AHMET TIRPAN
YUNANLILARA KARŞI
TÜRKÜN GÜCÜNÜ GÖSTERDİK
1953 yılı Acıyurt doğumluyum. 1974´te Acemi birliğimi Denizli´de, usta birliğimi de 28. Tümen 1. Tabur Karargâh destek bölüğünde yaptım. Ben eğitim alanında 18 aylık askerdim. Toplama alanında alarm çaldı. Hepimiz toplama alanına geçtik. Orada komutanımız Barış Harekâtı yapacağız dedi. Yunanlılar Kıbrıs´a tamamen hâkim olmak istiyorlardı, bizde onlara Türk askerinin gücünü ve kabiliyetini gösterdik. Tabi Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Vekili Necmettin Erbakan Hoca buna izin vermedi. Ayşe tatile çıksın denildi ve sahibi olduğumuz toprakları yine aldık.
KIBRIS İÇİN YOLCULUK BAŞLADI
Daha önce yunanları ege tarafından bekliyorduk ama karar bu yöndeydi. Herkes bölüklerine geçti ve sırt çantalarımızı hazırladık. Savaş teçhizatlarını hazırladık. Tekrar bir alarmla toplanma bölgesine geçtik. Saat iki sularıydı ve bize yine Kıbrıs´a çıkarma yapacağımızı söylediler. Bütün sivil arabaları o anda askeriyenin içine aldılar. Ben Sivas Plakalı bir araca binmiştim. Daha sonra bana gelip siz yarın araç komutanı olarak gideceksiniz dediler. Sonra ben otobüsten inip başka bir askeri araca bindim.
HALK TOROSLARIN ETEKLERİNDE
BİZİ KAHRAMAN GİBİ KARŞILADI
Gece Konya´ya gittik orada konakladık. Sabah saat 7´de Konya´da kahvaltımızı yapıp Mersin Silifke´ye doğru yola çıktık. Akşam saat 7 -8 sıraları Mersin Ovacık´a vardık. Bu esnada halk hep Toroslar´ın eteklerine dizilmiş bizi selamlıyordu. Bize ellerinden gelen yollukları verdiler. Gece orada kaldıktan sonra Mersin Taşucuna doğru yola çıktık ve orada araçları boşalttık.
20 HELİKOPTERLE DİREK BOĞAZA İNİŞ YAPTIK
Biz çıkarmayı helikopterle yaptık. Yaklaşık 20 helikopter ile biz direk boğaza indik. Gönyeli bölgesindeyiz ve oraya indiğimizde her yerden top sesleri geliyordu. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Araziye yabancıyız. Hava çok sıcaktı. İner inmez orada toplama bölgesi vardı, görevli subay herkese birliğini sorup yardımcı oluyordu o şekilde kısa sürede toplanma merkezine hareket ettik.
İLK MAGOSA BÖLGESİNDE ATEŞ AÇILDI
Belki 18 aylık askerdim, eğitimliydim ama hiç öyle bir ortamda bulunmamıştım. Tabii ki sivilde yaşanılan ve tatbikat çok farklı oluyor. Sabah saat 7´de Taarruz yerimiz belli oldu. Magosa istikametine doğru yola çıktık. Orada Karatepe bölgesinde kireç fabrikası varmış oraya gittik. O bölgeden bize ateş açtılar biz de karşılık verdik. Orada biraz paniğe kapıldık ama yine de onların bize karşı bir şansları yoktu. Genelde çete savaşı yapıyordu.
MEVZİLERDE MAKİNELİ TÜFEKLER VARDI
Orayı temizledikten sonra mevzileri kontrol etmeye gittik Süleyman Demirel zamanında çıkarma yapılmadığı dönemden bir sürü mevzileri kalmış kendilerini kurtarmak için makineli tüfeklerini bile bırakmışlar. O gece onların savunmasında yattık. Sabah başka bir köye tarama yapmaya gittik. Ben Tim Komutanı olarak başlarında gittim. Ama biz oraya gidene kadar bütün Rumlar evlerinin kapılarını kilitleyip köyden kaçmışlar sadece birkaç yaşlıdan başka köyde kimse kalmamıştı.
PUSUYA DÜŞTÜK ARKADAŞIM YARALANDI
Köyün çıkışına doğru birkaç ağacın içine mevzilenmişler. Oradan bize ateş açtılar arkadaşım ayağından vuruldu. Biz o köyde büyük tehlike atlattık. Oradan sonra arkadan destek geldi ve hepsi kaçtı. Daha sonra biz ilerlemeye devam ettik. Oradaki köylerden esir topladık.
MÜCAHİTLER GÖZÜNÜ
KIRPMADAN ÇATIŞIYORDU
Bize kılavuz olarak mücahitler veriyorlardı. Bizim yanımızda bir mücahit vardı ve gözünü budaktan sakınmıyordu. Elinde bir torba vardı ve sürekli subaylardan mermi topluyorlardı ve bulduğu esirleri bile öldürmek istiyorlardı. Bazı mücahitler yağma yapıyordu. Buna ben sordum niye diğerleri yağma yaparken sen böyle yapıyorsun dedim. O da bana annesini babasının Rumların öldürdüğünü kendisi de saklandığı için Rumların bulamadığını anlattı. Daha sonra Sancaktar´a teslim olmuş ve o zamandan beri Mücahitlik yapıyormuş. Ben Allaha hep dua ediyordum Rabbim bana da bunlardan gebertmeyi nasip et dedim. Şimdi nasıl burayı bırakıp gideyim derdi.
TÜRK EVLERİ ÇOK KÖTÜ DURUMDAYDI
Tabi ki çok anım oldu. Mesela köylerin bazılarının yarısı Türk yarısı Rum´du. Oradaki Türk evlerine gidiyorduk doğru düzgün tek bir eşya bile yoktu. Ama ne zaman bir Rum evine gitsek evin saraydan farksız olduğunu görürdük. Türklere siz aynı topraklarda yaşıyorsunuz neden onlarla bu kadar farklısınız diye sorardık. Onlarda bize ´ biz burada işsiziz ne zaman bir eşya alsak ya bizden çalıyorlar ya da bizi şikâyet ediyorlar dediler. İşte böyle zulüm içinde yaşıyorlardı.
RUMLAR TÜRKLERE İŞKENCE EDİYORDU
Bize anlattıklarına göre hep ikinci sınıf insan muamelesi görüyorlarmış. Ya hiç iş yapamıyorlar ya da en zor ve tehlikeli işlerde çalışıyorlardı. Mahkemeye gitseler İşleri hiçbir zaman olmuyordu.
TÜRKLER ASİMİLE OLMUŞ, RUMLAŞMIŞ
Magosa bir ada çok güzel bir yer. Ama halkına bakarsak oradaki Türkler bile asimile olmuş, Rumlaşmış. Hatta son zamanlarda biz Magosa kalesini teslim almaya gittiğimde oradaki halk yanımıza gelip bize sarıldılar çok sevindiler. Ama tehlike geçtikten sonra yüzümüze bile bakmadılar. Bir keresinde Türk halkından birisi kaçan Rumların karpuz tarlalarındaki karpuzları askerlere parayla satmak istemişti daha sonra orada arbede oldu. Ama yine de aralarında iyiler de vardı.
OSMAN FAZIL POLAT PAŞA KIBRIS FATİHİDİR
Osman Fazıl Polat paşa 28. Tümenin komutanıydı zaten ve harekâtta çok büyük rolü vardı. Orada paşayı herkes severdi. Biz daha sonra 50. Yıl için tekrar tümene geldik 20 gün orada kapalı spor salonunda kaldık. Saat 9.30 da uyku tulumunda yatarken. Elinde siyah bastonuyla koğuşumuza geldi. O zaman nöbetçi dikkat çekmiş. Mecburen kalkmak zorundasın Paşa çok disiplinli bir insandı. Kendisi de Sivaslı mezar taşında da Kıbrıs Fatihi yazar.
KOMUTANLARIMIZIN EMRİNİ
HARFİYYEN YERİNE GİTİRİYORDUK
1. Harekâttan bir hafta sonra 2. Harekât başladı, ben o zaman Lefkoşa yakınlarındaydım. Ama yabancı isimlere pek hâkim değilim. Biz komutanımızdan şuraya gideceksin diye emir alıyorduk ve gidiyorduk. O psikolojiyle gittiğimiz yerin ismini dahi soramıyorduk. O zaman teskereyi de oradan aldım ama gittiğim yerlerin ismini çok fazla bilemiyorum.
KONVOYA SALDIRDILAR,
ARKADAŞIMIZ ŞEHİT DÜŞTÜ
İlk harekâtta araçlar yeni gelmişti konvoy halinde gidiyorduk. Orada bize havan mermisi atıldı. Hemen arabalardan inip mevzilendik. Mermilerden birisi bölük komutanının aracının üzerine düştü. Komutanımız son anda kurtulmuş ama şoförün kol ve bacakları kopup şehit olmuştu. Yine aynı araçta Malatyalı bir arkadaş vardı şarapnel parçaları vücudunu delip geçmişti o da o şekilde şehit oldu.
ŞEHİT SANDIĞIM ARKADAŞIM
BANA MEKTUP YAZDI
Tokatlı çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı, Vurulduğu zaman onu tanıyamadım her yeri kan içindeydi. Ama revire gönderdiğimizde canlıydı. Daha sonra irtibatımız kesildi. Uzun zaman sonra şehit haberi geldi. Ağır yaralı hastaları Adana´ya sevk ediyorlardı. Adana´da 15 gün kadar kalmış daha sonra Ankara´ya sevk etmişler ama maalesef şehit oldu. Bu olay beni çok üzmüştü. Aradan zaman geçti ağabeyimden bir mektup aldım. Senin öldü dediğin arkadaşından mektup geldi dedi. Ben ilk başta inanamadım nasıl olur aradan iki ay geçti diye düşündüm. O zaman telefon falan da yok. Sonra ağabeyim bana o mektubu gönderdi. Mektubu açar açmaz arkadaşımın yazısını tanıdım. Bana çok sitem etmiş. Hiç olmazsa babama baş sağlığı verseydin yazmış. Hemen gittim müdürden izin aldım. Gelip arkadaşımı buldum. Ankara´da onu bulduk ama yüzünü tanıyamadım sadece sesinden tanıdım.
Editor : Haberpanelim