ÇETİN POLAT
A Life Hospital Sivas Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Nurettin Bolat, bel fıtığının sebepleri ve tedavileri ile ilgili merak edilen konular hakkında bilgiler verdi.
Erişkinlerin yüzde 80´inin hayatlarının bir döneminde en az bir kez bel ağrısından yakındığını dile getiren Uzman Op. Dr. Bolat, ?Bel fıtığı, genelde 30- 60 yaş arasındaki erişkin grupta sık görülmesine rağmen, hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Bel fıtığının özellikle görüldüğü bir gruptan ziyade, bel fıtığına yol açabilecek risk faktörlerinden söz edilmelidir? dedi.
Bel fıtığındaki risk faktörlerine dair önemli açıklamalarda bulunan Bolat, ?Aşırı kiloluluk bel fıtığının en sık nedenidir. Vücudumuzun ağırlığını omurgamız taşır. Omurganın esnekliğini sağlayan ve bir tür destek yastığı olarak görev gören disklerin aşırı baskıya maruz kalması, deforme olmasına ve şeklinin bozulmasına yol açar. Vücudumuzun yükünü taşıyan sadece omurgamız değildir. Omurga boyunca uzanan tüm boyun, sırt ve bel kasları, karın kaslarının da fonksiyonu çok önemlidir. Hareketsiz yaşam, düzenli egzersiz yapmama gibi durumlarda kaslar yeterince güçlü olmadığından, kasların taşıması gereken vücut ağırlığı da omurganın üzerine ek yük getirir. Bu yük, disklerin üzerine binerek fıtıklaşmalarına neden olur. Sigaranın disk dejenerasyonlarını artırdığı, iyileşmeyi yavaşlattığı birçok yayında bildirilmektedir. Günlük yaşantımızda farkında olmadan yük kaldırma, nesneleri itme, çekme gibi yaptığımız bir dizi harekette, omurga fizyolojisine uygun davranılmalıdır. Yerden bir yük kaldırılırken mutlaka dizler kırılarak çömelmeli, yük sonra kaldırılmalıdır? diye konuştu.
Bel fıtığında korunma yollarına ilişkin de bilgiler veren Op. Dr. Bolat, ?Yerdeki cisimleri dizleri kırmadan eğilerek kaldırmak, dizleri kırmadan ağır nesneleri itmek ve çekmek, omuz üstüne yük kaldırmak ve yukarı doğru uzanmak, masa başında uzun süre bel desteği olmaksızın çalışmak, elde uzun mesafelerde ağır yük taşımak bel fıtığını davet edici hareketlerdir. Aynı biçimde düzenli egzersiz yapmak da bel fıtığının önlenmesinde son derece yararlıdır. Tüm önlemlere karşın bel fıtığı gelişebilir. Bu durumda başvurulacak bir beyin ve sinir cerrahının önerilerine dikkat edilmelidir. Bel ağrılarının ancak yüzde 3´ü ameliyat edilmesi gerekli bel fıtıklarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle hekim muayenesi ve yapılacak incelemelerin sonuçlarına göre ilk önerilen yatak istirahati, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçların kullanılmasıdır. Alınan bu önlemlere karşın ağrı ve bacaklarda uyuşukluk ve kas güçsüzlükleri geçmezse çözüm ameliyattır. İstirahatte tabu haline gelen bir öneri sert yatak önerisidir. Sert yataktan kastedilen, üzerine yatmakla şekli bozulmayan, vücudun şeklini alabilen yatakların kullanılmasıdır. Günümüzde ticari piyasada üretilen birçok yatak markası bu ihtiyacı karşılamaktadır. Bu nedenle özellikle sert bir zeminin istirahat amacıyla yaratılması gerekli değildir. Hastanın rahat ettiği pozisyon en iyi yatma pozisyonudur, özellikle dizlerin kırılması araya bir yastık konması da ağrıyı azaltır? açıklamasında bulundu.
Op. Dr. Bolat, bel fıtığının belirtilerine ilişkin, ?Tek veya her iki bacağa vuran ağrılar, ayaklarda uyuşmalar, hareket kısıtlılıkları, yürüme ve oturmada güçlük bel fıtığının belirtileridir. Bel fıtığı ilerlerse iktidarsızlık, çabuk yorulma, idrarını tutamama, yürüyememe gibi belirtiler de eklenebilir. Günümüzdeki modern tanı yöntemlerinden olan Manyetik Rezonans (MR) ile bel fıtığı teşhisi kolaylıkla konulmakta ve derecesi belirlenebilmektedir. EMG (Sinir ölçüm testi) de bazı olgularda gerekmektedir. Ancak bel fıtığının teşhisinde altın standart; klinik muayene ve hekimin gözlemleme tecrübesidir? diye konuştu.
Bel fıtığı ile ilgili doğru bilinen yanlışları sıralayan Bolat, ?Ameliyat bel fıtığı veya omurga kireçlenmelerinde son çaredir. Hayır. Sanılanın aksine, bazı durumlarda ameliyat ilk seçenek olabilmektedir. Özellikle uzun süre devam eden şiddetli ağrılardan, ayaklarda kuvvet kaybından ve idrar kaçırmaktan şikayet ediliyorsa ameliyat tercih edilebilmektedir. Bel fıtığı ve kireçlenme ameliyatları çok riskli ameliyatlardır. Hayır. Günümüzde uygulanan yeni yöntemlerle risk oranı çok aza indirgenmiştir. Mikrodiskektomi ve mikrocerrahi yöntemleri, yani mikroskop kullanılarak yapılan ameliyatlarda, başarı şansı yüzde 95 civarındadır. Ameliyat sonrasında hastalığın nüksetme riski yüksektir. Hayır. Ameliyat sonrasında istirahat süresine uyulan hastalarda, kilo düzenlemesi yapılıp, düzenli egzersizler ve doğru oturup kalkma eğitimleri de verildiği takdirde, hastalığın yeniden nüksetme oranı yüzde 5´in altına düşmektedir. Bel fıtığı omurganın dejeneratif bir hastalığıdır. Bu nedenle hangi yöntemle tedavi olunursa olunsun risk faktörlerinin azaltılıp, hayatın ona göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bel fıtığı ameliyatları cinsel fonksiyonları olumsuz etkiler. Hayır. Bu ameliyatların kesinlikle cinsel fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkileri bulunmamaktadır. Ancak geç kalınmış ve ayaklarda felç gelişmiş hastalarda operasyon öncesi var olan sıkıntılar daha sonra düzelmeyebilmektedir. Fizik tedavi ve egzersiz bel fıtığını tamamen yok edebilir. Hayır. Fizik tedavi ve diğer yöntemler orijinal halini kaybetmiş dokuyu eski haline sokamaz. Bu tür tedavilerde amaç kas ve eklemleri kuvvetlendirip vücut yükünü dağıtmaktır. Bel fıtığında masaj ve bel çekme ile iyileşmek mümkündür. Hayır. Bu yöntemler fizik tedavi içinde kullanılabilen yöntemlerdir ancak her hastaya göre farklı uygulanması ve hekim gözetimi altında yapılması gerekmektedir. Dışarıda ehliyetsiz kişiler tarafından yapılan bu tür tedavi girişimleri yüksek risk taşımaktadır. Yanlış uygulanan bu tür girişimler sakat kalma ile dahi sonuçlanabilmektedir. Omurga problemleri kişinin zayıf veya kilolu olmasıyla ilişkilidir. Hayır. Omurga hastalıklarında kilo önemli bir etkendir. Ancak kas yapısı zayıf ama az kilolu kişilerde de bel fıtığı ve diğer omurga hastalıkları ortaya çıkabilmektedir? açıklamasında bulundu.
Editor : Haberpanelim