DAVA ERLERİ

Alper Duran
Alper Duran
DAVA ERLERİ
13-06-2018

 

Yolundan dönmeyenlere ithafen?

Şiir kokan dağların uslanmaz çocukları, onurlu duruşlarıyla çağların tarihinde kaale alınmayacak gündelik hesaplardan uzak durdular. Durmadan dinlenmeden şartlara takılmadan kardelen misali hep mücadelenin öncüsü oldular. Kimileri yobaz dedi onlara, kimileri sayısal nazarla önemsiz ve küçük dedi. Kimileri başaramazlar derken, bazısı da kıskançlık hastalığına yenilmek suretiyle iftira ve dedikodu sıraladı.

 

Dava ve dava yolu her dönemde en az alkış alan kutsal bir yüktür. Ehl-i dünya sempatizanları kapitalist bir mantığa köle olmuş vaziyette bu kıymettar şahsiyetleri anlamsız kibirleriyle tenkit edip dururken, bu aslanlar dünyanın dört bir yanında ki, her vakıaya itirazım var diye haykırmaktan geri durmadılar. Gazeteler bilmem kaçıncı sayfalarında küçük puntolarıyla bile yer vermezken, televizyonlar ara haberlerine dahi layık görmezken, modern dünyanın beğenilme egosuna kapılmadan durmadan yürüdüler. ?Hak geldi batıl zail oldu? diye sloganları yerel, ulusal ve milletlerarası egemen güçlerin suratlarına vakarlı duruşlarıyla durmadan ve dinlenmeden söylediler. İnsan varsa yaşamaya değer bir vatan var ve bir dünya var dediler. Çevreden, mimariden ve medeniyetten bahsettiler. İlim mühimdir lakin irfan ehemdir anlayışıyla yol aldılar. Gönüllere dokunmanın masumiyetini ilmik ilmik örerken ipleri kesildi ve tezgâhları kundaklandı. Yılmadan pamuk ekip ip ürettiler, tezgâh yaptılar ve yeni desenlerle yeniden temayüz ettiler.

 

Polisler sorguladı, savcılar suçladı ve hâkimler tutukladı. Gardiyanlar hapishanelerin o çirkin yöneticilerine yalakalık olsun diye bu fidanları tahkir etti.  Zindanları bir medrese, bir okul gibi görüp ?Allah sabredenlerle beraberdir.? İlahi mesajına sığındılar. Gün geldi yerel ve ulusal manada maddi güç oldular ama ekseriyetle sadakatlerini bozmadılar. Bozulma evresinin modern anlayışına direnmenin mücadelesini verdiler. Kapitalizmin, sosyalizmin başta olmak üzere bütün ?izm?lerin karşı cephesini oluşturup mücadele ettiler. Falanca makamı elde etmek için değil, onu araç edinerek millete ve memlekete hizmet etmenin cehdini verdiler. Bir bayrak gibi nazlı nazlı dalgalanıp vakurlu endamlarıyla caddeleri ve bulvarları süslediler. Salonlar bu aslanların yürüyüşlerine hayran kalırken, çapsızlar kalabalıklara göre kıymet biçti bunlara. Sayısal hacimlere kapılan zağar tiplemeler bu dava erlerini küçümserken ilahi nazarın kıymetinde yok olduklarını göremediler.

 

Şu dünyalık heveslerin köleliğini yapanlar bilmeli ki, mutlak ve mütemadiyen bir hüküm yoktur. Böylesi hüküm yalnız Allah´ındır. Kendilerini bazen haddi aşıp ilahlık mesabesine çıkaranlar, o gurur ve kibir gökdelenlerinden kat kat aşağı ineceklerdir. Hakikat ehlini dilbazlıklarıyla belli guruplara ayırıp onları irdeleyip durmanın acısını hissedeceklerdir. Bir rüzgâr gelir ve ?bizi bitti mi sandınız? diye estiğinde işte o an bağnaz tarafgirlik kuleleri, güçlü medya baronları, kudretli makam sahipleri ve etrafı tarafından tanrılaştırılan ağalar, paşalar derin bir zelzeleye muhatap olmaktan kaçamazlar. Kader insanoğlunun planlarına göre değil ?Levh-i Mahfuz?a göre icra eder. İşte o icraya sığınanlar nihayetinde muvaffak olanlardır.

 

Peki, bu dava erleri ve bunların yoluna taş atanlar kimlerdir diye bir sual akıllara gelebilir. Dava erlerini görmek isteyenler şu vasıflara bakmalıdır. Allah´ı ve onun buyrukları dairesinde yol almalarına. Neyi ne için müdafaa ettiğine. Zamanın genel değişiminin aksine duruşlarının sabit oluşuna. Vaktin itibar ettiği kişiye ve fikirlere göre değil, çağların birikimi ve geleneklerini ortamın şartlarına kurban etmeden savunmalarına. Zenginliklere göre değil edep ve ahlaka göre davranmalarına. İkbal kaygısına göre değil, mefkûre yoluna baş koymalarına. Hülasa halk dilinde delikanlı duruşlarına göre tanınırlar dava erleri.

 

Milli bir duruş, bakış ve görüşün ne olduğunu bilerek adım adım mesafeleri kateden gönül erleri yeniden demenin heyecanını her daim içinde saklı tuttular. Yeniden dirilişin ayak seslerini hep duydu ve duyurmaya çalıştılar. Biçare terkedilişler ve ucuz müptezellerin düşüklüklerine aldanmadılar. İstikbalin pırıltılı koltuklarına ve ihalelerine tav olmadılar. Gün geldi Hucurat Suresine sığındılar. Gün geldi Taiflilerin taşlarına bilmiyor deyip sinelerine çektiler.  Gün geldi zalime ve zulme boyun eğmek haramdır deyip cihat aşkıyla ?De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir??  diyerek saflarını hem dünya hem de ahiret için belirlediler. Karmaşık şu dünya ilişkilerinin içinde ayakları dolaşmadan ufuk çizgisine yol aldılar. Gönül kırlarında hiç bahar eksik olmadı. Her daim yeşeren umutlarını çınar ağaçlarından mülhem beslemeye devam ettiler? Her gün şafak vakti ?Bismillah? demenin lezzeti ile çöllere yağmur gibi can vermenin aşkıyla damla damla hayat oldular?

 

Kaygı çizgilerinden uzak, aldanmadan ve aldatmadan yol yürüyen dava erleriyle birlikte yürümek temennisiyle?

 

 

 

 

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?