TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, ‘Terörün zarar verme potansiyeli, kapasitesi var ama kazanma şansı hiç yok. Biraz sabredersek bu sıkıntılı dönemi birlik beraberlik içerisinde aşarız. Hiç şüpheniz olmasın; devlet hiçbir dönemde olmadığı kadar kararlılıkla, terörle mücadele ediyor. Hiçbir dönemde Ağrı Dağı’na bu kadar geniş bir operasyon yapılmadı.’ Dedi.
ERSAN ARSLAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmet Yılmaz, terör örgütün Türkiye’de halk ayaklanması çıkarmak istediğini ancak başarılı olamadığını söyledi. Ülkede, aynı ailenin çocuklarının birisinin dağda, diğerinin asker olduğunun altını çizen Yılmaz, çözüm sürecinin amacının ailelerinden çalınan çocukların geri kazanılması ve dağa çıkılmasının önüne geçilmesi olduğunu belirterek, sadece Mehmetçiğin değil, evladı çalınmış annelerin de ağladığını belirtti.
Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Muhittin Karahan, Editörümüz Ersan Arslan ile birlikte TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ı meclis binasındaki makamında ziyaret etti. Ziyarette, Sivas ve ülke gündemine ilişkin karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, gazetemizi internet üzerinden takip ettiğini belirterek, ‘Sivas İrade Gazetesi’ne öncelikle teşekkür ediyorum. Allah için Sivas’ımızın gözü kulağı sesidir. Her yerde görevini hakkıyla yerine getiriyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.’ Dedi. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Muhittin Karahan ise TBMM Başkanı Yılmaz’a, gümüş varaklı Kur’an-ı Kerim hediye etti. Bu anlamlı hediyeden dolayı Karahan’a teşekkür eden TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, daha sonra ülke gündemi ve seçim sürecine ilişkin gazetemize özel değerlendirmelerde bulundu.
‘SİVAS’IN DA TÜRKİYE’NİN DE
ÇÖZÜLEMEYECEK PROBLEMİ YOK’
Sivas’ın da Türkiye’nin çözülemeyecek bir probleminin olmadığını belirten TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.
Yılmaz; ‘Yeni bir seçim sürecine giriyoruz. Bu dönemde inşallah 80 milyonu kuşatan, 80 milyona hizmeti amaç edinmiş, onun da ötesinde kültür coğrafyamızdaki bütün insanların dertlerini dert edinen, kaygılarını kaygı edinen, onların sevinçlerine katılan kardeşlerimizle birlikte inşallah hem Türkiye’ye, hem geniş kültür coğrafyamıza hizmet ederiz diye düşünüyoruz. Sivas’ın da Türkiye’nin de çözülemeyecek problemleri yoktur. Bir olursak, beraber olursak, birlikte biz Türkiye’yiz dersek, 80 milyonun tek bir kimsesini dahi bu halkanın dışında tutmadan hep beraber bu yolda yürürsek İnşallah 2023 hedeflerine ulaşır, herkesin işinin aşının olduğu, gelecekten kaygı duymadığı bir Türkiye’ye hep beraber kavuşuruz diye düşünüyoruz. Çalışmamız, gayretimiz, duamız bunun üzerine. İnşallah Sivaslı’nın da benim aynen bu duygularıma iştirak ettiğini biliyorum.’ İfadelerini kullandı.
‘EVLATLARI ÇALINAN
ANALAR DA AĞLIYOR’
Çözüm süreciyle neyin hedeflendiğini önemli noktalara dikkat çekerek özetleyen Yılmaz, Türkiye’de aynı aileden hem dağa çıkan hem askere giden evlatlar olduğunu belirterek, sadece Mehmetçiğin değil oğlu çalınan annelerin de ağladığını belirtti.
Yılmaz; şu ifadeleri kullandı:
‘Terörle mücadelemiz devam ediyor. Tabi biz istedik ki annelerimiz ağlamasın. Halen de bu sözümüzün altını çiziyoruz. Doğrusu da budur. Binlerce şehit vermişiz, hala şehit vermeye devam ediyoruz. Kavga ederek bir yere varılamaz. Sadece Mehmetçiğin ve polis güçlerimizin şehit olmasıyla analar ağlamıyor. Terörist diye öldürdüklerimizin annesinin ve babasının da bu ülkenin vatandaşı olduğunu unutmayalım. Dolayısıyla bunları öldürerek bu sorunu çözemeyiz. Niye dağa çıkmış? Bunu konuşmalıyız. Sezer Arslan vardı, Kazan Vadisinde yapılan bir operasyonda öldürülmüştü. Babası Türk bayrağının altında taziye kabul etti. Dedi ki, ‘benim Türk devletinin birliğiyle, bütünlüğüyle problemim yok, Müslüman’ım. Ben oğlumu Hakkari’ye okusun diye gönderdim, evladımı benden çaldılar’ dedi. Dolayısıyla bu anne babayı anlamak lazım. Evlatları çalınmış çok kimseler var. Geçen gün Erzurum’da oldu. Teyze çocukları, birisi terörist öldürülmüş, bir tanesi askerde şehit olmuş. Aynı ailenin içerisinde birisi dağda olup, birisi asker olan var. Dolayısıyla bunları anlayabilmek lazım. Dağa çıkanı öldürmek haktır, Mehmetçiğimize sahip çıkmak haktır. Muhakkak ki biz, Mehmetçiğimize, ülkemize sahip çıkacağız ancak bizden çalınan evlatlarımızın da çalınmasını önleyeceğiz.’
‘SERHİLDAN YAPACAKLARDI’
Çalınan kaybedilen evlatların geri kazanılması için yapılan projenin adının ‘çözüm süreci’ olduğunu bu süreçte sabırlı davranıldığını ancak, bunun terörü şımarıklığa ittiğini belirten Yılmaz, önemli bir hususa daha dikkat çekti. DEAŞ ile mücadele kapsamında batılı ülkelerin PYD’ye yaptığı silah yardımlarının PKK’ya geçtiğini belirten Yılmaz, bu silahların terör örgütünü şımarttığını kaydetti. Terör örgütünün Türkiye’de Serhildan (halk ayaklanması) yapmak istediğini ancak, başarılı olamadığını belirten Yılmaz, ‘Ancak Cizre’de dahil Nusaybin’de dahil hiçbir yerde halk desteğini bulamadılar.’ Dedi.
Devletin hiçbir dönemde olmadığı kadar terörle mücadele ettiğinin de altını çizen Yılmaz, ‘Biraz sabredersek bu sıkıntılı dönemi birlik beraberlik içerisinde aşarız.’ İfadelerini kullandı.
Yılmaz, sözlerini şu şekilde noktaladı:
‘Çalınan, kaybedilen evlatlarımızın geri kazanılması için yapılan projenin adı çözüm süreciydi. Biz sabrettik. Ancak, bu sabır da karşı taraf bir şımarıklığa gitti. Ama bu şımarıklık geçen 2 yıllık sürede olmadı. Bu sürenin geçmesi kimseye bir kazanç sağlamadı. Ancak, bunları esas şımartan DEAŞ terör örgütüne karşı verilecek mücadelede kara birliğinin aranması sonucunda bu kara birliğini Irak’ta buldular. Irak güvenlik güçlerinin askerleri, kuzeydeki peşmerge güçleri ve oradaki sivil Şii unsurlar. Fakat Suriye’de bu kara birliğini bulamadılar. Türkiye’yi adeta bu kara birliği gibi DEAŞ’a karşı savaştırmak istediler. Onlar, bu savaş 5 yıl, 10 yıl 20 yıl sürer dediler, savunma bakanları 30 yıl sürer dedi. Ben de NATO toplantısında bütün savunma bakanlarına sordum. 30 yıl sürecek savaşta bizimle beraber olacak mısınız? Diye. Hiç kimse ‘sizinle beraber oluruz’ demedi. Afganistan’a girdiler çıktılar, Irak’a girdiler çıktılar. Burada da bizimle beraber girerler ancak sonra bırakıp çıkarlardı. Sonrasında ‘gelin koalisyon içinde beraber mücadele verelim’ dediler. Kara birliğine Suriye’de biz girmeyince, PYD diye bir örgüt, ‘biz bu kara birliğini oluştururuz’ dedi. Bunun üzerine Amerika bunlara silah yardımı yaptı. Sadece Amerika değil, bütün batı ülkeleri DEAŞ terör örgütü ile savaşıyor diye bu silah yardımını yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız; ‘PYD’ye yapılacak silah yardımı PKK’ya geçer’ dedi. Hakeza batılı ülkelerin verdiği bütün silahlar PYD üzerinden PKK’nın eline geçti. Dolayısıyla PKK’nın eline geçen silahlar, PKK’nın Türkiye’de şımarmasına neden oldu. Artık, Kuzey Irak’ta biraz daha özerk bir yönetime kavuşuldu. Suriye’de özel kantonlar var orada özerk yönetim oluştu. ‘O halde niye bunu Türkiye’de yapmayalım’ diye bir harekete girdiler. Dolayısıyla Türkiye’nin sabrını taşıran olay bu oldu. Bundan sonra diyoruz ki, nasıl ki Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin dağlarında veya şehirlerinde elinde silahla gezemezsen sen Türkiye’nin dağlarında ve şehirlerinde de elinde silahla gezemezsin. Hukuka aykırıdır. Hukuka aykırılıkları ortadan kaldırarak, kamu düzenini sağlayarak demokratik haklarla ilgili ne gerekiyorsa biz bunu sağladık. Çözüm sürecinde muhakkak ki, DEAŞ ile savaştan dolayı PYD üzerinden silahlanmaları sağlandı ancak halk desteğini kaybettiler. Onlar bu süreçte halk ayaklanması başlatmak istediler. ‘Serhildan’ yapacaklardı. Ancak Cizre’de dahil Nusaybin’de dahil hiçbir yerde halk desteğini bulamadılar. Bu geçen süreci devlet; terörist ile vatandaşı ayırmakla, vatandaşı kucaklamakla, teröristi vatandaşına katmamakla kullandı. Dolayısıyla bu süreçte dahi Türkiye karlı çıkmıştır diye düşünüyorum. Çünkü halk artık terör örgütünün yanında değil. Çünkü barış herkesin menfaatinedir, ülkemizin menfaatinedir. Hatta bu coğrafyadaki insanların menfaatinedir. Bugün Erbil’de ki insanlarımızın da gözü Türkiye’de. Çünkü dünyaya çıkış kapısı Türkiye. Suriye’deki insanların, mazlumların da çıkışı burası. Gazze de buranın iyi olmasını istiyor, Libya’da, Mısır’da buranın iyi olmasını istiyor. Dolayısıyla sorumluluğumuz büyük. Hep şunu söylüyorum; terörün zarar verme potansiyeli, kapasitesi var ama kazanma şansı hiç yok. Biraz sabredersek bu sıkıntılı dönemi birlik beraberlik içerisinde aşarız. Hiç şüpheniz olmasın; devlet hiçbir dönemde olmadığı kadar kararlılıkla terörle mücadele ediyor. Hiçbir dönemde Ağrı Dağı’na bu kadar geniş bir operasyon yapılmadı.
Biz 80 milyonu, anayasal vatandaşlıkta eşit vatandaş olarak görüyoruz. Bu ülkede hiçbir vatandaşımızın birisini ikinci sınıf, diğerini birinci sınıf olarak görmüyoruz. İnşallah el ele birlik beraberlik içerisinde yaşayacağız.’
Editor : Haberpanelim