Göç bu ülkeyi mahvetti.
Hem terk edilen yer harabe, hem de göçülen yer perişan oldu.
Bizi biz eden bin yıllık örf, adet ve törelerimiz; 10 yılda tarumar edildi.
Köyünde sözü sohbeti dinlenen ağır ağır adamlar, gurbette hafif hafif işlere mecbur kaldılar.
yüzbinlerce hayal sükuta erdi, rüyalar kabusa döndü. Çiçekler açmadan soldu.
Netice;
Kalabalık, karmaşık, düzensiz ve obez şehirler.
Diz boyu otların sararıp solduğu boşalmış virane köyler,
İşlenmeyen, sürülmeyen milyonlarca hektar arazi.
Biten tarım, tükenen hayvancılık ve can çekişen cemiyet.
Göç afeti bizi savurabildiği kadar savurmuş iken şimdi de daha korkuncu ile karşı karşıyayız.
BEYİN göçü!!!
Eskiden Profesörleri tutamazdık, şimdi ortaokul öğrencilerinin bile gözü dışarda.
Avrupa´ya Amerika´ya gidip oralara hizmet edenler, alkışa tutulup ?Bireysel başarı? diye takdim ediliyor.
Bu bir cinnet hali olsa gerek ama
daha acısı da şu ki;
bu meseleyi çözmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı tersine; beyin göçünü adeta sevk ve idare ediyor, sanki gönüllü köprü olmuş.
Harca, masraf et, zahmet çek, ümit et;
Sen besle, sen büyüt, sen yetiştir.
Sonra; uçsun gitsin sıcak ülkelere bir daha da yüzünü göreme..
Bizim oraların tabiri ile;
ekmede yok, biçmede yok hoş geldin ortakçı. (H.M.)