Gündem

Obezite Cerrahisi Sivas´ta

Obezite Cerrahisi Sivas´ta

Obezite Cerrahisi Sivas´ta
24-08-2015 10:19


CÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanan obezite cerrahisi ile yaklaşık 3 ay içerisinde 14 kişi ameliyat oldu. Yurt içi ve yurt dışından randevu alan çok sayıda hasta ise ameliyat için gün sayıyor

ERSAN ARSLAN

Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Uygulama ve Araştırma Hastanesi, sağlık hizmetlerine yeni bir branş daha kazandırdı. Bir süre önce Genel Cerrahi Anabilim Dalı bünyesinde ‘obezite cerrahisi’ alanında hizmet vermeye başlayan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atabey ve ekibi, kısa süre içerisinde çok sayıda hastayı aşırı kilolarından kurtararak sağlığına kavuşmasını sağladı. Çok sayıda hasta ise ameliyat olabilmek için sıra bekliyor. CÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi Obezite Cerrahisi Merkezine yurt içi ve yurt dışından da yoğun ilgi var. Sivas’ta ameliyat olmak için Almanya’dan iki, Azerbaycan’dan ise 1 kişi randevu aldı.

Farklı branşların sağladığı destek ve tecrübeli bir ekip ile Obezite Cerrahisi ameliyatlarını Sivas’ta gerçekleştirmeye başlayan Yrd. Doç. Dr. Atabey, yaklaşık 5 ay süren eğitim ve hazırlık sürecinin ardından, kendilerine sağlanan destek ve imkânlarla hasta kabul etmeye başladıklarını söyledi.

Bugüne kadar 14 hastayı başarılı bir şekilde ameliyat ettiklerini, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda kişinin ameliyat için randevu aldığını belirten Atabey, yaşanan süreç hakkında bilgi verdi.

Atabey, şu ifadeleri kullandı:

‘Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimimi tamamlayarak 2007 yılında mezun oldum. 2008-2013 yılları arasında CÜ Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda ihtisasımı tamamladım. Daha sonra bir yıl Doğubayazıt Devlet Hastanesi’nde Genel Cerrahi Uzmanı ve Hastane Yöneticisi olarak çalıştım. 2015 Ocak ayı itibariyle de tekrar CÜ Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda Yardımcı Doçent atandım ve görevime başladım. CÜ’ye döndükten sonra bu alanla ilgili çalışmalara başladım. Öncelikle bu işin altyapısını kurmak ve eğitimini almak belirli bir zamanımızı aldı. 3-4 farklı yere eğitime gittim. Bu süreç yaklaşık 5 ay kadar devam etti. İstanbul’a, Samsun’a giderek eğitimlerimizi ve sertifikasyonlarımızı tamamladık, ameliyatlara katıldık. Mayıs ayından itibaren yanına eğitime gittiğimiz İstanbul Üniversitesi ve Bezmialem Üniversitesi’nden hocalarımız buraya geldiler sağ olsunlar ilk ameliyatımızı birlikte yaptık. Bize destek oldular. Bu insanlar obezite cerrahisi camiasının önde gelen isimleri. Sivas’ta da bunun yapılması gerektiğinin, bölgede bir eksiklik olduğunun farkında oldukları için bu konuda büyük destek sağladılar. Biz mayıs ayı itibariyle çalışmalarımızı hızlandırdık. Bu işin burada yapılabilir hale gelmesini sağladık. Özellikle altyapı çok önemli… Çünkü obezite cerrahisi, bir ekip işi. Yani sadece ameliyat yaptım, oldu diyebileceğimiz bir alan değil. Ameliyat, belki bu işin ilk basamağı diyebiliriz. Bu ekibin içerisinde diyetisyen, anestezist, endokrin uzmanı, kardiyolog, göğüs hastalıkları uzmanı, cerrah gibi multidisipliner bir yönetim gerekiyor. Tabi diğer branştan arkadaşlarımızı da motive ettik. Onlar da kendilerini bu alanda yenilediler ve bize çok yardımcı oldular. Mayıs ayı sonu itibariyle ameliyatlarımıza başladık ve şuana kadar 14 tane hastamızı ameliyat ettik. Sonuçlarımız gayet iyi, hiçbir sıkıntı çıkmadı ameliyatlarımızda. Çevre illerden, yurt dışından birçok talep var. Almanya’dan gelecek iki tane hastamız var randevularını aldılar. Azerbaycan’dan gelecek hastamız var. Çevre illerin dışında Mersin’den bir hastamızı ameliyat ettik, durumu gayet iyi. Ziyaretimize geliyor, arıyor. Bodrum’dan bir hastamızı geldi, ameliyat ettik. Kendisi Bodrum’da yaşıyor ve kontroller için Sivas’a geliyor. Gelen hastalarımızın hepsi hastanemizi ve hizmet kalitesini çok beğendiler. Bu anlamda diğer branşlara da gittiler, hizmetlerini aldılar ve bu bir dinamizm getirdi. Sivas’ta ve bölgede olmayan bir şeyi ilk defa yapmış olmanın gururunu da yaşıyoruz.’

‘HASTALARIMIZI SIKI BİR ŞEKİLDE HAZIRLIYORUZ’

Obezite Cerrahisinde ameliyat öncesi ve sonrası sürecin çok önemli olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atabey, bu nedenle ilgili diğer tüm branşlarla koordineli bir şekilde hastayı hazırladıklarını söyledi.

Obezite’nin önlenebilir ölüm sebepleri arasında sigaradan sonra geldiğini önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Atabey, şu şekilde konuştu:

‘Obezite çağımızın hastalığı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre önlenebilir ölüm sebepleri arasında sigaradan sonra ikinci sırada. Obezite’nin kendisi başlı başına ölümle sonuçlanan birçok hastalığı tetikliyor ve ortaya çıkmasına sebep oluyor. Özellikle kalp hastalıklarında 6 kat artı, solunum yolu hastalıklarında, akciğer yetmezliğinde üst düzey bir artış meydana geliyor. Yani obezite, insan sağlığını her alanda etkileyen bir hastalık ve artık bir halk sağlığı sorunu. Bu halk sağlığı sorununun şuanda bilimsel olarak kanıtlanmış tek kalıcı ve kesin tedavisi cerrahi…

Morbit Obez hastalarını biz normal hasta popülasyonu gibi değerlendirmiyoruz. Çünkü cerrahi işlemin riski dışında anestezi riskleri de bu hastalarda çok daha fazla. O yüzden ameliyat öncesi hazırlığı mümkün olduğu kadar çok sıkı tutuyoruz ki anestezi esnasında, ameliyat esnasında ve sonrasında hastalardaki riski minimuma indirelim. O yüzden hastaları bizim dışımızda kardiyoloji, göğüs hastalıkları anestezi, endokrinoloji, diyet ve psikiyatri gibi birçok bölümümüz görüyor. Psikiyatri de burada çok önemli çünkü ameliyat öncesi ve sonrasında hastanın psikolojik durumu çok önemli. Yani Hastalarımızı biz mümkün olduğu kadar sıkı değerlendiriyoruz. Bu süreç yaklaşık 10-15 günü buluyor. Hastalarımızın midelerine endoskopi ile bakıyoruz, ultrasonografilerini yaptırıp karın içerisinde başka bir rahatsızlıkları ya da ameliyata engel teşkil edecek başka bir durum var mı? Bunları değerlendiriyor, her şeyi ince eleyip sık dokuyoruz. Hazırlık sürecinden sonra hastalarımıza randevularını veriyoruz. Bu hastalarımız 1 ay içerisinde ameliyatlarını oluyorlar. Kamu hastanelerinde baktığımızda 1 yıl, 1,5 yıla randevu veren hastane ve merkezler var. Özel hastanelerde çok fahiş fiyatlara yapılıyor bu ameliyatlar ülkemizde ve dünyada. İstanbul’da belirlenen rakamlar 15 bin lira ile 80 bin lira arasında değişiyor. Bizim şuana kadar yaptığımız ameliyatlardan hastanemiz herhangi bir ek ücret talep etmedi. Tamamen sosyal güvenlik kurumunun karşıladığı miktarlarla biz bu ameliyatları yapmaya çalıştık. Ameliyattan sonra hastanede kalış süreleri üç gün... Üçüncü gün taburcu olmadan önce kaçak testi yapıyoruz. Yaptığımız işlemde herhangi bir sızıntı, sıkıntı var mı diye özel, kontrast bir madde ile test yapıyoruz. Bu testin sonucunda herhangi bir şüphemiz yoksa ki çok şükür olmadı, hastalarımızı taburcu ediyoruz. Taburcu olduktan sonraki onuncu gün, birinci ay, üçüncü ay, altıncı ay, dokuzuncu ay ve on ikinci ay kontrollere çağırıyoruz. Her hastamızın takip formları elinde zaten… Bizim amacımız 1-1,5 yıl içerisinde hastalarımızı fazla kilolarının yaklaşık yüzde 80’inden kurtarmak. ‘Tüp Mide’ diye bilinen yöntemle sadece ameliyatla yüzde 55-60, ‘bypass’ ameliyatında ise yaklaşık yüzde 80 oranında kilolarından kurtuluyorlar. Ama biz şunu söylüyoruz. Sadece ameliyat olmak çözüm değil. Hastanın bunu bir hayat tarzı haline getirmesi, buna uygun yaşaması lazım. Bu estetik kaygılarla yapılan bir işlem değil, bu hastanın sağlığına kavuşması için yapılan bir işlem. Bu ameliyattan sonra ikinci gün insülini bırakan hastalarımız oldu. Üç tane tansiyon ilacı kullanıp, tansiyon ilaçlarını bırakan hastalarımız oldu. Psikolojik anlamdaki olumlu etkileri göz ardı edilemez. Yani her anlamda insana olumlu etki yapıyor. Ameliyat bu işin sadece ilk adımı, bir kısmı... Ameliyattan sonra ‘ben ameliyat oldum, istediğim gibi yaşar, istediğimi yer içerim’ derseniz bu bizim istediğimiz başarıyı sağlamayacaktır. O yüzden hastalara biz ameliyattan önce toplantılarla bu fikride aşılamaya çalışıyoruz. Şunu işi bilmek lazım, siz manken olmak için değil, sağlığınıza kavuşmak için ameliyat oluyorsunuz. Bu sizin artık hayat tarzınız diyoruz ve onları motive ediyoruz, obezite ile ilgili eğitimler veriyoruz ki ameliyattan sonraki süreçte kontrollerini aksatmamaları gerekiyor, belirli bir süre diyet programlarına uymaları, egzersizlerini yapmaları gerekiyor. Hastalarımız bize yardımcı olmazlar ise sadece ameliyatla istediğimiz başarıyı elde edemeyebiliriz.’

‘İLK BİR AY ÇOK ÖNEMLİ’

Ameliyat sonrasındaki süreçte hastaların çok dikkatli olmaları gerektiğini belirten Atabey, hastaların ameliyat sonrasında beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.

Atabey; ‘Tüp Mide ve Bypass ameliyatlarında özellikle ilk bir ay bizim için çok önemli. Çünkü geç dönem kaçak diye bilinen bir durum var. Özellikle hastaların beslenmelerine, çok asitli şeyler içmelerine bağlı olarak. Dikiş yerlerinde, ameliyat bölgelerinde geç dönemde kaçaklar olabilir. Bunların hepsini hastalarımıza anlatıyor, ayrıntılı bir şekilde söylüyoruz. Hastaların ilk bir ayda yara iyileşmelerinin tamamlanması için özel diyet programları uyguluyoruz. Normal besine geçişleri yaklaşık bir ay sürüyor. Kademeli bir geçiş sağlıyoruz. İlk 10 gün sadece sıvı şeylerle besleniyorlar. 10’uncu günden sonra püre şeklindeki gıdalarla beslenmeye başlıyorlar. Kademeli geçiş, ameliyat bölgesindeki yara iyileşmesinin tamamlanması için önemli bir süreç. Özellikle ilk bir ay bizim için çok önemli. Bu süreçte hastalarımıza diyetisyen arkadaşımızın verdiği programı uyguluyoruz. O programı uygulayan hastalarımızda hiçbir sıkıntı olmuyor. Hastalarımız da zaten bunun farkındalar. Çünkü bu işin ciddi bir iş olduğunu, yapılan ameliyatın ciddi bir ameliyat olduğunu, bunun sadece bizimle değil, kendileri ile de ilgili olduğunu anlatıyoruz. Dikkat etmezlerse tekrar bir ameliyat gerekebileceğini ya da ölümle sonuçlanabileceğini hastalarımıza söylüyoruz. Nitekim haber bültenlerinde görüyoruz, bu ameliyatlardan sonra hayatını kaybeden hastalar oluyor. Bunların hepsi sadece ameliyata bağlı gelişen şeyler olmuyor. Ben hastalarıma, ‘sizin bana, benim de size güvenmek gerekiyor’ diyorum. Çünkü hasta eğer ki ameliyat sonrasındaki programa uymaz ise bu bizim açımızdan da sıkıntı oluşturuyor. Karşılıklı güven esasına göre çalışıyoruz.’ İfadelerini kullandı.

İKİ YÖNTEM UYGULANIYOR

TÜP MİDE VE GASTRİK BYPASS

Ameliyat yönteminin hastaya göre değiştiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atabey, her hastaya da mutlaka ameliyat uygulamadıklarının da altını çizdi.

Tüp Mide ve Gastrik Baypass olarak uygulanan iki ameliyat yöntemi hakkında bilgiler veren Atabey, sözlerini şu şekilde noktaladı:

‘Obezite Cerrahisinde dünya genelinde yapılan ameliyatlarda yüzde 90 oranında uygulanan iki farklı yöntem var. Bir tanesi ‘tüp mide’ dediğimiz bir ameliyat yöntemi. Bu ameliyat yönteminde midenin yaklaşık yüzde 75-80’lik kısmı dikey bir şekilde çıkartılarak mide bir tüp haline getirilir. Buradaki sistemde, kısıtlı mide hacmi oluşuyor ve hasta çabuk doyuyor. İkincisi, midedeki iştah merkezini çıkarıyoruz ve hastalar eskisi gibi yemek yemeyi istemiyor, yeseler bile mide hacimleri daralıyor. Tüp mide ile hastalarımızın 1,5 yıllık sürede fazla kilolarının yaklaşık yüzde 60’ından kurtulmasını hedefliyoruz.

Diğer bir yöntem de ‘gastrik bypass’ olarak adlandırılan bir yöntem. Bu yöntemle de yine midede yaklaşık 100cc’lik küçük bir tüp oluşturuyoruz ve ince bağırsağın 200’üncü santimini getirip oraya bağlıyoruz. Anastomoz yapıyoruz. Bu sistemde de birincisi hastanın midesi tüp şeklinde küçülüyor, ikincisi hastanın yediği gıdalar 200’üncü santimden ince bağırsaklara geçtiği için ince bağırsağın ilk 200 cm’si emilime katılmıyor. Emilim bozulduğu için hastada kilo kaybı başlıyor ve yine aynı zamanda fundus kısmı tüpten devre dışı kalmış oluyor.

Bu iki ameliyat yöntemini de biz merkezimizde uyguluyoruz ama hastalarımız hep ‘Tüp mide mi? Bypass mı yaptıralım’ diye. Ben hep hastalara şunu söylüyorum. Tüp midede komplikasyon, yani kaçak dediğimiz oran bypassa göre yaklaşık yüzde 2 daha fazla. Uzun dönem de yani 2 yıldan sonra eğer hasta diyetine dikkat etmez, gazlı, asitli içecekler içer, midesini tıka basa doldurmaya çalışırsa mide hacmi genişleyip tekrar kilo alma riski yüksek. İkincisi, şişkinlik, doygunluk gibi yakınmalar tüp mide ameliyatında biraz daha fazla oluyor.

Bypass’ta ise hasta açısından daha konforlu. Hastalar daha rahat yiyip içebiliyorlar. Dolgunluk, şişkinlik gibi yakınmalar olmuyor. Uzun dönem sonuçları tüp mideye göre çok daha iyi. 1,5-2 yılda fazla kiloların yaklaşık yüzde 80’ini verdirebiliyoruz. Diyabet ve hipertansiyon üzerindeki etkileri tüp mideye göre daha iyi. Uzun dönemde mide genişlemesi ve tekrar kilo alma gibi şikâyetleri görmüyoruz. Bypass ameliyatlarında şöyle bir durum var. Emilim bozulduğu için bazı vitamin ve minerallerin de emilimi bozuluyor insanda. Hastaların bu nedenle vitamin ve mineral takviyesi alması gerekiyor. Günde bir tablet… Bu hastalarımız, tansiyon, diyabetik ve bir sürü ilaç kullanıyorlar. Bir sürü ilaç kullanmak mı, yoksa sadece bir tane vitamin ilacı kullanmak mı? Bunu hastalarımıza anlattığımızda kabul ediyorlar ve bunun farkındalar zaten.

Aslında bazı kaynaklar bypass, bazı kaynaklar tüp mide diyor ama burada önemli olan hastanın durumu. Yani ameliyat şekli, kişiye göre değişiyor. Yani yüzde yüz ideal diye kabul edilen bir ameliyat yöntemi yok. Hastanın sosyokültürel düzeyi, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı, ameliyat yönteminden tedavi şekline kadar her şeyi etkiliyor.’


Editor : Haberpanelim
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER