Devlet

Alper Duran
Alper Duran
Devlet
30-01-2020

Bizim için devlet, yıkık düşüncelerden, mağaralardan, tutsaklardan ve başıboş asudelikten uzakta; cihanşümul anlayış, merhametli yelken, adil bir plato ve varlığımızı gönül rahatlığıyla feda edeceğimiz hakiki bir armadadır. Devlet, her sabah uyandığımda şükür vesilelerimin başında gelir. Yaşayan en değerli kutsalımızdır. Felsefik kuramlar, netameli beddua ve özgürlük edebiyatı yapadursun? Mazimin şanlı günleri ve atimizin umutları, o merhametli şemsiye altında yeniden vücut bulacaktır.

Devletin idaresindeki her su, ab-ı hayattır. İnkılap gerekmez töremizin neşide etütlerine. Zira devlet, meczupların anlamayacağı o alî ve sanatkâr ruhlu bestelerin dinlendirici ahengidir. Doğu Türkistan ve Kudüs, hükümetsizliğin altında inim inim inlerken, mazlumlara himmet eden yüce devletimize daha çok hürmet edilmelidir? Mekke´nin fethinin sabahı gibi, bütün bayram namazlarının heyecanıdır devlet? Levh-i mahfuzda anlımıza yazılan bir mukaddime. Onun yokluğunda, vakitler mahzun, elemli ve sefil çöllere akar? Onun yokluğunda, kâbuslu geceler kademe kademe iç çektirir. Onun yokluğunda, insanlar ucube ve delik deşik bir yaşama mahkûmdur. Onun yokluğunda dipsiz kaypaklık çoğalır ve dört bir yandan yayılan fitne, kültür kalelerine saldırır.

Maalesef ki bu topraklarda, şerrin ahkâmında uyuklayan bedbahtların serenatlarını yeşertmek isteyen sefalet şuursuzları vardır. Bunlar, devleti kitlelerin ezim ezim ezildiği, yalancı İsacı konumundaki batının, kinci kasırgalarında irtifa kaybetmesini isteyebilirler.  Sessiz ve uyuşuk bir yaşamın dünyalık ihtirasına mağlup olarak, göklerin vazifelerini görmezden gelebilirler. Fikri inkişafı yeniden inşa etmek yerine, yenilgiyi baştan kabullenen kompleks hastası, ıstırap budalası ve şuuru zincire bağlayan bir hapishane gardiyanı olabilirler. Yine çamurlu düşünce sokaklarında batı hayranlığının intihar sesini duymayan, kırık bir ayna gibi her şeyi eğri büğrü gösteren, beynini kış uykusuna yatırıp bedeniyle zevkperestçe rakseden ve fethin bahar heyecanını işgal körlüğüne cem eden dalsız, budaksız kuru bir ağacı kutsal sayabilirler. Ancak, benim için devlet hayatın varlığı için elzem olan dört elementten biridir. Belki beşincisi? Onsuz ne Selahaddin, ne de Alpaslan olunur. Kuşlar, devletin olmadığı kırlarda kanatsız ve ömürsüzdür. Devlet yoksa tuğlar yok, marşlar yok, ezgiler ve türküler de yoktur. Devlet yoksa mahrem yok, namus yok, herkes müstağrip ve herkes rencidedir. Devlet yoksa ulu şehirler, medeniyet hülyaları ve Kızılelma da yoktur?

Her an tavaf ettiğim devlet mefhumu, teorik nutukların çırak acemiliğinden uzaktadır. Devlet,  halkına çelme takıp bir zümrenin kulluğunu yapan değil; her bir ferdin ahengini besteleyen uyumlu bir orkestra olmalıdır. Adaletin cüzzamlandığı o karanlık ve ölçüsüz düzenleri yerle yeksan eden ve hakka yan gözle bakanları pirinç taşı gibi ayıklayan asil ve fedakâr anne. Bilgiye ve hikmete ram olan bir gelecek için, ufuklarında ötesine fişekler savuran bir mahya ustası. Yolunu kaybetmişlere kılavuz, nadanlara nezaket, sağa sola savrulanlara ve pamuk ipliğiyle birbirlerine bağlı olanlara da, sağlam ve tesanüd dolu denge taşı. Dil ve insanlık bilincini kavrayacak kadar ulvi, aklın infilakını durduracak ve putları devirecek kadar devrimci bir maarif.  Rantçı paçozların selektöre ayıklandığı, maskeli sığırların merada rehabilite edildiği, güdük bir ansiklopedi nesli yerine; yeni devirleri okuyabilen, terakkinin grafiğini tasarlayan, aklındaki gölgeleri kaldırmış kâh Ebu Dücane, kâh Yunus ve kâh Yavuz haline bürünen bir istikbalin tasavvuru. Mızrakları cehaletin kalbine sapladığı, karanlıklara nur, kılıç yerine kalemle uysallaştıran, kravatlı şairleri metafizik ruhuyla arındıran ve hariciyeye kölelik yerine milletine insanlık üfleyen bir neyzen.  Sığ akisleri güneş zanneden ferdiyetçi eğilimleri, ictimai müfredata celep celep koşturan bir irfan davası.

Devlet, karanlık değil meşale, taassup değil hürriyet, zemheri değil bahar, ham kaba softa değil münevver, haydut değil vicdan, günahkar değil derviş, gürültü değil musiki, kripto değil şiir, bedbahtlık değil idrak, uydurmaca değil kitab-ı mukaddes, mıllıkçı değil delikanlı, asalak değil cehd, taklit ve tercüme değil asıl, ölüm değil hayat, gurbet değil vatan, cehennem değil cennettir. Ve dahi cennetin kalbidir.

Varlığımız fedadır varlığına?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?