<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya-i Kebir Camii; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği ile sanat dünyasında önemli bir yer tutar.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Bu muazzam eser Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5'inci yüzyıldan İstanbul'un fethine kadar Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirilmiştir. İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan Megale Ekklesia ve İmparator II. Theodosis’in 415 yılında yeniden inşa ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">16'ncı ve 17'nci yüzyıllarda, caminin içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya-i Kebir Camii, Osmanlı Dönemi'nde kompleks bir yapıya dönüştürülmüştür.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Ayasofya-i Kebir Camisi 1934 yılında müzeye dönüştürülmüş ve 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise tekrar cami statüsü kazanmıştır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Kısaca özetlemeye çalıştığımız yapının hikayesi bundan ibarettir. Osmanlı döneminde yapılan yapıyı kuvvetlendirme çalışmaları, belki de, İstanbul' da meydana gelen güçlü depremlere karşı dayanma gücünü artırmıştır. Çünkü İstanbul fetihten sonra çok güçlü en az iki deprem yaşamıştır. Bugün ayakta olmasını böyle izah edebiliriz.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Müzeye dönüştürülmeden önce, bu mekanın CAMİİ olduğunu birilerinin hatırlaması lazım... Şimdilerde manevi bir deprem gibi algılamaların anlamı yoktur.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Müze halinden tekrar Camii haline dönüşmesi, Ülkemizde bazı tarafları rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığın altında yatan çok çeşitli sebepler olabilir. İnanç karşıtlığından, tekrar Camii olmasını kabullenmemeye kadar varan uzun bir liste oluşabilir. Bu listeye dikkatlice baktığınız zaman, dikkat çeken isimleri ve analizleri de görebilirsiniz.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Kimi Siyasilerden, kimi akademisyenlerden, kimi araştırmacılardan, kimi batılı yöneticilerden, kimi sanatçı geçinen insanlardan, kimi inançsızlardan, kimi sivil toplum örgütlerinden, karşı çıkanlar olmuştur. Herkesin kendine göre, bir amacı ve gayesi vardır. Bulundukları konum itibarı ile, herkesin değerlendirmelerine saygı duyuyoruz. Ancak aynı dostlara bugün İslam devletlerinin, Osmanlının terk ettiği topraklarda binlerce camiinin kilise olarak kullanıldığını hatırlatmakta yarar vardır. Acaba oralarda yaşayan bazı Hristiyan insanlar da, Bu Osmanlı eserlerini, Müslüman eserlerini, camilerini, kilise olarak kullanmasa mı idik! Yoksa, Müslümanlar bize kin duyar, bunun intikamının peşine düşer, demişler midir? O yönde araştırma tezleri yayınlamışlar mıdır? Benim ki de merak konusu işte...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">En ilginç olanı ise; Bazı Akademisyen olan insanların ibadete açılma olayını değişik yorumlar katarak ifade etmiş olmalarıdır. Aslında akademisyenlerin görevleri kendi alanlarında yapmış oldukları ciddi ve ilmi çalışmaları bilim dünyasına kazandırmaktır. İnsanların beklentisi bu yöndedir. Eğer siz kendi alanınızın dışında çeşitli konularda açıklama yapma ihtiyacını hissederseniz, sizin bu yaptığınız açıklamalara insanlarımızın kabul ve ret anlamında itirazları olacaktır. Onları da göğüslemeye hazır olmanız gerekir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Öncelikli itirazımız sizler bir bilim adamısınız, siyaset adamı değilsiniz. Bırakın Devlet yönetmeyi siyasi adamlar yapsın. Onların yapmış olduğu doğru ve yanlışlara da diğer siyasi oluşumlar değerlendirmelerde bulunsunlar. Çünkü onların görevidir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">İlim adamları yahut araştırmacılara gelince; Çoğu tarih araştırmacısı Ayasofya'nın ibadete açılmasının gereğini tarihi açıdan izah eden değerlendirmelerde bulunmaktadırlar. Hatta Sayın Bardakçı, Kılıç Hakkından söz eder. Bilmem anlatabildim mi? Eğer tarihi açıdan buna cevap verecek gücünüz, araştırmanız, değerlendirmeniz, deliliniz var ise, çıkar bu değerlendirmelerin karşısında fikirlerinizi sunarsınız. Açılması yönünde fikir belirten tarihçilerin yanıldığını izah edersiniz.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Böyle bir şey yapmayacağınıza göre, o zaman tarihçilerin açıklamalarına saygı duymanız gerekir...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><strong><em>Devam edecek…</em></strong></span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?