Sevda ÇİFTÇİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi AK Parti Grup Başkanı ve Sivas Milletvekili Abdullah Güler, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmelerinde söz aldı.
2024 yılı bütçe görüşmelerinin karşılıklı anlayış ve hoşgörü çerçevesinde sürmesini temenni eden Güler, meclis kürsüsünde yaptığı açıklamada; “Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda 26 Ekim’de başlayan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerini yoğun bir mesainin ardından 24 Kasım’da tamamlamıştık. Bu süre zarfında gece gündüz demeden çalışan Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli başkan ve üyelerine, milletvekili arkadaşlarımıza, değerli bakanlarımıza, ilgili kamu kurumlarının temsilcilerine ve komisyon çalışanlarına emeklileri ve katkılar için şükranlarımı arz ediyorum. Bu maratonda bütçe görüşmelerinin huzurlu ve hoşgörülü bir ortamda tamamlanmasını temenni ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum” dedi.
DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ GÖLGELENMEYE ÇALIŞILIYOR
Türkiye’de tüm kurumlarda olduğu gibi yargıda da AK Parti dönemlerinde çok köklü değişikliklere imza atıldığını belirten Güler, “Yargının kurumsal yapısı tarihî bir birikime de dayanmaktadır. Bizim, özellikle Osmanlı'nın son dönemlerine ait olarak ve Osmanlı Devleti'nin o zaman da anayasası olarak kabul edilen medeni ve borçlar kanunumuz vardı; Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye. Bu tarihlerde aslında dünyada şu anda muasır medeniyet satmaya çalışan ülkelerin birçoğunun daha kendi ülke koşulları bile ortada yoktu. Türkiye Cumhuriyeti köklü bir tarihe sahip olan devletimizin, devletin devlet olduğunun en önemli göstergelerinden biri de şüphesiz şu anda çatısı altında bulunduğumuz, millî iradenin tecelligâhı olan Gazi Meclisimizdir. Demokrasi tarihimizin bütün tatsız müdahalelerine rağmen milletimizin iradesi ve Meclisin üstünlüğü milletimizin hassasiyet gösterdiği en önemli iki husus olarak da öne çıkmaktadır. Türkiye'nin çok partili hayata geçtiği günden beri verdiği demokrasi mücadelesine, ülkemize, milletimize, Meclisimize yapılan büyük haksızlıklar var. Vesayet odaklarıyla yaptığımız mücadelede darbelere maruz kaldık, insanlarımız asıldı. Sağcısı, solcusu, herkes büyük bir mücadele verdi ve bedeller ödedik ancak demokrasimiz için ödediğimiz bu bedellerin maalesef özellikle Batı endeksli bazı merkezlerden hazırlanan bazı raporlara dayalı olaraktan eleştirildiğini görüyoruz. Türkiye'ye karşı yürütülen mücadele sadece içerideki iş birlikçileriyle Meclisimizin bombalanması, vatandaşımıza ateş açılması ve sınırlarımızda terör koridorları açılmasıyla kalmıyor, aynı zamanda teorik doğrularla bezenmiş ama bu teorik doğruların üzerine giydirilen yalan ve algıyla da bizim demokrasi mücadelemiz gölgelenmeye çalışılıyor. Bu algı çalışmalarının en çarpıcı başlıklarından biri de yayınlanan raporlar, çıkarılan endekslerdir. Nereden fonlandığı belli olmayan, kimlerin yazdığı açıklanmayan, siyasi çıkarların gölgesinde hazırlanan bir sürü rapor sanki bilimsel bir değeri varmışçasına çeşitli vesilelerle karşımıza çıkartılıyor, bunları kabul etmemiz asla mümkün değildir. Örneğin Hukukun Üstünlüğü Endeksi adı altında ülkemizi daha demokrasinin ilk aşamasında olan ülkelerin altında ilan edecek kadar gerçeklerden uzak değerlendirmelere itibar edenler var. Beş yıldır yerlerinden kalkıp Türkiye'de ne oluyor diye bakmaya tenezzül etmeyen bir kısım insanın hazırladığı bir raporda ‘Uzman görüşleri toplanarak bu sonuca ulaştık’ diye de değerlendirme yapılıyor. Hangimiz biliyor bu sözde uzmanların sayısını? Kim bu uzmanlar? Bu sözde raporun Türkiye'yle ilgili kısmının hazırlanmasına katkıda bulunduğu iddia edilen uzman sayısı tam olarak nedir? Yani kimden, ne şekilde katkı aldıkları belli değildir. Aslında onları açıklamasa da kimden, ne şekilde katkı aldıklarını tahmin etmek bizim için zor değil. Bitmez tükenmez önyargılarıyla hareket eden grupların etkisinin olduğu açıktır. Şimdi, bizden bu sözde rapora itiraz etmememizi mi istiyorsunuz? O referans olarak alıp bize parmak sallayarak ‘Bakın!’ dediğiniz endekslerdeki düşüş özellikle 2013'ten sonra sistematik olarak gerçekleşmeye devam ediyor. Bu tarihî tesadüf hiç dikkatinizi çekmiyor mu? 17-25 Aralık operasyonlarıyla iyice görünür olmaya başlayan, 15 Temmuzla zirve yapan FETÖ'cülerin açık düşmanlık tarihleri ile bu sözde bilimsel endekslerin Türkiye'yi gömmeye çalışması arasındaki zamansal paralelliği görmüyor musunuz? Ve FETÖ'nün sadece FETÖ olmadığı artık açıkken onların efendilerinin bu sözde endeksleriyle yapmak istediklerinin, 15 Temmuzda yapmak istediklerinin farklı bir varyasyonu olduğunu anlamıyor musunuz? Türkiye'yi adını bile duymadığımız ülkelerle aynı sıraya koyan bir endeksi bilimsel kriterlere göre mi değerlendireceğiz, yoksa bizleri siyaseten algı üzerinden boğma hevesiyle mi? Bu endeksler hep alt metinle sunuluyor, ‘Demokrasi olmazsa şeffaflık da olmaz, yolsuzlukla da mücadele edemezsiniz, adalet de sağlanamaz’ deniyor. Doğru mu? Teorik olarak doğru ama bu teorik doğruyu alıp üstüne sıralama uydurmalarıyla ‘Bakın, sıranız buysa demek ki sizde demokrasi yok’ diye hüküm veriyorlar. Bu malum çevreler yine demokrasi endeksi hesaplamışlar, kriterler ne? Belli değil. Hangi bilimsel yöntem ışığında hazırlanıyor? O da belli değil. Bu sözde demokraside şeffaflık endeksleri ne kadar şeffaf hazırlanıyor? O da belli değil. Bu araştırmaları kim fonluyor, hangi sahibin sesi? Belli değil. İlk 30'a bakıyoruz, neredeyse tamamı Avrupa ülkesi. Öyle ya, Avrupa'nın demokrasisini tartışmak kimin haddine ve sıkı durun, ilk 30'da İsrail var. 7 Ekimden bu yana 15 binden fazla kadını, çocuğu, yaşlıyı tüm dünyanın gözleri önünde öldüren İsrail'den bahsediyoruz. Tüm dünya İsrail'in ne kadar demokrat, ne kadar hukuka bağlı olduğuna şahitlik etmektedir ama devlet yapısının bile olmadığını, devletin net olarak ortaya çıkan bir durumu güya bizden daha iyi durumda olarak gösteriyorlar. Oysa bilimsel verilerle açıklanan raporlar bambaşka şeyler söylüyor. Bilimsel veri mi istiyorsunuz? O zaman Türkiye'nin de taraf olduğu AİHM'deki davaların değerlendirilmesine bakalım, herkese açık, girsinler internet sitesine bunları göreceklerdir. İstatistiklere bakıldığında, 5 Aralık 2023 tarihi itibarıyla tüm üye ülkelerin AİHM kararlarını icra etme oranı sadece yüzde 79,61'dir. Ülkemizin AİHM kararlarını icra etme oranı ise tüm üye ülkeler ortalamasının çok üzerindedir, yüzde 89,48'dir. Son beş yıla bakıldığında, ülkemiz tüm üye ülkeler arasında en çok dosya kapatan ülke konumundadır. 2022 yılında ise ülkemiz en çok dosya kapatan 2'nci ülke konumundadır. Aynı yılda kapatılan emsal dosya sayısında Türkiye 26 emsal dosyayla en fazla dosya kapatan ülke konumundadır. 2022 yılında tüm üye ülkeler açısından bakıldığında, toplam 39 bin 570 başvuru sonuçlandırılmış ve bin 59 ihlal kararı verilmiştir. İhlal kararının sonuçlandırılmış başvurular oranı yüzde 2,68'dir. Ülkemiz hakkında 7 bin 245 başvuru sonuçlandırılmış olup 73 ihlal kararı verilmiştir. İhlal kararının sonuçlandırılmış başvurulara oranı ise sadece yüzde 1,01'dir yani bilimsel veriler bize diyor ki ‘Türkiye'yle ilgili AİHM'e karşı açılan davalardaki ihlal sadece yüzde 1 oranındadır.’ Üye olan devletlerin vatandaşlarının ihlal iddialarını bir bütün olarak kabul ettiğimiz takdirdeyse ülkemiz 2 katından daha fazla bir oranla karşımızda durmaktadır” ifadelerini kullandı.
“AK Parti iktidarlarıyla beraber aziz milletimizin verdiği yetkiyle 22'nci bütçemizi yapıyoruz; bu, çok kıymetli ve çok değerli bir destektir” diyen Güler, “Sözlerime son verirken bir kez daha yenilemek istiyorum ki 2024 yılı bütçemizle Türkiye Yüzyılı hedefine yakışır bir Türkiye inşası için tarihî yürüyüşümüze Cumhur İttifakı'yla birlikte devam edeceğiz. Ekonomimizi yapısal sorunlardan kurtarmak, kamu maliyemizi her türlü riske karşı dirençli kılmak, milletimizin refahını arttırmak üzere gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılı'nın ilk bütçesi olan 2024 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
Editor : Hayrullah Ağkaş