DEMOKRASİ

Ahmet Hasdemir
Ahmet Hasdemir
DEMOKRASİ
22-01-2024

Geçenlerde Halil Coşkun isimli bir yazarın kitabını okudum. “Ayrık Otu” kitabın adı, emekli bir kaymakamın yaşadıklarını romanlaştırmış yazar. Emekli bir kamu çalışanı olan yazar, uzun yıllar üst düzeyde yöneticilik yapmış, teftişlere gitmiş, tecrübeli bir devlet memuru. Büyük ihtimalle kendi yaşadıklarını da kaymakam yaşamış gibi yazıya dökmüş. Hacimli bir kitap, sabırla okunduğu zaman devletin derinlerinde nelerin döndüğünü roman kahramanlarına uzun uzadıya anlattırıyor. İşte bunlardan birisi de eski bir asker, bir sohbet sırasında emekli kaymakama demokrasi kavramını anlatıyor. Ülkelerin gerçek sahiplerinin üzerinde yaşayan halklara ait olmadığını, bir avuç güç sahibinin insanları kullanarak nasıl devleti ele geçirdiğini, ülke kaynaklarını nasıl talan ettiklerini Fransız İhtilali’ni örnek göstererek anlatmış. Hoşuma giden bu bölümü paylaşayım istedim. Farklı bir demokrasi tarifi olmuş.

 

“Tüccarlar, bankerler falan toplanmışlar, Fransa kralını devirecekler güya. Bu tüccar milletinin tabiatı o zaman da şimdiki gibi, dinleri imanlar para. Ellerinde para var, ama bu parayla gönüllerinin çektiği işleri yapıp daha çok para kazanamıyorlar. Çünkü memleketin sahibi soylular, aristokratlar, dük, kont, vikont falan dedikleri şeyler. Şimdi bu tüccarlar kereste imal etmek istiyorlar mesela, ama edemiyorlar, ormana giremiyorlar çünkü ormanlar aristokratların, sürü yetiştirecekler, ama yetiştiremiyorlar, otlakları yok, bütün otlaklar aristokratların, tuz, maden falan çıkarmak istiyorlar diyelim, onu da yapamıyorlar, maden yatakları da aristokratların, anlıyor musunuz? Hangi işe el atsalar karşılarına aristokratlar çıkıyor. Ulan nedir sizden çektiğimiz deyip bu kont, vikont takımının tepesine çökmek istiyorlar tabi, ama güçleri yetmiyor, çünkü koca bir ordu var karşılarında, o da aristokratların. Bunlar ne yapalım, ne yapalım diye epey kafa yormuşlar. Biz hepi topu bir avuç tüccarız, para saymaktan başka bir iş gelmez elimizden, kavgayı dövüşü de pek beceremeyiz demişler. Zaten hepsi tombul, göbekli şeyler, üstelik bu tüccar milleti pek de korkak olur, canları çok kıymetlidir yani, nasıl kralın askerleriyle savaşsınlar? Sonunda içlerinden bir Yahudi bunları toplamış, merak etmeyin, ben buldum demiş. Buldum dediği şey de iste bu demokrasi dümeni. Öncelikle herkese eşitlik vereceğiz demiş bu Yahudi, sadece esnafı, köylüyü değil, sokaklardaki, varoşlardaki, lağımlardaki bütün herkesi, kim varsa, aç gezen serserileri, işsiz zanaatkârları, hırsızları, haydutları, hayat kadınlarını, mezar soyucularını, dilencileri, yankesicileri, hepsini kendi yanımıza çekeceğiz. Diğerleri, yahu olur mu öyle şey, sözünü ettiğin şu insanlara bir bak, hepsi aç, çıplak, onlarla biz nasıl eşit olabiliriz, biz eşitiz desek de onlar inanmaz, bizimle işbirliği yapmazlar, demişler. Bu Yahudi, siz merak etmeyin, insanoğlu ahmaktır, hoşuna giden şeye hemen inanır demiş. Anlayacağınız, heriflerin canı tatlıymış, kralın askerleri ile kendileri dövüşmemişler, eşitliktir, özgürlüktür falan diyerek bu ayak takımını yanlarına çekmiş, onları askerlerin üstüne salmışlar. Sonra kral devrilmiş, o çulsuzların çoğu asker kurşunlarıyla telef olmuş, kalanları da, artik özgür ve eşit olduk diyerek eski sefaletlerine geri dönmüş, bu uyanıklar da Fransa'yı bir güzel parsellemişler. Fransız İhtilali dediğiniz şey de budur, demokrasi dediğiniz şey de. Yıllardır milleti kandırıyorlar, yok demokrasi yücelikmiş, insan tabiatına en uygun rejimmiş, zaten eski Yunanılar, eski Romalılar da demokrasiyle idare edilirmiş, falan, filan, bir sürü palavra, hepsi yalan. Eski Yunanda, eski Roma' da demokrasi nasıl olur yahu, bir sürü köle var, yönetimde söz hakki olmayan bir sürü köylü var, söyleyen hinliğinden söylüyor da, inananlar nasıl inanıyor, bilmiyorum."

 

Emekli askerin demokrasi tarifi işte böyle. Seçim yaklaşıyor, iktidar tarafından da muhalefetten de çok dinleyeceğiz demokrasi nutuklarını, aklıma hep bu tarif gelecek.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?