Sosyal bir gerçektir. Aileler arası dayanışma ne kadar güçlü olursa, toplumun temel payandaları o, kadar güçlüdür. Aile yapılanmaları, birliktelikler, paylaşımlar, Aile içi huzur ve barış, yardımlaşmalar; bu temelin ana kirişleridir. Bunların güçlü olması, aileler arasındaki bağları daha kuvvetli hale getirir. Bunların tersi olan davranışlar ise; aile dayanışmalarını zedeler ve zamanla, yok diyebileceğimiz durumlara düşürür.
Bireyin kendini en emniyette hissettiği yer, aile ortamıdır. Öyle olmak zorundadır.
Bir toplumun temel taşının, Aile olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur.
Toplumda yaşanan, olumsuz olaylar nedeniyle; aileden bahseden yazılar yazmaktayız. Ailelerin ne kadar sağlam olduğunu görmek; o toplumun temellerinin sağlam olduğunu görmek gibidir. Bu sonucu, Yapılan tüm araştırmalar göstermiştir. Aile yapıları, güçlü olan toplumlar; daha verimli, kendine güvenen, gelecek endişesi, daha az yaşayan toplumlardır. Bazı batılı toplumlar, bunu bildikleri için; Aile bütünlüğünü, teşvik etmektedirler.
Buradan hareket ederek; idealist, Vatanına ve Milletine bağlı olarak yeni nesiler yetiştirmek isteyen devletler, bu anlamda çok fazla kafa yormaktadırlar. Araştırmalar yaparak kendi nesillerini daha güçlü ve geleceğine bağlı bir insan olabilmesini sağlayacak tedbirleri almaktadırlar. Hatta bazı batılı ülkelerin bazı ırkçı girişimleri zaman, zaman el altından desteklediği iddia edilir. Çünkü, kontrol edilebilen o tür davranışlar bile; kendilerine göre, nesillerini diri tutmak için gereklidir. Fazla aşırıya gitmelerine izin vermeden takip ederler. O, tür hareketleri, kontrol altında tutarlar.
Hal böyle iken, bizim kendi toplumumuzu; idealistlik açısından güçlendirecek olan, toplum çalışmalarını yapmak gerekir. Nesilleri bir arada tutacak ne kadar sosyal bağ var ise; destek vermek lazımdır. Aile yaşantısını özendirici, yayınlar yapılmalıdır. Örnek aile, profilleri, ortaya konmalıdır. Nesillerin, yetişme çağlarında; Aileden uzaklaşma girişimlerinin, önü kesilmelidir. Aile, kaçılacak bir yer değil; sığınılacak, mutluluğun ve huzurun bulunduğu, ortamlar olarak; sunulmalıdır. Örnek Aile yaşantıları, ödüllendirilmelidir. Örnek hareketler, teşvik edilmelidir. Kurumsal olarak, resmi destekli kurumlar; Bu işi üzerine almalıdır. Aile ortamının, en az okul kadar önemli olduğu, unutulmamalıdır. Bu konuda; görsel medya, sorumluluk almalıdır. Devlet, bu sorumlulukları, takip etmelidir. Aile yapısını bozacak olan, yayın anlayışı; engellenmelidir.
Aile, aynı zamanda; Milli ve Manevi değerleri tanıtma, onlarla tanışma alanları olmalıdır. Değer yargıları ile; ortam beslenmelidir. Çünkü, bu değerler; toplumların çimentoları görevini üstlenmektedir. Siz O değerlere gereken önemi vermezseniz; nesiller onlardan oluşacak boşlukları daha değişik şeylerle, dolduracaklardır. Zamanla oraya yerleşen ufak, tefek yanlış şeyler o gençlerde birer kronik vaka olacaktır. Kontrol altına alınamayınca da; tedavisi imkansız hale gelen yanlış ortamlar, oluşacaktır. İşte uyuşturucu batağı, sigara alışkanlığı, ailesini değil; arkadaş guruplarını güvenli bir sığınak olarak görme alışkanlığı, içkiye karşı meyil, çeşitli dinsizlik akımlarının pençesine düşmek, hırsızlık ve fuhuş batağının içerisine düşmek, inançsızlığa özenmek, yanlış rol modelleri tercih etmek… Bu örnekler o kadar çoğaltılır ki; sayfalara sığmayabilir. Bu sayılan olumsuzlukların altında inim, inim inleyen genç nesiller, perişan olmaktadır. Manzara, ne kadar kötü değil mi?
Sizler, bizler dikkatli olalım. Evimizden, çevremizden başlayarak, her tarafımızı sarmaya çalışan bu olumsuzluklarla mücadele edelim. Önceden de, belirttiğimiz gibi; mücadele alanımızın ilk basamağı, kendi evimiz ve çocuklarımız olsun. Onlara sevgi ve şefkatle yaklaşalım. Onları dinleyelim. Onlarla hemhal olalım. Kusurlarını görmemeye çalışalım. İyi hasletlerle donatalım. Bir gül yetiştirme sevdasında olalım. Bakarsan bağ olur, bakmazsan; dağ olur düsturunu unutmayalım. Bizim esirgediğimiz sıcaklığın bir parçasını, belki de yanlış kişiler gösterdikleri için, yahut O, yanlış ortamlarda buldukları için; gençlerimiz bu sahte gülücüklere, sahte davranışlara aldanmaktadırlar. O sahte gülücüklerin, sahte davranışların altındaki gerçekleri gördükten sonra da; iş, işten geçmektedir. Ondan sonra her iki taraf içinde üzülmenin bir faydası olmaz.
Gelin bu söylediklerimizi ciddiye alalım. Unutmayalım, başka evimiz, başka çocuklarımız yoktur. Aile içerisinde alışkanlık haline getireceğimiz bu davranışları çevremize, yakınlarımıza da uygulayalım. Aynı şekilde, yine başka bir çevremizin olmadığını, başka bir yakınlarımızın olmadığını unutmayalım. Her şeyin kıymetini bilelim. Sonradan yapılacak üzülmelerin hiçbir faydası olmayacağını, bir kez daha hatırlayalım.
Geniş açıdan bakınca; Vatanımızın ve Milletimizin değerlerine sahip çıkalım. Onların kıymetini bilelim. Bu Vatan ve Milletin olumsuzluklarla karşılaşmaması için, uyanık olalım. Aile değerlerini yıkan, tüm hastalıkların; zamanla tüm Vatan sathına, yayılmak istediğini ve Milletin ana değerlerini hedef aldığını unutmayalım. Bu önemli uyarıları, adam sende, deyip geçmeyelim. Bugün sana, yarın bana, olabileceğini her zaman akılda tutalım
Aile merkezli kuvvetli yapılanmamız, aileler arası güçlü birliktelikler doğurur. Bu birliktelik ise; Bir Milleti çok daha fazla güçlü kılar. Aile ve çevremizden başlatacağımız, bu kuvvetli sevgi, ilgi, kucaklaşma, huzur ortamı, hareketlerini; tüm topluma yaymaya çalışalım. Sevgi her şeyin ilacıdır. Kin ve nefret ise; her türlü kötülüğü içinde barındırır. Biz tüm geleceğimiz için; Ailemizden başlayarak; sevgi, ilgi, barış, huzur ortamının yayılması için; çaba sarf edelim… Dalga, dalga tüm topluma yayalım…
Bu yapmak zorunda olduğumuz, bir görevimizdir. Bundan asla kaçamayız. Bedeli ağır olur...