RÖPORTAJ: Muhammed DEMİR
Fatma KARAKUZU
-Sizi tanıyabilir miyiz?
-1978 Sivas doğumluyum. 1998 yılında Erciyes Üniversitesi Hemşirelik Bölümünü kazandım. 2002 yılında da Sivaslı olmam nedeniyle Sivas´ı tercih ederek Cumhuriyet Üniversitesi´nde yüksek lisans, 2008 yılında doktora programına başladım. 2012 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü doktora programından üstün başarı ile mezun oldum. Şu anda Sağlık Bilimleri Fakültesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı öğretim üyesiyim ve bir yıldan beridir de Suşehri Sağlık Meslek Yüksekokulu´nun müdürlüğünü yapıyorum. Aynı zamanda yine üniversitemizin bir birimi olan Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyesiyim. Bir kadın akademisyen olarak, Cumhuriyet Üniversitesi mensubu olmaktan da ayrıca gurur duyuyorum. Uzmanlık alanım cinsellik ve üreme sağlığı. Daha çok bu konular üzerinde çalışmalarım var. Çocuk gelinler ile ilgili kitap bölümüm, 20´den fazla uluslararası ve ulusal yayınlarım var. Pek çok bildirilerim ve projelerim var. Evli ve bir çocuk annesiyim.
"AİLE YAŞANTISINI
HİÇBİR ZAMAN ARKA
PLANA ATMADIM"
-Yoğun çalışma temposunda kendinize ve ailenize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
-Kadın akademisyen olmanın 3 önemli problemi var. İş, aile ve özel alan arasındaki denge. Biz kadın akademisyenler çok fedakarız galiba. Çünkü erkek meslektaşlarımıza göre daha çok çalışmak zorunda kalıyoruz. Toplumumuzda ´toplumsal cinsiyet´ ayrımcılığı söz konusu. Dünya endeksine baktığımızda da 0,6 oranında olduğunu görüyoruz. Bu oran nedir? Sıfır ile bir arasında bir değer vardır ve sıfıra yaklaştıkça bu ayrımcılık az, bire yaklaştıkça da ayrımcılık fazla demektir. Bizim puanımız yüksek yani. Dolayısıyla pek çok alanda bu toplumsal cinsiyet ayrımcılığını yaşıyoruz. Üniversitede akademisyen olmak ve ev hayatını da paralel yürütmek gerçekten çok zor. Çünkü bizim sorumluluklarımız var, bu sorumluluklarımız kariyer yapmak için yayın yapmak, kongrelere katılmak, tez danışmanlığı vermek, yürüttüğümüz pek çok dersin sorumluluğunu almak vs. Çalıştığımız 8 saatlik zaman dilimine bu saydıklarımız elbette yetişmiyor. Bizler de maalesef eve taşımak zorunda kalıyoruz bazı yapmamız gerekenleri. İşin bu safhasında ayrı fedakarlık başlıyor. Eşiniz ve çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılamak ve onlarla vakit geçirmek zorundasınız. Bu dengeyi korumak lazım. Ben de buna çalışıyorum, biz akademisyenler de bu dengeyi çocuk sayısını azaltarak buluyoruz galiba. İkinci çocuğu belki de bu yoğunluktan düşünemedik. İşimizi eve taşıyoruz ama bunun dengesini bulmaya çalışıyoruz. Evdeki işleri bitirdikten sonra çalışma odasına çekilerek geç saatlere kadar çalışmalarımızı yapıyoruz. Bütün bunlara bir de yöneticilik eklenince bu sorumluluk daha da artıyor. Ofisinizde kitap yazamıyor, çalışma yapamıyor ve kitap yazamıyorsunuz. Örneğin bunu eve taşıyorsunuz. Burada eşin de fedakar olması gerekiyor. Benim eşim de akademisyen olduğu ve birbirimizi anladığımız için pek sorun yaşamıyorum. Zaten oğlumuz da alıştı. Ama ben hiçbir zaman aile yaşantısını arka plana atmadım. Benim için aile kavramı çok ama çok önemlidir. Her zaman çocuğumun ihtiyaçlarını karşıladıktan ve o uyuduktan sonra bilimsel çalışmalara zaman ayırıyorum, o bizimleyken daha çok onunla vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Hafta sonları onunla vakit geçirip beraber etkinliklere katılıyoruz. Hafta içindeki yoğunluğu, hafta sonu telafi etmeye çalışıyorum. İş, aile ve özel alan dengesi gerçekten çok önemli.
-Çalışma hayatınızda en büyük destekçiniz kim?
-En büyük destekçim tabii ki eşim. Destek önemli; hayatınızda sosyal destekler olmadığı zaman, bir yerde yavaşlarsınız ve belki de aynı hızla devam edemezsiniz. Ben akademik yaşantıma baktığımda bir kesintinin olmadığını görüyorum. Lisans, yüksek lisans, doktora, yardımcı doçentlik çalışmalarımı tamamladım ve şu anda da doçentlik sınavına hazırlanıyorum. İş hayatı dışında kalan ev ve sosyal hayatımızı paslaşarak götürdüğümüz için benim önümde engel yok. Yani beni anlayan bir eş olması gerçekten bu anlamda çok önemli.
"HEMŞİRELERİN,
SORUMLULUK SAHİBİ VE
PLANLI OLMALARI
GEREKİYOR"
-Bir dönem hemşirelik yaptığınızı biliyoruz. Hemşirelik mesleği ile ilgili neler söylemek istersiniz, hemşire yetiştiren bir hoca olarak bir hemşire sizce nasıl olmalı?
-Lisans eğitimimi bitirdikten sonra 2 yıl hemşirelik yaptım. Belki de en doyum aldığım dönemlerdi benim için. Hayatta tek hedefim vardı, ´Hangi mesleği yapıyorsam en iyisi ben olmalıydım. Hemşireliğe başlamadan önce sürekli olarak şunu söylerdim kendime; evet lisans mezunuyum ama eksiklerimi de bir şekilde kapatmam gerekiyor. Bir uzmanlık aldıktan sonra hemşirelik mesleğini yapmayı düşündüm hep. Yüksek lisans tez aşamasındayken bir kurumda hemşire olarak başladım. Orada da; amacım profesyonellik nedir, bakıma gelen kişilere onu hissettirmek oldu. Olması gerektiği şekliyle tanıtmak istedim hemşireliği. Hemşire insana ve insan haklarına saygı duymalı her şeyden önce. Eğer bu gibi kavramlara önem göstermiyorsanız, hemşirelik mesleğini yapmanız gerçekten çok zor. Hemşirelik mesleğinin eğitimi zor, ifa etmesi daha da zor. Bizim mesleğimizde ırk, dil, din, cinsiyet, siyasi düşünce ve ekonomik farklılıklara göre bir ayrım yok. Ahlaki değerlere, ekip çalışma ruhuna ve iş disiplinine sahip olmamız lazım. En önemlisi de sorumluluk sahibi ve planlı olmamız lazım. İnsanlarla rahat iletişim kurmamız, bilime ve teknolojiyi takip etmemiz gerekiyor. Sağlık sektörüne nitelikli eleman kazandırmak adına, hemşireler artık üniversitelerde 4 yıllık eğitimle bu unvanı alıyor ve meslek hayatına bu şekilde başlıyor. Eskiye göre daha profesyonel bir yaklaşım sergilediklerini düşünüyoruz. Bizim eğitimimiz, insanları bu alanda yetiştirmeye bütüncül açıdan bakıyor. Sadece bir alana yönelmiyoruz, insanın her boyutuyla değerlendirilmesini ve bakım gereksinimlerinin karşılanmaları gerektiğini söylüyoruz. Eskiden fiziksel bakım daha ön plandaydı ama artık alanda özelleştik. Nasıl ki tıp fakültesinde özel alanlar ve bilim dalları var, bizim mesleğimizde de artık ana bilim dalları var ve yaygınlaştı.
"İNSANLAR İŞLERİNİ
SEVEREK YAPMALILAR"
-Akademik kariyeriniz nasıl başladı?
-Yüksek lisans eğitimine adım atmamla birlikte akademik yaşantım başlamış oldu. Lisans dönemimdeyken kadın doğum servisinde doğum ve kadın hastalıkları dersinin stajına çıktık. Bir anne bebeğini emziremiyordu ve çok keyifsizdi. O zaman anne ile beraber bir saat kadar, bebek annesinden süt emsin diye mücadele verdik. Şu an anlatırken bile hissediyorum aynı heyecanı. Bebeğin annesinden süt emmesiyle birlikte annesinde oluşan olumlu tepkiyi gördükten sonra, alanımın kesinlikle bu olması gerektiğini düşündüm. Lisans eğitiminden sonra önümde farklı seçenekler de vardı ama hiçbir zaman yolumu değiştirmedim. Kadın doğum, mutlu olduğum bir servis benim için. Evet, bu işin jinekoloji ve onkoloji kısmı da var. Hoş olmayan, insanın mutsuz olduğu ve kötü durumların yaşandığı bir yer olabiliyor bazen. Ama doğumun gerçekleştiği, insanın yeni bir hayata merhaba dediği ve o sevinçlerin yaşandığı bir alan aynı zamanda. O keyif duygusunu yaşadım ve mutluluk dedim. Ben meslekte mutluluğu çok önemsiyorum. Kişi, işini severek yapmalı ve yaptığı işten mutlu olmalı. Mutluluk ve gülümseme kavramları çok önemli. Ben bu nedenle kadın doğumu seçtim ve bu seçimimden de hiçbir zaman pişman olmadım.
"KENDİ ALANIMLA İLGİLİ
BİRÇOK ÇALIŞMALARIM VAR"
-Uluslar arası alanlarda yayınlanan makaleleriniz ve çalışmalarınız ile ilgili bilgi verir misiniz?
-Benim uzmanlık alanım cinsellik ve cinsel sağlık. Çalışmalarım daha çok cinsel sağlık üzerine. Üreme çağındaki kadınların cinsel yaşam kalitesi, cinsel doyumları ve cinsel işlev bozukluğunu belirlemeye yönelik çalışmalarım var. Engelli bireylerin ve bakım vericilerin üreme sağlıklarını da önemsiyoruz. En çok göz ardı edilen konulardan biri de engellilerin cinsel gereksinimleri ve üreme sağlıkları. Bu konuyla ilgili hemşirelik öğrencilerinin bakış açısının ne olduğunu öğrenerek başladık en başta. Öyle bir hasta ile karşılaşıldığında bu hastanın bu tür ihtiyaçları gideriliyor mu diye düşündük. İstenmeyen gebelikler de önemli sorunlardan birisi. Bu konuda da istenmeyen bir gebelik olduktan sonra müdahale etmektense baştan önlemini almak daha iyi olur kanaatindeyiz. Onlarla ilgili bir çalışmamız var ve proje hazırlığı içerisindeyiz. AB kapsamında olan proje çalışmasının da içerisindeyim şu anda. O çalışmamız da engelli bireylere bakım veren ebeveynlerin sağlıklı yaşamlarını sürdürmeye yönelik bir çalışma. Aile içi şiddet ve özel alanlarda şiddeti belirlemeye yönelik pek çok çalışmamın yanında doğum ve doğum sonu dönem sorunlarını ortaya çıkarmak için yaptığım çalışmalarda bulunmaktadır.
Sağlığı korumada ve hastalıkları önlemede düzenli sağlık kontrolleri ve taramaları önemli bir yere sahiptir. Kadın sağlığının korunması için yapılan kontroller içerisinde yer alan jinekolojik muayene, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarda, genital kanserlerin erken dönemde teşhisinde ve yolunda gitmeyen durumlarda sıklıkla yapılmaktadır. Jinekolojik muayeneye gelen kadınlar çok stresli ve kaygılı oluyor, biz bunu çok gözlemledik. Literatür de bunun bilgisini bize veriyor zaten. Örneğin bir kadının sorunu var ve kaygılarından dolayı jinekolojik muayeneye gitmiyor. Muayene masası kadınlar üzerinde yoğun bir stres ve anksiyete neden olmakta ve bu da kadınların kontrollerini geciktiriyor ve hastalıkları erken tanılanmasını geciktiriyor. Neler yapabiliriz diye baktığımızda pek çok uygulama olduğunu gördük. Örneğin müzik dinletme, ortamı loş hale getirme ve ayna karşısında muayene gibi. Son zamanlarda alternatif tıp çok konuşuluyor. Lavanta kokusunun jinekolojik muayene sırasında yaşanan kaygı ve ağrı düzeyine etkisi var mıdır diye yola çıktığımız çalışmada muayeneye gelen kadınları, lavanta kokusu olan bir odada muayeneye aldık ve ciddi anlamda kaygı ve stres düzeylerinin düştüğünü gördük. Hastalar bizlere teşekkür ederek çıktılar inanın. Olayı görüp, soruna olduğu yerde çözüm bulmak çok önemli. Ayrıca şu anda bir çalışma var gebe kadınlarla ilgili. Öğrencilerimizle beraber stajda bizler de bulunuyoruz. Bu esnada kayıp yaşayan gebe kadınlarla çok karşılaşıyoruz. Bu konuda hiçbir şey yapılmadığını gözlemledik. Ne yapabiliriz diye düşünürken, kayıp yaşamış bir kadının fiziksel ve psikolojik gereksinimlerini karşılamaya yönelik bir çalışma başlattım. Bununla ilgili bir hazırlık içerisindeyiz şu anda. Amaç kadın doğuma yönelik sorunların tespiti ve bu sorunları nasıl giderileceği ile ilgili cevaplar bulmak. Tabi anne sütünü de unutmak istemiyorum. Bu konuyla ilgili de güzel bir projemiz olmuştu. Doğum yapan kadınları 6 ay boyunca, bilişim teknolojilerini kullanarak takip ettik. Mesajlar, e-mail ve telefon görüşmeleri yaparak emzirmenin devamlılığını sağlamaya çalıştık ve 6. ayın sonunda da bu oranın çok yüksek olduğunu ve çalışmamızın başarılı olduğunu gördük. Anne sütünü önemsiyoruz ve annelerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kısacası doğum ve kadın hastalıkları alanında pek çok çalışmalarım bulunmaktadır.
"SUŞEHRİ SAĞLIK YÜKSEKOKULUNUN
FİZİKİ ŞARTLARI ÇOK İYİ"
-İlçedeki sağlık yüksekokulunda olmanın öğrenciler ve hocalar açısından herhangi bir dezavantajı var mı?
-4 yıllık bir hemşirelik okulu olan sağlık yüksekokulu eğitimi Sivas´ta ve Suşehri´nde yürütülmektedir. Yüksekokul 2012 yılında kurulmuş. Bir yıl önce atandım müdür olarak, yeni yönetimle birlikte. Ben o okulun 4. müdürüyüm ve amacım en iyisini yapmak. Suşehri Sağlık Yüksek Okulu´nun fiziki şartları çok ama çok iyi. Yüksekokul binasında 6 adet dersliğimiz, bir adet 8 yataklı, tam donanımlı temel beceri laboratuarımız, bir adet temel tıp laboratuarımız ve son teknolojiye uygun simülasyon laboratuarımız var. Bu simülasyon laboratuarı da Türkiye´de her okulda olmayan bir laboratuar. Maketler üzerinde bire bir olarak öğrencilerle birlikte canlı vaka tartışmaları yapılıyor. Suşehri´nin fiziksel ortam olarak böyle bir avantajı var. Öğretim elemanlarına baktığımız zaman sayı olarak yeterli değil. Benim amacım bu sayıyı artırmak, kaliteli ve nitelikli eğitimin devamlılığını sağlamak. Şöyle bir dezavantajımız var, Suşehri Devlet Hastanesi 75 yataklı. 643 öğrenciye uygulamalı eğitim alanında sıkıntı yaşıyoruz. Bunun için de Zara devlet hastanesi, Cumhuriyet Üniversitesi hastanesini ve Kamu Hastaneleri Birliği´ne bağlı hastaneleri kullanarak, sorunu en aza indirgemeye çalışıyoruz. Öğrencilerin okula gelip giderken yaşadıkları taşımacılık sorunu vardı bunu çözdük. Güvenlik konusunda sorunlar vardı bunu çözdük. Öğrencilerin ders müfredatlarıyla ilgili sistemsel sıkıntıları vardı onu da çözüme kavuşturduk . Biz öğrencilerin yanındayız, onların talep ve istekleri doğrultusunda olabilecek her şeyi yapıyoruz. Ben öğrenci memnuniyetini çok önemsiyorum. Her gittiğimde de öğrencilerle bire bir iletişime geçerek istek ve taleplerini dinliyorum. Hatta her sınıfta bir araya gelerek istek ve taleplerini yazılı olarak iletmelerini istiyorum ve değerlendirme sonucunda da mümkün olanları gerçekleştiriyoruz. Üstelik sadece fiziki şartlarla ilgili isteklerini değil, bilimsel gelişimlerini de önemsiyoruz. Onları kongrelere gönderiyoruz, kendilerini geliştirmeleri adına bilimsel faaliyetlerin içinde bulunmalarını istiyoruz.
"BİRİNCİ BASAMAK
SAĞLIK HİZMETLERİ ÇOK ÖNEMLİ"
-Türkiye´deki sağlık sistemi hakkında neler söylemek istersiniz?
-Bu konuyu değerlendirirken birinci basamak sağlık hizmetlerinden başlamak gerekir diye düşünüyorum. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çok değişiklikler oldu. Mesela aile hekimliğine geçildi ve bununla birlikte hemşirelerin rol ve sorumlulukları da değişti. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak, bilişim teknolojileri daha çok kullanılmaya başlandı. Bence birinci basamak sağlık hizmetleri; sağlığı koruma, geliştirme ve risk tanımlaması nedeniyle çok önemli bir basamak. Ev ziyaretleriyle bunun devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sürekli değişim ve gelişim içerisindeyiz, o yüzden sistemler de bu değişim ve gelişimlere uyum sağlamalıdır. Uyum sağlarken de tabii ki aksaklıklar olabiliyor. Önemli olan da yöneticilerin bu aksaklıkları anında görüp çözüm bulması diye düşünüyorum ama birinci basama sağlık hizmetlerine, sağlığı koruma ve geliştirme adına çok iş düşüyor. Ben, ikinci basamak sağlık kuruluşlarında günlük olarak muayene edilen hasta sayıları üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum. Bırakın danışmanlık yapmayı tanı konamaz hale geldiğini düşünüyorum.
"HERHANGİ BİZ ZORLUKLA
KARŞILAŞMADIM"
-Kadın yönetici olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
-Kadın yönetici olarak herhangi zorlukla karşılaşmadım diyebilirim. Hep avantajlarını yaşadım. Kadınlar, problem çözme konusunda erkeklere göre daha yeteneklidir diye düşünüyorum. Problem çözme becerinin yanında, olayları daha çabuk kavrama ve daha çabuk müdahale etme becerisi olduğunu da düşünüyorum.
"SAĞLIKTA ŞİDDETİ KINIYORUM"
-Sağlık personeline şiddet konusu ile ilgili neler söylemek istersiniz, sizce sorunlar personel kaynaklı mı yoksa problemin nedeni hastalar mı?
- Sağlıkta şiddeti kınıyorum. Sağlık çalışanlarına şiddet gösteren kişiler ciddi cezalar almalı. Şimdi acil servisler çok önemli. En çok krizlerin yaşandığı yer acil servistir. Beklenmedik olayları yaşayan hastalar ya da hasta yakınları, şok ya da krizi aynı anda yaşayabiliyorlar. Önemli olan sağlık personelinin bu konuda bilinçli olması ve olaylara profesyonel yaklaşması. Acil servislerde en çok öfke patlaması yaşanıyor. Öfke patlamalarında hemşire ya da diğer sağlık personellerinin nasıl hareket etmesi gerektiğiyle ilgili hizmet içi eğitimlerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlık personelinin profesyonel yaklaşmayı, hasta yakınlarının da nerede nasıl davranılacağını bilmesi gerekiyor. Hasta hakları da kesinlikle çok önemli ama bu hakları olması gerektiği gibi okuyup, yorumlayıp, değerlendirmemiz lazım. Halkımızda bu konuda yanlış algılama var diye düşünüyorum. Şiddeti kesinlikle önemsiyoruz ve bu konuda da bakanlık tarafından ciddi adımlar atıldığını görüyoruz ama aslolan halkımızın bilinçlendirilmesi. Halkımız gerçekten bilinçli değil. Toplum olarak şiddeti maalesef çok benimsemiş durumdayız. Bu da eğitimle alakalı elbette. Eğitim müfredatlarını ve içeriklerini zenginleştirmemiz gerekiyor ilkokuldan itibaren. Bakın medya ve kadın sağlığı ile ilgili çalışmamızda halkımızın büyük bir çoğunluğunun televizyon seyrettiğini belirledik. Siz televizyonda cinayet programlarını yayınlarsanız, polis gibi cinayeti çözmeye çalışırsanız ve nasıl cinayet işlenir basamak basamak anlatırsanız, insanları şiddete yönlendirmiş olursunuz. İşte bu noktada basın ve yayın organlarının, halkı bilgilendirmeye yönelik daha fazla programlar oluşturması gerekiyor. Maalesef toplumumuz düşünen bir toplum değil, düşünmeden hareket ediyoruz ve bu durumu sonuçlarından birisi de sağlık alanında şiddet.
"MENSUBU OLMAKTAN ÇOK MEMNUNUM"
-Cumhuriyet Üniversitesi son günlerde sıkça gündeme ve bazı kesimler tarafından sürekli eleştirinin odağında. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz, Cumhuriyet Üniversitesi´nde olmaktan memnun musunuz?
-Bu konularla alakalı üniversite yönetimimiz tarafından gerekli açıklamalar yapılıyor. Ben Suşehri Sağlık Yüksekokulu müdürü olarak, Cumhuriyet Üniversitesi´nden, burada olmaktan ve hep beraber öğrencilerimiz ve Sivas Halkı için bir şeyler yapmaya çalışmaktan çok memnunum. Bizim vazgeçemeyeceğimiz değerlerimiz ve ilkelerimiz var. Bizler, bu değer ve ilkelere göre hareket ediyoruz. Üniversitemizde, fiziki ve eğitim açısından daha iyi olmak için yapılan çalışmalar var. Hep aynı kaldırımlarda ve kırık dökük yollarda yürümeye alışmıştı herkes ama bunların artık değişmesi gerekiyordu. Değişim için biraz da sabredilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki çalışmalar esnasında sadece burada değil her yerde ve her projede aksaklıklar olabiliyor ama önemli olan gelişmek, ilerlemek ve yerimizde saymamak. Şimdiki üniversite yönetimimiz, sürekli olarak değişme ve gelişme yolunda ilerliyor. Yönetimimiz çalışkan ve bilimsel gelişmeyi destekleyen bir yönetim. Ben de bu yönetimin içinde yer almaktan çok mutluyum. Hep birlikte yol alıyoruz ve ilerlemeye devam ediyoruz.
"BİRLİKTE DAHA GÜZEL GÜNLERE?"
-Son olarak Sivas ile ilgili neler söylemek istersiniz?
-Bir Sivaslı olarak Sivas´ı seviyorum. Sivaslı olmam nedeniyle Cumhuriyet Üniversitesi´ni seçtim. Şehrimizde de güzel şeyler oluyor, değişiyor ve şekilleniyor. Üniversite ve halk, bu yönetimle birlikte bütünleşti. Bizler Şehrimiz ve ülkemiz için hep birlikte çalışıyoruz. Daha güzel günlere de birlikte yol alacağımızı düşünüyorum. Bir Sivaslı olarak; dışarıdan gelen öğrencilerle konuştuğumuz zaman, Sivas ve Sivas halkı için övgüler duyunca bizler de çok mutlu oluyoruz.
Editor : Haberpanelim