Gündem

Kime, Niçin, Nasıl, Dua Etmeliyiz?

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Kime, Niçin, Nasıl, Dua etmemiz gerektiği konusunda bir yazı kaleme aldı.

Kime, Niçin, Nasıl, Dua Etmeliyiz?
06-04-2024 15:08
SİVAS

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ)  İlahiyat Fakültesi Akademisyenlerinden Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Mirat Haber sitesi için  Kime, Niçin, Nasıl, Dua adlı yazı kaleme aldı.

Bizde o yazıyı sizler için paylaşmak istedik...

Prof. Yılamz'ın yazısı:

Dua kelime olarak çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek gibi anlamlara gelir. Yüce, güçlü ve kudretli olduğuna inanılan bir varlığa dua etmek, O’ndan yardım dilemek, insan doğasında var olan köklü bir duygudur. Bu duygu, insanın sorunlarla başa çıkıp hayata bağlanmasında önemli bir güçtür. Bu nedenle bütün dinlerde dua ibadetine rastlamak mümkündür.

İnsan yeryüzünün en akıllı ve en bilinçli varlığı olmasına rağmen, yaşam sürecinde üstesinden gelemeyeceği pek çok sıkıntı, üzüntü, olay ve durumla karşılaşır. Acizliğinin ve çaresizliğinin etkisiyle bir çıkış yolu arayışına giren insan, inanıp bağlandığı Yüce Varlığın yardımına sürekli ihtiyaç duyar. Bu durumda dua insan için bir çıkış yolu ya da terapi kaynağı olur. Normal zamanlarda herhangi bir inançtan uzak yaşayanların bile darda kaldığında adeta bir refleks olarak dua etmesi, duanın insana has doğal bir özellik olduğunu göstermektedir. İnsanın bu özelliği Kur’an-ı Kerim’de şu ifadelerle dile getirilmektedir:

“İnsana bir zarar dokunduğunda Bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, ‘Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir’ der. Hayır, o bir imtihandır, fakat onların çoğu bunu bilmez.” (Zümer 49/49) “Onları denizde bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, bir kısmı orta yolu tutar. Nankör ve kaypak olanlar ise Bizim ayetlerimizi inkâr ederler.” (Lokman 31/32)

İslam inancında dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun acizliğini bilmesi, sevgi ve saygı duygusuyla Allah’tan yardım istemesi demektir. Farz ibadetlerden sayılan dua, kulu Allah’a yakınlaştırmakta, kulluk bilincini pekiştirmekte, insanın acizliği karşısında Allah’ın gücünü ve merhametini yansıtmaktadır. Allah (c.c.); “Bana dua edin ki, duanıza cevap vereyim.” (Mümin 40/60). Buyurarak insanları dua etmeye teşvik etmektedir.

Ayette dua etmek için belli bir zaman ya da özel bir durum belirtilmediği halde, insanların çoğuna göre dua, bir istek ya da sıkıntıyla karşılaşıldığında, yani çaresiz kalındığında başvurulacak bir çıkış yolu olarak bilinmektedir. Oysa sadece sıkıntı ya da muhtaçlık durumunda değil, her zaman her yerde dua etmeli, Rabbimizle sürekli iletişim halinde olmalıyız. Yani dua edip Allah’a yakarışta bulunmak için belli bir durum, zaman ya da mekân şartı yoktur. Herhangi bir aracıya ya da özel bir merasime ihtiyaç duymaksızın, dualarımızı bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bildiğimiz Rabbimize doğrudan iletmeliyiz.

Dua, kulun Allah’a bağlılığını, güvenini ve kulluğundaki samimiyetini ifade eden ve sürekli yapılması gereken önemli bir ibadettir. Mümin bir kul içtenlikle dua ettiğinde gönlünde bir ferahlık ve rahatlık hisseder, dileğinin yerine getirileceği hususundaki ümidi, azim ve kararlılığı daha da artar. O nedenle dua etmek, Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde sürekli övülen ibadetlerden biri olarak yer almaktadır. Bazı ayet ve hadislerde dua ile ilgili şöyle buyurulmaktadır:

“Kullarım Beni Senden sorarsa, bilsinler ki Ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için Benim davetime uysunlar, Bana iman etsinler.” (Bakara 2/186)

“Rabbinize tevazu ve içten gelen bir duygu ile gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez. Allah’tan korkarak ve (rahmetini) umarak O’na dua edin.” (A’râf 7/55-56)

“(Ey Peygamber!) De ki; duanız ve ibadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 25/77)

“Ey Allah’ın kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.” (Tirmizi, Deavât 102)

“Allah’ın fazlından isteyin, çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet, dua edip bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.” (Tirmizi, Deavât 116)

Görüldüğü gibi, ayet ve hadislerde duanın büyük bir lütuf olduğu ifade edilmektedir. Dua etmeyen insan, Allah ve Peygamber’in “dua edin” emrine uymamış, büyüklenmiş, kendisini müstağni görmüş demektir. Oysa bir mümine yakışan, Rabbiyle iletişimini dua ve diğer ibadetlerle sürekli hale getirmektir.

Dua eden kişi öncelikle kâmil bir imana sahip olmalı, kendisinin aciz Allah’ın ise her şeye gücü yeten Yüce bir varlık olduğu bilincine varmalıdır. İbadetlerini düzgün yapmalı, gerçekleşmesini istediği talebiyle ilgili yoğun bir gayret göstermeli, olumsuzluklara karşı tedbir alıp günahlardan da sakınmalıdır.

Her hal ve durumda dua edilebileceği gibi, dua sırasında mümkünse kıbleye yönelmek, diz çöküp elleri yukarı kaldırmak İslâm kültüründe gelenek halini almıştır. Bu şekildeki dua tarzı, Allah’ın huzurunda kulun güçsüzlüğünü hissederek kibir, gösteriş ve gaflet gibi olumsuz niteliklerden uzak durması anlamına gelmektedir. Duada ses yükseltilmeden saygılı bir şekilde Allah’a yalvarılmalıdır. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:

“Rabbini, içten yalvararak ve ürpererek yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an. Sakın umursamaz kimselerden olma.” (A’râf 7/205)

Duada önce Allah’a şükredip sonra da taleplerimizi içimizden geldiği gibi samimiyetle ifade etmemiz gerekir. Dualarımızda her zaman dünya ve ahiret için iyilik istemeliyiz. Sadece kendimiz için değil annemiz, babamız, çocuklarımız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, komşularımız, arkadaşlarımız, bütün Müslümanlar ve tüm insanlar için de dua etmeliyiz. Ancak Allah’ın razı olmayacağı isteklerde bulunmak için dua etmek meşru (caiz) değildir.

Dua ederken Allah’ın güzel isimlerini anabiliriz. İsrâ suresinin 110. ayetinde bu durum şöyle ifade edilmiştir: “De ki: Dua ederken ister ‘Allah’ ister ‘Rahman’ deyin. Hangisini derseniz deyin en güzel isimler O’nundur…” Bizler de “Allah’ım!”, “Ya Rabbi!”, “Ey Yüce Rabbim!” gibi ifadelerle söze başlayarak yalnızca Allah’a dua ettiğimizi vurgulamalıyız. Çünkü Allah’tan başkasına yapılan duaların herhangi bir karşılığı yoktur.

Dua ederken şu hususlara dikkat etmek oldukça önemlidir:

  1. Duayı Allah’a ibadet bilinciyle okumak,
  2. Düzgün bir imana ve itikada sahip olmak,
  3. Dua ederken ölü ya da diri hiçbir şahsı aracı kılmaksızın doğrudan Allah’a yönelmek,
  4. Hiç kimseden ücret ya da menfaat karşılığında dua etmesini istememek,
  5. Bazı şahısların belli durum ya da istekler için uydurduğu abartılı sayılarla formüle edilmiş ilaç reçetesini andıran dua şekillerinden uzak durmak,
  6. Dua cümlelerini telaffuz ederken dil, akıl ve gönül birlikteliğini gözetmek,
  7. Zaman sınırlaması gözetmeksizin duada sürekliliğe önem vermek,
  8. Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yapıp haramlardan, özellikle de kul hakkına girmekten sakınmak,
  9. Duanın kabul edileceğine gönülden inanmak,
  10. Belâ ve musibetler gelmeden önce dua etmek,
  11. Duanın gerçekleşmesinde etkili olan sebepleri hazırlamak yani duanın gerçekleşmesi için gerekli fiili şartları yerine getirmek,
  12. Duanın sonucunu değerlendirme konusunda sabırlı olup aceleci olmamak.

Kur’an-ı Kerimde ve Hz. Peygamberin hadislerinde pek çok dua örneği bulunmaktadır. Makalemizi, Kur’an’da ve hadislerde yer alan şu dua örnekleriyle bitirmede yarar vardır:

“Biz ancak Sana ibadet eder ve yalnız Senden yardım bekleriz. Bizi doğru yola ilet. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.” (Fatiha 1/5-7)

“Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.” (Bakara 2/201)

“Ey Rabbimiz, bize sabır, cesaret ve sebat ver. Kâfirlere karşı bize yardım et.” (Bakara 2/250)

“Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği sorumlulukları yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim Mevla’mızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.” (Bakara 2/286)

“Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma (bizi doğruluktan saptırma). Bize katından rahmet bağışla! Çünkü Senin lütfun çok boldur.” (Âl-i İmran 3/8)

Ey Rabbimiz, iman ettik; günahlarımızı bağışla, bizi Cehennem azabından koru.” (Âl-i İmran 3/16)

“Ey Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığı bağışla. Ayaklarımızı yolunda sabit kıl, kâfirlere karşı bizi muzaffer eyle!” (Âl-i İmran 3/147)

“Ey Rabbimiz, ‘Rabbinize inanın’ diyen davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al. Ey Rabbimiz bize peygamberlerin aracılığıyla vadettiklerini ikram et ve kıyamette bizi rezil-rüsva etme. Şüphesiz Sen vadinden dönmezsin.” (Âl-i İmran 3/194)

“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımızsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf 7/23)

“Ey Rabbimiz, bize çok sabır ver. Müslüman olarak canımızı al.” (A’raf 7/126)

“Ey Rabbimiz! Bizi zalimler nezdinde fitne unsuru kılma ve rahmetinle bizi şu kâfirler güruhundan kurtar.” (Yunus 10/85-86)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri, namazı devamlı kılanlardan eyle, duamı kabul et, hesap gününde beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim 14/40-41)

“Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada da ahirette de benim sahibim Sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve salih kimseler arasına kat!” (Yusuf 12/101)

“Ey Rabbim! Yüreğime genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü çöz ki sözlerimi kolay anlasınlar.” (Tâhâ 20/25-28)

Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Çünkü onun azabı dehşetli ve süreklidir.” (Furkan 25/65)

“Ey Rabbimiz! Bize gözümüzün aydınlığı olacak eşler ve zürriyetler bahşeyle ve bizi takva sahiplerine önder kıl.” (Furkan 25/74)

“Ey Rabbimiz! Bizi kâfirler için deneme konusu kılma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Her zaman aziz olan ve hikmet sahibi olan Sensin.” (Mümtehine 60/5)

“Ey Allah’ım! Seni sevmeyi, sevdiklerini sevmeyi ve seveceğin işler yapmayı nasip et…” (Tirmizi, Deavât 73)

“Allah’ım! Beni doğru yola iletmeni, ahlâkımı güzelleştirmeni ve gönül zenginliği vermeni ve Sana karşı gelmekten sakındırmanı istiyorum.” (Müslim, Zikir 72)

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, aç gözlülükten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 73)

“Beni, iyilik ettiği zaman sevinen, kötülük ettiği zaman pişman olanlardan eyle.” (İbn Mace, Edep 57)

“Allah’ım! Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten, ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cehalete düşmekten veya cahil bırakılmaktan sana sığınırım.” (Tirmizi, 3, 152)

“Allah’ım! Yaptığım ve yapacağım, gizli ve aşikâr işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Senden başka ilah yoktur.” (Müslim, 1, 534)

“Allah’ım! Acizlikten, cimrilikten, tembellikten, korkaklıktan, çok yaşlanarak elden ayaktan düşmekten, dünya fitnesinden ve kabir azabından Sana sığınırım.” (Buharî, Deavât 38)

Son söz:

Allah’ım! Bizleri yolundan ayırma. Kur’an-ı okuyup anlamayı ve rızana uygun bir şekilde yaşamayı, Peygamberimizi doğru tanıyıp sünnetine uymayı bizlere nasip eyle. Allah’ım! Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Afganistan’da, Afrika’da ve dünyanın daha başka yörelerinde zulme uğrayan kardeşlerimize yardım eyle. Zalimlerin zulmüne fırsat verme Allah’ım!   Bizleri haktan, ilimden, irfandan, adaletten, kardeşlikten, sevgiden, şefkatten ve insaftan ayırma Ya Rabbi!

Âmin.

/kaynak: Mirat Haber/ 


Editor : Hayrullah Ağkaş
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER