Ağlamanın Biçimi

Alper Duran
Alper Duran
Ağlamanın Biçimi
15-02-2021
<p style="text-align:justify"><strong>Bilge Dedem derdi ki; <em>?Biz M&uuml;sl&uuml;manlığımız ve T&uuml;rkl&uuml;ğ&uuml;m&uuml;zden dolayı hep gariptik ve yine garip olacağız.?</em></strong> Bundan &ouml;t&uuml;r&uuml; ruhumuza evvela usul usul ağlamayı &ouml;ğrettiler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;lmekten ve g&uuml;l&uuml;msemekten daha &ouml;nemliydi. <strong>Bir&ccedil;oğunda iğreti dursa bile, g&uuml;lmek her &ccedil;ehrede kendine yer bulabilmekteydi, anacak ağlamak herkesin k&acirc;rı değildi. </strong>Hele sindire sindire ağlamak, ressamlara dahi fır&ccedil;a bıraktırıyordu. Bu nedenle, &acirc;heste &acirc;heste ağlayan bir resim g&ouml;remezsiniz, sergi salonlarında?</p> <p style="text-align:justify"><strong>Kutsal olmanın kederli olmakla bir bağı var herhalde.</strong> Bu y&uuml;zden bazıları imtihanın eşit şartlarda yapılmadığını iddia eder. H&acirc;lbuki herkes <em>?g&uuml;c&uuml;m&uuml;zden fazlasını y&uuml;kleme Allah&acute;ım?</em> diye vahyin duasını bilir. Ancak bilmenin yetersiz kaldığına her g&uuml;n şahit olmaktayız. K&acirc;inatın renklerinden sıyrılmadan, ama vehimlerden uzaklaşarak, bildiğini yaşayan ka&ccedil; kişiyiz şu darı-ı fanide. <strong>Bilmek ağlatır insanı, ne kadar bildiğini ne kadar g&ouml;zyaşı d&ouml;kt&uuml;ğ&uuml;nle &ouml;l&ccedil;ebilirsin?</strong></p> <p style="text-align:justify">&Ccedil;ile, hep gamlı olanların karanlıklarında kol gezmez. Bazen adam olmanın da bedelidir. Kimi zamanda, bir amacın nişanesi ve cereyanıdır. <strong>Yalnız kutsal değil, hakikatli de olmak gereklidir, &ccedil;ileye talip olmak i&ccedil;in.</strong> Refakat&ccedil;ilerin hastalar kadar acıyı hissedeceklerine dair bir kural konulmamıştır. B&ouml;yle bir ihtimal kabilde değildir. Şemsiye altında yağmuru izleyenlerle sırılsıklam olanlar aynı şeyleri d&uuml;ş&uuml;nemez. <strong>Binaenaleyh, hi&ccedil;bir &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k savaşı cılız g&ouml;vdeli kardelenlerle y&uuml;r&uuml;mez.</strong> Bu y&uuml;zden muhayyilemin kanatları, Ziya Paşanın <em>?&Acirc;yinesi iştir kişinin l&acirc;fa bakılmaz?</em> mısrasına her takıldığında; şehirler &uuml;zerime &ccedil;&ouml;reklenir. Kulaklarıma inanmam, ama yine de Kud&uuml;s ağlar ve iş&ccedil;iler eve yorgun gider.</p> <p style="text-align:justify"><strong>Yok olmanın hazzı yerine, var olmanın &ccedil;ilesini tercih etmek gerekir.</strong> Zira g&ouml;zyaşı, varlığın rızkıdır. Şayet bir ağa&ccedil;, baharda yeni yapraklarına kavuşacağını bilmese, g&uuml;z mevsiminin savurganlığına kolayca bırakmaz kendini. <strong>Yenilenmek i&ccedil;in bazı eskilerden kurtulmak gerekir.</strong> Tefekk&uuml;r yolculuğunda bu g&ouml;&ccedil;ebelik ve ayrılık, olmazsa olmazdır. Tarihimin istikameti bana acılar &uuml;zerine medeniyetler inşa etmeyi &ouml;ğretti. Bunu fehmettiğim zaman, elimde kalan birka&ccedil; neşve ile kalabalıklara y&uuml;r&uuml;d&uuml;m ve izdihamlara karşı durdum. Gizlendim ara ara, lakin korkmadım. <strong>Sonraları &ouml;ğrendiğim bir şeyde buydu; <em>?gizlenmenin iki ciheti ve mahiyeti vardır. </em>Birincisi<em>; Erkam&acute;ın evinde insanlığın filizlenmesi i&ccedil;in, </em>ikincisi ise;<em> Alamut kalesinde, mağaralarda ve gayb&ucirc;bet evlerinde filizleri s&ouml;kmek i&ccedil;indir?</em>?</strong></p> <p style="text-align:justify">Sır &ccedil;&ouml;zmenin y&uuml;k&uuml;, bir şairin i&ccedil;inde kalan şiirden daha hafiftir. Sır i&ccedil;in &ccedil;ekilen her i&ccedil;li nefesin ruha giden bir damla yaşı bile, pek kıymetlidir. Lakin aşk i&ccedil;in ağlamak acziyet sayılır bizim mahallenin kitabında. Bundan dolayı kendin olamazsın. Ya pervasızca salacaksın benliğini, ya da Fuzuli&acute;den <em>?Leyla ile Mecnun?</em>u okuyup perdeler &ccedil;ekeceksin heyecanlı cezbelerine. <strong>Sırtımızın biraz kenarında, midemizin yakınında ve aklımızın orta yerinde fizik tedavi uygulamalarına nazire eden bir nefis havuzu var.</strong> İ&ccedil;inde en&acirc;niyeti kam&ccedil;ılayan re&ccedil;eteler, başka kollara sarılıyor. Matbaalar &ccedil;&ouml;z&uuml;l&uuml;yor, Ahmet Mithat Efendi ağlarken k&ouml;şk&uuml; yıkılıyor, &ccedil;&uuml;nk&uuml; Muallim Naci erken &ouml;l&uuml;yor. G&ouml;z&uuml;n&uuml; seveyim bize ne edebiyatın geleceğinden; kalk gidelim şu uykularımızdan, atlar kişnesin ve keklikler avlansın, bize ne?</p> <p style="text-align:justify"><strong>Karşına aldığın t&uuml;m fanileri başkası sanma, zira</strong> <strong>kişi hep kendini yazar ve kendiyle konuşur.</strong> Bu sebeple, ağlarken de beğenilme fikri hi&ccedil;te fena değil. Eskiler gibi ağlayacak halimiz yok ya. <strong>Devir, şatafata doymayan modern devir. Sevin&ccedil;lerimizin, şarkılarımızın ve h&uuml;z&uuml;nlerimizin dahi bir tarzı olmalı.</strong> Sadece bizim sahip olabileceğimiz bir bi&ccedil;imde g&ouml;stermeliyiz herkese. Mitolojik bir destana d&ouml;n&uuml;şmelidir kederimiz. Gen&ccedil;ler bayılmalı ve hatta kontrolden &ccedil;ıkmalıdır. Mutedilce yaşamakta nedir, afallaması lazım herkesin. &Ouml;yle bir ağlamak ki bu, hi&ccedil;bir şey bir daha normale d&ouml;nmesin.</p> <p style="text-align:justify">Sonsuz tanıklığın g&ouml;lgesinde hep dem vurduğumuz şey, g&ouml;n&uuml;l medeniyeti olmuştur. Topuklarımız yıpranmadan ve Necip Fazıl&acute;ın g&ouml;lgesi altında <em>?şakaklarımıza kar yağmadan? </em>ve i&ccedil;lenmeden ve hislenmeden ve usul usul ağlamadan kabil midir bu medeniyeti kurgulamak. John Vance Cheney; <em>?g&ouml;zler yaşarmadık&ccedil;a, g&ouml;n&uuml;lde g&ouml;kkuşağı oluşmaz?</em> diyor. Filhakika? <strong>Şu misafirliğimizde hangi g&ouml;kkuşağının tasavvuruyla yanıp tutuştuğumuz ve hangisinin altından ge&ccedil;mek istediğimizi soran olsa, ağlayan g&ouml;stergelerimizin puanı ka&ccedil;a inerdi acaba.</strong> &nbsp;</p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?