Yunus BUDAKTAŞ
Türk Ocakları Sivas Şubesi, ?Devlet Dili Olarak Türkçe? konulu bir konferans düzenledi. Türk Dil Kurumu Eski Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun tarafından verilen konferans Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezinde gerçekleşti. Programa Cumhuriyet Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı, Türk Ocakları Sivas Şube Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bozdoğan, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, öğretim üyeleri, davetliler ve öğrenciler katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Türk Ocakları Sivas Şube Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bozdoğan, milli dayanışmanın sağlanması, toplumsal yapının güçlendirilmesi için en önemli unsurun dil olduğunu söyledi. Bozdoğan, Türk Ocaklarının bu bağlamda çok önemli bir görev üstlendiğini belirterek, ?Türk Ocakları kurulduğu günden beri devletin varlığı bekası için hizmet etmiştir. Bu kapsamda milli kültürümüzün zenginleştirilmesini, milli varlığımızın kuvvetlendirilmesini, ahlak ve fikir hayatımızın geliştirilmesini sağlamak için yaptığımız faaliyetlerden bir tanesini gerçekleştiriyoruz. Bizi kırmayarak davetimiz üzerine buraya gelen yaşayan en önemli Türkologlardan birisi olan hocamız Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun´a çok teşekkür ederim.?ifadelerini kullandı.
TARİHSİZ TÜRK DİLİ DÜŞÜNÜLEMEZ
Türk Dil Kurumu Eski Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun konuşmasında Türk dilinin kökenlerinin çok eskilere dayandığını belirtti. Türk Milleti olarak köklü bir dile sahip olduğumuzun altını çizen Ercilasun, ?Moğolistan ve Çin içlerinden Orta Avrupa´ya, Sibirya´dan Hindistan ve Kuzey Afrika´ya kadar geniş bir alanda varlık gösteren bir dilin tarihini yazmak kolay değildir. Binlerce eser, anıt, yazıt ve belge bırakan Türk dili bugün de Türkistan, Azerbaycan, Anadolu, Balkanlar ve Avrasya bozkırlarında kullanılmaya devam etmektedir. 20. yüzyılda ortaya çıkan ulaşım ve iletişim imkânları Türk dilini bugün ana ve ata yurtlarından da dışarıya taşırmış; Avrupa, Amerika ve Avustralya´da yaşayan Türkler vasıtasıyla dilimizin kullanım alanı dünyanın her tarafına yayılmıştır.?şeklinde konuştu.
YAZILI OLMAYAN TÜRK DİLİ ÇOK ESKİ TARİHLERİ KAPSAR
Ercilasun, Türk dilinin yazılı dönemlerinin günümüze ulaşan kaynaklar aracılığıyla rahatlıkla öğrenilebildiğini belirtirken bunun yanı sıra Türk dilinin yazılı olmayan devirleri de olduğunu söyledi. Ercilasun, ?Türk dilinin bir yazılı olmayan devirleri var. Yani daha doğrusu belki yazı var ama, bizim elimize ulaşmamış. Yani bilinen yazılı dönemi 7-8. asırdan başlar Türk dilinin. Ondan önceki dönemlere biz en eski dönemine ilk Türkçe adını veriyoruz. Daha sonra ise Ana Türkçe. Bu İlk ve ana Türkçe dönemlerinden yazılı metin bize ulaşmış değil. Bence ana Türkçe döneminde yazılı metin mutlaka vardı ama bize ulaşmış değil. Ana Türkçeden sonra Göktürkler´le beraber eski Türkçe dediğimiz dönem başlar. Eski Türkçe´de bir tane yazı dili vardır Türkçe´nin. Yani Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar bunları içine alan bir dönem. Tek yazı dili aralarında ufak tefek farklar vardır gramer açısından az fark var . Daha çok söz varlığı açısından farklar var. Çünkü Uygurlar Budist oldular, Karahanlılar Müslüman oldular. Yani söz varlığı açısından farklar olmasına rağmen, gramer açısından hemen hemen aynıdır. Yani 13. Yüzyıla kadar tek bir yazı dili vardır. 13. Yüzyılda Oğuzlar´ın Azerbaycan´la Anadolu´ya gelmesiyle ikinci bir yazı dili ortaya çıkıyor. Oğuzlar´ın Azerbaycan´dan Anadolu´ya göç etmesi Türk dili tarihinde çok önemli bir olaydır.?ifadelerini kullandı.
TÜRK DİLİNİN YARINI NASIL OLACAK?
Türk dilinin geleceği konusunda da önemli açıklamalarda bulunan Ercilasun, ?Türk dili yarın nasıl olacaktır? İlerleyen zamanlarda Türkiye Türkçesi, Türk dünyasındaki pek çok aydın tarafından bilinen ve Türkler arası plâtformlarda kullanılan bir iletişim dili olacaktır. Bu süre içinde Birleşmiş Milletlerce kabul edilmiş olması da muhtemeldir. Türk dünyasının bazı genç aydınları az da olsa makale, şiir, hikâye ve kitaplarını Türkiye Türkçesiyle yazmaya başlayacaklardır. Onların, bizim yazı dilimizle yazdıkları eserlerde kendi lehçelerine ait bazı kelimeler, hatta fonetik ve morfolojik özellikler bulunabilecektir. Böylece bizler de o lehçelerden küçük tatlar almaya başlayacağız. Şüphesiz Türkiye Türklerinden yetişmiş bazı şair ve yazarlar da eserlerine Türk lehçelerinden kelimeler ve bazı özellikler serpiştireceklerdir. Bu hem Türkiye Türkçesinin kendi kaynaklarından beslenerek zenginleşmesine, hem de yeni tatlarla çeşitlenmesine yol açacaktır.?diye konuştu.
Editor : Haberpanelim