Dini Kavramları Düzgün Kullanmak

Orhan Arslan
Orhan Arslan
Dini Kavramları Düzgün Kullanmak
16-04-2024

Toplumda ne zaman dindar nesil yetiştirme, meslek liseleri, başörtüsü meselesi  gündeme gelse birileri hemen hep bir ağızdan bir yerlere saldırmaya başlarlar. Saldırılar o kadar hedefini şaşırır ki; Dinin en kutsallarına hakaret ediliyor. Farkında olmadan büyük hatalar yaparlar. Ya, o konuda yeteri kadar bilgi sahibi olamadıklarından yahut da, kasıtlı olarak Dini kavramlar hedef haline getiriliyor. Bazen  ise bu  kavramları kendileri de  söylemek  isterken yerli yerinde  kullanmadan, eksik, noksan kullanmadan geri  duramıyorlar. Aslında İnançlı kesime  mesaj vereyim derken  gülünç  duruma  düşüyorlar.

İş o kadar ileriye  gidiyor ki, Dini inanca sahip olan insanlar da hakaretlerden, aşağılanma lardan nasibini alarak yaralanıyor, üzülüyor.  Hatta bu  insanlara  fiili davranışta bulunuyorlar. Taciz ediyorlar. Yaralanmalara  varan saldırılar oluyor. Saldırıyı yapanlar kimleri neden üzdüklerinin farkına bile belki varmıyorlar. Amma ortada bir gerçek var. Üzülen taraf ve bu durumdan her zaman rahatsız olan taraf dini hassasiyetleri olan inançlı insanlar, gençler  ve onların aileleridir.

İnsanımız  yeri geldiği zaman Ülkenin tamamının bende Müslümanım, ama  diye söze başlamasından neyi  kastettiğini dahi anlamıyor.  Kimileri babam hoca, hacı  idi. Dedem  müftü, imam idi. Gibi  savunma  yapıyorlar. İnsan bilgi sahibi olduğu şey hakkında bile, bile onunla hiç alakası olmayan şeylerden bahseder mi? Eğer o konuda bilgi sahibi olduğu halde bunu yapıyorsa kasıtlı yapıyor demektir. Ülkenin çoğunluğunun inancının İslam olduğu bir yerde bunu yapması kabul edilemez en azından iyi niyetli değildir. Eğer bilgi sahibi olmadan Bu yüce Dine ve onun mensuplarına dolaylı ya da direkt  hakarete varan sözler sarf ediyorsa, o zaman onun cahilliğini sorgulamak gerekir. Aynen şu misalde olduğu gibi: Tarımla alakalı bir toplantıda eline tutuşturulan kağıdı okumaya çalışan konuşmacı, konuşmanın bir hayli ilerlemesinden sonra konuşma metnindeki  ifadelerin tarımla alakalı değil bir spor müsabakasının değerlendirmesi olduğunu nice sonra anlar ama iş, işten geçmiş olur. Sözler söylenmiştir geriye dönüşü olmaz.  O konuşmacı salondakilere ne diyecektir o zaman? Düştüğü durumu düşünebiliyor musunuz? Dinleyiciler o konuşmacının sıfatı, kimliği ne olursa olsun bir daha ona inanırlar mı?

Sevindirici olan tarafı siyasi aktörlerin bu kızdıkları zaman zaman istemedikleri başörtülü  kadınlara seçim boyu yanlarında yer verdiler. Dini kavramları dillerinde  yer aldı.

Hz. Ali  şöyle der;’’Söz  ağızdan  çıkana kadar, senin  esirindir. Ağzından çıktıktan  sonra, sen onun esiri  olursun.’’

Son günlerde yapılan değerlendirmeler aynen bu örnektekine benziyor. Birileri, birilerine kızıyor o adamı eleştireceğim derken milyonlarca  insanı  üzecek, yaralayacak sözler söylüyor, değerlendirmeler yapıyor. Bu işin yetkilisi kimdir? O kişiye soralım diyen yoktur. Bir insan yaralandığı zaman Hastaneye götürülür. Yaralanan insanı sanayi bölgesine götürseniz adama demezler mi? Bu adamı buraya niye getirdin be adam bu makine mı? Diye…

Evet  insanımız vazgeçilmez  alışkanlığı üzülerek  ifade edeyim  yalan  söylemek, birilerine  yalan söyleyerek iftirada  bulunmak. Böylece  bir  kara  leke  çalmak. Sonra  ise, ben öyle dememiştim, anlamına gelen  açıklamalar  yapmak. Bu galiba  moda  oldu.

Ülkemizin en temel hastalığı nüksetti. Kavramlar kargaşası. Bundan kimin ne karı olur anlamam. Hadi hayırlısı demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Unutmayalım beyler Vatanseverliğin bir tartı aleti yoktur. Kimi  zaman bu sevgi yanlış  ifadelerle de karşımıza  çıkar. Kaçakçılık yapan da Vatansever olduğunu  söyler. Hırsızlık, soygunculuk, esrarcılık yapanda… Oysa  Vatanı için canını  severek veren de.  VATANSEVERDİR.  Evet  orada  bir  kavram kargaşası  vardır. Allah bu Vatan için canını feda eden şehitlerimizin mekanını CENNET eylesin...

O zaman birileri demez mi? Hadi çıkın işin içinden bu nasıl Vatanseverlik diye. Suyu bulandırmayalım kim ne demek istiyorsa lafı dolandırmadan açıkça söylesin. Ben ateist olmak istiyorum diyen adam da çıksın açıkça ben ateistim, desin. Kimden çekiniyor. Amma, aynı adam Müslümanların yanında da müslümanım derse iş o zaman karışır, herkes ona şaşkınlıkla bakar… Dürüst ve inandığı anlamda  samimi olmak gerekir.

Her kavramın ağırlığını, içeriğini, kastettiği mana ve  önemi  bilerek kullanmak  gerekir. İşte  o zaman olabilecek olan kargaşa  ortamı  ortadan kalkar.

Ramazan Ayını   gönderdik. Yerel belediyelerin  sokak iftarları,  İftar sofraları, teravih namazları, yapılan  duaları, bayram  ziyaretleri ile  geride  kaldı. Umarım Manevi alanda yeteri kadar yararlanmışızdır. Her Ramazan Ayında TV ekranlarında aynı dini  anlamda sunum yapan  hocaları  gördüğümüz  zaman geçen  Ramazan Aylarını aklımıza  getiriyoruz. Merak  ettiğimiz  nokta şudur. Acaba  Bu Ülkede bu  hoca efendilerden  başka  Hoca  yok  mudur?

Güzel  yanlarından  bir tanesi  Ramazan ilahilerini  toplumun  her  kesiminde  bulunan insanlarından TV ekranlarında  dinlemekti. Hey Şanı Yüce Rabbim  nelere  kadirsin…

Umarım  bir  seçim ortamı Ramazan Ayına daha  denk  gelmez…

 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?