİMİZDEN KOPUK

AYDINLARIMIZ VAR’

Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat; üniversitelere yönelik, akademisyen ve yöneticiler için akademik kurallar üzerinde çalıştıklarını belirterek, bu kurallar olmadan da yöneticilerin buna uygun hareket etmesi gerektiğini ancak bu açıdan önemli sorunlar olduğunu söyledi.

Toplumun değerlerinden toplumdan kopuk aydınların olduğunu belirten Murat; şu ifadeleri kullandı:

‘Biz üniversitelerde akademik etik ilkelerle ilgili çalışmaya son noktayı koymak üzereyiz. Üniversitelerde öğretim üyelerinin, yöneticilerin uyması gereken etik ilke ve esaslar üzerine çalışıyoruz. Bitirmek üzereyiz, büyük ses getirecek. Aslında bunlara gerek olmadan hele hele üniversitelerde aydınlarımızın bunlara uyması gerekir. Ama maalesef bizim önemli sorunsal alanlarımızdan birisi de aydınlarımızdır. Biz de üniversite mensubuyuz. Toplumdan kopuk, değerlerimizden kopuk… Tabi ki ben öyle olmayanları tenzih ediyorum ama böyle bir aydın yapımız da ortaya çıkmıştır. Toplumun değerlerine bilim, çağdaşlık adı altında saldıran aydınlarımız olmuştur. Tarihi, etik değerlerine böyle cahilce hal ve hareket var. Tabi diploma ile olmaz… Eskiden Talim ve Terbiye denilirdi. Terbiye işin eğitim alanıdır. Talim öğretmedir. Ama sadece diploma alma ile olmaz bu iş. Eğitim tutum ve davranış değiştirmeyi hedefler. Eğitimin önem ve amacı da budur. Ama maalesef bundan koptuk. Ezbere dayanan düşünmeyen, sürü gibi güdülebilecek bin nesil meydana getiriyoruz. Düşünmeden yoksun olan bir toplum eğitilemez. Beni bu konuda etkileyen Hz. Muhammed’in çok güzel bir sözü vardır. Diyor ki; ‘Bir anlık tefekkür; bin yıllık nafile ibadetten daha evladır.’ Yani bilimsel anlamda, düşünce anlamında bundan daha güzel söz ne olabilir? Sadece bu birkaç sözü dahi baş tacı yapsak başka hiçbir şeye gerek yok motivasyon için. Yani toplumsal kalkınma bakımından başka hiçbir söze gerek yok. Ama biz terbiye kısmını hep ihmal ettik. İşte bunalımlı bir nesil meydana geliyor, tatmin olamayan. İnsani değerler de insanı tatmin eder.’

Murat daha sonra etik kuralları ile ilgili önemli paylaşımlarda bulundu.


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER