?Babam 1990 yılında vefat edince, cenaze işleri için Niğde´ye gidip döndüğümde; öğretmen olduğum, Sivas Şarkışla´nın Deliilyas kasabasındaki evim bir hafta boyunca başsağlığı dileyenlerle doldu taştı.
Taziye ziyaretlerinin arkası kesildikten sonra bir gün, Şaban Amca, köy müezzini Mehmet Hoca, Adde Emmi ve ismini hatırlayamadığım üç dört köy büyüğü evime geldiler. Tekrar başsağlığı diledikten sonra; Şaban amca ezile büzüle
- Hocam senden izin istemeye geldik, dedi. Şaşırmıştım.
- Ne izni Şaban Amca? dedim.
- Biz bu hafta düğün yapacaktık. Ama senin de acın taze. Eğer izin verirsen bayrak kaldıracağız, yoksa erteleyeceğiz, dedi.
O an boğazımın düğümlendiğini hissettim. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Şaban Amca ve köyün hatırı sayılır insanları benden izin istiyordu.
- Ne demek Şaban Amca, elbette bayrağı kaldırabilirsiniz düğün ertelenir mi hiç? diyebildim.
- Allah razı olsun deyip müsaade istediler.
Onlar gittikten sonra gözyaşlarımı tutamadım.
Bu insanlar için yabancıydım oysa
Ben kim oluyordum ki izin alıyorlardı. Ama öyle değildi işte Deliilyas insanı, öyle değildi Anadolu insanı.?
(İskender ÇANKAYA - Sivas Postası)
* Bu inceliği, alt katındaki inlerken, üstünde tepinen rezidans avanesi anlamaz.
* Bu zarafeti, öne geçmek için, başkalarının sırtına basanlar anlamaz.
* Bu insanlığı, eli kornadan gitmeyen, mahalle arasında drift atan, egzoz patlatan nobranlar anlamaz, anlayamazlar.
Bir medeniyetin 1990´a kadar devam ettirilebilen kırıntıları bile bugün burnumuzun direğini sızlatmaya yetiyor.
2030´lara kadar, bırakacak hiçbir şeyi kalmayacak olmak, hepimizin birlikte inşa ettiği ortak ayıbımız.
Bu ayıp da bize yeter?