Bolu merkeze bağlı Yuva köyünde geçtiğimiz yıl Kurban Bayramı’nda başlayan zehirlenme vakalarının ardından Eyüp Ertem yaşamını yitirmiş, 148 kişi de hastaneye kaldırılmıştı. Kanlı ishal ve mide bulantısı şikayetiyle hastaneye sevk edilen vatandaşlardan bazıları böbrek yetmezliği sebebiyle günlerce yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi vermişti.
Olaya ilişkin hazırlanan iddianame, Bolu 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, otopsi ve hastane raporlarına göre Eyüp Ertem'in ölümünün, "E. Coli" enfeksiyonuna bağlı "invaziv enterokolit, sepsis, septik şok, tipik hemolitik üremik sendrom ile gelişen komplikasyonlar sonucu" meydana geldiğinin belirlendiği ifade edildi.
İddianamede, Çaydurt su deposunun yılda en az iki kez usulüne uygun şekilde temizlenmesi, dezenfekte edilmesi ve standartlar çerçevesinde klorlama yapılması halinde salgına sebep olan bakterilerin öldürülmesinin mümkün olacağı da vurgulandı.
Çaydurt su deposunun 2003 yılında yapıldığı ancak gömülü durumda inşa edildiği için temizlenebilir özellikte olmadığının belirtildiği iddianamede, bunun yerine salgından sonra yeni yapılan depo gibi, toprağın üzerinde, erişimi ve temizliği kolay olan depo inşa edilmesi, deponun, sondaj kuyusunun, maslakların ve çevresinin yılda en az iki kere usulüne uygun şekilde titizlikle temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi, kilitli tutulması, içerisine yabani hayvanların girişinin ya da kötü niyetli kişilerin ulaşımının engelleneceği şekilde önlem alınması ve klor cihazının kesintisiz çalışmasının sağlanması halinde salgının gerçekleşmesinin beklenmediği kaydedildi.
İddianamede, Yuva köyü muhtarı tarafından zehirlenme vakalarının öğrenildiği 16 Temmuz 2022 tarihine kadar su depoları ve kaptajların temizliğine dair İl Özel İdaresi'ne hiçbir tutanak gönderilmediği, köyün içme suyunu temin eden bu yapılarda temizlik yapıldığına dair belgelerin İl Özel İdaresi'ne gönderilmediği halde, muhtar ve ihtiyar heyeti hakkında tespite dayalı bir denetim yapmadığı, Valilik'e yasal işlem yapmak üzere tutanak göndermediği, dolayısıyla "köy içme suyu tesislerinde kaptaj, maslak, depo gibi yapıların yılda iki kez olmak üzere temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi çalışmalarını denetleme görevi"ni ihmal ettiği gerekçesiyle, İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A.'nın kusurlu bulunduğu vurgulandı.
Muhtar M.E.'nin yapması gereken "köy içme sularının bakımı, onarımı, korunması ile sanat yapılarının yılda en az 2 kez temizlenip dezenfekte edilmesi" görevinin yerine getirmediğinin ifade edildiği iddianamede, M.E.'nin deponun tadilat ve onarımı için İl Özel İdaresi'ne 2021 yılında yılda 2 kez başvuruda bulunmasının olumlu bir davranış olduğu ancak deponun ve sondaj kuyusunun temizlenmemesi için geçerli mazeret sayılmadığı kaydedildi. Aynı zamanda iddianamede, muhtar M.E.'nin "klorlama cihazlarının çalışır tutulmaması" görevini de ihmal ettiği belirtildi.
İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Ü.B.'nin de kusurluğu bulunduğunun vurgulandığı iddianamede, "içme ve kullanma suyunun kalitesinin izlenmesinden ve denetiminden sorumlu Sağlık Bakanlığı Birim Amiri" olarak görev yaptığı, görevleri arasında "oluşabilecek salgınlara karşı gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak" bulunduğu halde Yuvaköyünde uzun süredir uygunsuz çıkan su analiz sonuçlarını İl Özel İdaresi'ne bildirmekle yetindiği, bu sonuçların halk sağlığı yönünden tehlike arz ettiği, her an hastalıklara neden olma, salgına dönüşme riski bulunduğu halde başka önlemler almadığı, 21 Haziran 2022 tarihinde alınan ve iki aşamalı analiz sonuçları 8 Temmuz 2022'de sonuçlanan su örneğinin uygunsuz olduğunu gördüğü halde herhangi bir girişimde bulunmadığı ifade edildi.
"İZCİ" isimli bulaşıcı hastalık erken uyarı sisteminin takibinden sorumlu İl Sağlık Müdürlüğünde görevli hemşireler B.K. ve F.İ'nin, sisteme girip gerekli kontrol ve izlemi yapmadıkları, C4 salgın uyarısını zamanında takip ve fark etmedikleri, bu nedenle gerekli yerlere bildirimde bulunulmasını geciktirerek salgından geç haberdar olunmasına ve geç müdahalede bulunulmasına ve geç kalınan sürede etkilenen kişilerin artmasına neden oldukları için kusurlu bulunduklarının açıklandığı iddianamede, Ertem'in köyde bulunduğu tarihin, hemşirelerin görevlerini ihmal ettikleri tarihlerin öncesine tekabül ettiği için ölüm olayı ile ihmal arasında illiyet bağı bulunmadığına değinildi.
İddianamede, sanıklar M.A.A, Ü.B. ve M.E. hakkında "taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar, B.K. ve F.İ. hakkında ise "görevi kötüye kullanma" suçundan 3'er aydan 1'er yıla kadar hapis cezası istendi.
"Tek istedikleri çektikleri acıların gerçek sorumlularının tespit edilmesi"
Açıklamalarda bulunan müştekilerin avukatı Tunahan Sarılan, "Biz bu kişi ve kurumların kusurlu olduklarını daha önce de belirtmiştik. Ancak salgın olayının meydana geliş şekli noktasındaki kanaate katılmıyoruz. Bizim için burada önemli olan salgının meydana geliş şeklinin net bir şekilde ortaya çıkarılmasıydı. Müvekkillerimin hala daha şikayetleri aynı şekilde devam ediyor. Çoğunun tedavisi Ankara ve civarında görüldüğü için hala daha bu hastanelere gitmeye devam ediyorlar. Tek istedikleri ise çektikleri acıların gerçek sorumlularının tespit edilmesi olduğu için biz de bu hususta elimizden geleni yapıyoruz. En başından beri olduğu gibi yine sürecin takipçisi olduğumuzu belirtmek isteriz" dedi. /İHA/
Sivasİrade SivasGündem SivasHaber SivasİradeGazetesi
Editor : Elif Elmalı