Kadın kimdir? Kadın birinin annesi, bacısı, eşi, sevgilisi değildir. Bu anlayışın tümünde kadını vesayet altında tutma duygusu vardır, o yüzden yanlıştır. Kadın insandır, önemi buradan gelmektedir.
Tarihte Türk Milleti Kadına gereken önem ve değeri vermiştir. Ünlü Seyyah ibn-i Batuta uzun süre kaldığı Türkistan gezisi notlarında "Türklerde gördüğüm en ilginç olay tek eşli evliliklerin yapıldığı ve hayatın her anında çarşıda pazarda hatta savaşta kadının, erkeğin yanında yer almasıdır. Hayatta bu kadar yoğunlukta yer alan kadın yönetimde bile söz sahibidir. Kadınlar bu kadar rahatça her yerde iken onlara zarar veren yok mu" diye sorulduğunda; "Asla olmaz, olduğunda da cezaları ölümdür" diye bahsetmektedir. Gerçekte tarihte Türk Milletinde devleti yöneticierin, komutanların katıldığı kurultaya Kağanın eşi, Şadların eşi, Tiginlerin eşleri de katılırdı ve oy hakkına sahiptiler. Kadınlar savaşılmayacak der, oylamada çoğunluk sağlarlarsa devlet savaşa girmezdi.
Türkleri bir türlü yenemeyen Çinliler, barış döneminde Türk Hakanından izin alarak bu günkü anlamada bir diplomatını Türkistan´a gönderirler, ailesiyle yıllarca Türklerle yaşayan diplomat, ülkesine dönünce, Çin İmparatoruna sunduğu raporda; Türklerin özelliklerini şöyle sıralar:
-Türkler kadınlarına çok önem verirler, kurultayda kadınlar yer alır, hayatın her anında kadının değeri, rolü büyüktür.
-Türkler akşaçlılara çok saygı duyarlar,
-Kurultay ve istişaresiz iş yapmazlar,
-Türkler misafirperverdirler,
-Türkler çok çalışkandırlar,
-Türkler söz verince tutarlar ya ölürler?
Görüldüğü gibi tarihte Türk Milletinin kadına verdiği önemi diğer milletlerin tarihçileri, bilim adamları da kabul etmektedir. Osmanlı Devleti kurulurken Anadolu´ya akın akın gelen Türkler, Bacıyan-ı Rum (Rum; D. Roma- Anadolu anlamındadır) Teşkilatı (Anadolu Kadınlar Teşkilatı) çok önemli rol oynamıştır. Savaşta, barışta Bacıyan-ı Rum Teşkilatı erkeklerin yanında yer almıştır. ZATEN KADININ ZEKASINDAN, BİLGİSİNDEN, GÜCÜNDEN FAYDALANMAYAN BİR MİLLETİN İLERLEMESİ, KALKINMASI, DÜNYAYA EGEMEN OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. KADININ KATKISINDAN FAYDALANMAYAN TOPLUMLAR TEK KÜREKLİ SANDALA BENZERLER. İLERLEMESİ ÇOK GÜÇTÜR. Kadınlar birçok konuda erkeklerden daha güçlüdürler. Üzüntüye, güçlüklere, acılara erkeklerden daha çok dayanıklıdırlar.
Kadına bu kadar değer veren, Osmanlı Devletinin kuruluşunda birlikte cephede savaşan kadını Türk Milleti ne oldu da çarşıdan, pazardan, okuldan, bilimden dışladı, kapalı kapılar ardına terk etti? Biz Türkler Anadolu´ya gelmeden önce İran´da Büyük Selçuklu Devletini kurduk. Başkenti Rey, şimdiki Tahran şehridir. Türkler, İslamı İran´a girmeden önce kabul ettiler ama bu günkü gibi telefon, belgegeçer, tv, gazete ve ulaşım çok kolay olmadığı için biz İslamı İranlılardan öğrendik. İslam sanıp İran´ın milli geleneklerini aldık. Örneğin; Araplarda namaz kavramı yoktur, salât vardır, biz de İranlılar gibi salât değil namaz deriz. Araplarda peygamber sözü yoktur. İranlılarda vardır biz de Resul değil, peygamber deriz. Bu örneklerin binlercesini sayabiliriz. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail´i yenince İran´dan bin civarında eşari mezhep inancına sahip bilim adamlarını İstanbul´a getirip o devirde, dünyanın en önemli üniversitesi olan Fatih Medreselerine yerleştirdi. Türk Milleti, İslamı, akıl ve bilimle yorumlayan Maturudi Türk itikadına inanıyordu. üniversitelerine egemen olan eşari itikatlı bilim adamları Osmanlının duraklamasına hatta gerilemesine neden oldular. Artık bilim üretemez olduk. İstanbul´daki Buruni´nin öğrencisinin yaptırdığı dünyanın en büyük rasathaneyi "Allah´ın işine karışıyorlar" diye yıktırdılar. Sonra İran´ın milli geleneklerini devlete ve toplumumuza egemen kıldılar. Şeyhülislamlığa atanan Kadızadelerden Ahmet Şemsettin Efendi (1580) rasathanenin yıkılma fetvasını vermiştir. Eşari mezhepliler şeyhül İslamlığa gelince kadını toplumdan dışladılar, evlere hapsettiler. İslamı, Arap ırkçılığına çevire Emevilerin geleneklerini İslam diye alınca, Türk Milletinde kadına verilen değer azaldı. Arapların cahiliye gelenekleri bize geçti. Ülkemizde aynı gerici zihniyet yeniden hortladı, kadın cinayetleri gün be gün artıyor.
Peygamberimiz döneminde bir gün sabah namazında peygamberimiz çok hızlı ve kısa okumalarla namazı bitirir. "Niçin acele ettiği" sorulunca peygamberimiz; "Kadınlar bölümünden bebek ağlaması sesi geliyordu, sanırım bebek süt için ağladı. Ben bebeği çok bekletmemek için namazı çabuk bitirdim" buyurmuştur.
PEYGAMBERİMİZ DÖNEMİNDE KÜÇÜK BEBEKLERİYLE SABAH NAMAZINA GELEN KADINLAR, ŞİMDİ GÜNDÜZ BİLE CAMİLERE GELEMİYORLAR. Peygamberimiz döneminde kadınlar camilere o kadar yoğun geliyorlardı ki daha rahat etsinler diye camiye kadınlara özel kapı açılmıştır. Ayrıca örtünme Allah´ın emridir. Kadınlarımızın kararına saygı duyulmalı, örtünenle başı açık gezen kararlarından dolayı asla farklı muameleye tabi tutulmamalıdır.
Dinimizde ve Türk Milletinin töresinde kadın, kapalı kapılar arkasına atılmayan, hayatın her alanında olan, değer verilen bilgisinden, katkısından faydalanılan, saygı duyulan bireylerdir. Peygamberimiz bir hadisinde; ´KADINLARA ANCAK ASALET VE ŞEREF SAHİBİ KİMSE DEĞER VERİR. ONLARI ANCAK KÖTÜ VE AŞAĞILIK KİMSELER HOR GÖRÜR´ buyurmuştur. Vefat etmeden önceki son sözlerinde Peygamberimiz; ´´Kul hakkı yemeyin, kadınlara kötü davranmayın, namazınızı kılın´´ olmuştur. ´´Bir milletin geleceği kadınları kadar aydınlıktır.´´ Kadınlarına değer vermeyen bir millet kalkınamaz, medeniyet kurmada öncü olamaz. ´DÜNYAYI KURTARACAK VE YENİDEN KURACAK OLAN SİHİRLİ DEĞNEK; ANNELERİN VE ÖĞRETMENLERİN ELİNDEDİR.´
Tüm kadınların günü kutlu olsun.
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?