Gençlik Bakanı Çağatay Kılıç´la ilgili son bir açıklamada bulunmam gerekiyor burada. Gençlik Bakanlığı, onun döneminde ilk kez büyük atılımlar yaptı, güzel işlere imza atıyor. Bunda başta Selim Cerrah kardeşim olmak üzere bakanlığın idealist ve ufku geniş ekibinin de büyük rolü var. Yaşadığımız tatsız olaydan ötürü bakanın da, bakanlığın da yıpranmasını istemiyorum. Biz ilim ve fikir erbabıyız hasbelkader. Fikrin haysiyetini korumak da, mahviyetkâr olmak da bize düşer. Bendeniz hakkımı helâl ediyorum. Ben ypranayım ama öncü çalışmalara imza atan bakan da, bakanlık da yıpranmasın.
O yüzden bakandan ve diğer arkadaşlardan her şeye rağmen haklarını helâl etmelerini istiyorum.
Bu özür mesajını başa koyarak, insanımızın birbirine değer vermesini, birbirini yıpratmamasını yürekten kutluyorum. İnsanlığın gereği budur.
İnsan olmanın gereği onurlu olmaktır. Diğer canlı varlıklardan ayıran en önemli özelliktir. Medeniyetin oluşması ile birlikte, toplu yaşama geçilen anlardan itibaren, insanlık; adına korunması gereken en önemli özelliktir. Konulan yasalar, uygulanmaya çalışılan sosyal hayat bağlantıları açıkça insan onurunu korumak için çaba sarf etmişlerdir.
Sosyal Hayatın vazgeçilmezi olan insanlar, arasındaki ilişkiler; ağının temeli insanca yaşamak, insanca hayatı devam ettirme, mücadelesidir. Bu hem fiziki açıdan insanın dış çevre saldırılarından korunması amaç edinmiştir. Hem de davranış ve hareketlerle etkilenen iç yapısını da korumayı amaç edinmiştir. İnsana yapılan fiziki bir saldırı nasıl bir suç ise; kendi iç yapısını yıpratan iftira, yalan söylemek, ihanet, vefasızlık gibi, davranmalar da bir suçtur. Sonuçta hedefi insandır ve amacı insanı yıpratmaktır.
İnsan onurunu korumaya çalışan tüm çalışmalar, bu amaç uğrunda insanların insanca yaşayacağı bir ortamın oluşmasını ana gaye edinmişlerdir. Bu amacı hayata geçiren, Milletler; büyük medeniyetler kurmaya talip olmuşlar ve insanlık onurunu zedelemeden hayatı yaşanabilir hale getirenler başarılı olmuşlardır.
Bu açıdan baktığımız zaman insanın insanca yaşaması ile medeniyet kavramı iç, içe oluşmuştur. Bunun tam tersi olan bir olayda; Eğer, Bir Millet her alanda ne kadar güçlü olursa olsun, zamanının en teknik imkanlarına da sahip olsa, insan onurunu, şerefini koruyacak hayati unsurları yaşanabilir bir hale getirmedi ise; o toplumda insanlar mutlu değildir. İnsanlık onurunun yaşanabilir hale getirilememesinden dolayı sıkıntılıdır. İnsanlar huzurlu değildir. Güven ortamı ortadan kalkmıştır. Her alandaki insani davranışlar, ayaklar altına alınmıştır. İnsanca yaşama amacı; hayat sıralamasında, sonlarda sıralamaya giren bir özellik olarak, ortada durmaktadır. Böyle bir toplum her alanda ilerlemiş olsa bile; insani alanda gerilerde olan bir toplumdur.
Genç neslimiz ile, yetişkin neslimiz arasındaki, uyum çatışmalarını, dikkatle izlemek gerekir. Atasından, özünden, büyüğünden, yaşlısından, soyutlanmış, bir nesil; gelecek için, hangi temelleri atmaktadır? Bu sıraladığım ilişkiler, merhametin, paylaşmanın, ortak sevinç ve keder endişesinin; yoğrulduğu ilişkilerdir.
Yasa koyucular bir medeniyette hayatı yaşanabilir hale getirme çabası içerisinde iken; insana verilen değeri hayata geçirmeye çalışırlar. O medeniyetin kalıcı, ses getirici ve asırlara hitap edici bir medeniyet olması için; insanca yaşamayı ne kadar becerdiği ile ilgili değerlendirmeleri önemlidir. Onları hayata geçirmesi önemlidir.
Medeniyetin oluşması için bu kadar öneme haiz olan insan onurunu korumak ve hayata geçirmek projesi Yüce Yaratıcının göndermiş olduğu ilahi mesajlarla hayat bulmuştur. Böyle bir ilahi uyarıyı almaya çalışan Milletler, bu uyarıyı hayata ne kadar geçirdiler ise; izleri kolay, kolay silinmeyen bir medeniyet abidesi olarak Tarihteki yerlerini almışlardır.
Yakın tarihimizde İslam Dininin bu alandaki uyarılarını hayata geçirme çabası içerisinde olan Osmanlı topluluğu, bu anlamda hayata geçirilmiş projeleri ile anılan bir medeniyettir. Bütün düşünce alanlarında öncelik insanca yaşamayı kabullenen bir toplum olmaya çalışılmıştır. Toplumun her katmanındaki insan gerçeği kabullenilerek, öncelik insan onurunu yaşatmak olmuştur.
Bir yabancı yazar´´ Biz Osmanlıyı yıkmadık, ilerleyen bir medeniyetin, önünü kestik.´´ Diyerek, gerçeği ifade etmiştir.
Bu bağlamda insanların öncelikle maddi, ırki, dini, vs konumları düşünülmeden insani bir değer olduğu göz önünde bulundurulmuştur. Kurdukları ve hayata geçirdikleri yüzlerce vakıf sayesinde insanların onurlu bir şekilde, kimseye muhtaç olmadan yaşayacakları bir ortam hazırlanmaya çalışılmıştır. Medeniyetin temelinin bu olduğu bilincini kavramışlardır. İnsana yönelik olan basit gibi algılanan suçların oluşmaması için gayret ortaya konmuştur. İnsani iyi ve güçlü bir eğitimden geçirerek bu olumsuzlukların oluşmaması için çaba gösterilmiştir. Çünkü böyle bir olayı hayata geçirecek olan insan topluluklarının; güçlü ve insanın insanca yetişmesini sağlayan bir eğitimden geçmesi gerekmektedir.
O dönemlerde işlenen suç oranlarının, az olmasının altını çizmek gerekir.
Böyle bir eğitim insanın manevi yönünü düzenleyen, Dini mesajlar olmadan oluşamaz. Bunu sağlayacak olan ilahi bir uyarıdır. O da ancak Dini inançlarla takviye edilmiş bir eğitimden geçer. Bu eğitim ise illa eğitim kurumlarında tedrisatı yapılan bir eğitim olarak algılanmamalıdır. Bu eğitim insanınızı her alanda yetiştirmeye devam edecek ve uygulanabilir olacak bir eğitim sistemi gibi algılanmalıdır. Onu da Yüce yaratıcı; insan hayatını her alanda tanzim ederek, uygulanabilir olduğu zaman mutluluğun anahtarı olarak, insanlara bildirmiştir. Adres açıktır. Eğer insanca yaşamak istiyor isek, Bulmakta zorlanmamak gerekir. Yeter ki, aramasını bilelim.
Hayatın her alanında; mutlu, huzurlu, insanca yaşayacağımız, onurumuzu, erdemimiz ortaya koyacağımız, sitemin; adresi bellidir...