"Göndergesel işlev" nedir dostlar.
Peki, "Dil ötesi işlev"
Ya; "Kanalı kontrol işlevi"
Bilemediniz mi?
Vallahi ben de bilemedim...
Hatta anlayamadım da.
Akıl dahi yürütemedim.
Bu terimleri, kızımın Türkçe kitabında gördüm.
"Dilin işlevi" konusunun başlıkları bunlar.
Ders Türkçe ama ya yazılanlar?
Eğer Türkçe ise hukuk mezunu biri olarak ben niye anlamıyorum.
Bizim bilmediğimiz paralel bir dil mi var yoksa?
Tıpkı bir zamanlar kurulmaya ramak kalan, paralel devlet gibi.
Çocuklarımız Türkçeyi sevmiyor, konuşamıyor ve anlamıyorlar.
Biz de çocuklarımızla ortak dil kullanamıyor, konuşamıyor ve anlaşamıyoruz.
Netice olarak, şöyle ya da böyle;
Okuduğunu anlamayan, meramını anlatamayan, yazdığı anlaşılmayan milyonlarca insana diploma veriyoruz.
Görülen odur ki;
Agop DİLAÇAR'ın, yüz sene önce kurduğu tuzak aynen duruyor.
Hatta öyle ki;
- İktidarlar bozuluyor, bu tuzak bozulmuyor.
- Herkese her şeye dokunuluyor, bunlara dokunulmuyor.
- Hükümetler yıkılıyor, iktidarlar dağılıyor ama bunlar sarsılmıyorlar.
Üzerinden çeyrek yüzyıl geçmeye az kaldı ama Ak parti iktidarında dahi; ne tuzak kuranlar vazgeçiyor, ne de kimse tuzağı fark edip, oyunu ortaya çıkarıyor.
Okulun ilk günü, sıralara yığdığımız bedava dağıtılan kitapların yazıldığı dil bu işte.
Bu Dil;
- Ülkeyi bölmeye yemin etmiş Cumhuriyet gazetesinin dili.
- ODTÜ de, Boğaziçi'nde, Yıldız Teknik'de... Devlete Millete meydan okuyan, PKK ya destek bildirisi yayınlayan, bu Ülke için bir çivi çakmamış; kökü, ucu, ortası dışarda cübbelilerin dili,
- Bu dil 5000 yıllık müktesebatıyla; Dünya'nın tarihini yazıp, haritasını çizen bir Milleti, bir kabileye dönüştürmeye çabalayan odakların dili.
Ama benim dilim değil.
Benim Milletimin dili değil.
Benim Ecdadımın dili hiç değil...
Üstadın, 50 sene öncesinden haykırdığı gibi bitirelim.
Umulur ki bir duyan olsun.
"Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim
Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim.
Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim.
Allah Türk'e acısın yalnız bunu dilerim..."