Biz dedi; Ağır Ceza Reisi olan teyze oğlu;
- Küçücük bir köyden kimi Hakim, kimi Doktor, kimi Kaymakam, kimi de Öğretmen olan 10´dan fazla yetişmiş insanı, ilkokul Öğretmenimiz Arif hocaya borçluyuz.
- Nasıl? dedim.
- Okul gezisine götürüyorum diye bizi, ailelerimizden gizli parasız yatılı sınavına götürdü.
Zira bizi ilkokuldan sonra okutmayacakları için, ailelerimizin izin vermeyeceklerini iyi biliyordu.
Ulaşımın zor, vasıtanın kıt olduğu o zamanlarda;
Üç gün boyunca, lokantada yedirdi, otelde yatırdı.
Kendisi de başucumuzda tahta sandalyede sabahladı.
Üstü başı perişan olanlara mağazadan giysiler aldı.
O şartlarla girdiğimiz sınavda başarılı olmalıydık.
Yaşlarımız küçüktü ama o sınavı kazanmamız gerektiği iyi biliyorduk. Kendimiz için değilse bile Arif hoca için kazanmalıydık.
Ve
Öylede oldu...
Biz dedi, gözleri nemlenerek;
- Bugün her ne isek hepsini Arif hocaya borçluyuz.
...
Rabbim Arif hocaların sayısını arttırsın.
Kıymetli Öğretmenlerimiz;
Nesiller,
Her daim ve mutlaka sizlerin eseri olacaktır.
Gününüz kutlu yarınınız ve sayenizde yarınlarımız umutlu olsun...