Gündem

43 Film Festivalinden Ödülle dönen BALKANCISCO Belgeselinin Yönetmeni Tuğrul Sarıkaya ile konuştuk

Yönetmenliğini Tuğrul Sarıkaya’nın yaptığı, çekimleri Amerika San Francisco’da gerçekleştirilen müzik belgeseli BALKANCISCO bugüne kadar 43 film festivalinden ödülle döndü.

21-06-2024 11:58
SİVAS

Hayrullah AĞKAŞ

Yönetmenliğini Tuğrul Sarıkaya’nın yaptığı, çekimleri Amerika San Francisco’da gerçekleştirilen müzik belgeseli BALKANCISCO bugüne kadar 43 film festivalinden ödülle döndü.

Amerika San Francisco’da Balkan Müziğine yönelik artan ilgiyi konu edinen BALKANCISCO belgeseli birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki iki coğrafyayı bir araya getiren sebepleri inceliyor. Film, farklı kültürel kökenden gelen müzisyenlerin kişisel hikayeleri aracılığıyla, bu müziğin sınırları nasıl aştığını ve farklı kökenlerden insanları nasıl birleştirdiğini vurguluyor.

“AMERİKA’DA HARİKA BİR İŞ ÇIKARDI”

Türkiye’de birçok uluslararası festival düzenlemiş Yapımcı ve Menajer Serhat Köyüstü, Tuğrul Sarıkaya’nın başarısından duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Tuğrul, Amerika’da harika bir iş çıkardı. Amerika’dan Balkanlara ve Türkiye’ye uzanan müthiş bir festival planlıyoruz merkezi Türkiye olan. Böyle işlerin daha çok desteklenmesi ve birçok kültürün aslında dünyaya açılan kapısı olan ülkemizde de bu kalitede güzel imzalar atılması lazım ve desteklenmeli. Böyle güzel çalışmalara denk geldikçe her geçen gün daha çok hevesleniyorum. Bize böyle bir gurur yaşattığı içinde ayrıca Tuğrul Sarıkaya’ya teşekkür etmek lazım” dedi.

 

GİRİŞİMCİLİKTEN YÖNETMENLİĞE

Belgeseliniz uluslararası alanda adından çokça söz ettiriyor. Ancak belgeseliniz Balkancisco’ya geçmeden önce sizi tanımak isteriz. Önce kendinizden bahsetmek ister misiniz?

  • Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi mezunuyum. Lisansımı tamamladıktan sonra Amerika San Francisco’ya gittim ve orada Web Development eğitimi aldım. Bir süre üç ortak kurmuş olduğumuz şirketimizde e-ticaret işleriyle uğraştım. Türkiye’den ürün getirip Amerika’da sattım. 4 yıl devam ettiğim bu işi bir başka şirkete sattım ve belirli miktar bir gelir elde ettim. Bu geliri uzun zamandır ilgimi çeken prodüksiyon işlerine yatırdım ve Amerika’da bir prodüksiyon şirketi kurdum. Bu şirketle San Francisco körfez bölgesinde pek çok firmaya görsel pazarlama hizmeti sunduk. Bunlardan bazılar gerçekten büyük firmalardı. Kayda değer başarılar ettiğime kanaat getirdikten sonra küçüklüğümden beridir hayalini kurduğum bir belgesel çekme fikrini hayata geçirmeye karar verdim ve Balkancisco projesi şekillendi.  Bu şekilde uzun metrajlı film yönetmenliği maceram başlamış oldu.

 

Peki nedir Balkancisco? Balkancisco’nun yapılış hikayesi nedir?

  •  San Francisco’ya yeni gitmiştim ve San Francisco sokaklarını keşfediyordum. Bir Pazar akşamı Mission bölgesinde gezerken uzaklardan kulağıma tanıdık seslerin geldiğini farkettim. Davul ve klarnet sesleri geliyordu. Yaklaştıkça küçük sayılabilecek bir barda “İlle de roman olsun.” şarkısının çalınıp eğlenildiğini gördüm. San Francisco’nun göbeğinde böyle bir manzarayla karşılaşmak beni hayrete düşürdü. Daha sonra bu etkinliğin “Balkan Sundays” adlı bir etkinlik olduğunu ve her Pazar yapıldığını öğrendim. Amerika’da yaşadığım sürede ne zaman kendimi biraz ülkemde uzakta ve motivasyonsuz hissetsem bu Balkan etkinliğine gider ve eğlenirdim, yeni insanlarla tanışırdım. Başka etkinliklerinden varlığından haberdar oldum, çok büyük bir Balkan müzik camiasının var olduğunu gördüm.  Beni en çok şaşırtan şey ise Balkan müziğini çalan ve söyleyenlerin ağırlıklı olarak Amerikalılar olmasıydı. Amerikalıların bu müziğe olan ilgisinin sebeplerini hep merak ederdim. Birgün yine bu etkinliklerden birinde Duygu ile tanıştım. Duygu müziğe ilgisi olan, çok zeki, kabiliyetli ve enerjisi çok güzel birisidir. Duygu’ya beraber bir belgesel yapabileceğimizden, elimizde her türlü prodüksiyon imkanının bulunduğundan bahsettim. Duygu başrol için biçilmiş kaftandı. Ayrıca müziğe olan ilgisi sayesinde Balkan müzik sahnesini de çok iyi tanıyordu. Böylece Duygu Gün başrolde yaratıcı yapımda, Özgen Göksoy görüntü ve ses yönetmenliğinde, ben ise yönetmelikte Balkancisco projemiz başlamış oldu.

 

BALKAN MÜZİĞİNİN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ

Gerçekten kulağa ilginç geliyor. Peki, Balkancisco’da neyi konu alıyorsunuz. Belgeselinizde nasıl bir izlek takip ettiniz?

  • Öncelikle Balkancisco ismi iki ismin karışımından türemiş bir isim. Balkanları ve San Francisco’yu bir arada telaffuz etme şeklimiz. İsminden de anlaşılacağı gibi biz bu belgeselde San Francisco’da Balkan müziğine olan muhteşem ilgiyi ve bunun sebeplerini araştırıyoruz. Film, farklı kültürel kökenden gelen müzisyenlerin kişisel hikayeleri aracılığıyla, bu müziğin sınırları nasıl aştığını ve farklı kökenlerden insanları nasıl birleştirdiğini vurguluyor. BALKANCISCO’da, müzisyenlerin Balkan müziğini öğrenme ve çalma deneyimlerini paylaşırken yaşadıkları duygusal yolculuğa da odaklanıyoruz. Seyirci, hikayeleri aracılığıyla müziğin kültürel ayrımları nasıl kapatabileceği ve insanları nasıl bir araya getirebileceği konusunda daha derin bir anlayış kazanıyor. Müzisyenlerin hikayelerini Balkan şarkılarıyla ustalıkla örüyoruz, böylelikle izleyici nitelikli müzik ve dans performanslarıyla eğlenceli bir 66dk geçirmiş oluyor.

 

ÖDÜLLERE DOYMAYAN BİR BELGESEL: BALKANCİSCO

Biraz da Balkancisco’nun başarılarından bahsedelim isterseniz. Çok fazla sayıda uluslararası festivalden ödülle döndünüz. Balkancisco’nun başarılarından ve başarılarının arkasında yatan sebeplerden bahsetmek ister misiniz?

  •  Balkancisco ile çok sayıda film festivaline başvurduk. Bu festivallere başvurmak maliyetli bir iş tabii ki. Bu maliyetleri karşılamada ilk aldığımız ödül çok etkili oldu. San Francisco Sanat Komisyonu, Balkancisco’nun San Francisco için bir kazanım olduğuna kanaat getirdi ve bizi bir fonla ödüllendirdi. Daha sonra başvurduğumuz uluslararası festivallerden ise şu an itibariyle 43 tane uluslararsı film festivalinden ödülle döndük. Bu ödüllerden bazıları “En iyi belgesel ödülü” “En iyi prodüksiyon ödülü” gibi ödüllerken bazıları finalistlik veya onur ödülü. Birçok festival tarafından ise özel seçkiye alındık. Belgeselimiz World of Film International Festival tarafından İskoçya, Glaskow’da, Halic Goldenhorn Film Festival tarafından İstanbul’da, Dok'n'Ritam Müzik Belgesel Film Festivali tarafından Sırbistan’da, 11. Uluslararası Yerapetra Belgesel Festivali tarafından Yunanistan’da, Sound On Screen Film Festivali tarafından Güney Afrika’da özel seçki gösterimlerine alındı. Üç Türk arkadaşın kendi imkanlarıyla ürettiği bu belgeselin uluslararası başarısı tabi ki gurur verici.

 

  • Bu başarının arkasında pek çok sebep var. Balkancisco’nun konusu bu sebeplerin başında geliyor. Konusu müzik olan bir belgeselin uluslararası ilgiyi yakalaması müziğin evrensel niteliği ve birleştirici gücünden kaynaklanıyor. Ayrıca Balkan coğrafyasının çok geniş olması bölgede 10’dan fazla devlet, dil ve kültürün varlığı ve bu varlıkların ortak bir kültürel mirasa yaslanıyor olması Balkanciso’nun başarısının ardındaki etkenlerden. Balkan kültürünün Amerika’daki yansımaları ise konuya yeni bir boyut kazandırıyor. Balkan müziğinin her türlü duyguya ve heyecana hitap eden yapısı izleyenleri büyüsü altına alıyor. Belgeseldeki Balkan müzik ve dans sanatçılarının samimiyeti ve sorulan sorulara verdiği cevaplar izleyiciyi yakalıyor. Ayrıca çok güzel dans ve sahne performansları var Balkancisco’da. Daha ne olsun? Tüm bunlara bir de bizim ekip olarak özverili ve detaylı çalışmamız eklenince Balkancisco’nun başarısı sürpriz de değil aslında.

 

ŞARKI SÖYLEYİP GÖBEK ATAN AMERİKALILAR

Balkancisco’yu çekerken sizi etkileyen veya şaşırtan sıra dışı bir durumla karşılaştınız mı?

  •  Aslında hikâyenin kendisi benim için çok şaşırtıcı. Balkanciso’da Amerikalıların Balkan müziğine olan ilgisini araştırıyoruz. Balkan müziğine sevdalı bu insanlar çoğunlukla Amerikalı. Birçoğunun bölgeyle köken olarak bir ilişkisi yok. Ancak zaman zaman bölge ülkelerine gidip geliyorlar; özellikle de Türkiye’yi çok iyi biliyorlar. Konuşmalarında Hüsnü Şenlendirici’den, rahmetli Selim Sesler’den bahsediyor, sanatlarında onları örnek alıyorlar. Hiç bilmedikleri dillerde şarkılar söylüyorlar ve eğleniyorlar. Amerikalıların Balkan müziğine olan bu ilgisi maddi olarak her zaman tatmin edici de değil ama buna rağmen onlar hayatlarını bu müziğe adamışlar. Bunu bir tür AŞK olarak görüyorum ben. Amerikalılar Balkan müziği ve dansına âşık olmuşlar, kendilerini ondan alamıyorlar. Bu çok orijinal ve otantik bir his. Onlara çok büyük saygı duyuyorum. Onların hikayesine sahip çıkmak ve onların bilinmesine katkıda bulunmak benim için adeta bir görev oldu.

 

Sinemada örnek aldığınız bir rol modeliniz var mı? Varsa kim?

  • Balkancisco'nun senaryosunda Fatih Akın'ın "Crossing the Bridge" belgeselinden esinlendik. Fatih Akın'ın belgeselinde Alexander Hacke, İstanbul'un müzik çeşitliliğini keşfediyor. Bizim belgeselimizde de Duygu Gün de aynısını San Francisco'da yapıyor. San Francisco Körfez Bölgesi'ndeki Balkan müziğini keşfediyor. Akın benim en sevdiğim yönetmenlerden biri. Bu yüzden belgeselimde onun ayak izlerini takip etmek çok hoşuma gitti. Ama genel olarak bir rol modelim yok.
  •  

Çok Teşekkür ederim Tuğrul böylesi güzel bir belgeseli bize kazandırdığın için. Eklemek istediğin bir şey var mı?

  • 23 Haziran 2024 tarihinde belgeselimizin San Francisco prömiyeri gerçekleştirilecek. Gösterimi takiben bir Balkan müzik partisi de planlandır. San Francisco’da yaşayan herkesi bu güzel etkinliğe davet ediyorum. Detaylar için bize www.balkancisco.com adresinden ulaşabilirsiniz. Çok teşekkür ederim.

Editor : Hayrullah Ağkaş
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER