Bizim Zamanın Yanılgıları

Alper Duran
Alper Duran
Bizim Zamanın Yanılgıları
22-01-2022
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Kişioğlu zaman, mek&acirc;n ve insan anlayışını hep kendi inancı, d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml; ve hayata bakışıyla değerlendirir. Bu değerlendirme, haddizatında doğal bir durumdur. Fakat bilinmelidir ki, her g&uuml;n&uuml;n, her olayın ve her zamanın kendine &ouml;zg&uuml; hususiyetleri vardır. Binaenaleyh, hi&ccedil;bir şeyin bire bir benzemediği mevzuları bir potaya sığdırmak ve bu minvalde değerlendirmeye tabi tutmak, bizleri doğru sonu&ccedil;lara ulaştırmayacaktır. Doğrulara ulaştırmayacağı gibi firakımızı da, k&ouml;r&uuml;kleyecektir. Bu sebeple, her s&ouml;z ve eylem, kendi zamanı ve şeraitinde ele alınmalı ve bu ve&ccedil;hede h&uuml;kme varılmalıdır.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Eskiye &ouml;zlem ve tahass&uuml;r, hemen her toplumda kendini s&uuml;rekli ihzar eden bir davranıştır. Bu gelenek, bir hatıranın anımsanması ve duyguların paylaşılması minvalinde olduğu m&uuml;ddet&ccedil;e, hayatın normalleri sayılır. Fakat insanların &ccedil;oğu, mevcut zaman ile rabıta kurmakta zorlanınca, mazi g&uuml;zellemesine sığınmayı tercih ediyor. Ge&ccedil;mişe dair anıların paylaşılması, onlardan ders &ccedil;ıkarılması ve nesillerin ag&acirc;h olmasına vesile kılınması, pek g&uuml;zeldir. Lakin mevcuda s&uuml;rekli kara &ccedil;almak ve zaman-mek&acirc;n-insan değişkenliğini g&ouml;rmezden gelmek, &ccedil;ilemizi azaltmıyor. Kifayetsizliğimizi billurlaştırmıyor. Aksine dirilmeye yeltenen nefesimizi kesiyor. Bu sebeple, son zamanlarda belli bir yaşa gelmiş yetişkinler tarafından sık&ccedil;a kullanılmaya başlanan <em>&ldquo;bizim zamanımızda&rdquo;</em> ifadesi, ger&ccedil;ekliği un ufak eden ve &uuml;m&uuml;ğ&uuml;m&uuml;ze &ccedil;&ouml;ken prangalar haline d&ouml;n&uuml;ş&uuml;yor. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu değerlendirme, mevcut halin anlaşılması, derinlemesine muhakeme edilen mevzuların zikredilmesi ya da insan onuru ve fıtratının emniyeti i&ccedil;in kullanılmıyor, bilakis g&uuml;nl&uuml;k yaşantının ge&ccedil;ici heng&acirc;mesi &uuml;zerinden mukayeseye tabi tutuluyor. H&acirc;lbuki akıl ger&ccedil;ekliğe, ger&ccedil;eklik ise makul olana dayanır. Gerisi nefsidir&hellip;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Fertler ve cemiyetler g&uuml;venli, onurlu ve refah i&ccedil;inde olmak ister. Hayat meşgalesini de, bu meyanda yoğunlaştırır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bireyin karakteri yaradan &ccedil;ok merhemi, tutsaklıktan &ccedil;ok h&uuml;rriyeti ve tehlikeden ziyade emniyeti arzular. Yineleyerek ifade ediyorum ki, eskiye dair, insanın hilkatini ve i&ccedil;timai yapının izzeti nefsini m&uuml;dafaa etmek i&ccedil;in &ouml;rnekler g&ouml;sterilebilir. Deveran eden d&uuml;nyanın keşmekeşine yenik d&uuml;şmemek &uuml;zere misaller verilebilir. Ancak nasıl ki, farklı coğrafyaların ve iklimlerin &ccedil;i&ccedil;eklerini mukayese etmek l&uuml;zumsuz bir uğraş ise, farklı zamanların yetiştirdiği insanlardan aynı tepkiyi beklemek ve aynı duyguyu hissetmelerini istemekte l&uuml;zumsuz, abesle iştigal ve mantık dışıdır. Yani makul ger&ccedil;eklikten uzaklaşmaktır. Bug&uuml;n bu ahenksizliği tanımlamak &uuml;zere sayısız misaller verilebilir. İşte bu misallerin &ccedil;oğalması, kuşaklar arasında ki cana yakınlığı silip s&uuml;p&uuml;r&uuml;yor. Topluma can veren sular bulanıyor ve değerler fersizleşiyor. Kandillerimiz s&ouml;n&uuml;yor ve milli g&uuml;neşimizin ışıkları azalıyor&hellip;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">İslam&rsquo;ın nesilleri yetiştirme konusundaki anlayışı şudur; gen&ccedil;ler yaşadıkları ve yaşayacakları zamana g&ouml;re yetiştirilmelidir. O halde devşirme usulleri bir kenara bırakıp, aklın makul g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bu b&uuml;t&uuml;nc&uuml;l anlayışı tatbike gayret etmeliyiz. Zira kişioğlu, hangi seviyede donatılırsa, toplumun keyfiyeti de, o cihette olacaktır. Bu sebeple, kaliteli bireyin ve kifayetli toplumun husule gelmesiyle, devletin iş ve işlemleri de, zaman-mek&acirc;n-insan ger&ccedil;ekliği dairesinde hareket edecektir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kişinin ve toplumun emniyeti, devlet mefhumu ile sağlanır. O halde sadece kişiler değil, toplum ve devletin de biteviye değişiklikleri yakından takip etmesi lazım gelir. Esasen bu yeni bir tespit değil, d&uuml;nya kurulduğu g&uuml;nden beri var olan bir hakikattir. Bu durumda, zamanın gerisinde kalmamak i&ccedil;in zamana en asil bir şekilde kıymet atfeden değerler sistemini bihakkın idrake &ccedil;alışmalıyız. Aksi halde değişim ve tahavv&uuml;lden y&uuml;z &ccedil;evrilmesi, ya da g&ouml;rmezden gelinmesi, yeni sorunları doğuracağı gibi, kişi-toplum-devlet uyuşmazlığını da, derinleştirecektir. Bu hususa değinmemizin sebebi, ara ara devlet işlerinde de <em>&ldquo;bizim zamanımızda&rdquo;</em> denildiğine şahit olmaktayız. O zamanın devleti o vaktin şartlarıyla h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rd&uuml;, fakat bug&uuml;n&uuml;n zamanı farklı işlemektedir; imk&acirc;nlar ve algılar başka mevzulara kaymış durumdadır. İstikbalde de bu değişim, seğirterek devam edecektir.&nbsp; Haliyle zamanla birlikte y&uuml;r&uuml;yebilmenin en &ouml;nemli şartı, bu ayrıntıları hassasiyetle takip etmektir; diğer t&uuml;rl&uuml; davrananlar ise, huzursuzluklarıyla hem kendi &ouml;mr&uuml;n&uuml;, hem de ait olduğu toplumun ve devletin &ouml;mr&uuml;n&uuml; t&uuml;ketir dururlar. </span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">&Ouml;z&uuml;n&uuml; bilen bir y&uuml;reğin her işte maksadı, &uuml;z&uuml;m yemek olmalıdır. Yani rıza-ı ilahidir. Yoksa bağcıya dayak atmak, ekseriyetin yaptığı s&uuml;fli bir harekettir. &Uuml;z&uuml;m yemek, zahmetli bir iş olduğundan, herkes kolay olana tevess&uuml;l etmekte ve haksız yere tenkide sarılmaktadır. Tenkit etmek, kolaycılığın zehridir. Bu nedenle, eleştirmek i&ccedil;in emek vermeye, zaman harcamaya ve anlayış g&ouml;stermeye hacet yoktur; bilgisizlik, hazımsızlık ve boş boğazlık yeterlidir. Zamanı anlamak i&ccedil;in ise okumak, araştırmak, d&uuml;ş&uuml;nmek ve aklın kalple s&uuml;rekli irtibat halinde olması gerekir. İslam toplumları, son y&uuml;zyıllarda bu g&uuml;zel hasletlerini (batı menşeili) maddi konfor meczupluğuna tercih ettikleri i&ccedil;in, devr-i batıl m&uuml;nakaşasıyla birbirlerini yiyorlar. Fakat bir şeyler yapıyor ve &ouml;z muhitlerinde duruyormuş gibi, ameli bilgilerden uzakta nazari bilgilerle birka&ccedil; hamasi ifade kullanarak, acziyetlerinin vebalini <em>&ldquo;bizim zamanımızda&rdquo;</em> ifadesi ile yeni neslin &uuml;zerine y&uuml;kl&uuml;yorlar. Fakat bilinmelidir ki, bu sefillik akli değildir, kalbi değildir ve dahi adil değildir&hellip; </span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">İslam beldelerinde, bu kadar &uuml;niversitenin, caminin, araştırma merkezinin, okulun, mecmuanın, muharririn, m&uuml;ellifin, m&uuml;tefekkirin ve m&uuml;nevverin olmasına rağmen, ilmi, zihni ve fikri a&ccedil;ıdan kendi vasatının altında kalınmasının efsunlu bir tarafı yoktur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ilmin, gayretin ve zamanın dilini ger&ccedil;eklik tasavvuruna g&ouml;re değil, kendi nefsi &ccedil;&ouml;k&uuml;nt&uuml;lerimize, m&uuml;ntesibi bulunduğumuz coğrafyanın, partinin, derneğin ya da platformların al&acirc;metifarikasına g&ouml;re yorumluyoruz. &Ccedil;oğu kez de hakikatleri tevil ediyoruz. Bunun sonucunda da par&ccedil;alanmışlığın ıztırabıyla mahalli kalıyoruz. </span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">A&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;lmektedir ki, zaaflarımızın ve perişanlığımızın sebebi: G&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;n ger&ccedil;eklerini ve geleceğin hayretlerini ziyadesiyle tahlil edememektir. Son birka&ccedil; asırdan beri s&uuml;regelen ve maalesef bug&uuml;n dahi dilimize pelesenk olan şik&acirc;yet ve yakınmalar, <em>&ldquo;bizim zamanımızın yanılgıları&rdquo;</em> olarak, İslam&rsquo;ın o b&uuml;y&uuml;k siyaset anlayışına balta vurmaya devam etmektedir. Bu hezeyanlardan kurtulmanın &uuml;&ccedil; &ouml;nemli yolu vardır: Birincisi <em>&ldquo;Hi&ccedil; bilenlerle bilmeyenler bir olur mu&rdquo;</em> ayet-i celilesini d&uuml;ş&uuml;nerek ve teemm&uuml;l ederek fehmetmek, ikincisi <em>&ldquo;ilim m&uuml;minin yitik malıdır&rdquo;</em> hadisi &ccedil;er&ccedil;evesinde zihnen, fikren ve bedenen sefere &ccedil;ıkmak, &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml; ise, keşf-i kadim seferinde galat-ı meşhurları bir bir ayıklamaktır.</span></span></p>
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?