Bilgiye ulaşmak artık daha kolay, daha hızlı. Öğretme-öğrenme modellerimiz gelişen teknolojiyle değişim yaşamaktadır. Bilgi yine çok kıymetli. Gelişen dünyamızda bilgiden daha kıymetli hale gelen bilgiyi işleyebilmektir. Bilgiyi işleyebilenler daha güçlü, daha kalkınmış, daha ilerdeler. Bilgiye kolay ve çabuk ulaşılan dünyamızda bilgiyi işleyenler farkındalık oluşturmaktadırlar. Artık iş dünyasında başarı sorunları yeni ve icatçı biçimlerde çözmekte yatıyor. Bu beceri bilgiyi işleyebilmekten geçmektedir.
En önemlisi de bilgiyi işleyebilenlerde, bilgi kalıcı olmaktadır. Aksi halde bilgi ezbere dönüşerek zamanla unutulmaktadır. Öğrenci açısından bakıldığında, ancak sorumluluk alındığında gerçek öğrenme mümkün olabilmektedir. Öğretmenler bilgiyi aktarabilir, yardımcı olabilir, ilham verebilir ama işin doğrusu öğrencinin öğrenmeye karar vererek, kendisini öğrenmeye adayarak, bu bağlılık ve yoğunlaşmayla öğrenme gerçekleşmektedir. Bütün bunları sağlayacak olan bilgiyi işleyebilme, bilgiyi uygulamadır.
Öğrenciler öğrenme sürecinin her aşamasında aktif olarak rol alamaya cesaretlendirilmelidirler. Bilgiyi yalnızca almakla kalmamalılar; bir şeyin nasıl olduğunu kendi kendilerine araştırabilmeli, keşfedebilmelidirler. Bu edinilecek çok değerli bir alışkanlık ve büyük bir kazanımdır. Bu tür öğrenme, yalnızca daha derin bir bilgi değil, aynı zamanda heyecan ve bir tür hayranlık hissi de oluşturuyor. Bu hayranlık hissi eğitimin en yüksek hedefi olmalı, bu his öğrenmede zeka kadar kıymetli olan coşkuyu da sağlıyor.
Eğitimin asıl amacı, öğrencilere nasıl öğreneceklerini öğretmek. Onları öğrenmek istemeye yöneltmek, merakı beslemek, hayret duygusunu cesaretlendirmek, onlara güven aşılamak, düşünen, sorgulayan, karşılaştığı sorunlara bilgi ve becerileriyle çözüm üretmek, bildikleri yardımıyla bilemediklerini çözmeye çalışmak, azimli, icatçı, bilgiyi işleyebilen, rahat iletişim kurabilen bireyler yetiştirmektir.
BİLGİYİ İŞLEYEBİLEN ÖĞRENCİLER YETİŞTİRMEK İÇİN;
Huzurlu aile ortamlarında yaşayan çocuklarda güven ve başarabilme duygusu artmaktadır. Zengin olamasa da huzurun olduğu aile ortamlarındaki çocuklarda bildiklerini uygulama, bildikleriyle bilemediklerini çözebilme, rahat iletişim kurabilme beceri ve yetenekleri gelişmektedir.
Kitap okunan, kütüphane bulunan, anne-babanın çocuklarıyla kitap okunduğu evlerde büyüyen, düzenli kitap okuyan çocuklar bilgiyi işleme becerisi kazanabilmektedir. Araştırmalar ortaya koymuştur ki çocukların matematik sorularını yapamamasının en önemli nedeni soruyu tam anlamamasındandır. Bunu aşmanın en önemli yolu kitap okumaktır. Ülkemizde yapılan liselere seçme, üniversitelere seçme sınavlarında geldiğimiz nokta şudur. Milyonlarca öğrencinin katıldığı bu sınavlarda eleme yapmak için bilgiden çok bilgiyi yorumlama soruları sorulmaktadır. Yani bilgiyi işleme soruları giderek önem arzetmektedir. Bu konuda en başarılı olanlar düzenli ve çok kitap okuyan öğrenciler öne çıkmaktadır. Çünkü düzenli ve çok kitap okuyan öğrenciler bilgiyi daha iyi işleyebilmektedirler.
Evde iş yapabilme becerilerini kazanarak büyüyen çocuklarda bilgiyi işleme becerileri artmaktadır.
Okullarımızda eski ve yorgun düşmüş bir alışkanlık olan öğrencinin pasifleşip sadece dinleyici olduğu uygulama yerine öğrencilerin daha etkin olduğu aktif öğrenmenin uygulandığı sınıflarda (aktif öğrenmeyi uygulayan öğretmenlerin derslerinde) yetişen öğrenciler bilgiyi daha iyi işleyebilmektedirler. Dünya markaları üreten G. Kore eğitim bakanı başarılarının sırrını açıklarken; ´´Biz öğretmene, eğitime yatırım yaptık. Derslerde öğrencilerin daha aktif olmasını sağladık´´ demiştir. Derslerde öğrencilere tekrar anlatımlarını, ders sunumlarını yaptırarak bilgiyi işlemelerini sağlamalıyız.
Öğrenciler okulda etkinliklerle ilk başarı deneyimini ve başarı mutluluğunu yaşamazlarsa genelde başarılı olamazlar, kendilerini başarısızlığa gömerler. Bu nedenle okullarda çocuklara yeteneklerini tanıyıp, kullanabilecekleri, başarılı olup, başarılarının mutluluğu ve coşkusunu yaşayabilecekleri eğitim ve etkinlikler sunmalıyız.
Sanatsal ve müzik aleti çalma becerisi kazanan öğrenciler bilgiyi daha etkin işleyebilme becerisi kazanmaktadırlar. Çünkü müzik, sanat; beyni geliştirir, rahatlatır, yenilikçi düşünceyi kolaylaştırır, motivasyonu ve dikkati artırır, estetik duygusu kazandırır, dünyayı daha farklı görmemizi sağlar.
Öğrencilerimizin sosyal becerilerini, duygusal zekalarını, etkinliklerle kişisel yeteneklerini ve becerilerini, düşünme, sorgulama, merak duygularını, çalışma, üretme becerilerini artırıp, bilgiyi işleyebilen bireyler haline getiremezsek teknoloji devrimini de kaçıracağız.
Seyreden değil okuyan,
Ezberleyen değil uygulayan,
Tüketen değil üreten,
Susan değil sorgulayan,
Biat eden değil düşünen nesiller yetiştirmeliyiz.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?